30 Aralık 2013 Pazartesi

Buyur gel 2014...

Sevgili 2014 gelirken "ADALET" getir ülkeme.
Her şeyi kaybettiğimizi düşündüğümüz şu günlerde,yorgun bir yılı geride bırakıyoruz.Adalet gelirse,vicdan gelecektir,mutluluk,barışla kolkola gelirse,eminim ki tüm hayallerimizi üçle,beşle çarpıp hayatı tutabilme şansına sahip olabileceğiz.Arınmış ve temizlenmiş olarak....

Bu dilekler hayal olmasın,tüm bunları gerçekleştirecek güç diliyorum,kuvvet diliyorum,sağlık ve huzurla...

Nasılsa geleceksin.
Gideni aratmaman dileğimle,BUYUR GEL 2014

21 Aralık 2013 Cumartesi

kanserin ölümü...





Daha önceleri bir çok kez paylaşmıştık. İstek üzerine tekrar paylaşma gereği duyduk..

LÜTFEN HERKESE GÖNDERİN!...

Çocukluğumun yılları hatırladığım bildiğim kadarıyla 1952 yılları ve evveline rastlar. O yıllarda Annem bugday tanelerini,lokum kutularına yada sahan denen tepsilere pamuk içine eker ,çıkan yem yeşil ekini, 10 ya da 15 cm ken keser onu ezer unla karışımına şekerde katar pişirirdi. Adına UHUT denirdi.Tüm hastalıklara ilaçtır diye bizlere yedirilirdi. Yıl 2011 bu gün aynı b
uğday filizleri kansere ilaç olarak gündemde. Bilime inanan biri olarak doğruluyorum. Devaolsun diyorum. V.KARACA

KANSERİN ÖLÜMÜ--MUTLAKA OKUYUN
Arkadaşlar. Yeniköy Mimarlar Sitesinde komşum ve meslekdaşıma 30 yıl evvel doktorlar 6 ay ömrü kaldığını söylediler. Ailesini bu sonuca alıştırdı; evin tüm ihtiyaçlarını gördü, temin etti; kendini ölüme hazırladı. Buğday çimlenmesinin hastalığa iyi geldiğini bir yerde okumuş. Evin bir odasına toprak döşedi; orada buğday yetiştirdi; buğday çimini mikserde öğüterek her gün ve devamlı içti. 30 yıldır yaşıyor. Artık çime de gereksinimi kalmadı. Sağlıklı günler dileğiyle...
Yılmaz Ergüvenç

Kesinlikle zararı yok, sınırlı yararı olabileceği, destek amaçlı kullanılmalarında sakınca olmadığı kanaati bildirildi. Saygılarımla arz ederim. Dr.Vehbi Alpman.KANSERİN ÖLÜMÜ MUTLAKA OKUYUN!
ASRIMIZIN EN KÖTÜ HASTALIĞI İÇİN HER BİLGİNİN ÖNEMİNE İNANDIĞIMDAN ELİME GELEN BU MAİLİ HERKESE GÖNDERİYORUM.

Buğday çimi ekiniz ve yiyiniz, Buğday şırası yapınız ve içiniz.
Kanseri engelleyen besinlerin başında atalarımızın Orta Asya'da içtikleri Buğday şırası geliyor.
Klasik tedavi yöntemlerini reddeden tüm doktorların ortak iddiası, buğday çimi yenilmesi ve buğday şırası içilmesi Pakistan'daki Hunzakut Prensliği'nde kanserden ölüm yok. Ayrıca Hunzakutlular, acı badem ve kayısı çekirdeğini yiyorlar ve kansere yakalanmıyorlar. Türkiye'de acı badem ve kayısı tüketilen bölgelerde kanser vakalarının azlığı dikkat çekiyor.

Ödemiş'le Salihli arasında, binbir efsaneye konu olmuş Bozdağ'ın eteklerinde cennet gölcük kıyısında kanseri yenen, bu zaferi kazandıktan sonra mücadelesi herkese örnek olsun diyerek bir de kitap yazan Doktor İlhami Güneral ile sohbetimiz sürüyor.
Önemli olan bağışıklık sisteminin güçlendirilmesidir.
Bağışıklık sistemini güçlendirmek çok da zor bir şey değildir.
Buğday müthiş bir kanser ilacıdır.
Buğday şırası kanseri önler ve bu önemli bir bitkisel tedavi aracıdır.
Buğday çimi, bol klorofil maddesi dışında 100 kadar vitamin, mineral ve besin maddesi içerir.

