31 Ekim 2007 Çarşamba

Elveda

Fırat sen olmadan ne yapacak şimdi?

Okuldan geldiği zaman,hoşgeldin diyen sesini duymadan,eve girmekten ne kadar zevk alacak.

13 yaşındaki oğlumun 9 yıllık arkadaşıydın.Cennet yeşili renginle,evde sadece oğluma sevdalıydın.

Ben seni hep hatırlayacağım,ama O'nun hatıralarından ve gönlünden hiç silinmeyeceksin....



Bir adın Cennet Papağanı..

Bir adın Sevda papağanı...



Bir ömür daha yaşandı ve bitti..



Elveda Bıcır.......


(26 Ekim 2007)

29 Ekim 2007 Pazartesi

Atatürk ve "19" Mucizesi

1. 1881’de 19. yüzyılın bitimine 19 yıl kala doğmuştur.
2. Sağlığında, İngiliz İmparatorluğu hükumeti Atatürk’ün doğum gününü tebrik için Türk Hükumeti’nden sormuş, Atatürk 19 Mayıs 1881 diye yanıtlamış ve kayıtlara böyle geçmiştir.
3. 19′uncu yüzyılda 19 yıl yaşamıştır.
4. 19 yaşında 1900 yılında Harbiye’ye girmiştir.
5. Harb Akademisi’nden aldığı sicil 317-8’dir. Bu rakamların tek tek toplamı 19 eder.
6. 19 Mayıs 1915’te Miralay (Albay) oldu.
7. Atatürk, 19 mart 1916′da Tuğgeneral oldu. Atatürk, Çanakkale savaşı’nda 19′uncu tümen’i komuta etti. 30 nisan 1919′da 9. ordu müfettiŞliĞi’ne atandı, 19 gün sonra Samsun’a çıktı.Samsun’a çıktığında 38 yaşındaydı. ( 19 x 2 = 38 )Atatürk, Samsun’da 19 gün kaldı.
8. Atatürk, 4 temmuz 1919′da Erzurum’a gitti. 19 gün sonra 23 temmuz’da Erzurum Kongresi’ni topladı. Atatürk, 4 eylül 1919 Sivas Kongresi’nden 114 gün sonra 27 aralık 1919′da Ankara’ya gitti. (19 x6=114) Atatürk, İstanbul’a toplam 19 kez geldi.
9. Sakarya Meydan Muharebesi’ni kazandıktan sonra, başarısına karşılık TBMM kendisine olan minnet ve şükranını belirtmek için 19 Eylül 1921’de kabul ettiği özel bir kanunla mareşallik ve gazilik unvanı vermiştir.
10. Harp okulu’nu 20′nci olarak bitirdi. Subaylardan birisi yabancI oldugu için mezun olan 19 subaydan biri oldu. Atatürk, Harp akademisi’nin 57′nci dönemine kaydoldu. ( 19 x 3 = 57 )
12. Atatürk’ün ilk askeri görevi, 19′uncu kolordu komutanlığıdır.
13. 19 Aralık 1904’te bağımsızlık düşüncelerinden ötürü Yıldız Sarayı’na çağırıldı.
14. Çanakkale Savaşları’nın zaferle sonuçlanmasında büyük rol oynayan 19. Fırka’yı (Tümen) kurmuş ve ona komuta etmiştir.
15. Mahiyetindeki komutanlara: “Ben size, taarruz edin demiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zamanda yerimize başka kuvvetler gelebilir.” Demiş ve elindeki pek az kuvvetle 19 Mayıs 1915’e kadar oyalama muharebesi ile düşmanı tutmuştur. Düşman yine Çanakkale’deki başarısızlıkları sonucu 10 Aralık 1915’te Gelibolu Yarımadası’nı boşaltmıştır.
16. Zor bir duruma düşen 7. Ordu’ya komutan tayin edilen M. Kemal, bir düşman saldırışını seziyor ve hazırlanıyordu. Nitekim 19 Eylül sabahı düşman harekete geçti, hem de kat kat üstün kuvvetlerle. Sağındaki ve solundaki kuvvetler epeyce kayıp verdikleri halde M. Kemal zamanında aldığı tedbirlerle kayıp vermekten kurtuldu.
17. 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkacak olan Atatürk’ün bindiği Bandırma vapurunda 19 yolcu vardı. ( 19 Mayıs 1963 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya’nın 19 Mayıs ve Ötesi adlı makalesinden)
18. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Bu tarihte 3 tane 19 rakamı vardır ki Atatürk’ün ömrü de zaten 3 x 19 ‘dur. 19 Mayıs 1919’da ise 2 X 19= 38 yaşındaydı. 1919 rakamındada 101 tane 19 vardır.
19. 19 yıl Türk milletinin kaderine bilfiil hakim olmuş, Türk milletine baş komutan ve devlet başkanı olarak hizmet etmiştir. ( 1919-1938)
20. Milli Mücadele’ye fiili olarak başlanması için komutanlar ile yaptığı konuşma ve mecliste milli davanın gerçekleşmesi yolunda güdülecek siyasetin karara bağlanma tarihi de 19 Kasım 1919’dur.
21. Millete yayınladığı bir beyanname ile Osmanlı Devleti’nin hayat ve egemenliğinin sona erdiğini belirterek Türk milletini hayat ve bağımsızlığa kavuşturmak için, Ankara’da olağanüstü bir meclis toplanmasını ve Türk milletinin idaresini bu meclise devretmeyi 19 Mart 1920’de kararlaştırmıştır.
22. Hitabet sanatının şaheseri olan Büyük Nutuk’un sonundaki Türk Gençliği’ne Hitabesi de başlangıç cümlesi ile birlikte 19 cümledir.
23. Mustafa Kemal Atatürk, adına 3 aşamada kavuşmuştur, fakat ilginç olanı adındaki harf sayısının “Mustafa Kemal Atatürk” de 19 harftir.
24. Bizler için tarihe geçmiş en önemli sözü : “Ne mutlu Türk’üm diyene” cümlesi de 19 harftir.
25. Dünya için tarihe geçmiş en önemki sözü : “İstikbal Göklerdedir “ Ne rastlantıdır ki Atatürk’ün bu sözleri de 19 harften oluşmaktadır.
26. 10 Kasım 1938’de ( 19 x 2 x 19 ) ( 10 Kasım günü saat 10+9=19 ) 3 x 19= 57 yaşında ölümlü yaşama gözlerini kapamıştır.
27. Cenazesi büyük bir merasimle 19 Kasım 1938 günü Yavuz zırhlısı ile İzmit’e götürülmüştür.
28. En büyük kahramanın ebediyete intikali üzerine arkadaşı ve halefi İsmet İnönü’nün Türk milletine beyannamesi 19 cümledir.
29. Doğum ve ölüm yılları 1881 ve 1938 sayıları 19 sayısının katlarıdır.
30. Atatürk, Selanik’te doĞdu.( Selanik sözcügünün “ebced” hesabiyla degeri 171′dir. 9 x 19 =171 )
31. 1881, rumi takvime göre 1297′dir. ( 1 + 2 + 9 + 7 = 19 )
32. Atatürk’ün nüfus cüzdanı numarası : 993814 ( 19×52306=993814 )
33. Atatürk’ün Latife Hanım ile olan evliliği 912 gün sürdü. ( 19×48=912 )
34. TBMM’nin ilk kütüğündeki sıra numarası 19′dur.
35. Atatürk’ün cenaze töreninde Chopin’in 19 notalı 19′uncu marşı çalındı.
36. Atatürk’e verilen madalyalarin toplami 19′dur.
37. Atatürk, 19.000 tl. nakit miras bıraktı.
38. Atatürk’ün, İstanbul Akaretler yokuşu’nda oturdugu evinin numarasi 76 idi.( 19 x 4 = 76 )ilginçtir…
39. İlk 19 yılda hazırlandı(eğitim), 19 yılda siyaset ve askerlik alanında savaştı(savaş ), üçüncü 19 yılda devlet başkanı sıfatı ile hizmet etti(yönetim) ( 3 x 19= 57 ).

