27 Haziran 2009 Cumartesi

İz bırakmak....



Çocuk büyükbabasının mektup yazışını izliyordu. Birden sordu:

-“Bizim başımızdan geçen bir olayı mı yazıyorsun? Benimle ilgili bir hikâye olma ihtimali var mı?”

Büyükbaba yazmayı kesti gülümsedi ve torununa şöyle dedi:

- “Doğru senin hakkında yazıyorum. Ama kullandığım kurşun kalem yazdığım kelimelerden çok daha önemli. Umarım büyüdüğünde bu kalemi sen de seversin.”

Çocuk kaleme merakla baktı ama özel bir şey göremedi.

-“İyi ama bu kalem benim hayatımda gördüğüm diğer kalemlerden hiç farklı değil ki!”

- “Bu tamamen nesnelere nasıl baktığınla ilgili. Bu kalemin beş önemli özelliği var ve sen de bu özellikleri kendinde benimseyebilirsen hep dünyayla barışık bir insan olursun.“

Birinci özellik:

-Harika şeyler yapabilirsin ama attığın adımları yönlendiren bir el olduğunu asla unutma. Bizim için bu el "Allah"dır ve her zaman kendi kudretiyle bizi o yönlendirir. “

İkinci özellik:

- Zaman zaman her ne yazıyorsam durmam ve kalemimin ucunu açmam gerekir. Bu kaleme biraz acı çektirse de sonuçta daha sivri olmasını sağlar. Bu yüzden bazı acılara göğüs germeyi öğrenmelisin bu acılar seni daha iyi bir insan yapar. “

Üçüncü özellik:

-Kurşun kalem yanlış bir şey yazdığında bunu bir silgiyle silmene her zaman olanak tanır. Yaptığımız bir şeyi sonradan düzeltmenin kötü bir şey olmadığını anlamalısın aksine bu bizi adalet yolunda tutmaya yarayan en önemli şeylerden biridir.”

“Dördüncü özellik:

-Kurşun kalemin en önemli kısmı kalemin yapıldığı ahşabı ya da dışarı yansıyan şekli değil içerisinde yer alan kurşunudur. O yüzden her zaman kendi içine bakmalı en çok onu korumalısın.”

“Beşinci ve son özelliği ise her zaman bir iz bırakmasıdır. Aynı şekilde sen de hayatta yaptığın her şeyin bir iz bırakacağını bilmeli ve her hareketinin farkında olmalısın.”


Her ikisi de birer ekoldü....
Unutulmaları imkansız...

25 Haziran 2009 Perşembe

Prensesim anne oldu....

Akşam,sürekli dibimde gezmeye başladı.Mutfakta ayağımın dibinde,salonda kucağımda,bahçede sandalyemin altında,Uzandığımda kolumun altında olmaya başlayınca,evde olağanüstü hal uygulanmaya başlandı.
İşi gücü bırakıp onunla ilgilenmeye başladım.
Normalde,asla bu kadar yakınımıza gelmez prensesim.Hele biraz uyarıcı bir ses çıkaralım,bir gün ortalarda görünmez.
Yalvaran gözlerle ve sürekli okşanmayı istemeye başlayınca,çocuklara en geç yarın doğum yapabileceğini söyledim.Öğle vakti bir uyku geldi bana....Uyandığımda,göğsüme doğru,kolumun altına kıvrılmış buldum onu.Gözleri iyice kaydı...Bir iki saat böyle geçti.
Kutusunu odaya koydum ve içine girmesi için ikna edeyim dedim,hemen atladı yerleşti.Baktım kalkmıyor,ben de takı yapmak için masama geçtim.On dakika sonra bağırarak yanıma geldi ve usul usul ses çıkarmaya başladı.Kucağıma aldım...O anı görmeniz lazımdı,avucumun içine yerleştirdiği yüzünü çekmeden mırlamaya başladı...
Poposunu yalamak için eğildiğinde doğumun başladığını anladım.
Çektiği ağrıyla aldığı şekilleri mümkün olduğunca çekmeye çalıştı kızım...
İnanın kendi sancılarımı hatırladım...
Aynı acıyı onlar da çekiyor....