Taze olarak kullanılan Buğday çiminde, aynı ağırlıktaki portakaldan 60 kez daha fazla C vitamini ve aynı ağırlıktaki ıspanaktan 8 kat fazla demir bulunmaktadır.
Buğdayın bir başka özelliği ise kandaki toksinleri nötralize eden maddeler içermesidir.
Sıvı oksijenle dopdolu olan buğday çimi doğanın en güçlü anti kanseri olan 'laetril' içermektedir.

Izgara etler ve füme besinlerin kanserojen maddeler taşıdığı kanıtlanmıştır. (Japon Bilim Adamı Nagivara)
Japon Bilim Adamı Nagivara, taze buğday çiminde bu maddeyi etkisiz hale getiren enzimler ve amino asitler bulmuştur.
- Buğday çimini evde üretebilir miyiz?
- Evde de üretilebilir, küçük bir saksıda bile üretilebilir ve olduğu gibi yenebilir, evde üretemeyenlere tavsiyemiz ise buğday şırası üretmeleri....
- Buğday şırasını herkes üretebilir mi?
- Evet herkes üretebilir.
- İsterseniz tarif edeyim.
Bir bardak aşurelik buğday, önce tertemiz yıkanarak bir litrelik cam kavanoza konur.
Üzerine 3 bardak su klorlu olmamak şartıyla ilave edilir.
Kavanozun ağzı bir tülbentle kapatılarak serin bir yerde 24 saat bekletilir.
Bu ilk su kullanılmaz, dökülür.
Kavanoza yeniden 3 bardak su ilave edilir.
24 saat bekletildikten sonra oluşan yarı gazozlu su içilmek üzere bir kaba aktarılır.
Böylece bir bardak aşurelik buğdaydan kış aylarında günde 5 kez, yazın ise günde 3 kez şıra alınır.
Buğday şırasının lezzeti bazılarına itici gelebilir.
O takdirde her şıra bardağına bir C vitamini tableti eklenirse, nefis bir içecek ortaya çıkar.

- Az önce sözünü ettiğimiz 'laetril' buğday çiminden başka nelerde bulunur?
Çünkü anlaşılıyor ki, 'laetril' kanserin tedavisinde en etkin maddelerden biri...
Elmanın çekirdeğini de yiyin!
- Evet, Türkiye'de en kolay laetril'e ulaşabileceğimiz yer acı badem ve kayısı çekirdeğidir.

Ayrıca laetril elma çekirdeğinde de vardır. Elmanın çekirdeği yenilirse çok da iyi olur. Amerika'daki ilaç sanayinin maşaları bu 'laetril' adlı ilacı yasaklatmayı başarmışlardır ama Meksika'da satılan 'laetril' bu ülkeden alınıp kaçak olarak ABD'ye sokulmaktadır.
Laetril, vitamin ve minerallerle verildiğinde çok daha iyi sonuçlar alınmaktadır.
'Kanserin Ölümü' adlı kitabında Manner, laetril ile yüzde 90 başarı kazandığını söylemişti.
- Acı badem ve kayısı çekirdeği de laetril içeriyor öyle mi?
- Evet öyle. Türkiye'de acı badem ve kayısı çekirdeğinin sıkça tüketildiği yerlerde resmi bir istatistik yok ama kanser vakalarının az olduğuna inanılıyor. Resmi istatistik yapılan bir ülke var...
Pakistan'a komşu küçük bir prenslik olan Hunzakut'ta şimdiye kadar hiç kanser olayına rastlanmadı.
Hanzakut'un özelliği temel besinleri kayısı ve kayısı çekirdeği...

- Dünyada bugün kullanılmakta olan kemoterapi ve radyoterapi bağışıklık sistemini bozduğunu iddia ediyorsunuz alternatif tedavilerin bir sıralamasını yapsak en öne hangisini koyarsınız?
- Önceliği bağışıklık sistemini güçlendiren tedavilere veririm, daha sonra biyolojik tedaviler ve bitkisel tedaviler gelir.
Bağışıklık sistemi konusunda Alman doktor Issel'in tüm beden tedavisi bugün bu ülkedeki 60/70 klinikte başarı ile uygulanmaktadır.
Başarılı bir yöntem: Tüm beden tedavisi
- Tüm beden tedavisi nedir?