Alıntı

Hayatın Kırk Kuralı

1) Ucuz araba kullan ama, alabileceğin en güzel evi al.
2) Adam gibi üç fıkra öğren.
3) Sevinçlerini sakın erteleme.
4) Eşini çok iyi seç. Çünkü bu seçim mutluluğunun veya bedbahtlığının % 90’ nını oluşturur.
5) Her gün 30 dakika yürüyüş yap..
6) Her yemekten önce şükret.
7) Bir arkadaşının sırrını açıklamadan önce iki kere düşün.
8) Maaş çekini imzalayan kişileri asla eleştirme.
9) Kaybedecek şeyleri olmayan insanlardan kork.
10) Gözünün önünde hep güzel şeyler bulundur.
11) Çocukların, adet kelimesini duyduklarında seni hatırlayacak şekilde yaşa.
12) Dinine ait kitabı tam anlamıyla okumak için kendine bir yıl süre tanı.
13) Kendini ve başkalarını affetmesini bil.
14) İlkyardımı öğren.
15) Biri seni kucakladığında ilk bırakan sen olma.
16) Her gün altı bardak suyunu içmeyi unutma.
17) Seni seven insanları koru.
18) Zorda olsa ailenle tatil yapmak için her şeyi dene. Bu tatildeki anlar, hayatının en değerli anlarından biri olacak.
19) Kendine yapılması istemediğin hiçbir şeyi başkalarına yapma.
20) Başarıya, iç huzura kavuştuğun, sağlıklı olduğun ve sevildiğin zamanı değerlendir.
21) Başarılı ve iyi bir evliliğin iki şeye bağlı olduğunu unutma. a) Doğru insanı bulmak. b) Doğru insan olmak.
22) Ebeveynlerini, eşini ve çocuklarını eleştirmek istediğin zaman dilini ısır.
23) Sevimsiz olmayacak şekilde ayrı fikirde olmayı öğren.
24) Cesaretli ol, hayatına geri baktığında yaptıkların için değil yapmadıkların için üzüleceksin.
25) Çok mükemmel bulduğun bir fikri başkasının engellemesine izin verme.
26) Keyifsizliklerini açığa vurma.
27) Nasıl bir duygu olduğunu öğrenmek için 24 saat kimseyi ve bir şeyi eleştirme.
28) Evliliğini güzelleştirmek için her gün bir şeyler yap.
29) İyilik dolu bir sözü ve iyiliğin etkisini asla küçümseme.
30) Çocukların hakkında başkalarına iyi bir şeyler söylerken, bırak onlarda duysun.
31) Güç, sahip olduğun mallarla ilgili değildir. Unutma.
32) Çocuklarını anlamaya çalış, yargılamaya değil.
33) Kalem ve not defterini daima yanında taşı.
34) Zaman ve kelimeleri boş yere harcama. İkisi de çok değerli.
35) İnsanların yaptıkları olumsuz şeyleri değil, ileride yapacaklarını düşün.
36) Senden az ya da çok parası olanlarla, paran hakkında konuşma.
37) Bir şeyi elde etmek çok çaba sarf ettiysen, tadını çıkarmak için zaman ayır.
38) Birisinin kahramanı ol.
39) Neyi ve kimi desteklediğini insanlara söyle.
40) Sadece aşk için evlen.

Alıntı.

En Etkili Temizlik Maddesi

Kolanın zararlı olduğunu biliyorduk.Ama bu kadar zararlı olduğunu tahmin bile edemezdik. Eğer inanmıyorsanız deneyebilirsiniz
TUVALETİ TEMİZLEMEK İÇİN:Bir kutu kolayı klozetin içine dökünüz. Bir saat kadar bekleyiniz vesifonu çekiniz. Koladaki sitrik asit hela başındaki lekeleri yokedecektir.
KROM TAMPONLARDAKI PAS LEKELERINI YOK ETMEK İÇİN :Arabanın tamponunu Coca Cola''ya batırılmış bir sigara paketininiçindeki alüminyum folyosuyla iyice ovunuz. Tertemiz olacaktır.
AKÜ KUTUP BAŞLARINDA ÇAPAĞI TEMİZLEMEK İÇİN :Bir kutu kolayı kutup başlarına dokun ve bütünçapak yok olsun.
PASLANMIŞ BİR CiVATAYI SÖKMEK İÇİN :Coca-Colaya batırılmış bir bezi bir kaç dakika paslıcıvatayıuygulayınız. Bir kaç dakika sonra rahatlıkla dönecekve çıkacaktır.
ELBİSENİZDEKİ YAĞ LEKESİNİ ÇIKARMAK İÇİN :Bir kutu kolayı lekeli giyeceklerin üstüne boşaltın,Deterjanıekleyin ve her zaman yıkadığınız gibi yıkayın. Coca-cola yağlekelerinin yok olmasına yardım edecektir.

Ayrıca ;
Araba ön camlarındaki her türlü kuş pisliği yapışan sinekler veya ağaçlardan dökülen toz , polen, yapışkan maddelerin çıkarılmasıen iyi madde COCA COLA + PEPSI ''dir.* * * Peki nedir bu Cola''nin bu kadar etkileyici temizliklerde bile kullanılabilmesinin sebebi? Coca-Cola ve Pepsi''nin ortalama pH değeri 3.4 tur. Bu asidi de dişleri ve kemikleri eritmek için yeterlidir. Temizliklerde bu kadar etkili olmasının sebebi budur. Aslına bakarsanız Cola ile dünyada kimsenin tavsiye edemeyeceği KARBONDİOKSİT içiyoruz. Hani şu dışarı atmak için devamlı nefes alıp verdiğimiz, atmak için uğraştığımız KARBONDİOKSİT...!
2001 yılında Delhi Üniversitesinde "kim daha fazla Coca-Cola içecek",diye bir yarışma yapıldığında, sekiz litre Coca-Cola içerek kazanan ve 10 dakika içerisinde herkesin gözü önünde ölen kişinin haberini duymuşsunuzdur . Neden öldü? Çünkü çok fazla karbondioksit almıştı ve kanında yeterli oksijen yoktu.

Başka bir örnek: Kırılmış dişinizi bir şişe Coca Cola''in iine koyun ve 10 gün sonra bakın... Diş 10 günde büyükoranda erir. Halbuki dişler ve kemikler ölümden sonra bile en fazla dayanabilen organlarımızdır ...


Alıntıdır

28 Ekim 2007 Pazar

AİLEM......



Aile olmayı seviyorum.Çocuklarım için en iyiyi yapmaya çalışıyorum.İyi bir annemiyim onu da bilmiyorum.Ama çabalıyorum.Onların yolunu nasıl açabilirim diye sürekli düşünüyorum.İlgi alanlarını ve ideallerini gerçekleştirmelerini sağlamaya çalışıyorum.Sevgiyi koşulsuz aşılamaya çalışıyorum.

Bunları niye söylüyorum?

Son günlerde yine duygularla doldum.Çünkü,babamla uzun süredir görüşemiyordum.O İzmir'de yaşadığı için gidip gelmek zor oluyordu.Uzak kalınca,sanki birçok şeyden bihaber oluyorsunuz.Birden İstanbul'a gelip ameliyat olacağını duydum."Kızlarıma haber vermeyin"demiş.Karşılıklı kırgınlıklarımız vardı.Biliyorum ki sevgisinden üzülmemizi istemedi,gururundan dolayı da bilmemizi istemedi.
Kokusunu özlemişim!
Birbirimizi görünce,kaldığımız yerden devam ettiğimizi gördüm.Dördümüz kucaklaştığımızda İstanbul'un su sorunu çözülmüş oldu sanırım....Hepimizin morali düzeldi.Üç kızkardeş,babam ameliyattayken çocuklarımıza anılarımızdan söz ettik.kahkahalarla güldük,hüzünlendik,ağladık.O süre başka türlü geçmezdi çünkü.Ameliyat başarılı geçti.Ve babam İzmir'e geri döndü.
.................
Duygu yoğunluğum devam ediyor.İnternette dolaşırken,aile üzerine söylenmiş sözler aradım.
Paylaşıyorum.....


♥ Anne ve babalarini olduklari gibi goren ve taniyan cocuklar, en iyi yetismis cocuklardir. Iki yuzluluk ana babalarinin gorevleri degildir. » BERNARD SHAW
♥ Stresli amanlarda, pek de inandirici olmayan aile goruntusu neredeyse bir anda silinir ve hepimizin gercek kisilikleri aciga cikar. » SHIRLEY JACKSON
♥ Sene gibi, kederde havaya bulasir. Herhangi bir evin icine bir bakis, o evde sevgi yada mutsuzlugun hukum surdugunu size anlatmak icin yeterlidir. » HONORE DE BALZAC
♥ Umarimki, iyi ana baba olma ihtiyacinizdan oturu utanc duymayacaksiniz ve bunu elde etmede etkili yontemler bulmak icin yeterince mutevazi ve azimli olacaksiniz. » HENRI T. CLOSE
♥ Cocuklar, basta anne ve babalarini kosulsuz severler. Bir zaman sonra onlari yargilamaya baslarlar. Nadiren onlari affederler. » OSCAR WILDE
♥ Insanlar cocuklarini gelecekte birseyler vaadettikleri icin degil, kendilerinin oldugu icin severler. » HALIFAX
♥ Evinize gitmediginiz zamanlarda, nerede oldugunuzu merak eden birinin olmasi, cok eski bir insani gereksinimdir. » MARGARET MEAD
♥ Aile, kotuluklerin barinmadigi en muhtesem ve saglam kale gibidir. » ANDREW WILSON
♥ Butun mutlu aileler birbirlerine benzerler, her mutsuz ailenin ise kendine ozgu bir mutsuzlugu vardir. » TOLSTOY
♥ Bir aileyi idare etmek, bir devleti idare etmekten hic de daha kolay degildir. » MONTAIGNE
♥ Aile toplumun ozudur. Onu tahribe yonelen hersey toplumun tahribine yonelmis demektir. » BULTER
♥ Her aile bir tarihtir. Hatta okumasini bilene gore bir destandir. » ALPOHONSE DE LAMARTINE
♥ Aile hayatin guzelligi gibi hic bir sey yoktur. » OSCAR WILDE
♥ Aile, krallarin bile giremedigi bir kaledir. » EMERSON
♥ Kucuk bir cocuk ceketine asilip aslancilik oynamak istediginde en ciddi baba bile emekleyip gurlemekten geri durmaz. » CHARLOTTE GRAY
♥ Aile, gaile olmadigi surece guzeldir. » ZEYNEP KUNTER
♥ Bir memleketin yukselmesi ev ve aile muhabbetine baglidir. » CHARLES DICKENS
♥ Her ailede meleklerde bulunur, seytanlarda vardir. » RALPH WALDO EMERSON
♥ Evliligi surduren bedeb degil ruhtur. » PUPLIUS SYRUS
♥ Evlatlarini sevmeyen babalar olabilir; ama, torununu cildirasiya sevmeyen dede olamaz. » VOCTOR HUGO

26 Ekim 2007 Cuma

KİM BU YAKIŞIKLI ?


