30 Temmuz 2007 Pazartesi

Bin Kat

Eh!
Dünya restoranları yoldaymış...
29Temmuz Pazar günü Sabah gazetesinin ekinde, Sinan Özedincik bir sayfa hazırlamış.
Ben sadece fiyatları yazıyorum.Yorumu size bırakıyorum.Çünkü benim gözlerim büyüdü;
-Beluga havyarlı Pekin ördeği:140 pound (328 YTL)
-Kendi suyunda pişirilmiş karışık deniz mahsulleri:120 pound (280 YTL)
-Tayland usulü ahtapotlu köpekbalığı yüzgeci çorbası:50 pound (117 YTL)
-Shacha usulü gümüş morina:32 pound (74 YTL)
-Zuma diye bir restoran varmış.Garsonları ukala diyor yazar.Fiyatları uçmuş(kişi başı minimum 40 pound).Ortaköy Radison Sas otelini tersında açılacakmış.
-Akaretler sıra evleri projesinde,terasta Spise Market olacakmış.(Japonya dan suşi)
-Esentepe'de Kempinski Astoria'nın son iki katında Cipriani,Nobu,Buddha Bar açılacakmış.
-İstinye Park AVM de Rainforest Cafe (2006 yı 350 milyon dolar ciroyla kapatmış).
-Nişantaşı City's Alışveriş Merkezinde L'Entrecote Cafe de Paris açılıyormuş.Bir sosu varmış,İsviçre'deki dağların eteklerinden toplanan gizemli 49 çeşit baharat ve tereyağının harmanlanmasıyla oluşuyor.
-Soho Hause yer arıyormuş.
Sevgili Hanımlar!
Farkında mısınız,İstanbul adını bilmediğimiz tatlarla kuşatılıyor.
Hepinizi organize edip,tariflerinizi büyük lokantalara ,patentli pazarlayacak birileri kuşkusuz vardır.
Biraraya gelip,Dünyaca ünlü mutfaklara bir el atsanız diyorum.
İyi bir prezantasyonla neden olmasın!
Şundan kesinlikle eminim.Hepsinin tozunu attırsınız.
Hem de bin kat........

23 Temmuz 2007 Pazartesi

ORMANDAKİ AĞAÇ

İki çeşit ağaç vardır.Birisi ormandaki ağaç,ötekisi açıklık kırda tek başına duran ağaç.
Kırdaki tek başına ağaç,ilk bakıştagöze çarpar.İlk bakışta insanı hayrete düşürür.Fakat bir bakarsınız,iki bakarsınız gözünüz gitgide alışır ona.Onun yalnızlığındaki'kahramanlık'gitgide kaybolur.
Ormandaki ağaç,kırdaki ağacın büsbütün tesidir.İlk bakışta gözünüze çarpmaz.Fakat güzelliğini her bakışta biraz daha anlarsınız.Bütün ormanın ahenginde,o ahengi tamamlayarak fakat ferdiyetinden kaybetmeyerek yaşamaktadır.
Nazım Hikmet


Sofra Dergisi'nin ,Haziran sayısındaki "şarapdünyası" sayfasının yazarı Sayın Elif Erol yazısına bu alıntıyla giriş yapmış.Çok hoşuma gitti.
Ben de Bake Shop için bu alıntının çok uygun olduğunu düşünüyorum.İnanın Bake Shop bundan daha güzel tarif edilemez.Gelenler bilirler,dükkanımız ara sokakta şirin bir köşedir.
Biz ormandaki ağacız.Her geldiğinizde bir başka güzelliği yaşarsınız.
İnanın ben dükkanı her açtığımda ürünleri okşayarak seviyorum.Hani bir çiçeği sever ve konuşursunuz,ses gelmez ama sevgiyi hissedersiniz ya aynen öyle.Bu alıntıyı okuduktan sonra her sabah "Günaydın sevgili ormanım" diyerek işe başlıyorum.(Ne kadar normalim tartışılır, ama bu böyle)
Her türlü bitkinin bulunduğu bir ormanda gibiyim.Hanımlar pasta yaparken gerekli tüm malzeme ellerinin altında olunca,fondaki müzikte damardan girince yapılan sohbet te ,pasta da kalitesini ortaya koyuyor. Bu ahenge uyum sağladım.
Bu ahengi tamamlıyacak olan sizleri Bake Shop'a bekliyoruz.
Ayşem ve ben tüm pasta gönüllülerini ,Beşiktaş'taki arkadaşlığın buluşma noktası
olan ağacımızın gölgesine davet ediyoruz.
LÜTFEN BUYRUN.....

