Yürüyorum yürüyorum,çok az
Yiyorum yiyorum,biraz
Zayıflıyorum,maalesef çok az.
30 Eylül 2007 Pazar
29 Eylül 2007 Cumartesi
Hiç Böyle Düşünmemiştim.!!!
Bugün !
Nefsime yenik düştüm ..Senelerdir ilk kez. Berbat bir bahaneyle!'Tutamadım' seni. Kayıp gittin ellerimden ..Ne olur yarın yine gel ve beni kabul et yalvarırım ..Hem 'Ramazan'ın da kulağına gitmesin sakın ..Ya seneye bize geldiğinde bugünü hatırlayıp bana eski şefkatini göstermezse ?Ne olur beni affet ..Yarın saat 05:10 'da bizim evde buluşalım olur mu ?
Seni seviyorum ..
Beni hiç unutma 'ORUÇ' ..
Bakar mısınız.?
Teşekkürler Genç Adam blacklebron....
Hayatı yüzümüze çarpan esprili blog.
Nefsime yenik düştüm ..Senelerdir ilk kez. Berbat bir bahaneyle!'Tutamadım' seni. Kayıp gittin ellerimden ..Ne olur yarın yine gel ve beni kabul et yalvarırım ..Hem 'Ramazan'ın da kulağına gitmesin sakın ..Ya seneye bize geldiğinde bugünü hatırlayıp bana eski şefkatini göstermezse ?Ne olur beni affet ..Yarın saat 05:10 'da bizim evde buluşalım olur mu ?
Seni seviyorum ..
Beni hiç unutma 'ORUÇ' ..
Bakar mısınız.?
Teşekkürler Genç Adam blacklebron....
Hayatı yüzümüze çarpan esprili blog.
Okuyun ve düşünün..!!!!!
Gani Mujde'den Cumhurbaskanligi secim yorumu:)
Referanduma giderse ki, oyle gozukuyor...
Secer efendim... Niye secmesin...
Bu halk erovizyonda Ali Riza Binboga'yi secmedi mi?
Cumhurbaskanini da secer elbet...
Popstar yarismasinda Bayhan'i haftalarca oylari ile bir numaraya tasimadi mi?
Tasidi...
Karpuzun iyisini hoplatarak, ziplatarak ve sapsapliyarak pit diye anlayan sevgili halkim, yil boyunca kelek karpuz yese de secmesini iyi bilir kardesim...
Buz dansi yarismasinda Hulya Avsar junior olarak ayni ses tonu ile hayatimiza duhul eden Tuba kardesimize oy yagdirmadilar mi?
Cumhurbaskanina da oy yagdirirlar elbet...
Bosanmalarin yuzde kirklari gectigi ulkemizde esini dogru secen halkim, cumhurbaskanininda iyisini secer kardesim...
On kere ust uste Demireli secmedi mi?
Sonracima ayni sene Demirele yasak getiren anayasayi da secmedi mi?
Firdevs'i secti yahu Firdevs'i...
Bosna icin toplanan yardim parasininveremeyen Erbakan'i...
Mavi gozlu diye Dalan'i, doktor diye Sozen'i, agzi bozuk diye Tayyip'i secmedi mi?
Semranim'i da secti bu halk unutmayin...
Rahmetli oglunu da...
Bittabi Reha Muhtar'i secti senelerce...
En seksi erkek olarak Ahmet Mete IsIkara'yi sectigi gibi cumhurbaskanini da secer elbet...
Banker kastelliyi bir numara yaptigi gibi, tan gazetesine milyonlar sattirdigi gibi, Manukyani vergi rekortmeni yaptigi gibi, Murat 124 arabayi en cok satan araba yaptigi gibi secer EvvelAllah...
Benim halkim secmesini bilir cok sukur...
Onlara guvenim tam...
Cumhurbaskani Orduya baskomutanlik yapacaksa da gider en dogru ismi bulur getirir oraya...
Mehmet Ali Agca da olur, Uzan'in babasi da olur, Fatih Urek de olur...
Yok deve demeyin, burasi Turkiye...
"Sen iste elbet bir yol bulunur...
Sen iste her sey cok guzel oluuuuuur..."
Gani Mujde
Penguen
Ben yeni bloglar keşfetmeye çıkıyorum ve ağzım açık hayran kaldığım pek çok blog keşfettim.İnanın bir çoğu da genç.Bayılıyorum onların yazılarını okurken. Öylesine duyarlılar ki....
Bu yazıyı da linkolog diye bir blogdan aldım.Lütfen biraz sonra da bir alıntı yayınlayacağım.Burada "dank" eden düşünceler,diğerinde gülümsetebiliyor.
Referanduma giderse ki, oyle gozukuyor...
Secer efendim... Niye secmesin...
Bu halk erovizyonda Ali Riza Binboga'yi secmedi mi?
Cumhurbaskanini da secer elbet...
Popstar yarismasinda Bayhan'i haftalarca oylari ile bir numaraya tasimadi mi?
Tasidi...
Karpuzun iyisini hoplatarak, ziplatarak ve sapsapliyarak pit diye anlayan sevgili halkim, yil boyunca kelek karpuz yese de secmesini iyi bilir kardesim...
Buz dansi yarismasinda Hulya Avsar junior olarak ayni ses tonu ile hayatimiza duhul eden Tuba kardesimize oy yagdirmadilar mi?
Cumhurbaskanina da oy yagdirirlar elbet...
Bosanmalarin yuzde kirklari gectigi ulkemizde esini dogru secen halkim, cumhurbaskanininda iyisini secer kardesim...
On kere ust uste Demireli secmedi mi?
Sonracima ayni sene Demirele yasak getiren anayasayi da secmedi mi?
Firdevs'i secti yahu Firdevs'i...
Bosna icin toplanan yardim parasininveremeyen Erbakan'i...
Mavi gozlu diye Dalan'i, doktor diye Sozen'i, agzi bozuk diye Tayyip'i secmedi mi?
Semranim'i da secti bu halk unutmayin...
Rahmetli oglunu da...
Bittabi Reha Muhtar'i secti senelerce...
En seksi erkek olarak Ahmet Mete IsIkara'yi sectigi gibi cumhurbaskanini da secer elbet...
Banker kastelliyi bir numara yaptigi gibi, tan gazetesine milyonlar sattirdigi gibi, Manukyani vergi rekortmeni yaptigi gibi, Murat 124 arabayi en cok satan araba yaptigi gibi secer EvvelAllah...
Benim halkim secmesini bilir cok sukur...
Onlara guvenim tam...
Cumhurbaskani Orduya baskomutanlik yapacaksa da gider en dogru ismi bulur getirir oraya...
Mehmet Ali Agca da olur, Uzan'in babasi da olur, Fatih Urek de olur...
Yok deve demeyin, burasi Turkiye...
"Sen iste elbet bir yol bulunur...
Sen iste her sey cok guzel oluuuuuur..."
Gani Mujde
Penguen
Ben yeni bloglar keşfetmeye çıkıyorum ve ağzım açık hayran kaldığım pek çok blog keşfettim.İnanın bir çoğu da genç.Bayılıyorum onların yazılarını okurken. Öylesine duyarlılar ki....
Bu yazıyı da linkolog diye bir blogdan aldım.Lütfen biraz sonra da bir alıntı yayınlayacağım.Burada "dank" eden düşünceler,diğerinde gülümsetebiliyor.
28 Eylül 2007 Cuma
Burçların Kötü yönleri
Sürekli burçlarin iyi yönleri dile getirilir. Oysa her burcun kendine göre kötülükleri de var. Yazımızda özellikle ilişkileriniz için önemli ip uçları bulabilirsiniz...
KOÇ - Sana kalsa dünyada herkes aptal bi sen akıllı dimi !!! Millete öğütler verir ukalalık taslar, önüne yemek koysan beğenmez... Allah düşmanların başına vermesin...
BOĞA- Sen ayrı bi panel konususun... kafayı iş yapmakla bozmuş sanki dünyayı bu kurtaracak.... inatçı mı inatçı, dik kafalı..
. İKİZLER - Sen hızlı ve pratik düşünebiliyorsun, ama insanlar seni bunun için diil bisexuel olduğun için seviyolar.. kendinden çok şey verip karşındakinden az şey bekliyorsun yani salaksın... ayrıca çoğu şizofrenin de ikizler burcundan çıktığı söyleniyor, bilgine...
YENGEÇ - Sen sempatik ve başkalarının problemleriyle ilgilenir görünmeye çalışan son derece yapmacık birisin, ama biz bu sahte şirinlik numaralarını yemeyiz... Bu arada akıl hastanelerindekilerin %90'ının yengeç burcu olduğu söyleniyor! Haberin olsun!
ASLAN - Sen kendini dünyanın zirvesindeki kusursuz insan sanmaya devam et, ohoooo millet senle ne dalga geçiyor haberin yok... Eleştiriye hiç gelemeyen, kendini beğenmiş zavallı aslan parçası, sen kendini bir odaya kapat ve hayatının geri kalanını aynada oranı buranı seyrederek geçir bakalım....
BAŞAK - Sen pek aklı başında otoriter biri olduğun için dağınıklığı pek sevmezsin di mi? Ama senin her tarafı didik didik kontrol etme huyundan millete fenalık geldi! Amma soğuk, ruhsuz tipsin yaa sen, zaten sevişirken uyuyakalabilen birinden başka ne beklenir ki?
TERAZİ - Sen sanatçı ruhlu olduğun için apayrı saçma salak bi boyutta yaşıyorsun... Böyle aklı bir karış havada gezen adamın iş bulması da pek muhtemel değil, ömrünün sonuna kadar aylak aylak gezersin, sonunda da her büyük sanatçı gibi "kimse beni anlamadı" diye çıldırırsın yarım aklın da gider
AKREP - Sen hele sen! Berbatların içinde en berbat olan! İçten pazarlıklı, kıskanç, ahlak anlayışı sıfır! Çoğu Akrep'in eninde sonunda korkunç bir cinayete kurban gittiğini duymuş muydun?
YAY - Sen her şeyin iyi tarafını gören şen şakrak bir tipsin, kendini buna alıştırmışsın ne de olsa yeteneksizliğini ve şanssızlığını başka türlü örtemezsin değil mi? Çoğu Yay burcu zaten alkoliktir. Seni adam yerine koyup bu kadar yazanda kabahat...
OĞLAK - Sen tutucu ve risk almaktan kaçan birisin. Böyle biri dünyada ne diye yer işgal eder ki! Şöyle bir etrafına bak bakalım hangi kayda değer insanın Oğlak burcundan çıktığı görülmüş?
KOVA - Sen güya çok atak birisin ya, bir şeyi elde etmek için her türlü yalanı söylüyorsun, ama yalanı bile beceremiyorsun. Aynı hataları döne döne yapıyorsun çünkü kafasızsın. Ne sinirleniyorsun? Doğruları söyleyince kabahat oluyo di mi...
BALIK - Senin maşallah hayal gücün pek gelişmiştir. Sürekli FBI'dan ya da CIA'den birilerinin peşinde olduğunu düşüne düşüne sonunda kafayı yiyceksin. Ama sen en iyisi hayallerinle baş başa kal, nasılsa arkadaşlarının arasında en ufak bir dikkat çeken tarafın yok, kendine güveni olmayan öyle sessiz sedasız bir tipsin işte...
KOÇ - Sana kalsa dünyada herkes aptal bi sen akıllı dimi !!! Millete öğütler verir ukalalık taslar, önüne yemek koysan beğenmez... Allah düşmanların başına vermesin...
BOĞA- Sen ayrı bi panel konususun... kafayı iş yapmakla bozmuş sanki dünyayı bu kurtaracak.... inatçı mı inatçı, dik kafalı..
. İKİZLER - Sen hızlı ve pratik düşünebiliyorsun, ama insanlar seni bunun için diil bisexuel olduğun için seviyolar.. kendinden çok şey verip karşındakinden az şey bekliyorsun yani salaksın... ayrıca çoğu şizofrenin de ikizler burcundan çıktığı söyleniyor, bilgine...
YENGEÇ - Sen sempatik ve başkalarının problemleriyle ilgilenir görünmeye çalışan son derece yapmacık birisin, ama biz bu sahte şirinlik numaralarını yemeyiz... Bu arada akıl hastanelerindekilerin %90'ının yengeç burcu olduğu söyleniyor! Haberin olsun!
ASLAN - Sen kendini dünyanın zirvesindeki kusursuz insan sanmaya devam et, ohoooo millet senle ne dalga geçiyor haberin yok... Eleştiriye hiç gelemeyen, kendini beğenmiş zavallı aslan parçası, sen kendini bir odaya kapat ve hayatının geri kalanını aynada oranı buranı seyrederek geçir bakalım....
BAŞAK - Sen pek aklı başında otoriter biri olduğun için dağınıklığı pek sevmezsin di mi? Ama senin her tarafı didik didik kontrol etme huyundan millete fenalık geldi! Amma soğuk, ruhsuz tipsin yaa sen, zaten sevişirken uyuyakalabilen birinden başka ne beklenir ki?
TERAZİ - Sen sanatçı ruhlu olduğun için apayrı saçma salak bi boyutta yaşıyorsun... Böyle aklı bir karış havada gezen adamın iş bulması da pek muhtemel değil, ömrünün sonuna kadar aylak aylak gezersin, sonunda da her büyük sanatçı gibi "kimse beni anlamadı" diye çıldırırsın yarım aklın da gider
AKREP - Sen hele sen! Berbatların içinde en berbat olan! İçten pazarlıklı, kıskanç, ahlak anlayışı sıfır! Çoğu Akrep'in eninde sonunda korkunç bir cinayete kurban gittiğini duymuş muydun?
YAY - Sen her şeyin iyi tarafını gören şen şakrak bir tipsin, kendini buna alıştırmışsın ne de olsa yeteneksizliğini ve şanssızlığını başka türlü örtemezsin değil mi? Çoğu Yay burcu zaten alkoliktir. Seni adam yerine koyup bu kadar yazanda kabahat...
