29 Şubat 2008 Cuma

Dans etmeyi sever misiniz?



Bizi biz yapan birçok özelliğimiz vardır.


Ben daha çok beni rahatlatan özelliklerime ağırlık vermeye çalışıyorum.


-Birilerine hediye almak,beni mutlu eder,


-Arkadaşlarım benim için çok önemlidir,onlarla birlikte zaman geçirmekten mutlu olurum,


-işbirliği yapmayı severim,


-Yeni insanları tanımaktan mutlu olurum,


-Canlı olmayı severim,


-Sosyal çevremi olduğunca geniş tutmak isterim ve bu çevreyle eğlenmek hoşuma gider.Örneğin dans etmeyi çok severim.


Bu sosyalleşmeyi aileme borçluyum


Çocukluğumdan beri,aile toplantıları,her hafta sonu askeri gazinoda programlara katılmak gibi aktivitelerin içinde olmak,bana hayata daha geniş bakmayı öğretti..Ufkumu hiç kapatmadım.



En çok dans etmekten hoşlanırdım.Çocukken tek partnerim ablamdı.

Baksanıza ,yandaki resmin farklı elbiselerle serisi var bende..Hep aynı pozları vermişiz ayrı zamanlarda :-)

Geçen gün,kızım bu resimleri görünce,gülme krizine girdi."Anne siyam ikizleri gibisiniz bütün resimlerde"diye..

Beni gülümseten resimlerdir bunlar...

Ama annem bizi hep aynı giydirdiği için,bizi ikiz gibi gördükleri gerçek..

Ve ben belli bir yaştan sonra ablamla asla aynı şeyleri giymemeye çalıştım..Arada 1,5 yaş olunca bu benzerlik normaldir aslında...



Büyüdükçe dansetmek en büyük zevklerimden biri olmuştu

.Ama bir sorunum vardı..!

Partner seçme özürlüydüm.

Kimseyle dans edemiyordum.


Bunu farkeden babam,beni dansa kaldırdığında dünyalar benim olmuştu..Ve ondan sonra kimseyle dans etmek istemedim.Çünkü babam,mükemmel dans ederdi.Ayak uyumları ve yönlendirmesi çok güzeldi.Pistte adeta uçardık.


Zavallı babam,gecenin sonunda bitab düşerdi..

Üç kızıyla dans eden bir babayı düşünsenize...Anneme sıra gelmeden yorulurdu..

Hızlı danslar olunca,tüm gençler piste fırlardık.Ailelerimizin alkışlarıyla çılgınlar gibi dans ederdik.Halaylarla bitirirdik..Ve her hafta sonu ,mutlaka resim çekilirdik..Babamla çektirdiğim resimlerden sadece ikisidir bunlar....


Aslında dans,benim için iki kişinin,duygusal bağlarla bağlanmasında çok önemli rol oynar.İlişkilerin,daha sıcak bir hale gelmesini,içindeki duygusallığın iletilmesini bedenle sağlıyormuş hissi yaratır bende..Babamla dans etmekten gurur duyardım..Tonton tavrı güven verirdi bana...


Ama evlendikten sonra bu duyguyu yaşayamadım..Dans etmekten uzaklaştırdı beni evlilik...Çünkü uyum yoktu...


Şunu söylemek istiyorum;


Aslında çiftler kendilerini sınamak istiyorlarsa önce dans etmeliler...Ayaklar aynı tempoda hareket ediyor mu?Aynı anda dönüp,bir sonraki hareketi vücut dilleriyle birbirlerine anlatıp ritm yapabiliyorlar mı?

Birlikteliğin görsel yanı gibi görünse de,duygunun ve bedenin uyumu, bir parçanın bütünü tanımlamasıdır bence dans..


Zaten müzik,insanın içindeki kederi ya da mutluluğu ortaya çıkarmaz mı?


Vals çalınca,oğlumu alıp dans ediyorum,Ayaklarımız birbirine dolansa da çok zevk alarak dans ediyoruz..Hızlı müziklerde adete çıldırıyoruz...Samba,rumba,çaça,twist karışımı birşeyler icat ediyoruz...

Şunu çok sık duymaya başlıyorum oğlumdan;

"çok farklı bir kadınsın sen anne biliyor musun?"

Onun ses tonundan,ne demek istediğini anladığımdan,pek mutlu oluyorum..


Ya siz!

Dans etmeyi seviyor musunuz?

Dans ederken neler hissediyorsunuz?