Bizden biri?!
7 yaşındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı.
Yalnız ve içine kapanık biri olarak yaşamaya, oradan oraya sürüklenmeye başladı.
8 yaşında okuldan alındı ve köyde yaşadı.
Zamanını tarlalarda kargaları kovalamakla geçirdi.
10 yaşında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde, yeni okulundaki hocasından dayak yedi.
Ailesi onu okuldan aldı. Sinirden ve korkudan üç gün evinden çıkamadı. 17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı.
24 yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yattı.
25 yaşında sürgüne gönderildi.
27 yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşı, kendisinin de üyesi bulunduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilan edilirken, kendisi hiç önemsenmiyordu.
Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken, o kalabalık arasında yalnız başına olanları izliyordu.
30 yaşında kendisi başka şehirleri düşman elinden kurtarmaya çalışırken, doğduğu şehir düşmanların eline geçti.
30 yaşında amiri, onu kendisinden uzaklaştırmak için başka göreve atanmasını sağladı. Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı.
Aylarca boş kaldı.
37 yaşında böbrek hastalığından Viyana’da 2 ay hasta ve yalnız halde yattı.
37 yaşında komutan olarak yeni atandığı ordu dağıtıldı.
38 yaşında Savunma Bakanı tarafından görevinden atıldı.
38 yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve başkasından bir redingot ödünç aldı. Ayrıca cebinde sadece 80 lirası vardı.
38 yaşında kendisi için tutuklama kararı çıkarıldı.
38 yaşında en yakın beş arkadaşından üçü, onun Kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı.
39 yaşında idam cezasına çarptırıldı
Sonra ne mi oldu?
42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu!

Okuduğunuz öykü efsanevi lider Mustafa Kemal Atatürk’e aittir.
Şimdi düşünün, sizin başarılı olmanızı engelleyen ama Atatürk’ün karşısına çıkmamış bir engel var mı?


CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.......

ACİL YARDIM !!

Sevgili Suzan
Uzun süredir virüs olduğu için,maillerimi okuyamıyordum.Bir cesaret girip okudum.Umarım geç kalmadan yardım edilebilir.Benim kan grubum uymuyor.Hemen gideceğimi tahmin ediyorsundur.Meşgul etmemek için aramadım bile.İnsanları boşuna uğraştırmak doğru gelmiyor bana.Ama buradan ulaştırıp yardım alabiliriz diye düşünüyorum.


ARKADASLAR, BU SABAH BIR ARKADASIMIN 3 YASINDAKI OGLUNUN LOSEMI OLDUGUNU BUYUK BIR UZUNTUYLE OGRENDIM. ARKADASIM PERISAN DURUMDA. ACILEN A RH+ KANA IHTIYACLARI VAR. LUTFEN KAN VEREBILECEKLERIN BENIMLE YA DA METIN BEY'LE TEMASA GECMELERINI RICA EDERIM . SIMDIDEN HERKESE TESEKKURLER.
MAKBULE SAFKAN
/ CEP TEL: 0532-264 73 61
METIN BEY: 0533- 572 46 47 Iyi calismalar
Dtex Ltd Sti.
Makbule Safkan
Ofis Tel: 0212-352 18 70

Yaşanmış Olaylardır

1- Karı-koca gece evlerine döndüklerinde koridorda bir adamla karsılaşırlar. Bir anlık şaşkınlıktan sonra yabancı adam bayana dönerek; "Madem bu geceyi kocanla geçirecektin, niye beni cağırdın?" diye hışımla sorar ve kızgınlığını belirten bazı hareketlerle evden bir anda çıkar. Tabi karı-koca bu olaya bir anlam veremez baslangıçta fakat erkek, karısına bu olaydan ötürü bir hayli kızar ve hatta onu boşayacağıniısoyler.
Aradan bir kac gun gectikten sonra Karakol'a cagirilan kari-koca,yakalanan suclu ile yuzlestirilir ve olayin aslinda bir hirsizlik oldugu anlasilir.
.........................................................

2- Yine kari-koca evlerine donduklerinde evin icinde bir yabanci gorurler, bu kisi gayet sik bir takim elbise giymis ve elinde telsizolan birisidir. Karsilasma aninda yabanci, evsahiplerine "Evinize hirsiz girdigi yolunda komsulariniz tarafindan ihbar aldik, ben sivilpolisim, evi kontrol etmeye geldim" der ve devam eder,
"Beyefendiasagida sokagin kosesinde ekip otomuz var, vakit kaybetmeden siz ekip otosuna gidip sikayet dilekcesi doldurun." der ve erkek hizla asagiya iner.Yabanci "Hanimefendi siz de ziynet esyasi veya paraniz varsa onlarikontrol edin" der, bayan hemen altinlarinin bulundugu yere gider ve sevincle "neyse hala yerinde duruyorlar" demesiyle; yabanci bayanin kafasina agir bir seyle vurur. Yabanci da bayanin cikardigi yerdenaltin, para, v.s.leri alip hemen kacar. Koca ekip otosunu bulamayip evine geldiginde karisinin baygin, altinlarin da calinmis oldugunugorur..

..........................................................................

3- COK ONEMLIxxxxxxOzellikle bayan arkadaslar dikkat ........Insanlar taksiye bindigi zaman cantasini hemen yanina koyar ya...Bunu bilen uyanik taksiciler soyle bir olay gerceklestiriyorlar . Bahsettigim bayan yorgun argin bir taksiye biniyor ve cantasini sag yaninakoyuyor.Bir nefesleniim falan derken sofore gidecekleri istikametisoyluyor ve cantasindan selpak almak uzere sag yanina donuyor ki canta yok!! Once bir araniyor bakiyor yere,saga-sola canta yok!! Taksiciye soyluyor "cantam ile bindim fakat cantam simdi yok cek kenara"diye.Taksici gayet piskin "ne biliim teyze ben senincantani.unutmussund ur , bir yerde.inmek mi istiyorsun" diyor.Ama kadinuyanik."Hayir" diyor devam et."Herhalde unuttum biryerde.Inecegimyerde ben sana evden parani oderim".Yol uzerinde bir karakolun onunden gecerken,isiklarda duruyorlar.( Kadin taksiyi o istikametten goturuyor!)Tam karakolun onunde aciyor kadin kapiyi memuru cagiriyor.Taksiyi kenara cektirip bir cirpida anlatiyor olayi.Meger polisler bu turolaylari biliyormus.Polis memuru taksiciye hemen "bagaji ac" diyor. Bagaji bir aciyorlar ki bagajda bir adam!!!!Binen musterinin sag ve soltarafina bagajdandogru,cok ozenle yapilmis,farkedilme yen delikler aciyorlar ve hooopcekiyorlar cantayi bagaja!! Canta cok buyukse cekemiyorsa icine dalipcuzdani telefonu falan aliyorlar! TAKSIDE BAGAJLARA dikkat!

DİKKAT ! VİRÜS UYARISI !