Kedilerim



Hayvanları çok seviyorum.
Özellikle kedilerin yeri hayatımda çok özeldir.Benim terapi ilaçlarım onlar.Ama ne yazık ki apartman katında oturduğum için bakamıyorum.
Hani,herkesin sıkıntılı ya da bunalımlı zamanları olur ya..Benim de işsiz olduğum zamanlardı bu dönem.Ve oldukça kötü bir dönemdi.
İşte tam bu zamanda oğlum dışarda 4 tane minik kedi yavruları bulup geliyor.Arkadaşlarının herbirinin elinde birer kedi kapıdalar.Hırpaladıklarının farkında olmadan,oyuncak bebek gibi oynuyorlar.Hemen ellerinden aldım,daha gözleri bile açılmamıştı.Hepsi evlerine götürüp bakmak istediler.Annelerini arayınca olumsuz cevaplar geldi.Çocuklar üzülmesin diye,kardeşleri birbirinden ayırmadan bakıp ,büyüdükten sonra kendilerine vereceğimi söyledim.Biraz gönülsüzde olsa onayladılar.
Hemen bakabilecek insanları aradım.Ama kedilerin yavrulama zamanı olduğu için her kedisever insanin evi dolu.
4tane KEDİ!
İhale bana kaldı.Ne yaparım diye düşündüm.Nasıl üşüyorlar anlatamam.İkisi için umudumu kesmiştim.Tümüyle hareketsizler.Anne sıcaklığını ve sütü onlara nasıl tattırabilirim diye düşündüm.Fırat'ın oyuncak kutusunun içine sıcak su dolu termoforu koydum.İki havluyu katlayıp üstüne yerleştirdim.Kedileri koyar koymaz uyudular.Tam 2,5 saat uyandıramadım.sıcakta uyumalarını seyrettim.inanılmazdı.Kimbilir ne zamandır soğukta açlıktan baygın gibilerdi?Sütün içine biraz şeker ve ılık su koydum.Damlalıkla ağızlarına damlata damlata içirdim.Avucumun içinde damlalıkla süt içen kedi.Tam resimlikti.Görülmeye değer bir manzaraydı.Nasıl acıkmışlarsa adeta saldırdılar.Sabaha kadar yatağımın başucunda yerde yanımda yatırdım.Gece kalkıp sıcak suyu yenileyip ,karınlarını doyurup tekrar yattım.Aylardan Mart olduğunu düşünürseniz soğuğun ne kadar güçlü olduğunu bilirsiniz.O sıcaklık annelerinin yerini tutmaz ama üşümediler ya o bana yeter.
Bir hafta içinde gözleri de açıldı.En sevimli zamanları gelmişti.Kendi kendileriyle oynamalarına doyamıyorduk.Fırat sevinçten yerinde duramıyor.çılgınlar gibi seviniyor.Okuldan koşarak gelip soluğu onların yanında alıyordu.Ben de düşüncelerimden uzaklaşıp,bütün dikkatimi kedilerin bakım ve terbiyesine vermiştim.Banyo onların odası olmuştu.O hale gelmişti ki kapı çalınca hemen banyoya koşup benim kapıyı kapatmamı beklerlerdi.Komşularımda hoşlanmasalar da alışmışlardı.Hiç kimse evde kedi olduğunu anlamazdı.Hergün temizlik yapıldığı için ev mis gibi kokuyordu.Kediler yıkanmaz aslında.Ben her hafta yıkayıp,hergün siliyordum.Pırıl pırıl oldular.Belki çok güzel kediler değillerdi ama hem akıllı,hem de kolay terbiye ediliyorlardı.Sonra oturma odasına gelmelerine müsaade ettim.Banyodan odaya,odadan banyoya giderlerdi.Sadece bir kere gösterdim.Bu davranışları bizi güldürürdü.Pıtır pıtır koşup resimdeki koltuğun üstünde hem oyun oynayıp hem de uyurlardı.
Bir ay bakarım dediğim kedilere tam beş ay baktım. Artık büyümüşler ve bakımları zorlamaya başlamıştı beni. Bir de resimdeki Bıcır isminde kuşumuzda var evde.Ama o kadar bizden oldular ki,gitmelerini geciktirecek bahneler arıyorduk.Aşılarını da vurdurmuştum.Ama bir sabah üç kedi yürüyemez oldu.Şaşırdık,üzüldük.Hemen veterinere götürdük.Bir kez de olsa anne sütü almış kedilerde olurmuş.Parazit geçmiş.Aşı vurdu,ertesi günü yürürler dedi.Gerçekten yürüdüler.Tuvaletlerinde parazitleri dökünce açıldılar ve koşmaya başladılar.
Artık gitme zamanı!
Biz çok kötü durumdayız.Yer aramaya başladık.Tümüyle ev kedisi oldular.Birden sokağa bırakılmaz.İnternete verdik.Ama yer bulamadık.
Benim bir hastalık nedeniyle ameliyat olmam gerktiği için artık gitmeleri için kesin çalışmalar başladı.Kızkardeşimin bir arkadaşı askeri lojmanın bahçesine götürebileceğimizi ve kendisinin onlara bakabileceğini söylemiş.Aldık,götürdük.Nasıl şaşkınlar.İlk defa bahçe gördükleri için yere yapıştılar.Sonra çocuklarla oynamaya başladılar ve rahatladılar.
Ama o gece uyuyamadık.Fırat'la hem ağladık,hem de başka çare olmadığının bilinciyle kendimizi teselli ettik.Eğer bahçem olsaydı onları asla bırakmazdım....
Ertesi günü hiç yemek yemediklerini öğrendim.hemen gittim.Herbiri dağılmış ve pislenmişlerdi.Eminim bizi arıyorlardı.Ama şaşkınlıktan beni bile görmediler.Sadece sesime geldiler.Ben de yemek yediremedim.
Lojmandaki aileler sahiplendiler.Askeriyenin yemekhanesinden yemek artıklarıyla beslendiklerini duyunca ben bir daha gitmedim.
Onları hep içim buruk hatırlayacağım.İsimleri;Sütlü,kınalı,çırmık ve obur'du