Dans sizin için neler ifade ediyor....

27 Şubat 2008 Çarşamba

Boncuk Ormanı !!



Masal bu ya!



Deniz kenarında bir orman varmış.

Adı,boncuk ormanı!



Hayvanlar ve çiçekler renk renkmiş burada.Herbirinin ayrı ayrı macerası varmış. Farklı bir dünyanın farklı halkı.. :-)

Filler,kediler,tavuskuşları,timsahlar,hatta yılanlar bile çok iyi geçiniyorlarmış.Denizden başını çıkaran balinalar,deniz kızlarının söylediği şarkılar eşliğinde,dans ediyorlar.


Leylaklar ve çiçekler,asmalardan uzanan üzümlerin gölgesinde,renk renk parlıyorlar...

Yalnız bir tehlike varmış!

Ejderhalar ve korsanlar gelecekmiş!

Bu ormanı koruyacak bir kahraman lazımmış..

Ne yapmalı!

Ya bir prens,ya da bir arslan yapmalı....

Kim yapacak?

Galiba TüTü yapacak....

İsterseniz bu ormana bir göz atın....

Buyrun BONCUK ORMANINA !...

25 Şubat 2008 Pazartesi

Yalancı,yalancı, sana kimse inanmaz...!





Hangi zihin yaratır yalanı?


Güvende olmayan zihin mi,yoksa zorluklar karsısında verilen tepkisel bir davranış veren zihin mi?


Korku gibi mesela...


Ne olabilir bu korkular?:


-Yalakalık yapanlar,


-Hataya düşenler,


-Kaybetme korkusu yaşayanlar,


-Otorite karşısında tırsanlar,


-Yalnız kalma korkusu yaşayanlar,


-Tartışmaktan kaçanlar,

-Kıskançlıktan öfkelenenler.


Kimlik yüzünden mesela:


-Zayıf bir kişiliğin,güçlü olanı yaralamak için,


-Kendi inançlarında yalnız kaldığı zaman,


-Bilgi toplayıp,kendi anladığıyla anlatmak,


-Aldattığı için.


Ne olursa olsun,ne yapılırsa yapılsın,ne söylenirse söylensin,ben şuna inanıyorum ki,bir yalan eninde sonunda ortaya çıkıyor.Kimisi çok uzun bir süre alır belki ama çıkıyor..Zararı kim görüyor?Aslında her iki taraf..Burada kazanan olmuyor.

Ne söylediğini bilmeyene haddini bildirmekten yanayım,ama yalan söyleyen bence doğal afet gibi,yıkıp geçiyor...Pişmanlık ve af,gideni getirir mi?

Düşünmeli ...

Ama,birde onur kırmadan söylenen pembe dediğimiz yalanlar var ki,önemli bir konu bence...

İhtiyacı olmadığı halde gereksinimi olduğunu söyleyerek,karşı tarafın desteğini alarak,yardım edebilmek.Bu çok önemli..Çünkü ihtiyacı olanın gururunu kırmadan yaklaşmanın adı dostluktur.

Özgüveni ve özsaygısı olmayanlar harcamak ve yok etmek amacıyla yalan söylerler...Zaten vücut dili,tutum ve davranışlarıyla alarm veriyordur onlar...

Aman uzak duralım..

Adaletli ve doğru bir yaşam diliyorum...

23 Şubat 2008 Cumartesi

Bahar -----kelime oyunları-





Özellikle baharda başlamaz mıyız?


Benim şimdiden içim kıpır kıpır...


Olmak zorunda..!


Homini gırtlak ,yedim yedim,hareketsiz bir yaşamın içine attım kendimi..


Şimdi de içim kıpır kıpır diyorum..Niye ki?


Dışım kıpır kıpır olacak ki eriyeyim...


geçen yaz başladım programa,


hatta her ay burada ufak bir tekerlemeyle aşamalarımı yazıyordum.




Hatırlıyor musunuz?


"

Yiyorum yiyorum biraz,


yürüyorum yürüyorum çok fazla


Zayıflıyorum biraz biraz..."




diye




Tam23 kilo vermiştim..


Hala kendime verdiğim,bir yıllık süre devam ediyor aslında..Ağustosta bitiyor..Başladığımda 40 kilo vereceğim demiştim..


Ama neredeee...?


Mehter takımı gibi,iki gidip bir duruyorum.Hatta bir gidip,iki geriliyorum!


Cık cık...