OĞLAK - Sen tutucu ve risk almaktan kaçan birisin. Böyle biri dünyada ne diye yer işgal eder ki! Şöyle bir etrafına bak bakalım hangi kayda değer insanın Oğlak burcundan çıktığı görülmüş?
KOVA - Sen güya çok atak birisin ya, bir şeyi elde etmek için her türlü yalanı söylüyorsun, ama yalanı bile beceremiyorsun. Aynı hataları döne döne yapıyorsun çünkü kafasızsın. Ne sinirleniyorsun? Doğruları söyleyince kabahat oluyo di mi...
BALIK - Senin maşallah hayal gücün pek gelişmiştir. Sürekli FBI'dan ya da CIA'den birilerinin peşinde olduğunu düşüne düşüne sonunda kafayı yiyceksin. Ama sen en iyisi hayallerinle baş başa kal, nasılsa arkadaşlarının arasında en ufak bir dikkat çeken tarafın yok, kendine güveni olmayan öyle sessiz sedasız bir tipsin işte...
27 Eylül 2007 Perşembe
Şansın böylesi (1)
Bir yarışma
İki yarışma
Üç yarışma
.....
Kafamdan bunlar geçerken,çalıştırdığım elektrik süpürgesini kapattım.
-"EVVETT !"dedim.
-"Neden olmasın ?"
Telefonun başına geçerken,dönüp elektrik süpürgesine baktım,sanki elini beline dayamış ,sinir içinde ayağını yere vurur gibiydi.hemen döndüm ve silkelendim.Eminim işi yarım bıraktığım için ,vicdanımın bir oyunuydu bu.!
"Kim 500 milyar ister"....
Çalıyor. mu? Hayır.. Meşgul...
Tamam sonra yine dönerim.
"Aileler Yarışıyor"
Ne güzel...
Çalıyor,Cevap;
"Hanımefendi yarışma bitti,ama daha önce çekilen bölümleri yayınlamak zorundayız...
Bu da tamam.
"Şans kapıyı çalınca" ?
Hayır.!
O asla olmaz.Saçma sapan bir yarışma.Hem geçenler de yayından kaldırılması için telefon açmadım mı.?
Aslında komik !
Başvuru için arasam çıkmazlar,şikayet için aradığımda hemen açmışlardı.
Geriye "Çarkıfelek " kalıyor.
Saat...dan sonra arayın
Kaç yarışma için aradıysam ya ulaşamadım.Ya da ulaştıysam bile sorularına çabuk cevap veremediğim için hattan düştü.Tekrarlarında ise hala meşgul olanlar vardı.
Bu olayı 1999 yılında yaşadım.
İyi de niye durduk yerde yarışma diye tutturuyorsun ,diyenleriniz olabilir.
Doğru.
Ama şeytan dürttü bir kere...
Bir tanesi çıksa...
İnat ettim ya..!
"peki" dedim.
Bir de şu sinir yarışmayı arayayım dedim.
Çalıyor.!
"Herhalde yanlış çevirdim " dedim.Ve tam kapatırken,karşıdan;
"Buyrun Med Yapım"
........
-"Eeeee..şey..afedersiniz....orası,orası mı....orası ..neresii."
-"Hanımefendi,siz aradınız."
Gafil avlandım ya!
Eveleyip,gevelemeye başladım.
-"Yarışma için şey edecektim."
Karşı taraf,bu tür salaklıklara alışık olacak ki;
-"İsim alayım lütfen.!"
-"İsmim mi?"
-"Hanımefendi,eşinizin ismini alabilir miyim.?
.....
-"Ben eşsizim..."
Bitti zannetmeyin.
Daha neler oldu, neler..??
Anlatacağım...
Bekleyin.!
İki yarışma
Üç yarışma
.....
Kafamdan bunlar geçerken,çalıştırdığım elektrik süpürgesini kapattım.
-"EVVETT !"dedim.
-"Neden olmasın ?"
Telefonun başına geçerken,dönüp elektrik süpürgesine baktım,sanki elini beline dayamış ,sinir içinde ayağını yere vurur gibiydi.hemen döndüm ve silkelendim.Eminim işi yarım bıraktığım için ,vicdanımın bir oyunuydu bu.!
"Kim 500 milyar ister"....
Çalıyor. mu? Hayır.. Meşgul...
Tamam sonra yine dönerim.
"Aileler Yarışıyor"
Ne güzel...
Çalıyor,Cevap;
"Hanımefendi yarışma bitti,ama daha önce çekilen bölümleri yayınlamak zorundayız...
Bu da tamam.
"Şans kapıyı çalınca" ?
Hayır.!
O asla olmaz.Saçma sapan bir yarışma.Hem geçenler de yayından kaldırılması için telefon açmadım mı.?
Aslında komik !
Başvuru için arasam çıkmazlar,şikayet için aradığımda hemen açmışlardı.
Geriye "Çarkıfelek " kalıyor.
Saat...dan sonra arayın
Kaç yarışma için aradıysam ya ulaşamadım.Ya da ulaştıysam bile sorularına çabuk cevap veremediğim için hattan düştü.Tekrarlarında ise hala meşgul olanlar vardı.
Bu olayı 1999 yılında yaşadım.
İyi de niye durduk yerde yarışma diye tutturuyorsun ,diyenleriniz olabilir.
Doğru.
Ama şeytan dürttü bir kere...
Bir tanesi çıksa...
İnat ettim ya..!
"peki" dedim.
Bir de şu sinir yarışmayı arayayım dedim.
Çalıyor.!
"Herhalde yanlış çevirdim " dedim.Ve tam kapatırken,karşıdan;
"Buyrun Med Yapım"
........
-"Eeeee..şey..afedersiniz....orası,orası mı....orası ..neresii."
-"Hanımefendi,siz aradınız."
Gafil avlandım ya!
Eveleyip,gevelemeye başladım.
-"Yarışma için şey edecektim."
Karşı taraf,bu tür salaklıklara alışık olacak ki;
-"İsim alayım lütfen.!"
-"İsmim mi?"
-"Hanımefendi,eşinizin ismini alabilir miyim.?
.....
-"Ben eşsizim..."
Bitti zannetmeyin.
Daha neler oldu, neler..??
Anlatacağım...
Bekleyin.!
26 Eylül 2007 Çarşamba
Gazetelerden ilginç başlıklar
1961 yılının özelliği
1961 yılı,ilginç bir özalliğe sahip.
Benzeri bir özellik ancak 4002 yıl sonra meydana gelebilecek.
Merak ettiniz mi nedir bu özellik ?
YANIT:1961 ters çevrilip okunduğunda,yine aynı yıl olarak okunur.Benzeri durum,6009 yılında ortaya çıkacak.
Özellikle 1961 doğumluların hoşuna gidebilecek bir olay.
.........................................................................................
En Fazla Doğuran Kadın
Bugüne kadar,en çok çocuk doğuran kadının,çocuk sayısı 69.
Rusya'da 1702-1782 yılları arasında yaşayan bir Rus kadını,16 ikiz,7 üçüz ve 4 dördüz olmak üzere 69 çocuk dünyaya getirmiş.
.......................................................................................
İşte Dünyanın en kirli 10 kenti
Amerikan bağımsız çevre kuruluşu,Blacksmith Institute,sakinlerinin yaşamlarının tehlikede olduğu dünyanın en kirli 10 kentinin listesini yayınladı.Kronik hastalıklar ve prematüre doğumların çevre kirliliğinin muhtemel yan etkileri olduğu söylenmiş.İşte o liste:
-Sumgayıt,Azerbaycan
(potansiyel olarak 275 bin kişi olumsuz etkileniyor.)
-Linfen,Çin
(3 Milyon kişi)
-Tianying,Çin
(140 bin kişi)
-Sukinda,Hindistan
(2,6 milyon kişi)
-Vapi,Hindistan
/71 bin kişi)
-La oraya,Peru
(35 bin kişi)
-Dzerzhinsk,Rusya
(300 bin kişi)
-Norilsk,Rusya
(134 bin kişi)
-Çernobil,Ukranya
(5,5 milyon kişi)
-Kabwe,Zambia
(255 bin kişi
1961 yılı,ilginç bir özalliğe sahip.
Benzeri bir özellik ancak 4002 yıl sonra meydana gelebilecek.
Merak ettiniz mi nedir bu özellik ?
YANIT:1961 ters çevrilip okunduğunda,yine aynı yıl olarak okunur.Benzeri durum,6009 yılında ortaya çıkacak.
Özellikle 1961 doğumluların hoşuna gidebilecek bir olay.
.........................................................................................
En Fazla Doğuran Kadın
Bugüne kadar,en çok çocuk doğuran kadının,çocuk sayısı 69.
Rusya'da 1702-1782 yılları arasında yaşayan bir Rus kadını,16 ikiz,7 üçüz ve 4 dördüz olmak üzere 69 çocuk dünyaya getirmiş.
.......................................................................................
İşte Dünyanın en kirli 10 kenti
Amerikan bağımsız çevre kuruluşu,Blacksmith Institute,sakinlerinin yaşamlarının tehlikede olduğu dünyanın en kirli 10 kentinin listesini yayınladı.Kronik hastalıklar ve prematüre doğumların çevre kirliliğinin muhtemel yan etkileri olduğu söylenmiş.İşte o liste:
-Sumgayıt,Azerbaycan
(potansiyel olarak 275 bin kişi olumsuz etkileniyor.)
-Linfen,Çin
(3 Milyon kişi)
-Tianying,Çin
(140 bin kişi)
-Sukinda,Hindistan
(2,6 milyon kişi)
-Vapi,Hindistan
/71 bin kişi)
-La oraya,Peru
(35 bin kişi)
-Dzerzhinsk,Rusya
(300 bin kişi)
-Norilsk,Rusya
(134 bin kişi)
-Çernobil,Ukranya
(5,5 milyon kişi)
-Kabwe,Zambia
(255 bin kişi
Ispanağın da Tatlısı Yapıldı
Artık 'ben ıspanak sevmem' dönemini bitiren mutfak harikası Manisa'da pişirildi. Müşterilerine sıra dışı bir lezzet arayan restoran Ispanak tatlısını keşfetti.
Manisa nın Turgutlu ilçesinde bir lokanta sahibi Kış Mevsiminin vazgeçilmez sebzelerinden olan Ispanak ın tatlısını yaptı.
Sofralarımıza sulu yemeği, kavurması ve böreğiyle girerdi ıspanak bir zamanlar. Turgutlu?da ilk defa bir balık lokantasında yapılan ıspanak tatlısı müşterilere ikram edilmeye başlandı.
Barış ve Müjdat Erbaş?ın işletmeciliğini yaptıkları mekânda müşterileri her çeşit deniz ürünü bulurken, Ispanak tatlısı ile müşterileri şaşırtıyorlar.
Ispanak Tatlısını ilk defa tadan müşterilerinin daha sonraki gelişlerinde yemek sonrasında kesinlikle bu tatlıdan mutlaka istediklerini belirten Barış Erbaş ?Müşterilerimize sadece deniz ürünleri ve yine deniz ürünlerinden oluşan soğuk mezelerimizle hizmet veriyorduk.
Mekânımızı ilginç kılmak için Ispanak Tatlısını yaptık.
Tatlımıza gösterilen ilgiden çok memnunuz ve müşterilerimizi memnun etmenin mutluluğunu yaşıyoruz Türkiye de ilk defa biz yapıyoruz ?dedi.
Daha neler tadacağız ,merak ediyorum.?
25 Eylül 2007 Salı
BİR MUM DİĞER BİR MUMU TUTUŞTURMAKLA;IŞIĞINDAN BİRŞEY KAYBETMEZ (Mevlana)
Anneyiz Biz dergisine uzun süredir üyeyim.
Hangi konular var diye gezerken,birden dondum:
TİJEN ve OĞULCAN'ın resimleri.!
Aynı katta oturduğumuz ,arkadaşım,komşum..!!
Oğulcan'ı anlatmayacağım.
Sadece Tijen'in yazılarını okumanızı rica ediyorum.
(Belki hatırlarsınız;Hürriyet gazetesinde Ayşe Arman bu konuyu geniş şekilde ele almıştı.Ve S.Ezgü Programında konuk edip,çözüm aramıştı.)
Benim sizden asıl ricam;Dünyanın her yerinden beni ziyaret ediyorsunuz.Tijen'in yazısını okuduktan sonra,O'na yardım edebilecek kim varsa,O'nu projesinde destekleyecek kim varsa,LÜTFEN DESTEK OLSUN.!Yapılacak birşey mutlaka vardır.En azından yorumlarınızla O'na destek olun,yalnızlığını paylaşın.Ve lütfen sizden özellikle rica ediyorum;"Allah yardımcınız olsun " demeyin.Bana göre bütün kapıları kapatan bir veda sözü gibidir bu söz.
Bu yazıda bana yorum yazmayın.Enerjinizi arkadaşıma yönlendirin.
İki yıldır kendi iç sıkıntılarım ve hastalığımla uğraşırken,şimdi de işe başladığım için,ihmal ettiğim arkadaşım için en azından bunu yapmalıyım.
Tijen'in dediği gibi;
Engelsiz ve hoşça kalın
(Ayşe Arman'n yazılarına ulaşmak için: aarman@hurriyet.com.tr )
Hangi konular var diye gezerken,birden dondum:
TİJEN ve OĞULCAN'ın resimleri.!
Aynı katta oturduğumuz ,arkadaşım,komşum..!!
Oğulcan'ı anlatmayacağım.
Sadece Tijen'in yazılarını okumanızı rica ediyorum.
(Belki hatırlarsınız;Hürriyet gazetesinde Ayşe Arman bu konuyu geniş şekilde ele almıştı.Ve S.Ezgü Programında konuk edip,çözüm aramıştı.)