> >DİKKAT, DİKKAT ÇOK ÖNEMLİ! MSN'DE gturgut@hotmail diye bir adres
> >seni listesine eklerse, kabul etme. Yeni bir virüs dolaşıyor ve senin
> >listendeki biri de bunu eklerse sen de virüs kaparsın. O yüzden
> >listendeki herkese haber ver. gt;@ rht.com http://rht.com/ uzantılı
> >biri msn'e eklerse bunu da kabul etme. Türk hackerler ruslara savaş
> >açtı. Ruslarda Türkiye`yi Mail bombardımanına tutuyor bu virüs ile.
> >Listendeki herkese söyle çünkü onlar ekleyince sana da virüs bulaşıyor ve
> >çok tehlikeli, anti virüsler bile işe yaramıyor. Virüs girince animasyon
> >gibi bir iki saniye çalışıyor sonra hard diskindeki her şey siliniyor,
> >veri işlemez hale geliyor.
> >Eğer; birisi sızı cep telefonunuzdan
> >arayarak 'ESAT' veya 'ERICAL' adlı bir firmadan aradığını, telefonunuzu
> >kontrol etmek zorunda olduğunu ve bunun için ' 9090' ı aramanızı söylerse
> >telefonunuzu derhal kapatın ve söylenen numarayı aramayın. Söz konusu
> >numarayı çevirmeniz, karsıdaki bu sahsın sizin bütün kimlik
> >bilgilerinize ulaşmasını ve yapacağı tüm telefon görüşmelerini sizin
> >hesabınıza geçirmesini sağlayacaktır! [ lütfen, güç durumda kalmamaları
> >için, bu notu yakin dostlarınıza da ulaştırarak onları da
> >bilgilendirin.]> >


Teşekkürler Esma

25 Ekim 2007 Perşembe

1001 Çocuk 1001 Dilek

Fakir bir Cocugun dilegini gerceklestirmek istrmisiniz? 1001 Cocuk 1001 Dilek
Her bütçeye uygun dilek var...
Fakir cocuklar hayallerini kurup mutlu oldukları ve hic gerceklesmeyecegini sandıkları birer dilek tutular.
Deniz Feneri cocukların dileklerini gerceklestirmeyi amaclayan 1001 Cocuk 1001 Dile.
Daha cok cocugun dileginin gerceklesmesi ve mutlu olması icin gelin el ele verelim.
http://www.1001dilek.com/'i klikleyip bekleyen dilekleri secip sizde fakir bir cocugun dilegini gerceklestirebilrsiniz.

Matematik yalan söylemez

A = 1 B = 2 C = 3 Ç = 4 D = 5 E = 6 F = 7 G = 8 Ğ=9 H=10I = 11 İ = 12 J = 13 K = 14 L = 15 M = 16 N = 17 O = 18 Ö=19 P=20R = 21 S = 22 Ş = 23 T = 24 U = 25 Ü = 26 V = 27 Y = 28 Z = 29
------------------------
Z =29
E = 6
K =14
A = 1

BAŞARI = 50%
------------------------
Ç = 4
A = 1
L =15
I =11
Ş =23
M =26
A = 1
K =14

BAŞARI = 85%
-------------------------
D = 5
E = 6
N =17
E = 6
Y =28
İ =12
M =16

BAŞARI = 90%
-------------------------
Y =28
A = 1
L =15
A = 1
K =14
A = 1
L =15
I =11
K =14

BAŞARI = 100%
------------------------
T =24
O =18
R =21
P =20
İ =12
L =15

BAŞARI = 110%


Sürekli aşırma aboneliği yaptığım Tembelisi'ye teşekkürlerimi sunuyorum.

24 Ekim 2007 Çarşamba

KANSER AŞISI

Kanser aşısı yaptırmak.. Yaptırabilmek..

Bir defa hemen bir yanlış bilginin önüne geçelim.
Ayşe Banu Adanalı, "Rahimağzı kanseri aşısı, 9-26 yaş arasındaki kadınlara uygulanabiliyor ve muhtemelen ilişkiye girmemiş olanlarda faydalı olabiliyor. Bunun dışında kalan kadınlarda vücuduna fazladan virüs almak dışında faydası yok" diyor.
Bir defa bu aşı, sanıldığı, ölü, baygın, gücü azaltılmış virüs falan değil.. Canlı değil.. Tamamen kimyasal bir madde. İlaç gibi.. Rahimağzı kanserlerinin yüzde 70'i, HPV adlı, yüz çeşidi olan bir virüsün tehlikeli dört beş çeşidinden birinin vücutta enfeksiyon, yani iltihap yapması ve bu enfeksiyonun tekrarlaması sonucu kansere dönüşmesiyle oluşuyor.
Aşı kanserli hücreye değil, kanseri yapan virüse etkili yani.Bu virüs cinsel ilişki ile yayıldığından, ilişkiye girmemiş kadında zaten yok..
Yani faydası ilişkiye girmemiş olanlarda değil, tam tersi, girenler ve girecek olanlarda.
Sevgili Doktorum Erdoğan Karatay, Frankfurt'tan coşkuyla yazmış.. "Kansere aşı bulundu resmen. Biz Almanya'daki 9-26 yaş arasındaki bütün kız ve kadınlara öneriyoruz. Üstelik parasını da sigortalar ödüyor. Çünkü sigorta biliyor ki, kadın hastalığa yakalanırsa, en az 100 mislini ödeyecek.
Ayrıca bu aşıyı erkek çocuklara da öneriyoruz.
Sadece taşıyıcı olduklarından değil. Erkek cinsel organında siğil yapıyor ayni virüs ve çok zor tedavi ediliyor. Cinsel hayatı da etkiliyor. Verdiği acıyı geç, görünüşü çirkin. İşin ahlaki yanı bir doktor olarak beni hiç ilgilendirmiyor, sevgili dostum.. Ben bir aşıyla çok önemli bir kanseri önleyebiliyorsam, gerisi teferruattır." İsveç'ten yazan Hemşire Huriser Mimaroğlu olaya çok başka açıdan bakmış.."Ben rahimağzı kanserinden kurtulan bir kadınım. Benim kanserim virüsten değil. Genetikti, anne tarafımın kadınlarında vardı. Bu konuda çok okuyorum. Sizi de dikkatle okudum. Keşke bu kadar açıklıkla yazmasaydınız.Kadın 'Ben rahim kanseri için aşılanacağım' dediğinde, konuyu sizin yazınızdan öğrenen babalar ve kocalar onu engelleyeceklerdir. Bilmeseler teşvik ederlerdi oysa..
" Hemşireye "Haksızsın" demem haksızlık olur.. Ama bir bilgiyi, eksik, yanlış vermek ve inandırıcı olmak mümkün mü?.. Bu saklanacak bir şey değil ki.. Yarın nasılsa öğrenmeyecek mi?. Ayrıca.. İşin şu yanı da var..Bugün ülkemizde evlilik öncesi ilişkiler, kızlarımızda çok düşük.. Küçük yerlerde nerdeyse yok.. Tamam.. Peki ama erkekler öyle mi?. Gerdeğe bakir giren erkek kaldı mı?.Peki 18 yaşında kız evlendi.
Kocası onun ilk. Oysa o kocasının ilki değil. Yani kocası virüsü önceden almış olabilir. Bu virüs 15 yıl yaşayabiliyor, kendini belli etmeden. Öyle türleri varmış..Ne adam karısını aldatıyor, ne kadın kocasını.. Ama erken alınan virüs, kadını hasta ediyor.. Ne hastası hem de.. Dünyada 2 saniyede bir kadın öldüren, Allah'ın belası rahimağzı kanseri..
Ne olacak şimdi?.
Benim okurlarım genelde bunu anlamış..
Gelen mektuplar öyle..
Dr. Cem Baysal "8 yaşında bir kızım var. 10 yaşına gelince aşısını ellerimle yapacağım. Şimdiye kadar olduğu hiçbir aşının tıbbi tarafını bilmediği için bunu da bilmesine gerek yok. Ben kızımın hayatı boyunca tek eşli de kalsa, müstakbel damadımdan kapacağı bir virüsle kanser korkusu yaşamasını istemiyorum" diyor.Uğur Kınalı "Yaptırmayan örümcek kafalı ve geri zekalı zihniyetten kurtulmalıyız. Yaptırmayan baba, koca, Allah korusun kızı, ya da eşi rahimağzı kanserine yakalanırsa çekeceği vicdan azabını düşünsün. Ben iki kız babasıyım. 10 yaşlarına gelince aşılattıracağım" diye yazmış.Reşit Cengeloğlu "Eş veya baba onayı alınması şart mı" diyor.. Öyle bir şey dedik mi?..Ama 10 yaşındaki kız, ne bilecek de kime gidecek, babası düşünüp aşılatmazsa..Evliliklerde durum daha zor..Eşinden gizli bir şey yapacaksın.. Niye yapacaksın.. Eşini aldatıyorsun da ondan.. Ya da eşinden şüphe ediyorsun, seni aldatıyor diye.. Bunlar kolay sindirilir düşünceler mi?.
Böyle bir aşıyı gizli yaptırmak, yaptırdığını saklamak ilişkiyi zedelemez mi?.Ben bunu soruyorum zaten, "Böyledir" demeden.. "Zedelemez" diyen koşsun yaptırsın hemen, kim ne karışır..
Ama mesele o değil..
Mesele, ölüm, bilim karşısında, eskimiş ahlak anlayışımızı sorgulamak.. Bizde değil ha.. Amerika'da bile ne doktorlar, ne bilim adamları "Ben kızıma yaptırmam" diyor, şaşarsınız.. Tutuculuk her yerinde var dünyanın.. Ölüm de.. Hele de kanserden ölüm de..
Kadın yazarlar, nerdesiniz?.
Bu konu sizi ilgilendirmiyor mu hiç, feministler?.


Hıncal Uluç
Sabah Gazetesi
Pazar 21 Ekim 2007

22 Ekim 2007 Pazartesi

21 Ekim 2007 Pazar

Yanlış mı Düşünüyorum ?