Şimdilerde baharın kokusunu alınca,öyle bir düşünce geliyor ki aklıma,duygularımı ve tutumumu eyleme geçirmesi gereken bir zaman dilimi içine çekmesini istiyorum..


Yiyeceklerden "HAYIR!"uyarısı bekleyen tembel ve depresif bir TüTü var şu anda....


Motive edici ne varsa ,okuyorum.

Örneğin:


ve


bloglarını sık sık ziyaret eder oldum..


Bir de;

Peter Kelder adlı yazarın"Tibet'in gençlik pınarı"isimli kitabını okuyorum..

..................

Aslında herşey bahane.

Kendime özen göstermiyorum.

Halbuki bir amaç edindiğim zaman daha hızlı yol alıyorum..Belki de baharın o yeşil görüntüsü beni çekiyor..Her şeyin taze oluşu,filizlenmeler,benim içinde bulunduğum çevrenin olanaklarını daha iyi kullanma alanı sağlıyor.

Güneş ışıkları,tehdit olan tüm duygularımı yok edecek güçte.


Gel-gitler arasında sınırı çizemiyorum.Kendi payıma düşen suç oranı oldukça fazla.!:)Çünkü hatayı yapan benim,düzeltecek olan kişi de benim..

Bu konuda ne kadar akıllı ,uslu konuşuyorum değil mi?


Eveettt!

Güneşi gördüğüm an,yürüyüş günlerim başlıyor demektir....


Cemreler,baharı müjdelerken,yeni yeni çıkan çilek,sağlıklı yaşam yolculuğumda kesinlikle bana yardımcı olacaktır..


Her anı bahar coşkusuyla yaşamanızı diliyorum...






20 Şubat 2008 Çarşamba

Sosyal-Asosyal



Hani çok sorarlar ya!


"Beğenmediğiniz üç özelliğiniz nedir?" diye..

İlk cevap çoğunlukla;Yüzüm,saçlarım ve vücudum..


Cevap hep fizikseldir..


Oysa soru oldukça ince detaylarda gizlidir.

Mesela ben:

1-Dikkatim dağınıktır..Kafamın içi o kadar meşgul ki herşeyi unutuyorum..Çünkü aynı anda on çözüm arayışına giriyorum..


2-Öfkelendiğim zaman kontrol dışıyımdır...Çünkü otoriterim..Ve çok sabırlıyım..Böyle olunca öfkemi en uç noktada yaşıyorum..


3-Ne kadar sosyal olsam da tek başıma çalışmayı severim..İşime odaklanmam için yalnız olmalıyım.Yoksa üretici olamıyorum..çünkü kendimi tüketiyorum..


4-Baskıya gelemem.. Çünkü kimseyi kıskanmam,kıskanılmaya gelemem..Hemen terkederim..


5-Ertelemelerimi sevmiyorum..Zayıflamayı çok erteliyorum mesela...!Çünkü,farklı konulara öncelik veriyorum..

Hayatımın her döneminde üretmek zorunda mıyım?İç sesim hep evet diyor..Kendimi programlamışım adeta..Boş geçen her anımda kendimi kınıyorum...Çok şey kaybettiğimi düşünüyorum.


Halbuki beri tarafta sağlığımı kaybettiğimi farkedemiyorum.Gelen her kilonun benden alıp götürdüklerinin farkına varamıyorum..Ya da varmak istemiyorum..

Hep diyorum ya..

Hayat bir ying yang...

Devlet kazandı....


Dilekçelerinizi geri alın..Çünkü davayı Türk Telekom kazandı..
Yine bizim haklarımız"püffff" oldu..
Devletimize helal olsun!

Yorumsuz....


19 Şubat 2008 Salı

Lütfen okuyun...


İsmi:Steve Jobs
Pixer Animasyon Stüdyolarının sahibi.Ve aynı zamanda Macintoshun yaratıcısı....
Beni ilgilendiren yanı hayat hikayesi...Azimli bir karakterin kendini anlatışını tesadüfen dinlemiştim.Ve Mütevazılığıyla beni hayran bırakan bu insanın, yanlış bir tuşa basınca adını alamamıştım.Az önce Yıldız seyri'ni ziyaret ettiğimde videosuyla karşılaştım.Çocuklarıma dinleteceğim.
Lütfen hem kendiniz hem de çocuklarınız,mutlaka dinlemelisiniz..Bu kadar basit bir hayatın büyülü yanına tanık olmalısınız..
Başarılı günler hepimizin olsun..