Benim sizden asıl ricam;Dünyanın her yerinden beni ziyaret ediyorsunuz.Tijen'in yazısını okuduktan sonra,O'na yardım edebilecek kim varsa,O'nu projesinde destekleyecek kim varsa,LÜTFEN DESTEK OLSUN.!Yapılacak birşey mutlaka vardır.En azından yorumlarınızla O'na destek olun,yalnızlığını paylaşın.Ve lütfen sizden özellikle rica ediyorum;"Allah yardımcınız olsun " demeyin.Bana göre bütün kapıları kapatan bir veda sözü gibidir bu söz.
Bu yazıda bana yorum yazmayın.Enerjinizi arkadaşıma yönlendirin.
İki yıldır kendi iç sıkıntılarım ve hastalığımla uğraşırken,şimdi de işe başladığım için,ihmal ettiğim arkadaşım için en azından bunu yapmalıyım.
Tijen'in dediği gibi;
Engelsiz ve hoşça kalın
(Ayşe Arman'n yazılarına ulaşmak için: aarman@hurriyet.com.tr )
Biraz gülümseyelim
24 Eylül 2007 Pazartesi
Mangal
Bu aktivite esnasında, bir erkeğin gerçek mutfak hünerine tanıklık ederiz.
Bir erkek, mangal başına geçmek için gönüllü olduğunda, aşağıda detaylandırılan bir seri olay yaşanır:
ERKEK
1. Erkek mangalı ve mangal kömürünü çıkartır.
KADIN
2. Kadın ızgarayı temizler.
3. Kadın bakkala gider.
4. Kadın kasaba gider.
5. Kadın fırına gider.
6. Kadın salatayı ve sebzeleri hazırlar.
7. Kadın pişirilecek etleri hazırlar
.8. Kadın, etleri bir tepsi üzerine, gerekli malzemeler, baharatlar, vs ile dizer.
9. Kadın temiz ızgarayı ve hazırladığı tepsiyi, mangalın başında elinde birasıyla dikilen adama getirir.
10. Adam etleri ızgaranın üzerine yerleştirir.
11. Kadın içeri geçip, masayı hazırlar.
12. Kadın sebzelerin pişmesini kontrol eder.
13. Kadın tatlıyı hazırlar.
14. Kadın tekrar dışarı çıkar ve kocasına etin yanmakta olduğunu haber verir.
15. Adam çok pişmiş eti ızgaradan alır ve kadına verir.
16. Kadın tabakları çıkartır, masaya dizer.
17. Adam içkileri doldurur.
18. Kadın masayı toplar, kahve hazırlamaya gider.
19. Kadın kahve ve tatlı ikram eder
20. Yemekten sonra, kadın masayı toplar.
21. Kadın gider bulaşıkları yıkar, mutfağı toparlar.
22. Adam mangalı olduğu yerde bırakır, çünkü içinde hala yanan kömürler vardır.
23. Adam karısına bugün mutfak işi yapmamaktan dolayı mutlu olup olmadığını sorar.
24. Karısının şaşkın bakışları karşısında, kadınları mutlu etmenin imkansız olduğu kararına varır.!
(Sakın söylemeyin,Tembelisi'den aşırdım)
Bir erkek, mangal başına geçmek için gönüllü olduğunda, aşağıda detaylandırılan bir seri olay yaşanır:
ERKEK
1. Erkek mangalı ve mangal kömürünü çıkartır.
KADIN
2. Kadın ızgarayı temizler.
3. Kadın bakkala gider.
4. Kadın kasaba gider.
5. Kadın fırına gider.
6. Kadın salatayı ve sebzeleri hazırlar.
7. Kadın pişirilecek etleri hazırlar
.8. Kadın, etleri bir tepsi üzerine, gerekli malzemeler, baharatlar, vs ile dizer.
9. Kadın temiz ızgarayı ve hazırladığı tepsiyi, mangalın başında elinde birasıyla dikilen adama getirir.
10. Adam etleri ızgaranın üzerine yerleştirir.
11. Kadın içeri geçip, masayı hazırlar.
12. Kadın sebzelerin pişmesini kontrol eder.
13. Kadın tatlıyı hazırlar.
14. Kadın tekrar dışarı çıkar ve kocasına etin yanmakta olduğunu haber verir.
15. Adam çok pişmiş eti ızgaradan alır ve kadına verir.
16. Kadın tabakları çıkartır, masaya dizer.
17. Adam içkileri doldurur.
18. Kadın masayı toplar, kahve hazırlamaya gider.
19. Kadın kahve ve tatlı ikram eder
20. Yemekten sonra, kadın masayı toplar.
21. Kadın gider bulaşıkları yıkar, mutfağı toparlar.
22. Adam mangalı olduğu yerde bırakır, çünkü içinde hala yanan kömürler vardır.
23. Adam karısına bugün mutfak işi yapmamaktan dolayı mutlu olup olmadığını sorar.
24. Karısının şaşkın bakışları karşısında, kadınları mutlu etmenin imkansız olduğu kararına varır.!
(Sakın söylemeyin,Tembelisi'den aşırdım)
Lahana Her Derde Deva
Lahananın yanıktan ağrıya,kanserden astıma kadar pek çok hastalığın alternatif tedavisinde kullanılabileceği belirtildi.
Prof.Dr. Rahmi Türk,lahananın bol miktarda B,C,ve E vitaminiyle potasyum içerdiğini belirterek,şöyle konuştu:
"Sivilceyi iyileştirir,aynı zamanda bulunmaz bir ağrı kesicidir."
Bunlar kış dopingleri.Ben durmadan araştırma halindeyim.Her an elimizin altındaki sağlık bilgileriyle ilgili ne okursam aktarıyorum.
Sağlıklı günler diliyorum.
Prof.Dr. Rahmi Türk,lahananın bol miktarda B,C,ve E vitaminiyle potasyum içerdiğini belirterek,şöyle konuştu:
"Sivilceyi iyileştirir,aynı zamanda bulunmaz bir ağrı kesicidir."
Bunlar kış dopingleri.Ben durmadan araştırma halindeyim.Her an elimizin altındaki sağlık bilgileriyle ilgili ne okursam aktarıyorum.
Sağlıklı günler diliyorum.
Gribe Karşı
Uzmanlar gripten korunmanın formülünü,bitkisel beslenme olarak açıkladı.
Gaziosmanpaşa Üniversitesi'nden Prof.Zeki Özer,solunum yolları hastalıkları için soğan,turp ve balın çok etkili olduğunu belirterek şöyle konuştu:
"Bir baş soğanla turp rendelendikten sonra,üzerine bal eklenir.
Bu karışım içildiğinde grip ortadan kalkar."
Daha şimdiden grip olmaya başladık.Oğlumla ikimiz hasta vaziyetlerindeyiz.Bu akşam bu karışımı yapıyor ve size bildiriyorum.
Gaziosmanpaşa Üniversitesi'nden Prof.Zeki Özer,solunum yolları hastalıkları için soğan,turp ve balın çok etkili olduğunu belirterek şöyle konuştu:
"Bir baş soğanla turp rendelendikten sonra,üzerine bal eklenir.
Bu karışım içildiğinde grip ortadan kalkar."
Daha şimdiden grip olmaya başladık.Oğlumla ikimiz hasta vaziyetlerindeyiz.Bu akşam bu karışımı yapıyor ve size bildiriyorum.
23 Eylül 2007 Pazar
Caretta Caretta-TÜRKİYE-1
'Türkiye 1', Tunus'a vardı
Türkiye'nin uydu izleme cihazıyla izlenen tek hayvanı olan Türkiye 1 adlı dişi Caretta caretta, 2 bin 385 kilometre yaptı ve şu anda Tunus'ta...
GÖKHAN KARAKAŞ İstanbulDünyanın en eski canlılarından olmasına rağmen insanların oluşturduğu olumsuz etkiler nedeniyle soyları tükenme tehlikesi yaşayan "Caretta caretta" kaplumbağalarından biri uydu izleme cihazıyla 24 saat takip ediliyor.
Türkiye'nin tek izlenen hayvanı olan ve 2 ay önce Muğla Dalyan sahilinden denize bırakılan "Türkiye 1" adlı dişi kaplumbağa, Yunanistan'ın Girit Adası'nın ardından Libya karasularına girdi ve halen Tunus civarında yüzüyor.
Cihaz 13 bin YTL'ye alındıYaşam alanları hızla daralan ve artan deniz trafiği nedeniyle hayatları tehlikede olan "Caretta carettalar"dan biri "Türkiye" adıyla Akdeniz'de dolaşıyor.
Çevre ve Orman Bakanlığı'na bağlı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı'nın Ekolojik Araştırmalar Derneği'ne yaptırdığı projeyle 13 bin YTL'ye alınan uydu izleme cihazı, 19 Temmuz 2007'de Dalyan kumsalında yuva yapan dişi kaplumbağaya takıldı.
Türkiye'nin uydu aracılığıyla izlediği tek hayvanı unvanını kazanan denizkaplumbağası, törenle denize bırakıldı.
Deniz kaplumbağalarının yaşamlarının yüzde 99'unu geçirdiği denizdeki davranışları ve beslenme alışkanlıkları konusunda büyük ipuçları verecek proje de böylece başladı.
61 gün sonra Tunus'taTürkiye'deki tüm deniz biyologları ve bilim adamları tarafından sevinçle karşılanan uydu cihazlı denizkaplumbağası, 1 hafta boyunca Dalyan kumsallarında dolaştı.
2 hafta içinde Girit Adası'na ulaşan "Türkiye 1", Libya'ya yöneldi. 18 Ağustos'ta Libya kıyılarından sinyal veren Caretta caretta, Dalyan'dan yola çıktıktan 61 gün sonra doğal beslenme ve kışlama alanı olan Tunus'a, Gabes Körfezi'ne vardı.
İnternetten takip edilebiliyor
Ekolojik Araştırmalar Derneği (EKAD) Başkanı Dr. Ali Fuat Canbolat, uydu izleme cihazı takılan "Caretta"nın 2 aylık süre içinde kuş uçumu 1610 kilometre, toplamda ise 2 bin 385 kilometre yol katettiğini ve ortalama günlük hızının ise 39 km/ gün olduğunu belirtti. Yaklaşık 50 kilo ağırlığında olan "Türkiye 1", 30-40 yaşlarında. "Türkiye 1", halen http://www.seaturtle.org/ adlı adresten takip ediliyor.
4 yıl sonra Dalyan kumsalında
Canbolat, uydu izleme cihazı takılan kaplumbağanın 4 yıl önce Dalyan kumsalında yuva yaptığını, TR-A 657 numaralı metal marka ile 2003'te markalanan "Türkiye 1"in 4 yıl sonra yine aynı kumsala yuva yapmak için geldiğini söyledi. "Türkiye 1"in elde edilen bilgiler ışığında 2010-2011 arasında tekrar Türkiye'ye misafir olacağı düşünülüyor.
23 Eylül 2007 Pazar günü Milliyet'teki yazı dikkatimi çekti ve çok hoşuma gitti.Verilen adrese sıkça girip takip edeceğim.
Türkiye'nin uydu izleme cihazıyla izlenen tek hayvanı olan Türkiye 1 adlı dişi Caretta caretta, 2 bin 385 kilometre yaptı ve şu anda Tunus'ta...
GÖKHAN KARAKAŞ İstanbulDünyanın en eski canlılarından olmasına rağmen insanların oluşturduğu olumsuz etkiler nedeniyle soyları tükenme tehlikesi yaşayan "Caretta caretta" kaplumbağalarından biri uydu izleme cihazıyla 24 saat takip ediliyor.
Türkiye'nin tek izlenen hayvanı olan ve 2 ay önce Muğla Dalyan sahilinden denize bırakılan "Türkiye 1" adlı dişi kaplumbağa, Yunanistan'ın Girit Adası'nın ardından Libya karasularına girdi ve halen Tunus civarında yüzüyor.
Cihaz 13 bin YTL'ye alındıYaşam alanları hızla daralan ve artan deniz trafiği nedeniyle hayatları tehlikede olan "Caretta carettalar"dan biri "Türkiye" adıyla Akdeniz'de dolaşıyor.
Çevre ve Orman Bakanlığı'na bağlı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı'nın Ekolojik Araştırmalar Derneği'ne yaptırdığı projeyle 13 bin YTL'ye alınan uydu izleme cihazı, 19 Temmuz 2007'de Dalyan kumsalında yuva yapan dişi kaplumbağaya takıldı.
Türkiye'nin uydu aracılığıyla izlediği tek hayvanı unvanını kazanan denizkaplumbağası, törenle denize bırakıldı.
Deniz kaplumbağalarının yaşamlarının yüzde 99'unu geçirdiği denizdeki davranışları ve beslenme alışkanlıkları konusunda büyük ipuçları verecek proje de böylece başladı.
61 gün sonra Tunus'taTürkiye'deki tüm deniz biyologları ve bilim adamları tarafından sevinçle karşılanan uydu cihazlı denizkaplumbağası, 1 hafta boyunca Dalyan kumsallarında dolaştı.
2 hafta içinde Girit Adası'na ulaşan "Türkiye 1", Libya'ya yöneldi. 18 Ağustos'ta Libya kıyılarından sinyal veren Caretta caretta, Dalyan'dan yola çıktıktan 61 gün sonra doğal beslenme ve kışlama alanı olan Tunus'a, Gabes Körfezi'ne vardı.
İnternetten takip edilebiliyor
Ekolojik Araştırmalar Derneği (EKAD) Başkanı Dr. Ali Fuat Canbolat, uydu izleme cihazı takılan "Caretta"nın 2 aylık süre içinde kuş uçumu 1610 kilometre, toplamda ise 2 bin 385 kilometre yol katettiğini ve ortalama günlük hızının ise 39 km/ gün olduğunu belirtti. Yaklaşık 50 kilo ağırlığında olan "Türkiye 1", 30-40 yaşlarında. "Türkiye 1", halen http://www.seaturtle.org/ adlı adresten takip ediliyor.
