29 Ocak 2008 Salı

Kova buçlarıııı..!!


Sevgili Kova burçları..!

Sevgili Sofi'nin bir arkadaşı,kova burcu hakkında bir yazı hazırlıyormuş...
Nasıl bir yazı olduğunu bilmiyorum,ama kova burcunda olan blog isimlerini istemiş Sofiden.
Ben de doğum günümü yazınca,böyle bir istekte bulundu... Kendisi de bir kova insanı...
Ben çok merak ediyorum...!
Eğer kova burcundaysanız....
Bir merhaba der misiniz?
Eminim çok güzel ve ilginç bir yazı olacak....


(resim internetten)

28 Ocak 2008 Pazartesi

50'ye bir kala......


Zaman akıp geçiyor.......
......................................
Geriye baktığımda,48 yılın her basamağında büyük anılar bıraktığımı görüyorum.Kimi basamakları,ikişer üçer atlamışım,kimine de keşke biraz daha zaman ayırsaydım dediğim 48 yıl!
Önümüzdeki koskoca bir yıl için dileğim;
Bir nefes kadar değerli,23 yıl ve 14 yıl önce aldığım iki armağanımla ve ailemle birlikte,sağlıklı bir yaşam geçirmek....
O iki armağanımdan,23 yıllık olanı,üniversiteyi bitirerek bana en güzel hediyeyi veriyor..
1 Şubat'ta yapılacak kep töreni için,14 yıllık armağanımla birlikte Kıbrıs'a gidiyoruz....
Kırkdokuzuncu basamağımı altın yaldızlarla kapladılar....
Hepinize sağlıklar diliyorum....
(resim internetten)

27 Ocak 2008 Pazar

Çorapçııı...!!!!!!!!!


Uzun süredir internetten yapabileceğim bir iş arayıp duruyordum.
Erol çorap diye bir ilan gördüm ve ilgimi çekti.Allah allah dedim,çoraptan nasıl para kazanılır?
Hemen karşılıklı haberleşmeden sonra,üye oldum.. siparişim geldi.Ücretsiz ilanlar verdim, arayanlar çoğaldı.Sponsorum ödül olarak bir üye yaptı...
Hem üye yaparak,hem de çorap satarak 10 gündür faaliyetteyim.Çorap herkesin ihtiyacı olan birşey...Firma yakında daha gelişip,iç çamaşırı ve pijama gibi tektilin çeşitleriyle ürün yelpazesini genişletecek..İlgilenen varsa lütfen okusun...
Eğer ilginizi çekerse mail adresimden bana ulaşabilirsiniz.sponsorumun açıklamalarla dolu internet sayfasının adresini de vereceğim.

26 Ocak 2008 Cumartesi

İki sobe birden-----------Sobe 5-------------


İki kez sobelendim.....

Birincisi 8 Ocak tarihinde Nino tarafından........

Biraz geç cevaplıyorum ama....