Gençliğe,şehitliği aşılayarak,duygularıyla oynayarak,adeta gaza getirerek,ölüme gönderilemez !

Vatanseverlik bu değil !!

Ölenlere şehit diyerek arınamayız !Annelerin yüreği deliniyor !

Ortada gerçek bir savaş yok.Varsa da adı yok!

Nedensiz müdahelelerle,önlemsiz ama gerçekten gereksiz ölümler oluşmaya başladı !

YANLIŞ MI DÜŞÜNÜYORUM ?

Kurallara ve kanunlara uyan bir insanım.Ama üst düzeye kalbim kırık .Ağlıyorum.Ve öfkeliyim !Çirkinlikler var.

YANLIŞ MI DÜŞÜNÜYORUM ?

Eğer böyleyse,lütfen biri bana anlatsın!Çünkü oğlum için endişelenmeye başladım.......

TÜM ŞEHİT VE GAZİLERİMİZE SAYGILARIMI SUNUYORUM.

20 Ekim 2007 Cumartesi

BUGÜNÜN ANLAM ve ÖNEMİ !!!!!!!!!

"BİZ CAHİL DEDİĞİMİZ ZAMAN,MEKTEPTE OKUMAMIŞ OLANLARI KASTEDMİYORUZ.KASTEDTİĞİMİZ İLİM,HAKİKATİ BİLMEKTİR.
YOKSA OKUMUŞ OLANLARDAN EN BÜYÜK CAHİLLER ÇIKTIĞI GİBİ,HİÇ OKUMAK BİLMEYENLERDEN DE HAKİKATİ GÖREN GERÇEK ALİMLER ÇIKABİLİR."


MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Erkekler ne ister.!!!

HEP KADINLAR HAKKINDA YAZILMAYACAK YA..
Erkekler ne ister !!! herseyi - herseyi - herseyi .....
.Not:"Burada sayilan hususlar, önem siralamasina tabi tutulmadan siralanmistir."
1- Kokmus çoraplari yikansin ister
2- Kokmus çamasirlarinin da yikanmasini ister.
3- Kosulsuz itaat ve kosullu refleks ister.
4- Karsilikli ask ister, olmazsa kan çikincaya kadar israr eder.
5- Sokakta Rahsan, yatakta Jennifer Lopez ister.
6- Maç seyrederken bebek viyaklamasin; kadin çay, bira veya çerez servisi yapsin ister.
7- Yukaridaki madde icra edilirken tv' nin önünden geçilmesin ister.
8- Fatih Terim'den bosalan yeri ister.
9- Çevresindekilerin Cem Yilmaz' in degil, kendi esprilerine gülmesini ister
.10- Maasinin genelkurmay baskanininki kadar olmasini ister.
11- Isçisine 'en' asgari ücret vermek ister.
12- Bütün kadinlar kendisine ölüp bitsin ister.
13- Yatakta bir Jennifer Lopez daha ister.
14- Oglan çocugu ister.
15- Kendisini terkeden sevgilisinin esekler gibi pisman olmasini ister.
16- Tereyagindan kil çekmek ister.
17- Üç korner bir penalti ve bütün 'frikikler' de gol olsun ister!
18- Evlenmeden ister!
19- 4 yastikta kocamak ister
!20- Gökten düsen üç elmanin hepsini de yemek ister.
23- Vergi kaçirmak ve kiz kaçirmak ister.
24- Yüzünün yaninda astarini da ister.
25- Bir süre sonra evini, arabasini ve esini degistirmek ister.
26- Muhabbet ister(kahve bahanedir).
27- Gazeteyi önce okumak ister.
28- Uzaktan kumanda aletinin tapusunu ister.
29- Hik demis burnundan düsmüs çocuklar ister.
30- Ne halt karistirirsa karistirsin anlayis ister.
31- Kahvehaneden ülkesini ve takimini yönetmek ister.
32- Pompali tüfek ve bilumum silahlardan ister.
33- Mahkumsa af ister.
34- Viagra ister.
35- Hüüüp'letmek ister.
37- Soganin cücügünü ister
.38- Yakalarsa muck muck yapmak ister.
39- Disi çekilirken agrimasin ister.
40- Pohpohlansin ister.
41- Olmayacak duaya amin demek ister.
42- Kilini bile kimildatmadan Rambo gibi vücudu olsun ister.
43- Denizde bogulurken bir bayan kurtarsin ister.
44- Mütemadiyen borç ister.
45- Kaynanasindan anlayis ister
.46- Iki kere iki, yerine göre bes etsin ister.
47- Saman altindan su yürütmek ve hatta nehir geçirmek ister.
48- Elektrigi, suyu ve dogalgazi kaçak kullanmak ister.
49- Cillop gibi bir sekreteri olsun ister.
50- Sirf istemis olmak için bile ister.
51- Yatakta bir Jennifer Lopez daha ister.


Son zamanlarda biraz farklı konulardan bahsederken ciddileştik.Muzur.net'te dolaşırken hoşuma giden yazıları AŞIRDIM.
Biraz gülelim .....

Düğünden önce ve sonra,Erkekler.....:)

DÜĞÜNDEN ÖNCE

ERKEK:ELBETTE, BEN ARTIK DURAMIYORUM!
KADIN: GIDEYIM MI?
ERKEK: HAYIR, AKLINDAN BILE GECIRME
KADIN: BENI SEVIYORMUSUN?
ERKEK: ELBETTE
KADIN:BENI HIC ALDATDIN MI?
ERKEK: HAYIR, BOYLE BI SEY NASIL AKLINA GELE BILIR?
KADIN: BENI OPUCEKMISIN?
ERKEK: EVET
KADIN: BENI DOVUCEKMISIN ?
ERKEK: HIC BIR ZAMAN
KADIN: SANA INANA BILIRMIYIM?

DÜĞÜNDEN SONRASI İÇİN AŞAĞIDAN YUKARIYA OKUYUN.


Tembelisi'den aşırdım.

18 Ekim 2007 Perşembe

DUYDUK,DUYMADIK DEMEYİİİNNN !!!!!!!!!!!!

Dum,Dum da Dum Dum........

Ey Ahali!

Bundan sonra her cuma ....
Saat 12,30 da....
Samanyolu TV'de .....
Oktay usta'nın
Programını kaçırmayın derim.

Tanıdık bir yüz,
Tanıdık bir blog,
Tanıdık bir ses
Benim gibi bir üvey anne için...
Bir Pamuk Prenses....

Her hafta cuma günü ...
Bizlere...
Pasta,kurabiye ve şeker hamuru..
Sunumları yapacak.!!!

İyi seyirler .....
.................................................................


Başarılar diliyorum ARKADAŞIM!!!
Yolun açık olsun.....

14 Ekim 2007 Pazar

MUTLAKA OKUYUN


Pazar günleri köşe yazılarını okumayı,özellikle insan kaynakları,işte insan gibi iş dünyasıyla ilgili yazıları okumayı çok seviyorum.Takip ettiğim yazarlardan birisi de"Sabah'ın İş'te İnsan "ekinde yazı yazan Burçak Güven...
Hem uyaran hem de bilgilendiren bir yazar.
Ama bu yazısını mutlaka okuyun..


Facebook'a girdim, hayatım kaydı

Gelen taciz e-maillerine kanmak suretiyle Facebook belasına sonunda ben de yakalandım. İşte İnsan'ın çiçeği burnunda köşe yazarı (bknz. arka sayfa içi) Hande Yaşargil Ateşağaoğlu (bu Latin asıl zadesivari soyadından şüphelenmeliydim zaten) tarafından mütecaviz biçimde atılan 'davet'lere icabet etme hatasında bulundum.
Ve hayatım, muz kabuğuna basmış gibi kayıverdi aniden.
Daha gün içinde gelen e-mail ve telefonların tümünü cevaplamanın yolunu bulamamışken bir de Facebook belası çıktı başıma. Önce bilmeyenler için Facebook'un ne olduğunu anlatmak lazım. İnternet üzerindeki bu arkadaşlık platformuna girip nerede yaşadığınızı, çalıştığınızı, kaç yılında hangi okulları bitirip ne tür aktivitelere katıldığınızı detayıyla yazıp kendinizi tanıtıyorsunuz. Program sizle aynı yerlerde bulunmuş, yaşamış, çalışmış kişilerle eşleştirip arkadaşlarınızı ve onların arkadaşlarını bulmanızı sağlıyor. Bulduklarınıza 'çağrı' gönderip davet ediyorsunuz; sizi bulanlar da aynı şeyi yapıyor. Karşılıklı onay vermeniz halinde de 'Facebook arkadaşı' oluyorsunuz. Birbirinizin listelerine girip arkadaşlarına bakıyor, istediklerinizi kendinizinkine katabiliyorsunuz.