4 yıl sonra Dalyan kumsalında
Canbolat, uydu izleme cihazı takılan kaplumbağanın 4 yıl önce Dalyan kumsalında yuva yaptığını, TR-A 657 numaralı metal marka ile 2003'te markalanan "Türkiye 1"in 4 yıl sonra yine aynı kumsala yuva yapmak için geldiğini söyledi. "Türkiye 1"in elde edilen bilgiler ışığında 2010-2011 arasında tekrar Türkiye'ye misafir olacağı düşünülüyor.
23 Eylül 2007 Pazar günü Milliyet'teki yazı dikkatimi çekti ve çok hoşuma gitti.Verilen adrese sıkça girip takip edeceğim.
Bitkisel Tedavi Sanal Dünyada
16 Eylül 2007 tarihli Hürriyet'in 11.sayfasında şöyle bir haber vardı.
İNTERNETİN yaygınlaşmasıyla birlikte "www.eczakutusu.com"bitkisel tedaviyi sanal dünyaya taşıdı.e-ticaret sitelerinden birisi olarak faaliyete geçen "eczakutusu.com"da bitkilerin özellikleri,kullanım alanları ve hastalıklarla ilgili detaylı bilgilere geniş yer veriliyor.Sitede ayrıca birçok önemli hastalığın tedavisinde etkili olabilecek bitkisel ürünlerin satışı yapılıyor.
"eczakutusu.com"un kurucu ortaklarından Barbaros Sabuncuoğlu,siteden faydalanmak isteyenlerin büyük bölümünü cilt hastalıkları ile cinsel sorun yaşayan kadın ve erkekler olduğunu söylüyor.
Sabuncuoğlu,bunları saç dökülmesi,basur,kolesterol,tansiyon,şeker hastalarının izlediğini belirtiyor.
Benim en ilgilendiğim konulardan birisidir bu konu.Ziyaret ettim.Çok detay yok,ama rahatsızlıklar için başvurulabilir.Çarenin nereden geleceği belli olmaz.
Okuyanlar vardır,ama ben istedim ki okuyanlar okumayanlara iletsin.
Sağlıklı yaşayalım.
İNTERNETİN yaygınlaşmasıyla birlikte "www.eczakutusu.com"bitkisel tedaviyi sanal dünyaya taşıdı.e-ticaret sitelerinden birisi olarak faaliyete geçen "eczakutusu.com"da bitkilerin özellikleri,kullanım alanları ve hastalıklarla ilgili detaylı bilgilere geniş yer veriliyor.Sitede ayrıca birçok önemli hastalığın tedavisinde etkili olabilecek bitkisel ürünlerin satışı yapılıyor.
"eczakutusu.com"un kurucu ortaklarından Barbaros Sabuncuoğlu,siteden faydalanmak isteyenlerin büyük bölümünü cilt hastalıkları ile cinsel sorun yaşayan kadın ve erkekler olduğunu söylüyor.
Sabuncuoğlu,bunları saç dökülmesi,basur,kolesterol,tansiyon,şeker hastalarının izlediğini belirtiyor.
Benim en ilgilendiğim konulardan birisidir bu konu.Ziyaret ettim.Çok detay yok,ama rahatsızlıklar için başvurulabilir.Çarenin nereden geleceği belli olmaz.
Okuyanlar vardır,ama ben istedim ki okuyanlar okumayanlara iletsin.
Sağlıklı yaşayalım.
Sağlık Sözlüğü
-Kolesterol:Bütün hücrelerde bulunan bir yağ çeşididir.Yağların sindiriminde ve bazı hormonların yapımında görevlidir.Vücutta fazla miktarda olması istenmez.
-HDL:İyi huylu kolesterol olarak da bilinen HDL kandan yağları toplar ve parçalanmak üzere karaciğere götürür.HDL'nin artması kalp ve damar sağlığını korur.HDL'yi en kolay yolu egzersizdir.
LDL:Kötü huylu kolesteroldür.Yağların damar duvarlarında birikmesine neden olarak damar hastalıklarına yol açar.
-Trigliserid:Yağın vücuttaki depo formudur.LDL kolesterolü destekleyici etkisi vardır.Yüksekliğinde genetik faktörler ve beslenme alışkanlıkları etkilidir.
-Homosistein:Kalp sağlığının göstergesidir.Yüksek düzeyde homosistein,koroner kalp hastalıklarının oluşumunda etkendir.
-Fibrinojen:Kanın pıhtılaşmasında görevlidir.Vücutta bir yara oluşuncaya kadar durağan haldedir,ancak yara oluşursa pıhtılaşmayı sağlar.
-HCRP:Vücutta ateşsiz enfeksiyon olarakta düşünebileceğimiz bir inflamasyon olup olmadığını gösterir.Kalp sağlığı ile de ilişkilidir.
-Na-K:Sodyum(NA)vücutta sıvı dengesini sağlamada ve kan basıncının düzenlenmesinde,potasyum(K)ise kasların çalışması ve kalp atışlarının düzenlenmesinde görevlidir.Na-K tansiyonun göstergesidir.
Taylan Kümeli'nin bir yazısından alıntı yaptım.Bazen tahliller yaptırdığımızda yazılan başlıkların ne olduğunu bilemiyoruz.En azından burada yazılanları okursak,daha bilinçli oluruz.
Sağlıklı günler diliyorum.
www.taylankumeli.com
-HDL:İyi huylu kolesterol olarak da bilinen HDL kandan yağları toplar ve parçalanmak üzere karaciğere götürür.HDL'nin artması kalp ve damar sağlığını korur.HDL'yi en kolay yolu egzersizdir.
LDL:Kötü huylu kolesteroldür.Yağların damar duvarlarında birikmesine neden olarak damar hastalıklarına yol açar.
-Trigliserid:Yağın vücuttaki depo formudur.LDL kolesterolü destekleyici etkisi vardır.Yüksekliğinde genetik faktörler ve beslenme alışkanlıkları etkilidir.
-Homosistein:Kalp sağlığının göstergesidir.Yüksek düzeyde homosistein,koroner kalp hastalıklarının oluşumunda etkendir.
-Fibrinojen:Kanın pıhtılaşmasında görevlidir.Vücutta bir yara oluşuncaya kadar durağan haldedir,ancak yara oluşursa pıhtılaşmayı sağlar.
-HCRP:Vücutta ateşsiz enfeksiyon olarakta düşünebileceğimiz bir inflamasyon olup olmadığını gösterir.Kalp sağlığı ile de ilişkilidir.
-Na-K:Sodyum(NA)vücutta sıvı dengesini sağlamada ve kan basıncının düzenlenmesinde,potasyum(K)ise kasların çalışması ve kalp atışlarının düzenlenmesinde görevlidir.Na-K tansiyonun göstergesidir.
Taylan Kümeli'nin bir yazısından alıntı yaptım.Bazen tahliller yaptırdığımızda yazılan başlıkların ne olduğunu bilemiyoruz.En azından burada yazılanları okursak,daha bilinçli oluruz.
Sağlıklı günler diliyorum.
www.taylankumeli.com
22 Eylül 2007 Cumartesi
Çalıkuşu ve Buki
Cumartesi günü eski iş arkadaşlarımızdan Adnan bey geldi.
-"Hocam dışardaki köpeğin ağzında bir kuş var" dedi telaşla.
Ölmüş olduğunu düşündüğüm için,tüylerim diken diken olmasına rağmen çıkmadım.
Adnan Bey yine geldi.
-"Yaa hocam bir baksana " dedi.
-"Kuş yaşıyor mu?"
-"Evet"dedi.
Ve ben fırladım.
-"oynuyor onunla"dedi.
Kızgınlıkla çıkıp köpeğe doğru hamle yaptım.
Ve durdum.!
Keşke fotoğraf makinem yanımda olsaydı.
Bitişik dükkan komşumuzun "BUKİ" isimli köpeği,yere oturmuş,iki ön ayağını yuvarlak yapıp kuşu korumaya almış.Burnuyla kuşu itiyor,adeta uçması için ona kuvvet veriyor.Ayağıyla hafifçe itip harekete geçirmeye çalışıyor.
Eğildim kuşu aldım.Buki hemen kalktı ve burnunu elime sürtmeye ve kuşa neredeyse babası gibi sahiplenmeye başladı.Üstelik sokağa ne bir güvercin ne de bir kedi sokmayan "BUKİ" bir evcil baba oldu.
Kuş avucumda öldü ölecek kadar cansız halde.Tükkana girdim,kutu aramaya başladım.Adnan bey ufak kapaklı sepetlerimizden birini buldu.Ben boynumdaki eşarbı çıkardım.kağıt havlunun üzerine eşarbı yuva gibi yapıp içine oturttum ve kapağını kapattım.umudum yoktu.Ama on dakika sonra baktım,biraz canlanmıştı.Belli ki üşümüştü.O gün inanılmaz bir soğuk vardı.Biraz gagasını ıslattım.Yavaşça su içsin diye,baktım içiyor.Sevindim.Kapağı kapattım.
Yaklaşık iki saat sonra iyice kendine geldi.Biraz ekmek çiğneyip önüne koydum.Az bir şey yedi bıraktı.
Düşündüm.!
Şİmdi ne olacak.Evde "Bıcır"isminde kuşumuz var.Sevda Papağanı.Aynı kafese koyamam .Bıcır onu hırpalar.Ayrıca ne cins bir kuş olduğunu bilmiyorum,hastaysa bizimkine bulaşır diye telaş yaptım.
Birden Beşiktaş'ta Bıcır'a yem aldığım,adeta veteriner olan kuş ve akvaryum ile ilgilenen bir dükkan aklıma geldi.
İş çıkışı oraya götürdüm.Adam hiç hayır demeden aldı.
-"Bunlar kafeste ölürler" dedi.
Cinsini sordum;
-"Çalıkuşu" dedi.
Şaşırdım.
Hikayeler duyduğumuz,adına romanlar yazılan "Çalıkuşu" nu ilk defa görüyordum.Birden kendimi şanslı hissettim.Halbuki belki de hergün gördüğümüz kuşlardan biri.
-"Pazartesi gününe kadar kafeste bakarım"dedi kuşçu.
Kuş birden havalanıp uçtu.Dükkanın kapılarını kapatıp yakaladılar.Artık sağlıklı olduğundan emin olup dükkandan çıktım.
Eğer onun sorumluluğunu alsaydım,bilmeden ölümüne sebep olup,vicdan azabı çekecektim.İyi ki götürmüşüm.
Her yaşta bir şey öğreniyor insan.
-"Hocam dışardaki köpeğin ağzında bir kuş var" dedi telaşla.
Ölmüş olduğunu düşündüğüm için,tüylerim diken diken olmasına rağmen çıkmadım.
Adnan Bey yine geldi.
-"Yaa hocam bir baksana " dedi.
-"Kuş yaşıyor mu?"
-"Evet"dedi.
Ve ben fırladım.
-"oynuyor onunla"dedi.
Kızgınlıkla çıkıp köpeğe doğru hamle yaptım.
Ve durdum.!
Keşke fotoğraf makinem yanımda olsaydı.
Bitişik dükkan komşumuzun "BUKİ" isimli köpeği,yere oturmuş,iki ön ayağını yuvarlak yapıp kuşu korumaya almış.Burnuyla kuşu itiyor,adeta uçması için ona kuvvet veriyor.Ayağıyla hafifçe itip harekete geçirmeye çalışıyor.
Eğildim kuşu aldım.Buki hemen kalktı ve burnunu elime sürtmeye ve kuşa neredeyse babası gibi sahiplenmeye başladı.Üstelik sokağa ne bir güvercin ne de bir kedi sokmayan "BUKİ" bir evcil baba oldu.
Kuş avucumda öldü ölecek kadar cansız halde.Tükkana girdim,kutu aramaya başladım.Adnan bey ufak kapaklı sepetlerimizden birini buldu.Ben boynumdaki eşarbı çıkardım.kağıt havlunun üzerine eşarbı yuva gibi yapıp içine oturttum ve kapağını kapattım.umudum yoktu.Ama on dakika sonra baktım,biraz canlanmıştı.Belli ki üşümüştü.O gün inanılmaz bir soğuk vardı.Biraz gagasını ıslattım.Yavaşça su içsin diye,baktım içiyor.Sevindim.Kapağı kapattım.
Yaklaşık iki saat sonra iyice kendine geldi.Biraz ekmek çiğneyip önüne koydum.Az bir şey yedi bıraktı.
Düşündüm.!
Şİmdi ne olacak.Evde "Bıcır"isminde kuşumuz var.Sevda Papağanı.Aynı kafese koyamam .Bıcır onu hırpalar.Ayrıca ne cins bir kuş olduğunu bilmiyorum,hastaysa bizimkine bulaşır diye telaş yaptım.
Birden Beşiktaş'ta Bıcır'a yem aldığım,adeta veteriner olan kuş ve akvaryum ile ilgilenen bir dükkan aklıma geldi.
İş çıkışı oraya götürdüm.Adam hiç hayır demeden aldı.
-"Bunlar kafeste ölürler" dedi.
Cinsini sordum;
-"Çalıkuşu" dedi.
Şaşırdım.
Hikayeler duyduğumuz,adına romanlar yazılan "Çalıkuşu" nu ilk defa görüyordum.Birden kendimi şanslı hissettim.Halbuki belki de hergün gördüğümüz kuşlardan biri.
-"Pazartesi gününe kadar kafeste bakarım"dedi kuşçu.
Kuş birden havalanıp uçtu.Dükkanın kapılarını kapatıp yakaladılar.Artık sağlıklı olduğundan emin olup dükkandan çıktım.