İSMİNİZ:Tülay

LAKABINIZ:TüTü

DOĞUM YERİM:Hiç göremediğim Gaziantep

HOBİLERİM:O kadar çok ki;Kitap okumak,yazı yazmak,slow müzik dinlemek,Değişik takılar yaratmak,dans etmek,kolleksiyon yapmak,arşiv yapmak,araştırma yapmak,yürümek,7 aydır açtığım bu bloga yazı yazmak.....
ETKİLENDİĞİM KİTAP:Şu an adını hatırlamıyorum.Nazi mezalimi konusunda yazılmış bir kitaptı.Lise zamanlarımda tam üç kez okumuştum.Okumaları için verdiğim kişilerden geri gelmediği için saklayamamışım..
Bir de Rüzgar Gibi Geçti Romanını akşam başlayıp,sabaha kadar okuduğumu hatırlıyorum....
Daha çok var,ama gençliğimde okuduğum kitaplardan ikisini yazdım...
EN DEĞERLİ ÜÇ ŞEYİM:Çocuklarım,Ailem ve anılarım....
GİTMEK İSTEDİĞİM YER:Bütün Dünyayı dolaşmak isterim.Değişik kültürleri tanımayı,yaptıkları elişlerini ve yemeklerini,tarhlerini görmeyi çok isterim..
EN YAKIN ÜÇ BLOG ARKADAŞIM:İlk sırada Ayşem var.Her gün okuduğum Biyo var.Nino ile neredeyse her gün MSN deyiz..Sezer,Işıl,Sofi,moonsun,gulteinen enkelini,kelime oyunu yazarları gibi gider de gider.....
EN SEVDİĞİM ŞARKI:ayırt etmek çok güç,ama Candan Erçetin'in "Elbette "şarkısı beni derinden etkiler her dinlediğimde....
UNUTAMADIĞIM BİR ANI:OOOO! O kadar çok ki,ara ara anlatıyorum zaten..Semazen gibi :)
İDEAL KADIN NASIL OLMALI:Aslında olması gereken;herşeyi becerebilen,duyarlı,bakımlı ve en hassas anne olmalı...Ama bunların hiç birini yapmadığı zaman daha değer verildiğini gördüm..
Ama kızıma öğretebildim mi? Göreceğiz..........
İDEAL ERKEK NASIL OLUR?Ailesine kol kanat geren,onlar için taşın suyunu çıkarabilen,Şakacı,beraber eğlenebilen ve en önemlisi başımı dayayabileceğim bir omuza sahip olması......
TEKNOLOJİNİN GELİŞİ OLUMLU MU OLUMSUZ MU?:Bir kere zamandan tasarruf için muhteşem! Ama yok edici gücünü sevmiyorum....Yanlış kullanıldığı zaman,hem değerler konusunda,hem de insanlığı yok eden terminatör yanını hiç sevmiyorum....
EN SEVDİĞİM YEMEK:Zeytinyağlılar,meze ve salatalar...........
EN SEVMEDİĞİM YEMEKLER: kıymalı ve etli yemekler...Cola dahil içkiler...
HAYATTAKİ EN BÜYÜK KORKUM:Çocuklarımdan sonra ölmek.....Allah hepimize sıralı ölüm versin...
MANTIK EVLİLİĞİ Mİ;YOKSA AŞK EVLİLİĞİ Mİ?:Sadece mantık evliliği yürümüyor..Bunu denedim...Her ikisinin harmanlanması lazım...Ve dozunda...
HAYATTAKİ SEVİNÇ KAYNAĞIM:Ailemin ve çocuklarımın,sağlıklı olması birinci sıradadır...Başarıları ikinci sırada...Arkadaş ve dostluklar üçüncü sırada...
BLOG SAHİBİ HAKKINDA DÜŞÜNDÜKLERİM:Bu biraz tuzak bir soru..Allahtan kendisini tanıyorum da(bir görmediğim kaldı).10 parmağında 10 marifet olan,ama benim gibi kilosuna dikkat etmeyen,bir anne ,bir eş ve bütün bunların yanında başarılı bir öğrenci....Galiba benim en büyük kızım olmaya aday....
.............................................................................................................................................................
İkinci sobem 21 ocak tarihinde soficiğimden.....
Konu:
"Yapmak istediğimiz halde,bir türlü yapamadığımız kolay işler"
^^^^^^^^^^^^^^^^^
Bana mı söylüyorsunuz bunu??????
İşten ayrıldıktan sonra,kapıdan içeri girip:
-"Merhaba seyın evim..Bundan sonra benden beklediğiniz ilgi ve alaka için emrinize amadeyim efendim"diyerek reverans yaptım..O şişman bedenimle eğilebildiğim kadarıyla...
Ondan sonraki günlerde bayram temizliği yapar gibi,hızımı ev temizliğine verdim...Aslında işten ayrılmanın verdiği melankolik halimin getirdiği bir davranış sergiledim...Hiç birşey düşünmemek için fiziksel bir yorgunluk yükledim kendime...
Atılacak ne çok şey varmış evde..Oysa altı ayda bir böyle operasyonlarım vardır benim...
Abarttım ve salondaki el halısını vermeye kalkıştım...Ama verecek kimseyi bulamadığım için yaza kadar kızımın odasına serdim..Kapının önüne koyup atmaya kıyamadım..Elbet sahibini bulacak...
Dolapların içini boşalttım.Giysileri ayıkladım,ve ütüleyip tekrar yerleştirdim.....
Gözden çıkardığım giysileri komşuma verdim.O bir mahalleye götürüp dağıtıyor böyle kullanılmayan giysileri ve ev eşyalarını.Çok iyi oluyor,hem evde yer kaplamıyor,hem de ihtiyacı olan kullanıyor....
Ev işini bitirdikten sonra,kutulara koyup kaldırdığım boncuklarımı tekrar ortaya çıkardım....Daha önce yaptığım operasyonda 25 kg.a yakın bocukları dağıtmıştım....Şimdi aradığım bazı boncukları gidip almak zorunda kalıyorum...Ama hala evde 50 kiloya yakın boncuklarım var....Bazı konularda abartmayı seviyorum....Hep fazla fazla alırım..aldığım işlerin RPT'si gelince aynı renk boncuğu bulmak zor olduğu için,stok yapmak zorunda kalırdım...Malzeme bol olunca daha üretken oluyorum....Artık gecelerim gündüzüme karıştı.....
Bir ara yaptığım avizeyi yayınlayacağım...Artık boncuklardan yaptığım bir iş...
Evime gelince,
Yine dağılıyor ve toplanıyor.Ama bir odayı atölye olarak kullandığım için,bütün ev etkileniyor ve bakımsız kalıyor....Ev temizliği için evime kadın alamıyorum..Bu konuda çok özürlüyüm....Ama kendim de çok yıpranıyorum...Hep niyetleniyorum,sonra vazgeçiyorum....Artık yaş ilerliyor..Eskiden bir günde evin altını üstüne getirirdim..Şimdi,hergün bir odayı ele alıyorum....
Ağır vasıta oldum!
Ama canım oğlum,iş paylaşımı yaparak birçok işi benimle paylaşıyor.Örneğin,toz almak ve aynaların temizliği ona ait...düz çamaşırları ütüler,bana bırakmaz...Eğer yorgun olursam,elektrik süpürgesini çalıştırır....Şimdi kızım da geliyor...Voltranı oluştururuz artık..
Üçümüz bir fidanın güller açan dalıyız.......:))
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Ben her iki konu için de sadece suzi'yi sobeliyorum..