Bu olaydan ve ameliyatımdan iki ay sonra kızkardeşim yukardaki kediyi bulup getirdi .Birazda onu büyütüp annemin bahçesine götürdüm.Annem kızımın emaneti diyerek, balkondan aşağı yemek atarak bakıyor ona.Ve bir ay önce yavruları olduğunu öğrendim.gidip bakınca koca kızın anne olduğunu gördüm.Maskeli kızın adı da Pamuk şeker.
Çocuklarıma ve çevreme artık bana kedi getirmemelerini tembihledim.zevkle baktığım hayvanların gidişi,acı veriyor.
Eğer bahçeli bir evim olursa,kesinlikle kedi ve köpeğim olacaktır!

HAYVANLARI SEVELİM.ÇOCUKLARIMIZA BU SEVGİYİ TATTIRALIM.

NOT:Yandaki gülümseten anlar'a tıklarsanız,konuşan kedilere şahit olursunuz.

15 Temmuz 2007 Pazar

Bir an önce..

Aman dikkat AYŞEM!
-"Hızlı frene basma,yoksa düşecek!"
Zaten trafik berbat,köprü felç.Sıkı sıkı tutuyorum,ama dur,kalk vaziyetinde,sallana sallana gidiyoruz.kesinlikle hasar vermeden götürmek durumundayız.
Ne mi yapıyoruz?
PASTA TAŞIYORUZ!