Eğer onun sorumluluğunu alsaydım,bilmeden ölümüne sebep olup,vicdan azabı çekecektim.İyi ki götürmüşüm.
Her yaşta bir şey öğreniyor insan.
21 Eylül 2007 Cuma
Sevdim,sevdim,sevdim
Annemle başlayan,babamla devam eden,çekişmelerim de olsa,abla da oldum kardeş te.Sevgisi tarifsiz gibi gelirdi.
Çocukluğumda kitap kokusunu sevdim.Ayşegül kitaplarını sevdim,kitap kolleksiyonu yapmayı sevdim.
Hayvanlarla oynamayı,özellikle beş yaşımdayken,beş koyunumuza çobanlık yapmay ve Liston isimli siyah kedimizi çok sevdim.
Erzincan ,bana bahçeli ev lüksünü sevdirdi.
Ağaçlarla konuşmayı sevdim.Dut ağacımızın gözyaşı sandığım ballanmasını silmeyi sevdim.
Annemin Ligorin tavuklarını sevdiğimde altı yaşımdaydım.
Ağaçlardan düşsem de ,tırmanmayı hep sevdim.
İki ağaç arasında kurduğumuz salıncağı ve yatarak sallanıp bulutların aldığı şekillerden hikayeler uydurmayı sevdim.
Annemin ektiği sebzeleri sulamayı ve onları koparıp yemeyi sevdim.O esnada çıkan toprak kokusunu sevdim.
Babamın askerliğini çok sevdim.Şehir şehir dolaşmayı,yeni yerler görmenin sevincini yaşadım.
Büyük depremini yaşamama rağmen,bana unutamadığım arkadaş sevgisini tattıran Burdur'u sevdim.
Babamın her gün aldığı gazeteyi okumasını o kadar sevmişim ki,hala elime aldığım gazeteyi en ufak yazısına kadar severek okurum.Ve hala çok eskilerden sakladığım gazete ve küpürler vardır.Greyce kelly'nin evlendiği zamanı,Farah Diba ve Şah'ın resimlerini,Kıbrıs'ta katledilen ailenin resimlerini vb gibi.
Bulmaca çözerdik ailece.Bulmaca çözmeyi sevdim.
Ortaokul dönemimde Kemalettin Tuğcu kitaplarını okumayı ve kolleksiyon yapmayı sevdim.
Annem sayesinde alıştığım Burda ve Resimli Roman okumayı sevdim.Ve ondan başka kimseye aşık olamayacağımı düşündüğüm"Franco Gasparri"nin oynadığı dergileri biriktirmeyi sevdim.Hala severek sakladığım resimli romanları ciltlettim.Torunlarıma ilk aşkımı tanıştırma fikrini sevdim.
Çocukluğumda kitap kokusunu sevdim.Ayşegül kitaplarını sevdim,kitap kolleksiyonu yapmayı sevdim.
Hayvanlarla oynamayı,özellikle beş yaşımdayken,beş koyunumuza çobanlık yapmay ve Liston isimli siyah kedimizi çok sevdim.
Erzincan ,bana bahçeli ev lüksünü sevdirdi.
Ağaçlarla konuşmayı sevdim.Dut ağacımızın gözyaşı sandığım ballanmasını silmeyi sevdim.
Annemin Ligorin tavuklarını sevdiğimde altı yaşımdaydım.
Ağaçlardan düşsem de ,tırmanmayı hep sevdim.
İki ağaç arasında kurduğumuz salıncağı ve yatarak sallanıp bulutların aldığı şekillerden hikayeler uydurmayı sevdim.
Annemin ektiği sebzeleri sulamayı ve onları koparıp yemeyi sevdim.O esnada çıkan toprak kokusunu sevdim.
Babamın askerliğini çok sevdim.Şehir şehir dolaşmayı,yeni yerler görmenin sevincini yaşadım.
Büyük depremini yaşamama rağmen,bana unutamadığım arkadaş sevgisini tattıran Burdur'u sevdim.
Babamın her gün aldığı gazeteyi okumasını o kadar sevmişim ki,hala elime aldığım gazeteyi en ufak yazısına kadar severek okurum.Ve hala çok eskilerden sakladığım gazete ve küpürler vardır.Greyce kelly'nin evlendiği zamanı,Farah Diba ve Şah'ın resimlerini,Kıbrıs'ta katledilen ailenin resimlerini vb gibi.
Bulmaca çözerdik ailece.Bulmaca çözmeyi sevdim.
Ortaokul dönemimde Kemalettin Tuğcu kitaplarını okumayı ve kolleksiyon yapmayı sevdim.
Annem sayesinde alıştığım Burda ve Resimli Roman okumayı sevdim.Ve ondan başka kimseye aşık olamayacağımı düşündüğüm"Franco Gasparri"nin oynadığı dergileri biriktirmeyi sevdim.Hala severek sakladığım resimli romanları ciltlettim.Torunlarıma ilk aşkımı tanıştırma fikrini sevdim.
Bir gezi sırasında Akdeniz'i ve özellikle Antalya'yı çok sevdim.Hala Akdeniz rüyam devam ediyor.
Yazmayı hep sevdim,seviyorum ve seveceğim.
Anne olmayı sevdim,çocuklarımı taparcasına sevdim,seviyorum ve seveceğim.
Sevdim,sevdim,sevdim...
Birden geçmişimi özledim...
Ve özellikle çocukluğumu.....
Hayat Nedir..?
Hayat, skor tabelası tutmak değildir.Kaç arkadaşınız olduğu ya da kaçının sizi arkadaş kabul ettiği değildir.Bu hafta sonu için planlarınızın olması değildir. Hafta sonu yalnız olmanız da değildir.
Hayat, şu sıralar sevgilinizin olması değildir.
Geçmişte kaç sevgilinizin olduğu da değildir.Bugüne kadar hiç sevgilinizin olmaması da değildir. Sizi kimin öptüğü değildir.
Hayat, ailenizin serveti değildir.
Hangi okula gittiğiniz değildir.
Ne kadar güzel ya da çirkin olduğunuz değildir.
Giydikleriniz, ayakkabılarınız değildir.
Ne çeşit müzik dinlediğiniz değildir.
Ne kadar akıllı olduğunuz değildir.
Herkesin size verdiği akıl notu hiç değildir.
Hayat standart testlerin belirlediği kişiliğiniz de değildir.
Hayat, bir kağıda dökülmüş hayat hikayeniz ve bu hayat hikayesini kimin kabul ettiği de değildir.
AMA HAYAT;
Kimi sevdiğiniz, kimi incittiğinizdir.Kimi mutlu, kimi mutsuz ettiğinizdir.
Sizin olanları koruyabilme ya da mahvedebilmenizdir.
Dostluklarınızdır.Neyi söylediğiniz ve neyi kastettiğinizdir.
Hangi önemli hüküm ve kararları verdiğiniz ve de niçin verdiğinizdir.İçinizde sevgiyi taşımak, büyütmek ve dağıtmaktır.Ama en önemlisi, yalnız başına asla gerçekleştiremeyeceğiniz bir şeyi yapmak,Hayatınızı, başka insanların kalbine dokundurabilmektir.
Başkalarının kalplerini etkileyecek yolu ancak siz seçersiniz.Ve hayat bu seçimlerdir zaten.
Hayat silgi kullanmadan resim çizme sanatıdır.Ve insanlar böyle büyürler...
Unutmayın;
Yaşama kendimizden ne katarsak, yaşamdan da onu alırız...
Teşekkürler Esma.!
Aldığım en güzel maillerden biri,muhakkak paylaşmalıyım.
Hayat, şu sıralar sevgilinizin olması değildir.
Geçmişte kaç sevgilinizin olduğu da değildir.Bugüne kadar hiç sevgilinizin olmaması da değildir. Sizi kimin öptüğü değildir.
Hayat, ailenizin serveti değildir.
Hangi okula gittiğiniz değildir.
Ne kadar güzel ya da çirkin olduğunuz değildir.
Giydikleriniz, ayakkabılarınız değildir.
Ne çeşit müzik dinlediğiniz değildir.
Ne kadar akıllı olduğunuz değildir.
Herkesin size verdiği akıl notu hiç değildir.
Hayat standart testlerin belirlediği kişiliğiniz de değildir.
Hayat, bir kağıda dökülmüş hayat hikayeniz ve bu hayat hikayesini kimin kabul ettiği de değildir.
AMA HAYAT;
Kimi sevdiğiniz, kimi incittiğinizdir.Kimi mutlu, kimi mutsuz ettiğinizdir.
Sizin olanları koruyabilme ya da mahvedebilmenizdir.
Dostluklarınızdır.Neyi söylediğiniz ve neyi kastettiğinizdir.
Hangi önemli hüküm ve kararları verdiğiniz ve de niçin verdiğinizdir.İçinizde sevgiyi taşımak, büyütmek ve dağıtmaktır.Ama en önemlisi, yalnız başına asla gerçekleştiremeyeceğiniz bir şeyi yapmak,Hayatınızı, başka insanların kalbine dokundurabilmektir.
Başkalarının kalplerini etkileyecek yolu ancak siz seçersiniz.Ve hayat bu seçimlerdir zaten.
Hayat silgi kullanmadan resim çizme sanatıdır.Ve insanlar böyle büyürler...
Unutmayın;
Yaşama kendimizden ne katarsak, yaşamdan da onu alırız...
Teşekkürler Esma.!
Aldığım en güzel maillerden biri,muhakkak paylaşmalıyım.
20 Eylül 2007 Perşembe
Pigmelerle Dans Eden'den
Çok severek takip ettiğim ve cesaretini izlediğim sevgili Meltem'e çok önemli bir konuya değindiği için destek vermek istedim.Bloğundaki yazıyı aynen yayınlıyorum.
Ayakları kesilen köpeğin önünde yavrusu ateşe verilip yakıliyor mu Turkiye`de?
Turkiye`den bir arkadasimdan email geldi, oldugu gibi yayinliyorum:`
Çok önemli bir kampanya başlatıyoruz ve bütün vicdanlı insanların desteğineihtiyacımız var..
.5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun HAYVAN HAKLARI YASASI olarak değişmesinive Türk Ceza Kanunu kapsamına girmesini istiyoruz.
Çünkü şu anda hayvanlara işkenceedenler, bağlayıp tecavüz edenler,ayaklarını kesip gözlerini oyanlar,yavrusunuannesinin gözleri önünde yakan vicdansızlar ceza almıyor,yakalansalar bile bu kanun Kabahatler Kanunu kapsamında olduğu için yere tükürmekle eşdeğer tutuluyorve cezası en fazla o kadar...
Oysa hergün Türkiye'nin her yerinden işkence,itlaf,insanın kanını donduran vahşet haberleri alıyoruz..(En son Bandırma'da 280 köpeköldürüldü,çoğu annesini emen yavrulardı ve ölmeleri bile beklenmeden canlı canlıgömüldüler,Adanada ayakları kesilen köpeğin önünde yavrusu ateşe verilip yakıldı,
Bingölde su içmek için dereye giren yavru ayıya 2 saat taş ve çivili sopalarlaişkence edildi,hem de kahkahalarla yaptılar,zevk alarak,ayı yavrusu insanlarınelinden ancak ölerek kurtuldu.
Oysa diyoruz ki insan öldürmekle hayvan öldürmek arası sadece bir adımdır.Merhamet her yerde merhamettir.
Yaşam Hakkına Saygı sitemizdeki dilekçeyi sadece 1 dakikanızi ayırıp imzalarmısınız? http://www.yasamhakkinasaygi.com/dilekce/dilekce.detay.php?id=246
Ayrıca lütfen bu linki tüm tanıdıklarına gönderin,katılımın çokluğu çokönemli.Tüm çaresiz canlar adına teşekkür ediyorum.`Dun gece George Orwell`in daha once kitabini okudugum Animal Farm (Hayvan Ciftligi) isimli filmini izledim. Canlarina artik tak eden hayvanlar isyan edip bir ciftligi ele gecirip sahiplerini de kovuyorlar ve duvara yaziyorlar:
`Iki ayak ustunde duran her canli dusmanimizdir` Dogru galiba...Ne olur kimseye `Hayvan` deyince hakaret ettiginizi dusunmeyin!Pis seyler yiyebilip ulu orta tuvalet ihtiyacini gidermek bir hakaret konusu oluyorsa, bu emailde bahsedilen kisiler nedir ben anlamadim!!!!!!!!!!!!-Ne demek istedigimi pek ifade edemedim, ama sinirimdendir!!!!-
Yazan pigmelerle.dans.eden
216 numaralı imza Tülay Erman
Ayakları kesilen köpeğin önünde yavrusu ateşe verilip yakıliyor mu Turkiye`de?
Turkiye`den bir arkadasimdan email geldi, oldugu gibi yayinliyorum:`
Çok önemli bir kampanya başlatıyoruz ve bütün vicdanlı insanların desteğineihtiyacımız var..
.5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun HAYVAN HAKLARI YASASI olarak değişmesinive Türk Ceza Kanunu kapsamına girmesini istiyoruz.
Çünkü şu anda hayvanlara işkenceedenler, bağlayıp tecavüz edenler,ayaklarını kesip gözlerini oyanlar,yavrusunuannesinin gözleri önünde yakan vicdansızlar ceza almıyor,yakalansalar bile bu kanun Kabahatler Kanunu kapsamında olduğu için yere tükürmekle eşdeğer tutuluyorve cezası en fazla o kadar...
Oysa hergün Türkiye'nin her yerinden işkence,itlaf,insanın kanını donduran vahşet haberleri alıyoruz..(En son Bandırma'da 280 köpeköldürüldü,çoğu annesini emen yavrulardı ve ölmeleri bile beklenmeden canlı canlıgömüldüler,Adanada ayakları kesilen köpeğin önünde yavrusu ateşe verilip yakıldı,
Bingölde su içmek için dereye giren yavru ayıya 2 saat taş ve çivili sopalarlaişkence edildi,hem de kahkahalarla yaptılar,zevk alarak,ayı yavrusu insanlarınelinden ancak ölerek kurtuldu.