Sürekli,mırlayarak bize bakarak gitmememizi istedi adeta...
Sırtını ve ve belini,çok hafif hafif sıvazlayarak,sancısını hafifletmeye çalıştım....

Bir o yana,bir bu yana dönerek sancısını hafifletmeye çalıştı....

İki adet büyük havluyu katlayarak altına sermiştim.O kadar sancı çekmeye başladıki,ön patileriyle,kazma eylemi yapamaya başladı.Bütün katları bir kenara attı.
Ikınmaları başlayınca,elimle ayağına destek olmaya çalıştım.

Artık had safhadaydık,ateşten kulakları kıpkırmızı oldu.Ağzı acıdan ve hararetten açık kaldı.Hemen buz getirip,başına koydum.Bütün yüzüne sürdüm.Su içemedi.Buzu önüne koydum.İki adet buzu yalayarak hararetini biraz dindirdi...

Artık başını nereye koyacağını bilemiyordu.Her ıkınmada bağırmaya başladı.


Elimle ayağını tuttuğumda,ıkınıp ilk parçayı çıkardı.İkinci ıkınmada ilk yavru geldi.

Hemen kapanıp,yalamaya başladı.Çıkan parçayı yedi,yavrunun üstündeki zarı yalayarak açtı.Beş dakika sonra ikincisi geldi.Aynı uygulamayı ona da yaptı.İkisi hemen meme savaşına başlamıştı bile....Çakılım bir yandan da videoya çekiyordu doğumu....Sırığım ve arkadaşları da ilk kez bir doğuma şahit oldular....
Kiminin midesi bulandı,kimisi şaşkınlıktan bakakaldı....


Yorgun düşen prensesim,yavruları onu emerken,o da uykuya daldı.Yarım saat arlıklarla diğer ikisini de çığlıklarla doğurdu.



Sırasıyla,önce tekir olan,sonra kendisinin kopyası olan beyazı,sarılı tekiri ve tamamen sarı olanı doğurdu...

Aslında,doğum yaptığı havluyu hemen değiştirmemem gerekirdi,çünkü kediler koku değişince yavrularını taşırmış,ama kan içinde kaldığı için değiştirdim.
Yadırgamadı,ve taşıma teşebbüsünde bulunmadı bile...Sadece tuvaleti için dışarıya çıkıyor,ve çıkarken bana seslenip,yanlarında durmamı belirtiyor adeta....
Sütünü ve yemeğini kutuda veriyorum.
Çok mutlu...
O kadar ufak kaldı ki,doğum yapamaz zannediyordum...
Ama gösterdiği çabayla zor da olsa yavrularını dünyaya getirdi.Annelik hemen üstüne yapıştı,ve yakıştı.Eski kedim değil sanki.Minik yapısının altında yatan anneyi ortaya çıkardı doğa...


Bıdı bıdıları gördünüz mü?Nasılda keyifliler...Çok iri doğdular....

Sokakta doğuran kediler,tam ikigün yanlarından ayrılamıyorlar.Aç ve susuz emziriyorlar.
Hani annesiz kalan bir çok kedi var ya,işte onlar,iki üç gün yemek yemedikleri için,açlıktan başı dönüp,araba altında kalan kedilerin yavruları.Nerede memeleri sarkmış bir kedi görürseniz,sevmesenizde,merhamet edip,bir iki lokma verin lütfen.Bunu daha çok,hayvanları sevmeyen insanlara söylüyorum.
Sevmeyebilirsiniz,ama empati kurun lütfen....
Merhamet hepimize bahşedilmiş bir duygu!

24 Haziran 2009 Çarşamba

Muhteşem üçlünün yeni maceraları....