Baştan alıyorum.
Ayşem'e,çok sevdiği bir arkadaşı;kız arkadaşına evlenme teklif edeceğini söylüyor.
Ayşem'i tanıyanlar,organizasyon yönünün ne kadar güçlü olduğunu bilirler.Hemen planlar yapılıyor,arkadaş gönderiliyor.Ve kollar sıvanıyor.
Blogdan arkadaşlar geliyor:Sevgili Yelda,Burcu ve Ufuk organize işler vaziyetinde,Ayşem'le birlikte teklif pastasına başlıyorlar.Bu zamanın nasıl eğlenceli ve güzel geçtiği konusuna değinmiyorum bile.
Ben sadece yapım aşamasını anlatıyorum.
Malzeme detaylarını bilmiyorum ama inanılmaz bir tad bıraktı damağımda.Nefis!
Şekillendirildi.
Bizim sokağın başında,yapay çiçek satan bir dükkandan çok güzel bir zemin alındı.Pasta bunun üzerine konularak sunulacak.
Ertesi gün,sevgili Miss Çilek İpek geldi.Akşama kadar onun güzel sohbetiyle şeker hamurları açıldı.Pastayı kapladılar.Renk renk minik çiçekler yapıldı.Pembe rengin hakim olduğu pastaya öyle güzel yakiştı ki bu çiçekler .
Ve ben hala bu komplonun içine dahil olmuyorum farkındaysanız.
ŞAŞIRACAKSINIZ!
Ben pasta yapmaktan ziyade seyretmeyi seviyorum çünkü.
Ancak saatler yaklaşıyor.O akşam teklif yapılacak.Köprüden geçilecek.Saat 17.Trafiği düşünüyorum....
O sırada gafil avlandım!
Ayşem elime kremayı tutuşturdu.İki yüze yakın çiçeği pastanın etrafına yapıştırmaya başladık.İpek yüzüğün konulacağı alt tabakayı çiçeklendirmeye,biz de iki kata başladık.
Bittiğinde,uzaktan bakıyoruz...
Olay muhteşem!
Ama bana göre asıl telaş burada başlıyor.
Ayşem sakin.Krema torbasını ve yardımcı techizatı yanımıza alıp arabaya oturuyoruz.
Pastayı kucağıma alıyorum.Arsa geniş olduğu için pastanın yeri çok sağlam.
Başta yazdığım efekt sesleriyle yola çıktık.
Köprüye gelene kadar çiçeklerden bazıları sarsıntıyla,bazıları da sıkı tutayım derken
dokunduğum için dökülmeye başladılar.
Pasta erimesin diye Ayşem klimayı açtı.Soğuk bir yandan,pastanın korunması için verdiğimiz mücadele bir yandan;sanki gerilim filmi çeviriyoruz.
Konuşmalar aynen böyle:
-"İstermisin zatürre olalım."
-"Biz buz tutarmışız.Önce bizi çözüp sonra pasta alınırmış"
-"Evlenme teklifi yemekten önceyse yandı."
Kahkahadan öleceğiz neredeyse.Ayşem her şekle girerek gülüyor ama ben kıpırdıyamıyorum.
Bir de Ayşem krema torbasını alıp,düşen çiçekleri yapıştırmaya başladı mı?Trafik kilit.Biraz ilerleyip durunca çiçek yapıştırılıyor.hareket edince torba elime tutuşturuluyor.Etraf merak içinde,bunlar ne yapıyor diye.
Yol açılınca Ayşem kendi camından,ben kendi camımdan pastayı göstererk yol açmaya başladık.
Görüntüyü gözünüzün önüne getirin.
Neredeyse arabadan,çizgi romanlardaki konuşma baloncuklarından çıkardığımızı düşünmeye başladım:"Dikkat pasta"-"Pastamız düşmesin"-"Allah rızası için yol" gibi.
Saat yaklaşıyor.
Gecenin sürprizi!
Lacivertin yerini bilmiyoruz.Ve arkadaşa ulaşılamıyor.
Neyse ,Ayşem bir şekilde Lacivert'in telefon numarasını buldu.Ama kalem yok,olsa da yazacak ortam yok.O direksiyonda ben pastayı tutuyorum.yüksek sesle numarayı unutmayalım dıye bağırarak tekrar ediyoruz.Artık akşamda laciverte dönüyor.Ve saat 21 e geliyor.
Yeri bulduk,telaşı personele de bulaştırdık.Herkes pür telaş arkadaşı masadan kaldırma teorileri arıyor ki pasta ne zaman masaya gitsin diye..
Uzaktan gelin adayını görmek için paparazzi titizliğinde masayı tespit ettik.Çk hoşumuza gitti.Güzel ortama pasta teslim edildi.
Teklife uzaktan şahit olduk.Ayşem ustalığını gösterip gizlice resimlerini çekti.
Hadi gidelim dedik.
Arabadaki sessizlik,rahatlık sessizliği idi.Sinirlerimiz o kadar gevşemiş olacak ki kendi halimizin analizini yapmaya başlayınca ,krize girdik.Eve gidene kadar adeta koptuk.Başımı yastığa koyana kadar gülümseme halindeydim.
Ağzınızın tadı hiç bozulmasın çocuklar.......