Oysa diyoruz ki insan öldürmekle hayvan öldürmek arası sadece bir adımdır.Merhamet her yerde merhamettir.
Yaşam Hakkına Saygı sitemizdeki dilekçeyi sadece 1 dakikanızi ayırıp imzalarmısınız? http://www.yasamhakkinasaygi.com/dilekce/dilekce.detay.php?id=246
Ayrıca lütfen bu linki tüm tanıdıklarına gönderin,katılımın çokluğu çokönemli.Tüm çaresiz canlar adına teşekkür ediyorum.`Dun gece George Orwell`in daha once kitabini okudugum Animal Farm (Hayvan Ciftligi) isimli filmini izledim. Canlarina artik tak eden hayvanlar isyan edip bir ciftligi ele gecirip sahiplerini de kovuyorlar ve duvara yaziyorlar:
`Iki ayak ustunde duran her canli dusmanimizdir` Dogru galiba...Ne olur kimseye `Hayvan` deyince hakaret ettiginizi dusunmeyin!Pis seyler yiyebilip ulu orta tuvalet ihtiyacini gidermek bir hakaret konusu oluyorsa, bu emailde bahsedilen kisiler nedir ben anlamadim!!!!!!!!!!!!-Ne demek istedigimi pek ifade edemedim, ama sinirimdendir!!!!-
Yazan pigmelerle.dans.eden
216 numaralı imza Tülay Erman
Ulaşamıyorum
Evdeki bilgisayarıma virüs girdiği için internet bağlantım kesik.Fırsat bulup yaptıramadığım için bir müddet uzak kalmak zorundayım.
İş yerinde fırsatım olmuyor.Ayrıca doğru olmaz .Ama bu yazıyı yazabilmek için ufak bir zaman ayırmak zorundaydım.
En kısa zamanda buluşmak dileği ile......
İş yerinde fırsatım olmuyor.Ayrıca doğru olmaz .Ama bu yazıyı yazabilmek için ufak bir zaman ayırmak zorundaydım.
En kısa zamanda buluşmak dileği ile......
13 Eylül 2007 Perşembe
Mood Food Listesi
-Yalnızlık hissi:Domates,patlıcan,patates ve yumurta tüketin
-Bezginlik:Peynir ve kırmızı etle vedalaşın.
-Öfke:Çay,kahve,şarap ve kırmızı etten kesinlikle uzak durun.
- Aşk acısı:Pirinç ve şekerden kaçının.
-Keyifsizlik:Soğan ve pırasayı deneyin.
-Özgüven eksikliği:Bol bol portakal,mandalina ve greyfurt tüketin.
-Çekingenlik:Kuşku ve çekingenliğin ilacı mercimektir.
-Hayal kırıklığı:Kereviz ve havuç yaralarınızı sarabilir.
-Endişe:Marul yedikçe üzerinizdeki kara bulutlar dağılacaktır.
-Saldırganlık:Agresifliğinizi kontrol altına almak için ceviz tüketmelisiniz.
-Yorgunluk:Yoğun çalıştığınız dönemlerde bezelyeye ağırlık verin.
-Hiddet:Bir avuç badem tüketmek sizi sakinleştirir.
-Aşırı öfke:Makarna,ekmek,taze meyve ve sebzeler sinir yatıştırıcı özelliğe sahiptir.
-Kafa karışıklığı:Nane çiğneyin,zihniniz ferahlasın.
-Depresyon:Bir numaralı ilacı bergamot ve maydanozdur.
17 aralık 2006 pazar günü, Günaydın gazetesinde ,Duygu Gökmenoğlu'nun hazırladığı yazısında Ruh haline göre yiyecek seçmek gibi bir bölüm yapmış bende saklamıştım.Daha çok detay var ama ben kısaca yayınlanan bu kısmı yazdım.Aklımızın bir köşesinde kalsın dedim.
-Bezginlik:Peynir ve kırmızı etle vedalaşın.
-Öfke:Çay,kahve,şarap ve kırmızı etten kesinlikle uzak durun.
- Aşk acısı:Pirinç ve şekerden kaçının.
-Keyifsizlik:Soğan ve pırasayı deneyin.
-Özgüven eksikliği:Bol bol portakal,mandalina ve greyfurt tüketin.
-Çekingenlik:Kuşku ve çekingenliğin ilacı mercimektir.
-Hayal kırıklığı:Kereviz ve havuç yaralarınızı sarabilir.
-Endişe:Marul yedikçe üzerinizdeki kara bulutlar dağılacaktır.
-Saldırganlık:Agresifliğinizi kontrol altına almak için ceviz tüketmelisiniz.
-Yorgunluk:Yoğun çalıştığınız dönemlerde bezelyeye ağırlık verin.
-Hiddet:Bir avuç badem tüketmek sizi sakinleştirir.
-Aşırı öfke:Makarna,ekmek,taze meyve ve sebzeler sinir yatıştırıcı özelliğe sahiptir.
-Kafa karışıklığı:Nane çiğneyin,zihniniz ferahlasın.
-Depresyon:Bir numaralı ilacı bergamot ve maydanozdur.
17 aralık 2006 pazar günü, Günaydın gazetesinde ,Duygu Gökmenoğlu'nun hazırladığı yazısında Ruh haline göre yiyecek seçmek gibi bir bölüm yapmış bende saklamıştım.Daha çok detay var ama ben kısaca yayınlanan bu kısmı yazdım.Aklımızın bir köşesinde kalsın dedim.
12 Eylül 2007 Çarşamba
ULAŞTIRABİLECEĞİNİZ HERKESE YOLLAYIN....!!!
Okan Sönmez 20 yasinda lösemi (kan kanseri);hastasi, gata tip fakültesinde yatiyor,Hayatta kalmak icin hergün en iki ünite trombosite ihtiyaci var. Ama kan grubu B rh (-)(negatif) oldugu icin ailesi kan (daha dogrusu trombosit) verecek donör bulmakta zorlaniyor.
Babasi Hayrettin Sönmez insanlarin ilgisizliginden yakiniyor. Isyeri olan İstanbul Büyüksehir Belediyesineyaptiği basvuruya 30 bin çalisan arasindan sadece 3 kisi cevap vermis.
Oglunu yasatabilmek icinvarini yogunu ortaya koyuyor. Eger siz veya bir tanidiğiniz B rh (-) negatif); kana sahipse LutfenHayrettin Sönmez'e ait 0535 744 87 10 numarali telefonu arayin.Ben böyle islerle ilgilenmem diyorsaniz. Enazindan mouseunuzu birkac kez tiklatarak bu mesaji adres defterinizdeki kisilere yollayin. Orada yatan sizinçocugunuz veya kardesiniz olabilirdi.
Not: Trombosit kanin pihtilasmasina yol acan bir maddedir. Kisi trombosit verdikten 3 gün sonra yeniden trombosit verebilir.Saglikli bir insan yilda 24 kez trombosit verebilir. Kandaki trombosit ayristirilmasi islemi yaklasik 50 ile 70 dakika arasindasürmektedir eğer bunu yapamıyorsanız en azından mousenizi bi kaç kez tıklatarak bu gence yardımcı olabilirsinizunutmayın bu siz yada kardeşiniz yada çok"sevdiğiniz biride olabilir.
.......
Bu yazıyı tembelisiden aldım.Daha çok kişiye ulaştırmak için.Lütfen kim okursa iletebildiği kişilere iletsin.Her an hepimizin başına gelebilecek olaylardan birine nasıl yardımcı olabiliyorsak olalım.
Tembelisi bu yazıyı 6 Eylülde yazmış.Umarım çaresi bulunmuştur.
Hayata Dair Ne Varsa
7 Gerçek
NELER ÖĞRENMİŞ
Budist rahipler, artık yetiştiğini düşündükleri bir öğrencilerini, yola çıkmadan önce çağırdılar. Başrahip öğrenciye tek bir soru sordu:
* "20 yıldır buradasın, neler öğrendin?""
Yedi gerçek öğrendim" dedi öğrenci.
* "Yirmi yıldır buradasın, sadece yedi gerçek mi öğrendin?""
Evet, yedi gerçek öğrendim..."
* "Say" dedi başrahip, "birincisi..
""Dostluklar ikiye ayrılır: Kalıcı dostluklar ve geçici dostluklar. Hayatta bir zorluk ortaya çıktığı anda bozulan dostluklar daha çoktur, kalıcı dostluklar çok azdır...
"* "İkincisi" dedi başrahip."İnsanların çoğunluğu kalplerini ve beyinlerini geçici değerlere ayırmışlar. Bu değerler uğruna kendi gerçek niteliklerinden taviz vermekten, kötü şeyler yapmaktan çekinmiyorlar..."
* "Üçüncüsü" dedi başrahip.
"İnsanlar, amaçlarına ulaşmak için birbirlerini ezmekten çekinmiyorlar. Oysa başkasına kötülük yaparak elde edilen her şeyin geldiği gibi ellerinden gideceğini anlamıyorlar..."*
"Dördüncü" dedi başrahip.
"İnsanlar gerçekte bir anlamı ve önemi olup olmadığını hiç düşünmedikleri fakat değerli ve anlamlı saydıkları şeyler yüzünden birbirlerine zarar veriyorlar... Bu şekilde hayatı birbirlerine zehir etmeye alışmışlar."*
"Beşinci" dedi başrahip.
"Herkes yanlışın nedenini, başarısızlığın nedenini başkalarında arıyor."Kimse, başına ne geldiyse aslında kendi yüzünden geldiğini anlamıyor, kendi suçunu, yanlışını kabul edip düzeltmiyor..."
* "Altıncı" dedi başrahip.
"İnsanlar helal lokmanın ve bölüşmenin değerini bilmiyor. En lezzetli lokmanın helal lokma olduğunu unutuyorlar. Vicdanları ve mideleri arasında kaldıkları zaman midelerini tercih ediyorlar..."
* "Yedinci" dedi başrahip.
"İnsanlar bir şeye dayanmadan yaşama gücünü bulamıyorlar. Bu yüzden çoğu zaman anlamsız şeylere sarılıyor, güveniyorlar. Asıl sarılmaları ve güvenmeleri gereken belki de tek duygunun sevgi olduğunu anlamamakta ısrar ediyorlar..."
* "Güle güle" dedi başrahip..
Hani anlatmak isteriz ya,hayata dair düşüncelerimizi...
İşte bence budur.İstedim ki çocuklarımız okursa,belki ne anlatmaya çalıştığımızı daha iyi anlarlar.
Bazen ,yazılar nasihatten daha etkili olabiliyor.
NELER ÖĞRENMİŞ
Budist rahipler, artık yetiştiğini düşündükleri bir öğrencilerini, yola çıkmadan önce çağırdılar. Başrahip öğrenciye tek bir soru sordu:
* "20 yıldır buradasın, neler öğrendin?""
Yedi gerçek öğrendim" dedi öğrenci.
* "Yirmi yıldır buradasın, sadece yedi gerçek mi öğrendin?""
Evet, yedi gerçek öğrendim..."
* "Say" dedi başrahip, "birincisi..
""Dostluklar ikiye ayrılır: Kalıcı dostluklar ve geçici dostluklar. Hayatta bir zorluk ortaya çıktığı anda bozulan dostluklar daha çoktur, kalıcı dostluklar çok azdır...
"* "İkincisi" dedi başrahip."İnsanların çoğunluğu kalplerini ve beyinlerini geçici değerlere ayırmışlar. Bu değerler uğruna kendi gerçek niteliklerinden taviz vermekten, kötü şeyler yapmaktan çekinmiyorlar..."
* "Üçüncüsü" dedi başrahip.
"İnsanlar, amaçlarına ulaşmak için birbirlerini ezmekten çekinmiyorlar. Oysa başkasına kötülük yaparak elde edilen her şeyin geldiği gibi ellerinden gideceğini anlamıyorlar..."*
"Dördüncü" dedi başrahip.
"İnsanlar gerçekte bir anlamı ve önemi olup olmadığını hiç düşünmedikleri fakat değerli ve anlamlı saydıkları şeyler yüzünden birbirlerine zarar veriyorlar... Bu şekilde hayatı birbirlerine zehir etmeye alışmışlar."*
"Beşinci" dedi başrahip.
"Herkes yanlışın nedenini, başarısızlığın nedenini başkalarında arıyor."Kimse, başına ne geldiyse aslında kendi yüzünden geldiğini anlamıyor, kendi suçunu, yanlışını kabul edip düzeltmiyor..."
* "Altıncı" dedi başrahip.
"İnsanlar helal lokmanın ve bölüşmenin değerini bilmiyor. En lezzetli lokmanın helal lokma olduğunu unutuyorlar. Vicdanları ve mideleri arasında kaldıkları zaman midelerini tercih ediyorlar..."
* "Yedinci" dedi başrahip.
"İnsanlar bir şeye dayanmadan yaşama gücünü bulamıyorlar. Bu yüzden çoğu zaman anlamsız şeylere sarılıyor, güveniyorlar. Asıl sarılmaları ve güvenmeleri gereken belki de tek duygunun sevgi olduğunu anlamamakta ısrar ediyorlar..."
* "Güle güle" dedi başrahip..
Hani anlatmak isteriz ya,hayata dair düşüncelerimizi...
İşte bence budur.İstedim ki çocuklarımız okursa,belki ne anlatmaya çalıştığımızı daha iyi anlarlar.
Bazen ,yazılar nasihatten daha etkili olabiliyor.
Öğrenci marşı ve Mazeretleri
Korkma ,bu sınıf toptan kalacak
Sınavlarda hep sana yardımcı olacak
Birler ,ikiler karnede parlayacak
Onlar senindir hocam ,senin eserindir ancak.
Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı baba
Kahraman evladına bir gül ne bu öfke bu ceza
Olsun senin uğruna bu canım feda . . .
Haklıdır derslerden kalan öğrenci daima.
Ben ezelden beridir ZAYIF aldım zayıf alırım
Hangi hoca bana beş vermiş şaşarım
Ben her gün zayıflarla yatıp kalkarım
Yırtarım karnemi aileme göstermem atarım
Karnemin tamamını sarmışsa bütün birler
Benim iman dolu hocalarım sonra bana ne derler !
Evdekiler her gün beni kötüleyip üzerler
Bu zayıflar ne deyip üzerime yürürler
Arkadaş !Karneni zayıflara uğratma sakın
Biraz çalış bitsin bu alın yazın
Bundan sonra beş almak senin hakkın
Alışırsın beşlere belki yarın belki yarından da yakın
Aldığın birleri "not" diyerek geçme tanı
Düşün sınıftaki onlarca beş alanı
Sen tembel öğrencisin incitme yazıktır babanı
Verme karneni babanı verseler dünyaları
Kim bu beşlerin uğruna olmaz ki feda
Karneyi sıksan fışkıracak "bir" bir daha
Söylemese , karnemdeki birleri hocalarım babama
Etmese bir dolu karnemden beni herkesin yanında
Ruhumun hocalardan isteği beş almaktır emeli
Değmesin yazılıma hocaların kırmızı kalemi
Bu birler ki karnemin temeli
Ebedi karnemin üstünde benim inlemeli
O zaman annemle babam kırarsa kafamı
Her birimden dolayı yerim çehreme tokatı
Fışkırır sicim gibi gözlerimden göz yaşları
İşte o zaman hapis olurum çıkamam dışarı
Yok ol artık önümden ey şanlı karne
Dönsün artık karnemdeki bütün birler beşe
Yer verme karnede artık birlerle
Hakkındır senin de sevinmek karnedeHakkındır!!
Diyadin öğrenci marşı
Okullar açılıyor .Hadi bakalım çocuklar,BAŞARILAR..!!!!
Sınavlarda hep sana yardımcı olacak
Birler ,ikiler karnede parlayacak
Onlar senindir hocam ,senin eserindir ancak.
Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı baba
Kahraman evladına bir gül ne bu öfke bu ceza
Olsun senin uğruna bu canım feda . . .
Haklıdır derslerden kalan öğrenci daima.
Ben ezelden beridir ZAYIF aldım zayıf alırım
Hangi hoca bana beş vermiş şaşarım
Ben her gün zayıflarla yatıp kalkarım
Yırtarım karnemi aileme göstermem atarım
Karnemin tamamını sarmışsa bütün birler
Benim iman dolu hocalarım sonra bana ne derler !
Evdekiler her gün beni kötüleyip üzerler
Bu zayıflar ne deyip üzerime yürürler
Arkadaş !Karneni zayıflara uğratma sakın
Biraz çalış bitsin bu alın yazın
Bundan sonra beş almak senin hakkın
Alışırsın beşlere belki yarın belki yarından da yakın
Aldığın birleri "not" diyerek geçme tanı
Düşün sınıftaki onlarca beş alanı
Sen tembel öğrencisin incitme yazıktır babanı
Verme karneni babanı verseler dünyaları
Kim bu beşlerin uğruna olmaz ki feda
Karneyi sıksan fışkıracak "bir" bir daha
Söylemese , karnemdeki birleri hocalarım babama
Etmese bir dolu karnemden beni herkesin yanında
Ruhumun hocalardan isteği beş almaktır emeli
Değmesin yazılıma hocaların kırmızı kalemi
Bu birler ki karnemin temeli
Ebedi karnemin üstünde benim inlemeli
O zaman annemle babam kırarsa kafamı
Her birimden dolayı yerim çehreme tokatı
Fışkırır sicim gibi gözlerimden göz yaşları
İşte o zaman hapis olurum çıkamam dışarı
Yok ol artık önümden ey şanlı karne
Dönsün artık karnemdeki bütün birler beşe
Yer verme karnede artık birlerle
Hakkındır senin de sevinmek karnedeHakkındır!!
Diyadin öğrenci marşı
Okullar açılıyor .Hadi bakalım çocuklar,BAŞARILAR..!!!!
8 Eylül 2007 Cumartesi
YIKIN HEYKELLERİMİ
"Ey milletim,
Ben,Mustafa Kemal'im...
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
Hala en hakiki mürşit,değilse ilim,
Kurusun damağım,dilim.
Özür dilerim...
Unutun tüm dediklerimi,Yıkın,diktiğiniz heykellerimi.
Özgürlük hala,
En yüce değer,
Değilse eğer...
Prangalı kalsın diyorsanız,köleler...
Unutun tüm dediklerimi,
Yıkın,diktiğiniz heykellerimi..
Yoksa ,çağdaş medeniyetin bir anlamı,
Ortaçağ'a taşımak istiyorsanız zamanı,
Baş tacı edebiliyorsanız,
Sanatın içine tüküren adamı...
Unutun tüm dediklerimi,
Yıkın,diktiğiniz heykellerimi...
Yetmediyse acısı,şiddetin,savaşın,
Anlamı kalmadıysa
Yurtta sulh,dünyada barışın.
Eğer varsa ödülü,silahlanmayla yarışın.
Unutun tüm dediklerimi,
Yıkın,diktiğiniz heykellerimi...
Özlediyseniz fesi,peçeyi,
Aydınlığa yeğliyorsanız,kara geceyi..
Hala medet umuyorsanız
Şıhtan,şeyhten,dervişten...
Şifa buluyorsanız,
Muskadan,üfürükçüden...
Unutun tüm dediklerimi,
Yıkın ,diktiğiniz heykellerimi...
Eşit olmasın diyorsanız,kadınla erkek,
Kara çarşaf girsin diyorsanız
Yobazın gazabından ürkerek....
Diyorsanız ki okumasın,
Kadınımız,kızımız;
Budur bizim alın yazımız...
Unutun tüm dediklerimi,
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Fazla geldiyse size Hürriyet,Cumhuriyet,
Özlemini çkiyorsanız,
Saltanatın,sultanın...
Hala önemini anlamadıysanız,
Millet olmanın...
Kul olun,ümmet kalın,
Fetvasını bekleyin,şeyhulislamın...
Unutun tüm dediklerimi,
Yıkın,diktiğiniz heykellerimi...
BENİ RAHAT BIRAKIN..
Süleyman Apaydın'ın bu şiirinden sonra birşey söylenemez değil mi?
Tufan Türenç köşesinde yayınlamış.
Geçen gün,bir eczanenin duvarına yapıştırdığı bu şiiri yazmadan çıkmadım dükkandan.Beni çok etkiledi.Paylaşmak istedim.
Ben,Mustafa Kemal'im...
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
Hala en hakiki mürşit,değilse ilim,
Kurusun damağım,dilim.
Özür dilerim...
Unutun tüm dediklerimi,Yıkın,diktiğiniz heykellerimi.
Özgürlük hala,
En yüce değer,
Değilse eğer...
Prangalı kalsın diyorsanız,köleler...
Unutun tüm dediklerimi,
Yıkın,diktiğiniz heykellerimi..
Yoksa ,çağdaş medeniyetin bir anlamı,
Ortaçağ'a taşımak istiyorsanız zamanı,
Baş tacı edebiliyorsanız,
Sanatın içine tüküren adamı...
Unutun tüm dediklerimi,
Yıkın,diktiğiniz heykellerimi...
Yetmediyse acısı,şiddetin,savaşın,
Anlamı kalmadıysa
Yurtta sulh,dünyada barışın.
Eğer varsa ödülü,silahlanmayla yarışın.
Unutun tüm dediklerimi,
Yıkın,diktiğiniz heykellerimi...
Özlediyseniz fesi,peçeyi,
Aydınlığa yeğliyorsanız,kara geceyi..
Hala medet umuyorsanız
Şıhtan,şeyhten,dervişten...
Şifa buluyorsanız,
Muskadan,üfürükçüden...
Unutun tüm dediklerimi,
Yıkın ,diktiğiniz heykellerimi...
Eşit olmasın diyorsanız,kadınla erkek,
Kara çarşaf girsin diyorsanız
Yobazın gazabından ürkerek....
Diyorsanız ki okumasın,
Kadınımız,kızımız;
Budur bizim alın yazımız...
Unutun tüm dediklerimi,
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
Fazla geldiyse size Hürriyet,Cumhuriyet,
Özlemini çkiyorsanız,
Saltanatın,sultanın...
Hala önemini anlamadıysanız,
Millet olmanın...
Kul olun,ümmet kalın,
Fetvasını bekleyin,şeyhulislamın...
Unutun tüm dediklerimi,
Yıkın,diktiğiniz heykellerimi...
BENİ RAHAT BIRAKIN..
Süleyman Apaydın'ın bu şiirinden sonra birşey söylenemez değil mi?
Tufan Türenç köşesinde yayınlamış.
Geçen gün,bir eczanenin duvarına yapıştırdığı bu şiiri yazmadan çıkmadım dükkandan.Beni çok etkiledi.Paylaşmak istedim.
Mali müşavirime
Ablamın en samimi arkadaşlarından birisi hepimizin en yakın takipçisi oldu.
Diyor ki;"sabah kalkıp çayımı ve sigaramı(inşallah bırakırsın) alıp bilgisayarın başına geçip,kim ne yazmış,senden başlayarak okuyorum.
O hepimizin sessiz bir takipçisi.Hemen bilgisayar kursuna yazılıp kendini geliştirmek için adım attı.
Ben şimdiden aramıza hoşgeldin LEYLA'cığım diyorum.
Belki yorumlarla başlayabilirsin.
Sana sevgiler gönderiyor ve teşekkür ediyorum.
Diyor ki;"sabah kalkıp çayımı ve sigaramı(inşallah bırakırsın) alıp bilgisayarın başına geçip,kim ne yazmış,senden başlayarak okuyorum.
O hepimizin sessiz bir takipçisi.Hemen bilgisayar kursuna yazılıp kendini geliştirmek için adım attı.
Ben şimdiden aramıza hoşgeldin LEYLA'cığım diyorum.
Belki yorumlarla başlayabilirsin.
Sana sevgiler gönderiyor ve teşekkür ediyorum.
7 Eylül 2007 Cuma
Kendimi Tanıyamadım
Ben hergün otobüsle geliyorum iş yerime.
Her gün yeni bir olay ve tavırlarla karşılaşıyorum.Ve otobüs maceralarım diye bir köşe açıp yaşadığım,etkilendiğim,güldüğüm,sinirlendiğim ve şahit olduğum olayları aktarmak istiyordum.Hatta insanların yüzünde okuduğum ifadelerle tahmini senaryolar yazıp,hikayeler yazmak istiyordum.
Ama bunu planladıktan ve ayrıca hazırlayıp bir mizansen içinde sunmak istemiştim.Birkaç gün önce yaşadığım bir olay bu süreyi kısalttı.Muhakkak paylaşmalıyım.
Hepiniz rejim yaptığımı biliyorsunuz.Ve ben tartılmıyorum.Tahminen ne kadar kilo kaybettiğimi biliyorum.Yumruk hesabı yaparak kiloları tahmin ediyorum.İki yıl önce aldığım pantalonu elime geçirdim..Baktım...Yok canım dedim.Ama bir deniyeyim dedim.48 beden pantalonuma SIĞDIM..! Sevinçle oğlumu uyandırıp,söyledim.O da gözleri kapalı oturdu,alkışladı ve tekrar yattı.
Ben sevinçle evden çıkıp otobüse bindim.Ama oturmak istemedim.Reklamlardaki gibi oturunca düğmesi patlayan bayanlar gibi olmayayım diye ayakta durayım dedim.bomboş otobüste ayakta durmamı nasıl karşıladılar bilmem artık.15 dakika sonra artık otobüs o kadar dolmuştu ki insanlardan inanılmaz isyan sesleri çıkmaya başladı.Bayanlar benim olduğum yere adeta yığıldılar.Ben camın yanında dışarıya dönük durarak gidiyorum.Bir ara otobüs boşaldığı sırada geriye döndüm....
Hikaye asıl burada başlıyor....
Bir adam!
Dayanmış bana..!
Beni tanıyanlar küfürü sevmediğimi bilirler.
Ne yapıyorsun ulan dediğimi hatırlıyorum.Ve adamın boğazını yakaladığım gibi kalabalığın içinden kapıya doğru ittim.Bir yandan da Şöföre durmasını,bu adamı aşağıya atacağımı söylüyorum.Adam sesini çıkaramıyor çünkü elim boğazında.otobüs lütfedip DURAKta durdu Adamı aşağıya adeta attım.
Döndüm.!
İnsanlar bakıyor.!
Hiç mi erkek yok diye bakıyorum.!
Herkes başka yöne bakıyor...
Acı acı gülümsedim.
Bir taciz olayı yaşıyorum ve tepkisiz bir topluluk.Kendi aralarında yorum yaparak adamı hırpalıyorlar.Bravo kadına,kimse yapamaz tarzında sözler....
Ben bunu beklemiyordum.
Değerlerimizi yitiriyoruz galiba...
Kendini kurtarıyorsan kahramansın,kurtaramıyorsan zavallısın yani..
Arabadan inmek istedim ama inmedim.Bu olaya sebep ben değildim. Yıllar önce Bir öğrenciye tacizde bulunan bir adamı da aynı bu şekilde attığımı hatırlıyorum da...
İnsanları kınıyorum..
İşin komik yanı neydi biliyor musunuz? Bütün yolu insanlarla aramda en az 15 cm aralıkla bitirdim.Kimse bana değil dokunmak,yakınlaşmak bile istemedi herhalde...
Ayşem'e anlattım.Ağzı açık dinledi.Üzüldü.Ve kendisinin de o gün bir araba sıkıştırınca arabayı kaldırıma sürttüğünü anlattı.