- Joseph Issel de bizim gibi kanseri lokal bir hastalık olarak değil, tüm vücudu ilgilendiren sistemik bir hastalık olarak ele alıyordu.
Ona göre vücutta sürekli olarak kanser hücreleri ürüyor fakat sağlıklı bir bağışıklık sistemi bu hücreleri hemen tahrip ediyordu.
Issel'in bir diğer tedavi yöntemide, ayda bir olmak üzere, özel olarak muamele görmüş bir kolibasil aşısı olan Pyrifer ile ateş şoku tedavisi idi.
Bu yöntemle hastadan bir miktar kan alınıyor, bunu ozon oksijen birleşim ile karıştırarak yeniden hastanın damarından enjekte ediyordu.
Binlerce kanser hastası bu yöntemle iyileşmişti.
Eski Sovyetler'de, şimdiki Rusya'da bu yöntem halen kullanılıyor.

LÜTFEN PAYLAŞALIM !

8 Eylül 2013 Pazar

Yeni bir hayat için...

Şimdiki gençlikten etkilenmeye başladım.



Eğitimli olmalarının yanında,kişilere,olaylara,geleneklere,davranışlara,saygıya ,sevgiye duyarsız değiller.Özellikle kendi aileleriyle sorun yaşamayan gençliğin ne kadar örnek davranışlar sergilediğini bloglar arasında gezinirken görüyorum.Ve Gezi olaylarında yaşadığımız şaşkınlık hala tazeliğini koruyor.Ve hayran kalıyorum...
Alaylarında bile nüktedanlık var.İnançlarında karamsar değil,liberaller.Müthiş heyecanlılar ama duracakları noktaları biliyorlar.
Bizim gençliğimiz,çağ çatışmalarıyla geçti,itaatkar olmak zorundaydık,ama geleceğimizi hazırlarken çok fazla fikrimizde ısrar edemezdik.Hala bu aralığı yaşıyoruz,belki de bu aralığın getirdiği açıklık,bizden sonraki nesil,bunları yaşamaması için gösterdiğimiz özverinin meyveleri diye düşünüyorum.Bize yapılanyasaklı haksızlıkların yaşanmamasını sağladık
Sanki temelde biz varız gibi,ne dersiniz?
Muhafazakar gençlikte bile,inançlarıyla hareket ederken bir duruş var.Biz geçmişi yargılarken,onlar yolları açıyorlar.Müdahele edilecek noktaları iyi biliyorlar.

Hoyrat olanlar yok mu?
Tabii ki var!
Olacak da....
futbol fanatiği kaba davranıyor,aşırı dinci iletişimi koparıyor,aileden baskı gören toplum dışı kalıyor,parasızlıktan,hırsız olup arsızlaşan var.Yani şiddet hep olacak.
Kiminden umudu kesiyor,çare aramıyoruz...
Kimi gençlik yozlaşıyor ve gittikçe düzelemeyecek duruma geliyor.Farklılaşma,iyi ve kötü olarak ikiye ayrılmış ve her iki farklılığı da destekleyenler ülkeyi ikiye bölmüş durumda ne yazık ki!

Bize düşen görevler çoğalıyor.
Gençlerimiz,aile bütünlüğü içinde olmalıdır.Ve çocuklarımıza gerçek bilgiye nasıl ulaşacaklarını öğreterek başlayabiliriz.Bu da okuyarak gerçeği bulacaklarını bilmeliler.Eğer bir çocuk,kişilik sahibi olmazsa,manevi değerlerin kıymetini bilmezse,onu kaybetmemiz kaçınılmazdır,gençliği yok ederiz.
Çocukluk,gençliğin temeli olduğu için,kaliteli bir eğitim;yoksulluğu da,işsizliği de ortadan kaldırdığı gibi gençliğin eğilimindeki olumsuzlukları da ortadan kaldırır.İçsel huzursuzluklarını incelemezler bile...Çünkü gelişmelerle kendilerini yüksek lisansların ve doktoraların içinde bulurlar.Gelecek kuşakların da yollarını açarlar.
Günümüzde cehaletin yaygınlaştığını görüyoruz,çünkü okumuyoruz,okuyanı da uzaklaştırmak için neredeyse kanunlar çıkarılıyor.
Kulaktan kulağa giden ,ve neredeyse inançlarımızla oynanan oyunlarla,insanlarımız yanlış yönlendiriliyorlar.Neredeyse vahşete yol açan görüşlerle büyük kitlelere sesleniliyor.Vahşet savaştır,ve ekonomisi güçlü ülkelerin lehine bir durumdur.
Kendimize bu kötülüğü yapmayalım,kitap okumayı ve gerçekleri anlamalarını sağlayalım.
Her şeyden önemlisi,alın terine saygıyı öğretelim.Tarihimize sahip çıkmayı bilmeliler....
Aslında şimdiki gençlik bize çok şey öğretiyor...
Onları çok seviyorum....