18 Şubat 2008 Pazartesi

Ayna üzerine...



Ayna ayna,söyle onlara!

Yok bundan daha güçlü bir gölge dünyada!

Ayna- kelime oyunları------7---------

AYNADAKİ YANSIMALARIM!

Hiçbir yazı aklıma gelmiyor....


















Yazacak çok şey var ama,ilk aklıma geleni sunmak istedim.Son yazılarımda"çocuklarım,çocuklarım" diyerek,sizi bıktırdım ama bu konuya,bu resimleri uygun buldum....
Ata'ma layık çocuklar yetiştirdiğim için,mutluyum ...

17 Şubat 2008 Pazar

Düşlerimdedir salıncak....


Çocukluğumda hep büyük ve ağaçlı bahçelerde oynadığımı hatırlıyorum.Bahçelerimizde hep yanyana iki ağaç mutlaka vardı,ve annemle babam en yakın iki ağaca sürekli kalacak şekilde hamak salıncak kurarlardı..
5-6 yaşlarımda,o iki ipin arasına büyük kilimleri geçirip bez hamak haline geçirdiğimizi hatırladıkça hep gülümserim..Taa o zamanlardan alıştırmışlar bizi kendi işimizi başkalarına bırakmamayı...
Ben bebeklerle pek oynamayı sevmedim,varsa yoksa Ayşegül gibi resimli kitapları alıp,bir tane de elma alıp hamağa uzanarak okumak(6 yaşında ne kadar okunacaksa!) olurdu..Ve bu keyif çok uzun seneler sürdü..Hala kitap okurken elmayı ısırarak yemeyi çok severim..
Ablamın bir çok bebeği olmuştu..Onlara elbise diker,hepsini sıralar onlarla konuşur ve adeta tiyatro yapardı..

Hiç unutmuyorum,Babamın bir askeri, askerliği bittikten sonra babamı evde ziyaret ettiğini ve iki bebek getirdiğini hatırlıyorum..Benim 6 yaşımdayken boyum ne kadarsa bebekler de neredeyse kulağıma kadar geliyordu..Ablam çoşkuyla aldı bebeğini,benim de çok hoşuma gitmişti ama ,bir bebek için nasıl coşayım diye düşünmüştüm..O kadar yani!..Ama o bebeğimi çok sevmiştim..Yatırınca gözleri kapanıyordu...Salıncağa birlikte uzanırdım ve ona hep kitap okurdum(yani resimleri anlatırdım)..Zaten ya liston olurdu(kedimiz) salıncakta yanımda ya da o bebeğim..Salıncaklarıma anlam katan iki varlık..

Bir de yukarıdan uzanan bir dal varsa,mutlaka oraya da salıncak kurulurdu..Tembihleri kulak arkası yapıp uçabildiğim kadar hızlı sallardım kendimi...

Erzincan'da Şeker ilköğretim okulu lojmana çok yakındı..Bahçesinde boy boy şimdilerde jimnastikçilerin yaptığı ,sallanarak taklalarla yapılan (şu an adı aklıma gelmedi)hareketleri var ya..yaptığımı hatırlıyorum da eğer o zamanlar elimden tutulsaydı"Nadya Comanaci" nin adı yerine benim adım olurdu(!)..O kadar iddialıydım yani! :))..Şaka bir yana çok ciddi tehlikeli hareketler yapardım..Mesela ayaklarımı demire geçirip ters atardım kendimi,ayaklar havada başaşağı sallanırdım..Demirlerin üstüne çıkıp,denge yürüyüşü yapardım...Ellerimle tutunup sallanır en uzak köşeye atlardım...Asla çocuklarıma izin vermezdim.Gerçi o imkanları da yoktu ya..Bizim çocukluğumuzda daha bir olanaklar vardı..
Şimdiiiii !!
Sevgili Suzi;Eğer "şimdiki halinle seni düşünüyorum da tütü"dersen üstüne atlayacağımı bil lütfen:)) Şimdiki halim bile bu kiloya rağmen çeviktir,deyip hemen savunmamı yaparmışım..:)
Salıncaklar, çocuklukta gerçekten çok önemli bir yer tutuyor.
Ben hala salıncağı,bir terapi gibi görüyorum....
Bakar mısınız..
Atamız bile nasıl salıncak keyfi yapmış..
Keşke tüm liderlerimiz böyle sosyal olabilseler.....

.............................................................................................................................................