8 Temmuz 2007 Pazar

ÇOCUKLARIM

Ne güzelsiniz.
Güzelliğiniz benim gıdam.Bir bilseniz,tanımlanamıyacak bir sevgiyle doluyum.En kötü hatıralarla dolu olduğumda dahi Tanrıma şükrediyorum sizi bana bağışladığı için.
Varolmanın keyfine sizlerle varıyorum.
Yaşasam da,kayıp gidecek de olsam hep yanınızda olacağım.Zor anınızda beni düşünün"canım annem"deyin.Köşede otursam da,cevap veremesem de,tozlu bir yaşamın içinden çıksamda sizi tüm gücümle ileriye iteceğim.Tüm ruhum maneviyatım ve saçımın telinden,tırnağımın ucuna kadar sizinle doluyum.Acılarınız hiç olmasın!Yoksa saçsız ve tırnaksız kalırım.Sakın yavrularım sakın,acılarınız olmasın.
Hayatınızı kontrol edin.Asla korkuyla başınızı kuma gömmeyin.Gerçeklerinizi kendiniz ölçüp biçin.Yadırganmaktan ve eleştirilmekten korkmayın!Şunu asla unutmayın;kimse doğrunun ötesine gidememiştir ve eminim ki herkesin yaşamının bir yerinde ters köşesi vardır.
Ufak bir terslikte kayıp gitmeyin.Her anımız değişim süresinde olduğundan hayal kırıklıklarıyla çok kolay köşede oturmaya hazır hale geliyoruz.Hep alarmda olmalıyız.Hayatınızda kısıtlamak zorunda kaldığınız anlarda dahi iyi olaylara hızlı bir bağlantı kurun.Kendinizin yarattığı bilgiyi ve birikimlerinizidevreye sokarsınız.
Ben mantıklı bir insan olduğumu sanıyordum.Ama sizler söz konusu olunca çiçeklerim,duygularım gözyaşlarımla birleşiyor ve bugün olduğu gibi bazen yazılara dökülüyor.Hatıralarım bana acı verdiğinde devreye siz giriyorsunuz ve ben nötrleşiyorum.Hayatım sizsiz olmuyor.Ne yaparım beni unutursanız bilemiyorum.Kendinizi sevin,birbirinizi sevin ve özellikle beni hep sevin.Bir yerde şöyle bir yazı okumuştum;"SEVGİ,ANCAK TANIMAKLA BİLMEKLE SEVİLENİN DERİNLİKLERİNDE YATAN İNCELİKLERİ KEŞFETMEKLE ARTAR."diye.İleride eşlerinizi seçerken bu duygulara ve tanılara öncelik verirseniz huzuru yakalarsınız.
Anneyim ,ama eksiğim çok.Sizinle pişiyorum.Tecrübelerimi sizlerden aldığım derslerle kazanıyorum.Ve bu gidişle kusursuz bir anne olacağım.
Sizi seviyorum!
Benim için
Gelecek güneşli bir günsünüz.
Tabiat sizsiniz.
Ve ben sizin annenizim
Canım kızım ZEYNEBİM
Canım oğlum FIRATIM

6 Temmuz 2007 Cuma

Daha ne olsun

GÜÇ İSTEDİM
Ve Tanrı,beni güçlü yapmak için karşıma zorluklar çıkardı.
BİLGELİK İSTEDİM
Ve Tanrı bana çözmek için sorunlar verdi.
ZENGİNLİK İSTEDİM
Ve Tanrı çalışmak için bana beyin ve güçlü kaslar verdi.
CESARET İSTEDİM
Ve Tanrı üstesinden gelmem için bana tehlike verdi.
SEVGİ İSTEDİM
Ve Tanrı yardım etmem için sorunlu insanlar verdi.
İYİLİK İSTEDİM
Ve Tanrı bana bana fırsatlar verdi.
İSTEDİĞİM HİÇBİRŞEYİ ELDE ETMEDİM
İHTİYACIM OLAN HERŞEYİ ELDE ETTİM




Etrafımdaki güç daha büyüyor sanki.
blog için cesaret toplamaya ve bilgisayarı öğrenmeye çalışıyorum.Ama bu aşamada çocuklarımın ve Ayşem'in sabırla(sınırları zorluyorum)yaklaşımlarının etkisi çok büyük.
umarım başaracağım.Zaten Ayşem'le birlikte dükkan içinde yaşadıklarımızı anlatsam
bir stüdyoda dizi film çekiyoruz sanırsınız. Ara ara bunları anlatacağım.Hanım hanımcık,içli dışlı,daldan dala,karşı karşıya ,bazen ite kaka ama kesinlikle omuz omuza bir ilişkinin arı kovanı maceralarına tanık olmaya hazır olun.

5 Temmuz 2007 Perşembe

yaz bloğu


http://www.crebro.net/2006/09/polimer-kil-forumu/
Kalbin ve sevgiyle yaptiğin hiçbirşey seni yoramaz.
MERHABA,


Temmuz ayının bu sıcak günü aranıza katılıyorum.
Öncelikle etki alanıma girecek konular bir yaz hafifliğinde olacaktır emin olun.
Konularım daha çok herkesin merakını uyandıracak nitelikte olacak. aslında ilgimi çeken her Konuya yer vermek istiyorum.

Yeni bir hayata başlar gibiyim.
Güzel ve etkileyici sözlerle çok karşılaşacaksınız.özlü sözleri çok seviyorum.
Hayret edeceksiniz, merak edeceksiniz,şaşıracaksınız,güleceksiniz .
Umarım seveceksiniz.
Hadi bakalım!

TÜLAY sizlerle........