24 Ocak 2008 Perşembe

Çocuk ve çocukluk--------Kelime oyunları-4-


Çocukluğum,mutluluk zamanlarımdır benim.
Hele akşamları ,babamın geleceği saatleri nasıl beklerdim anlatamam.Ya kitapla gelecektir,ya da çikolata ile...
Çocukluğumu hatırlatan bir simgedir şemsiye çikolatalar...
Geçmişimi hatırladığımda,gözümün önüne gelen ilk görüntüdür...
Biliyor musunuz,şimdilerde yine görüyorum,ve alıyorum,ama aynı tadı alamıyorum....İşin ilginç yanı,çocuklarımın gözünde aynı ışıltıyı görebiliyorum .....
Ayşegül kitaplarının kolleksiyonunu yapardım.Mahallede yarış vardı adeta.Kimin en fazla kitabı var diye..Kitap okumaya neredeyse 5 yaşımda başladım diyebilirim.Okunan kitapları ezberlerdim adeta...Annem ve babam o zamanlar büyük adam olacağımı düşünürlerdi eminim...Heyhaatttt!
Babam,çocuklarımda da çikolata tadı bırakmıştır...Onların hatıralarında da,paket içinde satılan ufak çukulatalardır.Babam ne zaman kapıdan içeri girse,onlarda onun elinde çikolata ararlardı.
Ve eminim ki farklı bir tadla hatıralarına yerleşmiştir.
Çocukluğumda,bir de anneannemin yaptığı bulgur pilavının tadını hiç bir yerde bulamıyorum.İnanılmaz bir tattı o...Aynı yiyecekler,farklı ellerden nasıl da farklı tadlarda olabiliyor...El tadı dedikleri olay,çocuklukta daha bir yer ediyor gibi..Çocuklarım da,annemin yaptığı dolmanın tadını ben de bulamıyorlar,Pirzola yaptığımda tad alamazlar..İlle de anneanneleri yapacak...Ancak lezzet tadıyorlar.Kişinin kendisiyle özleşen,adeta karasteristik bir yapılanma olan bu özelliği çok seviyorum..Bir an önce anneanne olmalıyım...
Aslında benim en duyarlı olduğum yönlerimden biri de kokudur.Hala kokuyla severim,kokuyla nefret ederim.Kokuyla yaklaşır ve uzaklaşırım.
Babam,hafif tütün kokusu,traş sabunu ve traş losyonu kokardı.Üçü birleşince baba kokardı.Buna bir de postal kokusu ekleyin,asker kokusu hazırol yapardı beni...
Annem,hafif kokular sever.Sadece krem sürerdi,ve ben onun hep nivea,Avon ve sabun koktuğunu bilirim.Biraz da temizlik kokusu ve azıcık ta yemek kokusu,alın size anne kokusu...
Ablamdan,biraz deniz kokusu,hafif ter kokusuyla birleşentuz ve biraz da boya kokusu alırdım..Hatta kalem kokusu gibi..Belki resimle çok uğraştığı içindir....
Funda,bisküi ve şeker kokardı.Aramızdaki 6 yaşın verdiği bir koku da olabilir bu...Biraz toz kokusu da alırdım..Hep sokakta oynadığı için herhalde...Ya da o zamanlar çok kıskanıyor da olabilirim onu...Pabucumu dama attığı için kıskançlık kokusu da olabilir.....Kimbilir....
Eskiden,bir ordunun içinde bile olsak,sevdiklerimi kokularından gözü kapalı bulurum gibi hissederdim....
Hele anneannem!
Dayımla beraber kalırlardı.Anneanemin evi yün kokardı.Hep elörgüsü ve tığ işi yaptığı için,kendisinden bile o kokuyu alırdım.Kolonya ve rutubet karışımı bir koku sarardı evi...İnanılmaz bir huzur ve güven vardı o evde..Evimin dışında en huzur bulduğum ortamdı.....
Dayım,hayatımın dönüm noktasının baş oyuncusudur.Hiçbir dayı yeğenini bu kadar sevemez..Canım dayım,bütün yeğenlerini çok severdi.Hiçbir ayırım yapmazdı.7 kuzendik,ve hepimize ayrı ayrı,"en sevdiğim yeğenim sensin" derdi.Ama ,ben onun gönül tahtında olduğumu bilirdim.Ya da hepimize aynı duyguyu yaşatmasını bilirdi..Bana,çocukluğumun kaprislerini,oyunlarını,komikliklerini,oyuncaklarını hissettiren tek insandır.Hep onun yanında olmak isterdim....Onun kokusunun tarifi yok! Ne kadar büyürsem büyüyeyim,onun kendi tarzındaki sevgi sesi ve sevgi sözcüklerini hatırladıkça ,farklı bir duygu içimi ısıtır...Cile gıle dayıcığım.....Anneanemle birlikte huzur içinde yatın..........................................
Bütün çocukların,güzel anılarla büyümelerni diliyorum.....