Ebola virüsü gibi büyük bir hız ve iştahla yayılan Facebook sayesinde bin yıldır görmediğiniz, varlığını bile unuttuğunuz vs. insanlar 'pıt' diye karşınıza çıkıyor. Şahsen ben ilk başta çok mutlu oldum, on küsur yıldır görmediğim arkadaşlarım, nerede olduğunu bile bilmediğim tanıdıklarım akın etti aniden. Hasretler giderilip aradaki yıllar kapanmaya başladıkça, işin zor kısmı dank etmeye başladı kafama.
Bir kere inanılmaz bir bilgi akışı ve tacize varan iletişim bombardımanı var Facebook'ta.
Ayrıca özel olarak filtreleme koymazsanız, herkes her şeyinizi görebiliyor ki ne evlilikler yıkıldı Facebook yüzünden, yakında duyarsınız. "Arkadaş olalım" daveti aldığınızda sistem "bu kişiyi neden tanıyorsun" diye soruyor.
Seçenekler arasında "benim eski manitaydı bu" gibi olanlar da olduğundan ve insanlar daha başlarına gelebilecekler konusunda henüz ayılmadığından, çok arkadaşımın başı karısıyla/kocasıyla belada şu an. Ama bunlar başa çıkılamayacak zorluklar değil. İşin esas tatsız tarafları bambaşka.

Bir kere Facebook, ciddi bir performans gerektiriyor. Listenizde kaç arkadaşınız var, bunların kaçı sizi 'top friends' yani 'en mühim arkadaşlar' listesine ekledi (alçak sistem ikinciden sonra 'popülariteniz artıyor' diye mesajlar göndermeye başlıyor zira), kaç tane sanal parti davetiyesi, kaç 'dürtükleme' aldınız, kaç kişi duvar kağıdınıza poster yapıştırdı (bu, restoranda yanar döner meyve tabağı gönderildiğindeki sevincinize benzetilebilir), fotoğraf albümünüz ne kadar eğlenceli gibi daha onlarca alandaki performansınız kabak gibi ortaya dökülüyor.
Üstelik başı kesilmiş tavuk gibi oradan oraya koştururken bu adi Facebook, satır satır tüm arkadaşlarınızın ne haltlar karıştırdığını size rapor ediyor. Tabii sizi de onlara... Yani tam yüz metre yarışında koşmaya çalışırken kılın birinin kulağınıza, "yan kulvardaki atlet senin önüne geçti, hatta şimdi 100 metre yarışını tamamladı da bayrak yarışına yardım ediyor, oradan da Triatlon koşacakmış" diye sufle yapmasına benzeyen çok can sıkıcı bir durum.
İşin en can sıkıcı tarafına daha yeni geliyorum... Listenizdeki insanların arkadaş listelerini karıştırırken karşınıza çıkanlar bayağı can sıkabilir. Örneğin arkadaşlarımdan Levent Yılmaz'ın listesinde Juliette Binoche var. Yani Facebook'un popüler ve çevresi geniş insanı Levent Yılmaz, lütfeder sizi arkadaşlığa kabul ederse, listesine girip Fransızların meşhur aktrisini 'dürtük'leme şansına erişebilirsiniz. Binoche de sizin dürtüğünüzden hoşlanıp cevap verirse, neler olabileceğini ancak Allah bilir.

Daha bitmedi...

Arkadaş listemi oluşturup, eski tanıdıklarla hasret giderdikten sonra başladım Facebook'ta dolaşmaya.
Bir de ne göreyim? Bizim 'Forbesgiller' de ordaymış. Baktım Forbes Türkiye ekibinden de birkaç kişi kendisini 'Facebook'lamış. Çölde su bulmuş Bedevi gibi yayın yönetmenleri sıfatıyla derhal kendilerini listeme girmeleri için 'dürtükledim'. Hiçbiri "la git işine" demedi ve olumlu cevap verdi. İki gün sonra Financial Times'da okuduğum bir okur mektubuyla dumura uğradım ama... Müdürü tarafından Facebook'ta 'arkadaşlık' teklif edilen çalışan, durumu gazeteye bir şikayet mektubuyla bildiriyordu! Mektubu bir görseniz, sanki cinsel tacize uğramış! Diyor ki "Ben onu özel hayatımda istemiyorum; arkadaşlarımı, sarhoşluk fotoğraflarımı paylaşmak zorunda mıyım? Kariyerimi mahvetmeden nasıl ret edebilirim?" Lucy Kellaway isimli yazar da bir dünya taktik vermiş bu konuyla ilgili.
Arkasında da yedi okuyucunun tavsiyeleri var.
Tavsiyeler özetle şöyle:
Biri diyor ki "tecavüz kaçınılmaz, müdürünle arkadaş olmanın tadını çıkar." Öteki
: "İş ve özel arkadaşların için iki ayrı Facebook sayfası yap!" Bir başkası, "Ben müdür olarak çalışanlarıma Facebook'u yasakladım" buyuruyor.
Bir diğeri
"müdürünün çağrısını beklet, ne 'evet' de ne de 'hayır' de. Ayarlarını değiştirip ne zaman girdiğinin görünmemesini sağla ki sorarsa 'uzun zamandır girmiyorum' dersin" diye akıl veriyor. Daha dürüst olan " bu arkadaşlarım için bir platform, sizi alamam" de diyor. Bir uyanık, "Önce kabul et sonra zam iste, kim arkadaşına hayır diyebilir ki" diye soruyor. Sonuncusu ise "26 yaşında Facebook için çok yaşlıyım" diye cevap vermesini salık veriyor. Ben sanırım sonuncu tavsiyeyi dinleyeceğim... Hem tüm Forbesgilleri benimle arkadaş olma mecburiyetinden azat ediyorum hem de bu Facebook'dan derhal istifamı talep ediyorum. Bu iş başımı döndürdüğüne göre ben de çok yaşlıyım Facebook için...

11 Ekim 2007 Perşembe

Bayram Sevinci

Annemin hazrladığı kahvaltı masasından,kızarmış ekmek kokusu,taze demlenmiş çay kokusu ve radyodan biraz yüksek sesle türkü ya da şarkılar eşliğinde huzur içinde uyandığımız bayram sabahlarının tatlı telaşlarını düşünüyorum da,babamın,annemin ellerini öpüp mis gibi kokularını içime çektiğimde,bir aile olmanın güzelliğini yaşadığımı hatırlıyorum.
Hep şöyle dua ederim;
Millet olmanın şuurunu kaybetmeden,doğru yoldan ayrılmadan,sevdiklerimizin değerini bilerek ve hep yanımızda kuvvet olarak hissetmek ve hissettirmek,sevgi ve saygının kaybolmadığı,ama hep güzel sürprizlerle dolu bir hayatımızın olmasını ve en önemlisi,yeteneklerimizi harekete geçiren güç ve kuvvetimizin elimizden alınmamasını dilerim.


Uzak ve yakın tüm arkadaşlarım.!!!
Bizden uzak,Kıbrıs'ta okuyan benim dünya güzeli kızım!!
Mutlu,umutlu ve sevgi temennisiyle Bayramınızı kutluyorum.......
sağlıklı günler diliyorum....

8 Ekim 2007 Pazartesi

BU UNUTULUR MU ?

(Ama malesef unuttuk...)

Birinci Dünya Savaşı'nda Ingilizlere, 150 bin askerimiz esir düştü. Bu askerlerden bir kismi da Mısır'ın Iskenderiye şehri yakınlarında bulunan Seydibeşir Usare Kampı'na hapsedildi.

Kampın tam adı, 'Seydibesir Kuveysna Osmanli Useray-i Harbiye Kampı' idi. Bu kampta, 1918'de Filistin cephesinde esir düşen 16. Tumen'in 48. Alayı'na baglı Osmanlı askerleri tutuluyordu.

12Haziran 1920'ye kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet, agır hakaret ve aşagılamaya maruz kaldılar.

Bu insanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi...

Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların yalan, yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kamplarin Ingiliz komutanları, azılı Türk düşmanı kesilmişlerdi. Savas bitmişti. Ancak, kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri teslim etmek, Ingilizler'in işine gelmiyordu. Cünkü, olasi yeni bir savasta, bu askerlerin yeniden karşılarına cıkabilecekleri, Ermeniler tarafından, Ingilizlerin beyinlerine işlenmişti.

Çözüm toplu katliamdı... Askerlerimiz, mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu. Ancak suya normalin cok uzerinde krizol maddesi katılmıştı. Mehmetçik, daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyorlardı. Ancak Ingiliz askerleri dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarina izin vermiyorlardi. Mehmetçikler, bele kadar gelen suya başlarını sokmak istemedi. Ancak bu kez Ingilizler havaya ateş etmeye başladı. Askerlerimiz, ölmemek için çömelerek başlarını suya soktular. Ancak başını sudan kaldıran artık göremiyordu. Cünkü gözler yanmıştı...

Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi ve 15 bin askerimiz kör oldu. Bu vahset, 25 Mayis 1921 tarihinde TBMM'de görüşüldü. Milletvekilleri Faik ve Şeref beyler bir önerge vererek, Mısır'da esirlerin krizol banyosuna sokularak 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini, bunun faili olan Ingiliz tabip, garnizon komutanı ve askerlerinin cezalandırılması icin TBMM'nin teşebbüse geçmesini istediler.