Bu resim 6 yaşımdayken çekilmiş...

soldaki ablam,sağdaki benim,ortada oturan akrabamız..Bahsettiğim salıncaklardan biridir,sallandığımız...




15 Şubat 2008 Cuma

Türk Telekom'dan alacaklıyız...




Bu konuda kızkardeşim uyardı beni.Türk Telekom'a dilekçe verip,geçmiş tarihlerden bu yana biriken yüklüce parayı alabiliyormuşuz..En az 500-600 diye duydum..Bunca senedir kesilen paralar,haksız kazanca giriyormuş..


Ben en kısa zamanda bu başvuruyu yapacağım..


Lütfen sizler de hakkınızı arayın...

Özellikle"TÜKODER"(tüketiciyi koruma derneği)'i incelemeye alın.Her konuda uyaran bir site.

//
SABİT ÜCRETİ HAKSIZ BULAN VATANDAŞ TÜRK TELEKOM'UN KAPISINA DAYANDI

12 Şubat 2008
Türk Telekom'un ev ve iş telefon hatlarına uyguladığı 'sabit ücretin iptaline' yönelik Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının ardından, vatandaşlar, "sabit ücretin iptal edilmesi ve geri iadesi" için Kütahya Türk Telekom Müdürlüğü'ne dilekçelerle başvurmaya başladı.
Her geçen gün vatandaşlar arasında hızla yayılan başvuru meselesi, yüzlerce vatandaşın uzun kuyruklar oluşturmasına neden oluyor. Türk Telekom'un, sabit ücret uygulamasıyla haksız kazanç sağladığını iddia eden vatandaşlar, "sabit ücret alınmasının iptaline" yönelik Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararlarının hiçe sayılarak uygulamanın devam etmesinden duydukları rahatsızlığı dile getiriyor.
Ödenen sabit ücretlerin geri iadesini isteyen vatandaşların Türk Telekom'a verdiği dilekçede ise şu ifadeler yer alıyor: "Beykoz Kaymakamlığı Tüketici Sorunları İlçe Hakem Başkanlığı'nın almış olduğu, 'Telefon hatlarından konuşma bedelleri dışında belirsiz gerekçelerle sabit ücret adı altında her ay alınan ücretin iptaline, bu isim altında adı geçen firma tarafından tüketiciden alınan tüm ücretin tüketiciye geri iade edilmesine karar verildi' hükmü uyarınca, kullanmış olduğum sabit telefon hattıma ait sabit ücret bedelinin iptal edilmesi ve bugüne kadar tarafıma bu isim altında kesilen tüm ücretlerin tekrar iade edilmesi, söz konusu işlemin ivedilikle gerçekleştirilmemesi halinde idari işlem tesisi yoluna başvuracağımı bildirir, gerekli işlemlerin yapılmasını arz ederim."
Türk Telekom'un evrak kayıt birimine dilekçe vermek için sırada bekleyen Süruri Doğanay, "Telekom bizden haksız yere ücret alıyor. Uygulama iptal edilmesine rağmen halen sabit ücret almaya devam ediyorlar. Eğer uygulama son bulmazsa telefon hattımı iptal ettirmeyi düşünüyorum" dedi.
Serhan Gür isimli vatandaş da, uygulamanın tamamen haksız olduğunu ifade ederek, Kütahya halkına bu uygulamaya tepki göstermeleri çağrısında bulundu. Uygulama durdurulmazsa hattını iptal ettirmeyi düşündüğünü ifade eden Gür, "Herkes dilekçe yazarak başvuruda bulunsun. Haksız kazanca seyirci kalmayalım" ifadesini kullandı.
Vatandaşların verdiği dilekçelerin bir kazanım sağlamayacağını ileri süren Türk Telekom İl Müdürü Şükrü Yıldırım da, sabit ücret aleyhindeki Tüketici Hakem Heyeti kararının bir yargı kararı olmadığına dikkat çekiyor. Yıldırım, Türk Telekom'un bir yargı kararı niteliği taşımayan Hakem Heyeti kararının iptali için yeni bir dava açtığına işaret ederek, yasal sürecin devam ettiğini kaydetti.
Tüketiciler Birliği Kütahya Şube Başkanı Ali İhsan Nazlı ise, Tüketici Hakem Heyeti kararlarının bağlayıcı olduğunu belirterek, Türk Telekom'un haksız kazanç sağladığını iddia etti. Vatandaşların bu duruma tepki göstermesi çağrısında bulunan Nazlı, Türk Telekom yetkililerinin açıklamasını "talihsizlik" olarak nitelendirdi.
(Sondakika.Com)

14 Şubat 2008 Perşembe

Bana hergün sevgililer günü.....