Güne iyi başlamış olduk iki arkadaş.
Ve Ayşem her lafın başı "dikkat edin"tarzında espriler yapıyor.Ben de kızdırmayın arabadan atarım diyorum.
Yapar mıyım...?
Emin olun kendimi tanıyamadım.Zannetmeyin ki kabadayı bir insanım.
Haksızlık ve kötü davranışlara tepkim sert olabiliyor...
Her gün yeni bir olay ve tavırlarla karşılaşıyorum.Ve otobüs maceralarım diye bir köşe açıp yaşadığım,etkilendiğim,güldüğüm,sinirlendiğim ve şahit olduğum olayları aktarmak istiyordum.Hatta insanların yüzünde okuduğum ifadelerle tahmini senaryolar yazıp,hikayeler yazmak istiyordum.
Ama bunu planladıktan ve ayrıca hazırlayıp bir mizansen içinde sunmak istemiştim.Birkaç gün önce yaşadığım bir olay bu süreyi kısalttı.Muhakkak paylaşmalıyım.
Hepiniz rejim yaptığımı biliyorsunuz.Ve ben tartılmıyorum.Tahminen ne kadar kilo kaybettiğimi biliyorum.Yumruk hesabı yaparak kiloları tahmin ediyorum.İki yıl önce aldığım pantalonu elime geçirdim..Baktım...Yok canım dedim.Ama bir deniyeyim dedim.48 beden pantalonuma SIĞDIM..! Sevinçle oğlumu uyandırıp,söyledim.O da gözleri kapalı oturdu,alkışladı ve tekrar yattı.
Ben sevinçle evden çıkıp otobüse bindim.Ama oturmak istemedim.Reklamlardaki gibi oturunca düğmesi patlayan bayanlar gibi olmayayım diye ayakta durayım dedim.bomboş otobüste ayakta durmamı nasıl karşıladılar bilmem artık.15 dakika sonra artık otobüs o kadar dolmuştu ki insanlardan inanılmaz isyan sesleri çıkmaya başladı.Bayanlar benim olduğum yere adeta yığıldılar.Ben camın yanında dışarıya dönük durarak gidiyorum.Bir ara otobüs boşaldığı sırada geriye döndüm....
Hikaye asıl burada başlıyor....
Bir adam!
Dayanmış bana..!
Beni tanıyanlar küfürü sevmediğimi bilirler.
Ne yapıyorsun ulan dediğimi hatırlıyorum.Ve adamın boğazını yakaladığım gibi kalabalığın içinden kapıya doğru ittim.Bir yandan da Şöföre durmasını,bu adamı aşağıya atacağımı söylüyorum.Adam sesini çıkaramıyor çünkü elim boğazında.otobüs lütfedip DURAKta durdu Adamı aşağıya adeta attım.
Döndüm.!
İnsanlar bakıyor.!
Hiç mi erkek yok diye bakıyorum.!
Herkes başka yöne bakıyor...
Acı acı gülümsedim.
Bir taciz olayı yaşıyorum ve tepkisiz bir topluluk.Kendi aralarında yorum yaparak adamı hırpalıyorlar.Bravo kadına,kimse yapamaz tarzında sözler....
Ben bunu beklemiyordum.
Değerlerimizi yitiriyoruz galiba...
Kendini kurtarıyorsan kahramansın,kurtaramıyorsan zavallısın yani..
Arabadan inmek istedim ama inmedim.Bu olaya sebep ben değildim. Yıllar önce Bir öğrenciye tacizde bulunan bir adamı da aynı bu şekilde attığımı hatırlıyorum da...
İnsanları kınıyorum..
İşin komik yanı neydi biliyor musunuz? Bütün yolu insanlarla aramda en az 15 cm aralıkla bitirdim.Kimse bana değil dokunmak,yakınlaşmak bile istemedi herhalde...
Ayşem'e anlattım.Ağzı açık dinledi.Üzüldü.Ve kendisinin de o gün bir araba sıkıştırınca arabayı kaldırıma sürttüğünü anlattı.
Güne iyi başlamış olduk iki arkadaş.
Ve Ayşem her lafın başı "dikkat edin"tarzında espriler yapıyor.Ben de kızdırmayın arabadan atarım diyorum.
Yapar mıyım...?
Emin olun kendimi tanıyamadım.Zannetmeyin ki kabadayı bir insanım.
Haksızlık ve kötü davranışlara tepkim sert olabiliyor...
4 Eylül 2007 Salı
Limon Suyu ve Sarımsak Mucizesi
MALZEME:2 litre limon suyu,40 diş soyulmuş ve ezilmiş sarımsak,ağzı sıkı kapanan koyu renkli veya üzeri kağıtla kapatılmış bir kavanoz lazım.
Limonların suyunu iyice sıkıp kavanoza doldurunuz,soyulmuş 40 diş orta boy sarımsağı yıkamadan ve ezerek limonun içine atıp kavanozun kapağını kapatıyoruz,25 gün boyunca normal ılık bir yerde saklanıp hergün çalkalanacak,(sarımsaklar iyic erimiş olacak)25 gün sonra kavanozu açıp her sabah aç karnına yarım veya içebiliyorsa bir çay badağı içiyoruz.kavanoz bitene kadar içilecek,kapağı hep kapalı olacak,kavanoza asla su,şeker v.b karıştırlmayacak .Ancak çay bardğına aldığınız kısmını dilersek sulandırarak içebiliyoruz.Bunu içtikten sonra en az yarım saat birşey yiyip içilmeyecek,yarım saat geçtikten sonra kahvaltı yapılacak.Mümkünse her sabah aynı saatte içilecek.
% 100 KANITLANMIŞ YARARLARI
1-Tüm damar iltihapları(vaskulir)tedavi ediyor,tıkanan damarları açıyor,damar sertliklerini ve hipertansiyonu önlüyor.
2-Kollestrol ve lipidi düşürüyor,zararlı yağların yakılmasını sağlıyor,kilo verdiriyor(bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların yakılmasını sağladığı için iştah açıyor.Bu dönamde diyete dikkat etmek gerekiyor)şekeri düşürüyor,pankreasın yenilemesini sağlıyor.
3-Böbrek ve safra taşlarını eritiyor.İdrar söktürüyor.Vücuttaki şişkinlik ve tüm dokulardan ödemi kaldırıyor.
4-Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve oniki parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini yapıyor.
5-Tüm romatizmal iltihabı önleyip,her türlü romatizmal ağrıları dindiriyor,kireçlenmeyi önlüyor,eklem düzeylerinin yenilenmesini sağlıyor ve her türlü ağrıyı kesiyor.
6-Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerinin yenilenmesini sğlıyor.Sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refkles hızını artırıyor,felçlere ve VERTİGO'da fayda veriyor.
7-Vücudun bağışıklık sistemini son derece kuvvetlendiriyor ve her türlü alerjiyi,özellikle damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini kökünden kesiyor,kansere karşı tüm vücudu koruyor.
NOT:İlacı hazırlayannı babasının koroner by-pass ile üç damarı değişecekken bu ilaç sayesinde % 100 tıkalı damarları açılmış.
İlaç hazırlandıktan sonra sarımsaklar erir,koku etrafa yayılmaz.Kullanan üç kişi ile görüştüm,hep son derece memnun olduklarını,adeta gençlik iksiri olduğunu söylüyorlar.
Bunu ilk defa Rus doktorlar bulmuş ve uygulamışlar.Şimdi ABD'de uygulanmaya başlamış,tıpta devrim yaratacağı söyleniyor ve sarımsak limon karışımından oluşan maddelerin kimyasal yapısı çözülmeye çalışılıyor.
DR:SENCER TEPE
Sağlık Bakanlığı Daire Başkanı
-------------------------------------------------------
Bu yazıyı, yarım bıraktığım bilgisayar kursundaki hocamız söylemişti.Doktordan maille gelmiş kendisine.İsteyenlere verebileceğini söylemişti.Ben hemen almıştım.Ne mutlu ki paylaşabileceğim yer buldum.
Sarımsakla sağlık sözünü hep duymuşuzdur.Ben de kendi duyduğum ve test edip onayladığım bir uygulamayı aktarmak istiyorum.
3 ay boyunca aç karnına bir diş sarımsağı hap gibi iki bardak suyla içtiğimde beyazlayan saçlarımın simsiyah olduğunu gördüm.üstelik 1 ay sonra saçlarım uzadıkça beyazın dibinden siyahların geldiğini gördüm.Ben aynı saatte almayı alışkanlık yapmıştım.
Yalnız benim tansiyon gibi bir sorunum olmadığı için rahatlıkla uygulayabildim.Ezbere alınmaması gerektiğini düşünüyorum.Ayrıca siyah turp yendiğinde de saçların kendi renginde çıktığını okudum.Çok fazla yemedim.Ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum.Sadece her ikisindede hücre yenileyici etki olduğunu okudum.
Son dört aydır ne limon yiyebiliyorum ne de sarımsak...
Basur problemi yaşadığım için ,tetikleyici olabilir diye korkuyorum.(acı ve ekşi)
Basur problemimi de Rom ile yapılmış isveç iksiri ile çözdüm.Anında ağrı ve acı yok oluyor.
Size bir sağlık bombardımanı yaptım.
Herkese sağlıklı günler diliyorum.
Limonların suyunu iyice sıkıp kavanoza doldurunuz,soyulmuş 40 diş orta boy sarımsağı yıkamadan ve ezerek limonun içine atıp kavanozun kapağını kapatıyoruz,25 gün boyunca normal ılık bir yerde saklanıp hergün çalkalanacak,(sarımsaklar iyic erimiş olacak)25 gün sonra kavanozu açıp her sabah aç karnına yarım veya içebiliyorsa bir çay badağı içiyoruz.kavanoz bitene kadar içilecek,kapağı hep kapalı olacak,kavanoza asla su,şeker v.b karıştırlmayacak .Ancak çay bardğına aldığınız kısmını dilersek sulandırarak içebiliyoruz.Bunu içtikten sonra en az yarım saat birşey yiyip içilmeyecek,yarım saat geçtikten sonra kahvaltı yapılacak.Mümkünse her sabah aynı saatte içilecek.
% 100 KANITLANMIŞ YARARLARI
1-Tüm damar iltihapları(vaskulir)tedavi ediyor,tıkanan damarları açıyor,damar sertliklerini ve hipertansiyonu önlüyor.
2-Kollestrol ve lipidi düşürüyor,zararlı yağların yakılmasını sağlıyor,kilo verdiriyor(bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların yakılmasını sağladığı için iştah açıyor.Bu dönamde diyete dikkat etmek gerekiyor)şekeri düşürüyor,pankreasın yenilemesini sağlıyor.
3-Böbrek ve safra taşlarını eritiyor.İdrar söktürüyor.Vücuttaki şişkinlik ve tüm dokulardan ödemi kaldırıyor.
4-Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve oniki parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini yapıyor.
5-Tüm romatizmal iltihabı önleyip,her türlü romatizmal ağrıları dindiriyor,kireçlenmeyi önlüyor,eklem düzeylerinin yenilenmesini sağlıyor ve her türlü ağrıyı kesiyor.
6-Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerinin yenilenmesini sğlıyor.Sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refkles hızını artırıyor,felçlere ve VERTİGO'da fayda veriyor.
7-Vücudun bağışıklık sistemini son derece kuvvetlendiriyor ve her türlü alerjiyi,özellikle damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini kökünden kesiyor,kansere karşı tüm vücudu koruyor.
NOT:İlacı hazırlayannı babasının koroner by-pass ile üç damarı değişecekken bu ilaç sayesinde % 100 tıkalı damarları açılmış.
İlaç hazırlandıktan sonra sarımsaklar erir,koku etrafa yayılmaz.Kullanan üç kişi ile görüştüm,hep son derece memnun olduklarını,adeta gençlik iksiri olduğunu söylüyorlar.
Bunu ilk defa Rus doktorlar bulmuş ve uygulamışlar.Şimdi ABD'de uygulanmaya başlamış,tıpta devrim yaratacağı söyleniyor ve sarımsak limon karışımından oluşan maddelerin kimyasal yapısı çözülmeye çalışılıyor.
DR:SENCER TEPE
Sağlık Bakanlığı Daire Başkanı
-------------------------------------------------------
Bu yazıyı, yarım bıraktığım bilgisayar kursundaki hocamız söylemişti.Doktordan maille gelmiş kendisine.İsteyenlere verebileceğini söylemişti.Ben hemen almıştım.Ne mutlu ki paylaşabileceğim yer buldum.
Sarımsakla sağlık sözünü hep duymuşuzdur.Ben de kendi duyduğum ve test edip onayladığım bir uygulamayı aktarmak istiyorum.
3 ay boyunca aç karnına bir diş sarımsağı hap gibi iki bardak suyla içtiğimde beyazlayan saçlarımın simsiyah olduğunu gördüm.üstelik 1 ay sonra saçlarım uzadıkça beyazın dibinden siyahların geldiğini gördüm.Ben aynı saatte almayı alışkanlık yapmıştım.
Yalnız benim tansiyon gibi bir sorunum olmadığı için rahatlıkla uygulayabildim.Ezbere alınmaması gerektiğini düşünüyorum.Ayrıca siyah turp yendiğinde de saçların kendi renginde çıktığını okudum.Çok fazla yemedim.Ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum.Sadece her ikisindede hücre yenileyici etki olduğunu okudum.
Son dört aydır ne limon yiyebiliyorum ne de sarımsak...
Basur problemi yaşadığım için ,tetikleyici olabilir diye korkuyorum.(acı ve ekşi)
Basur problemimi de Rom ile yapılmış isveç iksiri ile çözdüm.Anında ağrı ve acı yok oluyor.
Size bir sağlık bombardımanı yaptım.
Herkese sağlıklı günler diliyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)