Bu sayfaya,bir varmış bir yokmuş diye başlamalıydım aslında...
Tam 200 adet çekilmiş fotoğraflardan seçtiklerimi yayınlıyorum.Tam bir fotoroman gibi...
Zaten bu üçlü bir araya geldi mi,ortalık yıkılır...
Ama dikkat edin hep başabaşa olan fotoğraflar ağırlıkta....

Çakıl'ım(bir de yeni bir yazı yazabilse),Kybele'm (kendi bloğunda öyle güzel anlatmış ki bu macerayı,adeta masal gibi...) ,Afrodit(ona da bir blog açacağız yakında),Keki(Kybelenin kardeşi,yakında Muğla sporda oynayacak inşallah),sırığım ve yeğenim,Bir bahçe fotoromanında sizlerle....
Buyrun;
Daha kapıdan girer girmez havaya girdiler....Anında pozlar verilmeye başlandı...Artiz bunlar ARTİZ!


Bu fotoğraflara bakan,bir vişne festivalinden görüntüler zanneder....Bu üç güzeli de bahçe festivalinin birincileri seçiyorum...Yani çılgınlarını....














Bahçeden topladığım asma yapraklarıyla yaptığım dolma tenceresini,hızla kapıp koşan kişinin yüz hatlarına dikkat!Arkasından onu yakalamaya çalışan ise çok ilginç yakalanmış....Öğle yemeğimizin hangi havada geçtiğini tahmin etmek zor olmasa gerek....
Güzelliklerim benim..

Aşırırken yakalandın değil mi,Kybelem....
Çakıl'ım,arkadaşları gelecek diye,profeterol yaptı.Herşeyini internetten bulduğu tarifle yaptı.Tesadüfen aldığı tarif sevgili Müge'nin tarifiymiş.Buradan o na da sevgilerimi gönderiyorum...Tarifini merak ediyordunuz kızlar,sizin için....
Hepimiz parmaklarımızı yedik adeta...Hatta,Keki ve ben gece mutfakta karşılaştık,Aynı amaç için....Kalanını yemek için...
:-))



AFRODİT DEDİK YA,YANILMAMIŞIZ DEĞİL Mİ?


Çakılımın yurt dışından aldığı bu maske iki güzelin de çok hoşuna gitti...Kybele,nedense gözlük takınca daha anlam kazandırdı maskeye...




Gençler başbaşa kalsın da konuşsunlar diye izin istedim.Birkaçgün önce ,merdivenlerden düştüğümde incinen ayağımı hem dinlendirmek ,hem de biraz uyuyarak geceye daha dinç kalkmak için,Çakıl'ımım odasında biraz uzanayım dedim ...
Ama NE MÜMKÜN!
Üç cadı odaya dalıp benimle sohbete,dolayısı ile adeta fotoromana döndürdükleri bu toplantının fotoğraflarına ilaveler yaptılar.Civcivler gibi yatağa yanıma kıvrılıp,eski günlerden bahsettik.
Çok dinlendim çoookkk!
:-))
Artık,bahçe turuna başlanmıştır....




Sanki Kıvanç Tatlıtuğ oradaymış gibi bakıyorlar!
Hayran hayran...:-))













Masanın üstündeki çiçek ve t-lightlar Afrodit ve Kybele'nin bize armağanları...


Gecenin çakırkeyif zamanı.....Birarada olmanın keyfi....


Bunlar beşibiryerdeler.... Ablalar ve kardeşleri.... Yani Daltonlar.....O zaman Red-kid kim oluyor?
Hahahaha,tabii ki ben....Ne de olsa fiziksel benzerliğimiz var(!)....

Gecenin burada bittiğini sanıyorsunuz değil mi?
Hayııırrrr...
Üçünü aynı yatakta yatırmamnın cezasını hepimiz çektik....
Spor yapacağız diye,Ebru Şallı'nın sesini taklit ederek yatakta plates yaptılar...
Nefes aaallll,nefes veeeerrr....Çok güzel....
Saatlerce....
Neşeniz daim olsun çocuklarım benim....