Ben iki aşkımla,sevgililer gününü kutladım....

Her sabah,İkisinin"günaydın"larıyla uyanmak,en büyük mutluluğum..

Zeynebim bugün işe başlıyor..

Ayın 3'ünde döndük.4'ünde Yedi Tepe Üniversitesinin,yüksek lisans imtihanlarına girdi.Ve kazandı..Ama ücret yüksek olduğundan,yüksek lisans zamanını ileriye erteledi..Önce çalışıp para biriktirecek ve ondan sonra ,akademik kariyerine devam etme kararı aldı.Belki bir müddet sonra hem çalışıp,hem okuyacak..Bana birşey bırakmadan hayatını planladı...

Bu günleri de gördüm ya!

Müracat ettiği birçok yerden olumsuz cevap almasına rağmen,inatla aradı ..Bir dersaneden olumlu cevap alınca gidip görüştü..Mezuniyetinden 15 gün sonra bulduğu iş onu çok mutlu etti...

Hemen hazırlıklarına başladı...Önce Kıbrıs'tan getirdiğimiz 5 bavulu boşalttı..Hemen iş başvurularına başladığı için,dolabını yerleştirecek zaman bulamamıştı.."Boşa geçecek zaman yok anne,bavulları nasıl olsa boşaltırım" diyerek,bir yandan gazeteleri araştırıyor,bir yandan da internetten başvurular yapıyor ve bir yandan da günde en az iki randevu alıp görüşmeye gidiyordu..Onay alınca,birden,inanılmaz bir mutlulukla,adeta atom karınca gibi hızlanarak,teker teker bavulları odasına alarak,müzik eşliğinde dolaplarını düzenledi...Kıyafetlerini hazırladı...

Karşımda bir iş kadını oluştu..

Ben..

Biraz buruk bir mutluluk yaşıyorum..Hep öğrenciliğine alıştığım kızımın,olgun bir iş kadını haline dönüşmesini,hem mutluluk hem de şaşkınlık içerisinde seyrediyorum...Zaman nasıl da çabuk geçiyor..İlk okula başladığı zamanı hatırlıyorum,eteklerime yapışmış ,şaşkın ve meraklı,biraz da ürkek...

Şimdi ben aynı duyguları yaşıyorum;Şaşkın ve meraklı,biraz da ürkerek....

Ve ağlayarak....

9 Şubat 2008 Cumartesi

Özgürlük-------Kelime oyunları-6-

Bugünlerde ulusumuzu tehdit eden,ve tesettür adı altında,aslında ayağımıza bağlanan prangaların farkında olamayan kadınlarımıza sesleniyorum!

Bugün başınızı bağlayarak,yaşama tarzına müdahele edenler ,yarın ,değil oy vermek,sokağa çıkmaya bile müsade etmeyen maddelerle karşınıza çıktığı zaman ne yapacaksınız.?

Bir arkadaşım"Hak verilmez,alınır"demişti..

Bir dekanımızın dediği gibi:

"Dini sizlerden mi öğreneceğiz !"


ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMSIZLIK BENİM KARAKTERİMDİR!

Mustafa Kemal Atatürk
"Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşayabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım."


Mustafa Kemal Atatürk



Sevgili Biyo,çok güzel bir yazı yayınlamış.

Lütfen okuyun....

6 Şubat 2008 Çarşamba

İlginç Araba Tasarımları

1 Sinderella ile başlayan,zihnimdeki değişik araba tasarımları zamanla,hayallerimin sınırlarını zorlayarak,inanılmaz boyutlara gelirdi ve kendimden şüphe etmeye başlardım.Tümüyle masal diyarlarında mı yaşamaya başlamıştım yoksa?...
Ama gördüğünüz gibi yalnız değilmişim.
Tasarım tasarımdır,kafayı tırlatsanız bile...
Hangi araba sizi yansıtır...Numarasıyla belirtir misiniz..?
Benim arabalarım,kesinlikle 16-32 ve muhakkak 46 .. Mırıl mırıl kedimle dolaşırım...


2


3

4
5



6



8



9


11


12

13

15




16

17


18





19



20

21
22



23


24-25-26





27-28-28








29-30-31







32-33






34-35-36





















37-38-39





40-41-42









43-44-45







46
47
48








49