Tabiiki yeni kurulan devletin bin türlü sorunu vardı. Bu hesap sorma işide unutuldu gitti.

Ama onlar unutmuyorlar...

Kendi ihanetlerini bile soykırım ambalajına sarıp, dünya kamuoyuna sunuyorlar. En üzücü olanı da malum birilerinin, bu karalama kampanyalarına çanak tutması...


ŞEHİTLERİMİZE SAYGINIZ VARSA 3 dakikanızı almaz bu yazıyı arkadaşlarınıza göndermek.

ERMENİLER SOYKIRIM YAPILDI DIYE DÜNYAYI AYAĞA KALDIRIYOR BİZİM TARİHİMİZDEN HABERİMİZ YOK.


Teşekkürler Mihriban

7 Ekim 2007 Pazar

Şans İşte (2)

(devam)
-Eşiniz yok mu?
-Hayır..yok.!
-O zaman üzgünüm....
Bu söz üzerine sinir katsayım yükseldi !
-Anlamadım hanımefendi..Sadece erkekler mi yarışıyor?
Karşı tarafın da sinirlendiğini hissedebiliyorum.Bastırarak(sanki dişlerinin arasından konuşarak);
-Hanımefendi,aile reisleri yarışıyor.
Ben gayet pişkin,ama adeta tıslayarak;
-İyi ya,dedim .Aile reisi benim!
............
Evvetttt,kesin bu kez karşı taraf geveleyecek..
-Eeee..Hanımefendi...
-Eveet...(neşem yerine geliyor)
-Hanım yarışmacımız hiç olmadı gibi...
-O zaman ben ilk olacağım..
Eminim ki yanında olsam ,beni bir kaşık suda boğacak!
............
-Peki hanımefendi" dedi.Ben telefon numaranızı ve isminizi alayım.İlgili birimlere
bildireceğim.
Söyledim.
Artık sınıra dayanmış nezaketinin son demlerini yaşadığı hissedilen ,ama belli etmemeye çalışılan bir ses tonuyla;
-Biz sizi altı ay içinde arayacağız hanımefendi.
-Altı ay mı?
-İyi günler hanımefendi dedi ve telefonu kapattı.
-La havlevela,dedim elimde kalan telefona bakarak..
-Zaten hiç sevmemiştim o yarışmayı dedim.
Altı aymış..Peh.!!!
Sonra,beni bekleyen elektrik süpürgemle barışıp,birlikte evi temizledik.
Çocuklarım da dahil,kimseye söylememe kararı aldım.Tükürdüğümü yalamıştım çünkü...
.........
Aradan bir hafta geçtikten sonra ,telefon çaldı:
-Efendim.?
-Hanımefendi."Şans Kapıyı Çalınca"yarışma Programından arıyorum.
-Tabii,tabii,keşke ben arasaydım sizi..
.................
Fundaaaa geç dalganı bakalım..
-Hanımefendi,ben SHOV TV den arıyorum.
-Keşke kanal D olsaydı.Onu daha çok seyrediyorum.
-Bakın..
-Hadiii ! Fun....der demez kasıldım.
Çünkü kimseye söylememiştim.
-Siz Funda değilsiniz..?!?!!
-Hayır,Hanımefendi.
Yani,var ya!Şuraya telefon açtığımdan beri düştüğüm durumlara bakar mısınız?
Yutkundum,değişik sesler çıkararak;
-Özür dilerim hanımefendi,dedim.Sesinizi kızkardeşimin sesine benzettim.Şaka yapıyor sandım.
Karşıdan gülümseyen bir ses:
-Tahmin ettim hanımefendi,dedi.
Karşılıklı nezaket kokusunu aldınız değil mi?
-Tabii,yarışmaya kabul edilmedim..?
-Aksine kabul edildiniz..
..................
O an beni görmeliydiniz..
-Nee...? Şimdi yarışmaya mı katılacağım?
(Yuh yani.!)
Telefon elimde,bir ileri,bir geri,garip davranışlar sergileyerek,panik oldum...
-Birer fotoğrafınızla gelip,bizzat müracaat etmeniz gerkiyor...Yarın saat 16 sizce iyi mi?
-Evet.Tabii gelirim.İyi günler ,deyip telefonu kapattım.
Uzun bir müddet olduğum yere oturup,hiç bir şey düşünemedim......
...........
Çocuklar okuldan geldikten sonra,söylediğimde sevinçten uçtular neredeyse.
Doğal olarak,hayaller kuruldu..
-Orada durun bakalım.!Kazanmışım gibi hayaller kurmayın,dedim.
-Sen kazanırsın anne, dediler...
Süpermenim ya.!Herşeyin üstesinden geldik,bir bu kaldı!
Sıra reyting rekorlarını kırmaya geldi.
Ertesi gün,gittik kaydımızı yaptırdık.Yine,altı ay içinde arayacaklarını söylediler,ve bizi gönderdiler.
-Çocuklar altı ay dedilerse....Unutun,dedim.Arasalar bile biz unuturuz zaten.
Yüzleri düştü ikisinin de...
Güldüm:
-Boşveriiinnn.Bu da bir macera...!!!!!


Devamı var.

6 Ekim 2007 Cumartesi

187.sayfa SOBEsi

Pınar beni sobelemiş.
Elimi uzatıp hangi kitap gelirse,o kitabın 187.sayfasını bloğumda yayınlayacağım.
Hemen uzattım ve ;Tuna Serim'in "Tek Bacaklı Kızıl Balerin"isimli kitabının,187.sayfasındaki ilk cümle;
"Adama anlatıyor.Zaten ondan başka konuşacak kimsesi yok;kedi bakıyor gözlerine öylece,kocası balık avına çıkma hazırlığında."
Muhteşem bir oyun.Kitaba teşvik ediyor.Uzun süredir okumamıştım.90.sayfada kalmışım,devam ediyorum.
Teşekkür ederim pınar.Ben de Lalecik ve misss zerrin'i sobeliyorum.Zamanları varsa davet ediyorum.

Türklere Sorulan ilginç Sorular

- sizin ülkede kızlar okuyabiliyor mu?
-yok ben türkiyede okuyabilen ilk türk kızıyım!

- siz turkiyede sex yapiyor musunuz?
- hayir, biz bolunerek cogaliyoruz

- sizde umumi tuvalet yok mu?
- dolu var, niye ki?
- o zaman niye hep duvarlara işiyorsunuz.
- yok canım bunu da nereden çıkardın.
- e iyi de bütün duvarlara buraya işeme yazmışsınız

- evlerinizde elektrik var m??
- hayır, televizyonu mum ışığınnda izliyoz malesef.

2003 sydney her dort kisiden nerdeyse ikisinin hatta ucunun ortak sorusu.
-sizin ulkede 4 tane kariniz olabiliyormus bu dogru dimi?
-evet dogru, bu niye garip geliyorki size ne kadar normal aslinda

- neredensin?
- türkiye.
- usame bin ladin turkiye'de saklanıyormuş, doğru mu?
- hayır.. amerika'da şimdi.. beni biraz önce aradı.. yengenle berabermiş.

- sizde niye beyzbol yok?
- sizde de uc top bilardo yok naber?

- siz orda deveye mi biniyosunuz?
- evet türkiye de herkes deveye biner. deve taksileri falan vardır. deve kullanma ehliyeti almak için de 18 yaşında olmak gerekir. ben 18 yaşına girince babam bana deve alcak.

alman: - türkiye'de itfaiyeci var mı?
türk: - hayır dev battaniyeler var onlardan örtüyoruz biz yanan binalara ormanlara..

paris'te bir isveçli ile geçen diyalog
-nerelisin?
-türküm
-hayır diilsin
-neden diilmişim?
-çünkü türkler sarışın, uzun boylu ve mavi gözlü olurlar
-nerden kapıldın bu fikre?
-hasan diye bir türkle tanıştım, o sarışın, mavi gözlü ve uzun boyluydu
-bravo ya...

siz kiz cocuklarini gomuyorsunuz değil mi
-hı hı ben toprakta yetistim kok vermem uzun surdu

- aa siz turk musunuz?
- evet.
- sizin ulkenizde gece sokaga cikan insani kesiyorlarmis dogru mu?
- senin gibi lavuksa keserler dogru.

ingiliz hatun: inanamıyorum! sabah kahvaltısında hem zeytin hemde kızarmıs sucukmu yiyeceksin? nasıl oluyorda yiyebiliyorsun bunları hemde büyük bir istahla?
ben: peki ya sen; sabah kahvaltısında yagda pismis yumurtanın yanında, nasıl haslanmıs fasulye yiyebiliyorsun?

- sen turksun dimi?
- evet ben turkum
- olmaz sen turke benzemiyorsun
- bana turk tipini bi tarif etsene

- fırına attım olmadı, kaynattım yine olmadı. annene sorar mısın, sizin orda (türkiye'de) karpuzu nasıl pişiriyorlar?
- anneme sormama gerek yok bayan, bütün türkler bilir bunu
- tavada kızartacaksın! :)

-bundan türkiye'de de var mı? (matkabı göstererek)
-hayır, biz başka şey kullanıyoruz delmek için.
-ne kullanıyorsunuz?
-?????