29 Ağustos 2013 Perşembe

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !


  Mustafa Kemal, ordularına: “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.” emrini verdi.








Her geçen gün ,saygım daha çok artıyor Ulu Önderimiz Atatürk'e!Ve her geçen gün daha çok minnet duyuyorum.
Ben işgal altında yaşamanın ne olduğunu bilmiyorum,yaşamak da istemiyorum.Zaten Türk Ulusuna yakışmayan bu yaşama biçimini şimdilerde bizlere dayatmaya çalışanlara karşı,Türk'ü Türk' karşı getirmeye çalışanlara karşı mücadele eden herkesin,bu özgürlük kokan bayramımızı kutluyorum.
Türk Yurdunu bize kazandıran,bu topraklarda özgürce yaşamamızı sağlayan,kanlarıyla sulayan yiğit Türk askerlerini ve Ulu Önderimizi şerefle anıyoruz,ruhları şad olsun.

Ne mutlu ki TÜRK'üm,
Ne mutlu ki TÜRK'çe yaşıyorum,
Ne mutlu ki ATA'ma sahibim,

Ne mutlu atalarını unutmayana....minnetle anıyoruz...





20 Ağustos 2013 Salı

Bir ağacın ardından uyanan bir millet!

Ağlıyordum,bir tek ben mi kaldım diye...
Birden şaşırdım!
Bir ağacın ardından başkaldırış....


Yine ağladım,ama bu kez mutluluk ve sevinçten!Hem de böğüre böğüre...
Yalnız değildim....
GENÇLİK! gurur duydum...
Tüm renkler omuz omuza....
İstedikleri kadar,yıkım ve rezillik yapsınlar,birlik ve beraberliğin en güzelini gördük.


bir ağaç öldü, bir millet uyandı.

uyanan herkese sonsuz teşekkürler...

Duygularımın özeti bu....
..Bizim profil fotoğrafımız budur. beğenmeyenler çatlasın.Nereden nereye...
@[206609366029671:274:Ulusalpost.com]@[341393682661191:274:Türk Bayrağı]Yeter artık !!Ferdi ÖzmenGırgırdan olay kapak..Sıra sana gelmeden . Cumhuriyetine sahip çık !

Bop'un destekçileri  olan AKP-PKK-BDP'den TÜRK MİLLETİ HESAP SORACAK !
Sözcü-Kalem

17 Haziran 2013 Pazartesi

Porsuk geldi...

 bahçemize geldiğinde minicikti..bayıldık bu maymuna,oğlumun biricik aşkı oldu...

 sırığım üniversiteyi kazanınca,şehir değiştirmek zorunda kaldık.Dolayısı ile tüm kedileri mahalle koömşularıma emanet edip çıktık.
Ancak bir kaç ay sonra,kedi krizimiz tuttu ve oğlum gidip porsuğu almak istedi...olurdu olmazdı tartışmaları sırasında netten arkadaşlarını araştırmaya başlatmış bile.Bulununca soluğu İstanbul'da aldı.Ancak nakil problemi yaşandı.Hiç bir otobüs firması evcil hayvan alamadığı için durum kötüye gidiyordu.Sonunda" İDO" çözüm oldu.Feribotla aşı ve karne koşulu ile anlaşıldı.
Yol boyunca sırığıma bakarak gelmiş.Eve geldiğinde şaşkındı,beni görünce ayağıma sürünmeye başladı,epeyce hasret giderdik.Tam iki gün deliksiz uyudu,yemeğini yanına götürdüm,bir kez yedi...
üçüncü gün,sevmeye çalıştığımızda kulaklarına dokundurtmadığını gördük,acısı ve ağrısı olduğunu anladım.
Hemen veterinere gittik,kulak uyuzu olmuş...
 Hafifçe uyuşturuldu ve temizlik başladı.

 Tek kulaktan çıkanlar....
 Sonrasında antibiyotik ve şurup tedavisi ile iyileşti...
 Evimizin gözbebeği,moral kaynağımız oldu....