-nerdensin?
-turkiye
- aa bende biliyorum orayi, afrikada nijeryanin altinda degil mi?
- yokk ustunde gecen hafta tasindik..

-sizin ülkede maşallah diye bi kamyon şirketi mi var?
-yoo neden
-her gelen türk arabasında maşallah yazıyoda

-siz muslumanlarin simdi 4 tane mi karisi oluyo?
- evet.. ne guzel di mi..
- olur mu oyle sey ya.. nasil yani simdi sen benimle evleniyosun, sonra bir baskasiyla.. sonra bi daha.. sonra bi daha
- yok üc alana bir bedava veriyolar.. ucuza geliyo..

- ay siz kadinlari satiyo musunuz bi de?
- valla mesela sen en az üc inek edersin..
- aa.. sacmalama ya.. oyle sey mi olur.. ne kadar sacmalik, bidi bidi vidi vidi..
- yok vazgectim, en fazla iki inek edersin..
- o niye?
- cok konusuyosun..

- sizde kitap var mi?
- ne gibi?
- yani okulda diyorum, kitaplariniz var mi? nereden ogreniyorsunuz bilgileri?
- valla kitap yok, hocalar ezberlerinden anlatiyorlar. zaten hocaya bi sey olursa biz de okulu birakiyoruz..

Teşekkürler konuşamam (incir çekirdeğini doldurmaz)

4 Ekim 2007 Perşembe

Takılarım

Yaptığım takılardan bir kısmını yayınlıyorum.Yalnız,görmemişin bloğu olmuş takmış takıştırmış demeyin lütfen.!
Çünkü resimleri küçültmeyi öğrendiğimde daha mütevazı yayınlarım.
Resimleri, Tüm olanaksızlıklara rağmen ,beni kırmayan Ayşem çekti.
Canım arkadaşım,nasıl zorlandı.Ama bence muhteşem çekmiş,çünkü yapılışını bile görebiliyorum.Neredeyse internetten kurs verebileceğim kadar detaylı çekmiş.
Umarım anlayan arkadaşlara yardımcı olur.
Teşekkür ederim Ayşem.....















2 Ekim 2007 Salı

Çığlık

Sevgili İlkay ve Yıldıznaf beni sobelemişler.Ne olduğunu bilmediğim için bir iki bloğa baktım."Seviyorum"tema sı üzerine yazı yazmam gerekiyor.
Tamam o zaman:
Önüm,arkam,sağım,solum sobe,saklanmayan ebe...

Bir insana"Seni seviyorum"deniliyorsa;abartılmış aşk romanlarını örnek alarak değil de ,sevgiyi karşı tarafın özüne hitab ederek,nerede aranması gerektiğini bilerek yapmalıdır.
Hayatını belli hesaplar üzerine kuran insanlar,dostlarını kaybetmekle kalmazlar,tüm insani duygulardan da yoksun kalırlar.Öylesine yanlış tavırlarla karşılaştım ki,evliliğimde sürekli kendimi açıklama gereği duydum.Bunu neden yaptım bilmiyorum ,ama anlaşılamamak uğruna çektiğim üzüntü,ayrılmak üzere attığım ilk çığlık oldu.
Bu,bir anlamda,özgürlüğümü haykırarak ilan etmek gibiydi.
BU ÇIĞLIĞIMI SEVİYORUM.

Sürekli eleştiri dinlemektense,kendimi oyalıyacak bir uğraşı aradım.Sonradan mesleğim haline gelen bu uğraşının bana getirdiği suskunluğu kendi açımdan bir kazanç diye düşünüyorum.
Çünkü içimdeki mücadele hissi kendini daha çok ortaya koydu.Kendimle hesaplaşmam ve artılarımı ,eksilerimi görmeme neden oldu.
Şunu anladım ki;hiç kimse tarafından hakir görülmeyi haketmedim.Herkese kendim hakkında yorum yapmayı,daha ötesi,hakkımda yargıda bulunmalarını men ediyorum.
Yıllarca her konuda eleştirerek,hor görülmenin yanında,beni herşeyden koparmaya çalışan insanların,duygularımı da sahiplenmeye çalışmalarını da protesto ediyorum.Zira yaşadıklarımı ben biliyorum.Yaşanmadan bilinemiyecekse,hayatımın önceki ve sonraki dönemlerini aşağılama hakkını kimse üstlenmesin !
Benim gösterdiğim yarayı kimse iyileştiremiyor,tuz serpiyorsa,kendi acımı kendim geçiriyorsam,kendi kendime sahip oluyorsam,üstümde kimse hak iddia etmesin!
Bu hakkı kimseye vermem.!!
İŞTE, HAYATA GEÇİRDİĞİM BU İSYANIMI SEViYORUM !!!!!

Her zaman şunu düşündüm,kendi kendimin elimden tutmam gerektiği bir zamandayım.Zaman zaman.köklü değişikliklere yönelmem gerektiğini düşünüyorum.
Belki birçok sarsıcı olaylar geçirmeme rağmen,son zamanlarda dünyada gelişen felaketlerle karşılaşınca,geçirdiğim sarsıntıların hafif kaldığını görüyorum.
Çocuklarımla mutluyum.Kaygılarımdan kaynaklanan korkularımın yersiz olduğu daha bir ortada.Bu nedenle çocuklarımın huzurlu olması için kendimi telkin edip,ayakta kalabilmemiz için önce kendimi düşünmeliyim.
KENDİMİ VE ÇOCUKLARIMI ÇOK SEVİYORUM.!!!

Uzun yazılar yazıp,Yapmak istediğim ve belki de en büyük hayallerimden biri olan,roman ya da hikayelerle bezenmiş bir kitap gerçekleştirmek istiyorum.
Ancak elimde bunca malzeme varken,konusuz kalmak,beni ikilemde hatta çaresiz bırakıyor.Öylesine etkileyici konularla başlamak istiyorum ki...
Neden yazamıyorum ?
Elimde öylesine çok hayat var ki..Yapabileceğimi de biliyorum.Korkum;elimdeki malzemeleri yanlış aktarabileceğim,tazeliğini ve canlılığını kaybettirip,farklı öykülere dönüştürebileceğim...
Aslında ,ne farkeder,her hayata farklı gözle bakılabilir,ya da ben onları olduğu gibi aktarabilirim.Önce kendi yaşantımla başlayabilirim.Öylesine dolu yaşadım ki;zamanları karıştırmaktan ve birbirinin üzerinden atlayarak,öncesini ve sonrasını karıştırmaktan çekiniyorum.Yaşayan ben olduğum için,anlatırken yarattığım kompozisyonlar ya abuk karşılanırsa...
Karşılansın.Ne yapabilirim?
Dileğim;okuyacak bir okur bulmak.O okur,okuyabilme sabrına sahip olur ve birazcık ta olsa kendinden bir parça bulursa,işte o zaman değmeyin keyfime....
Aslında olağanüstü bir yaşam değil benimki,herkesin yaşadığı ya da benzer bir hayatı anlatacağım.Umarım beceririm...........
KİTAP YAZMA DÜŞÜNCEMİ SEVİYORUM !!!!!

Benim terapi ilaçlarım,kedilerden bahsetmezsem haksızlık olur.Yaşantımın büyük bölümünde yer aldılar.Stresliyken onlara dokunmak elektriğimin çoğunu alır.Hele mırıldamalarını dinlemek,tamamen sakinleştirir.Klasik müzik gibi... Kendimi bildim bileli bahçede hep bir arkadaşım kedi olmuştur.
Kedi=Mutluluk,huzur ve dinlence
Hayatımı anlamlı kılan formüllerin üst sıralarındadır.
KEDİLERİ SEVMEYİ SEVİYORUM.!!!!

Sevdiğim o kadar çok şey var ki:Anne kokusunu,baba kokusunu,abla,kardeş kokusunu,evlat kokusunu;anneannemin ,dayımın kokusunu,teyze kokusunu...
Onları gözüm kapalı kokularından bulabilirim.
SEVGİ KOKUSUNU SEVİYORUM.!!!!


Sevgili arkadaşlarım ,iyi ki beni sobelemişsiniz.İçimi dökesim varmış.
Eh sanırım bu kadar uzun yazıdan sonra kimse beni sobelemez....

1 Ekim 2007 Pazartesi

Affına sığınarak

Sevgili Suzi
Mailini aldığımda sıradan bir dükkanla karşılaşacağımı sandım.Ama ne hoş bir dükkan demiyorum,muhteşem bir Galeri.Tarzım olan çerçeve ve resimlerle dolu nezih bir mekan.Aynaların çerçeveleri ve bibloların güzelliği beni mestetti.
Herkes görmeli diye düşündüm ve paylaşmak istedim.Umarım bunun için bana kızmazsın.Site'yi mutlaka gezmelisiniz.Zevkinize göre bir seçiminiz mutlaka olacaktır.

http://tetsan-art.spaces.live.com