 Biraz fazla miyavlamaya başlayınca delikanlı porsuğumuzun kısırlaştırılması gerektiğini anladım.sokak kedisi olduğu için belediye veterinerine danışıp hikayeyi anlatınca anlayış gösterdiler ve ameliyatı yapacaklarını söylediler.
Bugün bir operasyon gerçekleşti,Porsuğumuz kısırlaştırıldı...


 
  • Mutluyuz.... 
 
 

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Hafızanızı Güçlendirecek 10 Şey..



1- Ters el alıştırması

Sağ eliniz yerine biraz da sol elinizi kullanmaya başlayın. Saçlarınızı sol elinizle tarayın, kalemi ters elinizle tutun gibi… Sonuç olarak, rutin alışkanlıklarınızı kırar ve beyninizin kullanmadığınız diğer yarısını da harekete geçirmiş olursunuz


2- Çocuk oyunu alıştırması

İşe veya alışverişe giderken, tıpkı bir çocuk gibi merak içinde bütün duyularınızı harekete geçirin. Bakın, dokunun, dinleyin, koklayın. Bu şekilde çok ender yaptığınız bağlantıları canlandırır, beyninizin kapasitesini artırırsınız. Duyu organlarınızın ne kadar fazlasını kullanırsanız, hafızanız her zaman canlı kalır.

3- Harf alıştırması

Elinize bir gazete ve bir fosforlu kalem alın. Sırasıyla paragrafları okuyun ve çift yazılmış harflerin üzerini çizin. Mesela, çift ‘t’ ve ‘m’lerin üzerini işaretleyin. Böylelikle konsantrasyonunuzun ne kadar uyarıldığını hemen hissedeceksiniz. Bu, zihnin canlanmasını artırır.

4- Polisiye alıştırması

“Dün akşam şu saatte ne yaptım, neredeydim, iki saat önce ne yaptım?” gibi, genellikle polisiye romanlarında sorulan soruları kendinize yöneltin. Ve tabii cevaplayın. Bu alıştırma sonucunda yaptıklarınıza karşı dikkatinizi geliştirebilirsiniz.

5- Yürüyüş alıştırması

Asker yürüyüşü gibi olduğunuz yerde hareket edin. Sol bacağınızı her kaldırdığınızda, önce sağ elinizle, sonra sol elinizle dizinize dokunun. Böyle çaprazlama hareketlerle beyninizin her iki tarafını kullanmış olursunuz.

6- Ressam alıştırması

Burnunuzun ucunda bir fırça olduğunu hayal edin. Bununla havaya en sevdiğiniz renkte yatay bir sekiz çizin. Bu çizim hareketleri, yorgun zihninizi hemen canlandırır. Aynı zamanda beyni bloke eden stresi etkili biçimde yok eder.

7- Ajan alıştırması

Bu alıştırmayı daha çok sokakta yapacaksınız. Çevrenizde bulunan arabaların plakalarına bakın ve plakadaki harflerden kelimeler, hatta cümleler türetmeye çalışın. Böylece hem kelime hazinenizi geliştirir hem de beyninizi canlandırırsınız.

8- Resim alıştırması

Bu alıştırmayla alışveriş listelerini çok kolay ezberleyebilir, hafızanızı güçlendirebilirsiniz. Bunun için kalem kağıt alın ve kağıdın üzerine mum, kaktüs, yonca gibi semboller çizin. Her resim bir sayıyı sembolize ediyor. Ardından sembolleri sayılara göre ezberleyin. Bu alıştırmayla, zihninizde listeler oluşturmayı kolay başarırsınız.

9- Otobiyografi alıştırması

Düşünün ki, hayat hikayenizi tekrar yazmanız gerekiyor. Burada işe, gittiğiniz ilkokuldan başlayabilirsiniz. Bunun için en yakın arkadaşınızı, tipini, sınıfınızın düzenini hatırlamanız gerekiyor. Bu alıştırmayla, kişilerle ilgili hafızanızı harekete geçirirsiniz.

10- Hipnoz alıştırması

Özellikle stresli anlarınızda olumlu kelimelerden destek almaya bakın. Bunlarla olumsuz düşüncelerinizi yok edersiniz. Mesela, “Benim için gerekli olan her şeyi biliyorum ve çok sakinim” cümlesini tekrarlayabilirsiniz.

Bulmaca cozmekte hafizanizi calistirir.