23 Ocak 2008 Çarşamba

Yine başladımmmm.....!


Ama ufak ufak!
Kendimi hırpalamadan.Çünkü gece atıştırmalarım yine başladı..Verdiğim kiloları almaya başladım.
Kızkardeşim bana bir zamanlar(elma tv de çıkan farketmeden diyet programının sunucusu Selahattin Dönmez'in önerdiği),metabolizmayı hızlandırıcı bir formül vermişti.Onu buldum.
Sizlerle paylaşayım ki ,kilo vermek isteyenleri belki motive edebilirim.
-1 Elma
-1 limon
-1 kuru tarçın
-1-2 karanfil
-1 çay kaşığı karabiber
büyük cezvenin içinde su kaynatıp,malzemeleri içine koyarak demlenmesini bekleyerek her sabah için.
Ben iki günde bir yapacağım.iki günden sonra bakteri üretir diye hiç bir şeyi bekletmem.hep taze yapıp içmekte fayda var.
...............................................................................................................
Bir de bir blog buldum!
teşvik bloğu dedim ben bu bloğa..Lütfen bir ziyaret edin....Kendilerinden izinsiz tavsiye ediyorum ama ,bir şey demeyeceklerini umuyorum...
..............................................................................................................
Birşey daha keşfettim....Kulağıma mp3 takıp öyle dolaşıyorum evde...Oturduğunuzda bile ufak ufak dansedebiliyorsunuz.Bu da harekettir.....kalori kaybıdır....
...............................................................................................................
Lütfen!
Zayıflamak için kim ne yapıyorsa yazsın .....
Sağlıklı yaşam için birbirimize yardım edelim.....
Keyifli zayıflamalar diliyorum......
not:Konu resmi internetten...

22 Ocak 2008 Salı

AĞAÇLAR.........









































































































Bu fotoğrafları internette araştırarak buldum.
Çocukluğumdan beri her ağacın bir kişiliği olduğunu düşünürüm.5 yaşındaydım,bahçemizde bulunan dut ağacının hep bir sıkıntısı olduğunu düşünüp sarılıp severdim.Dut ağaçlarından sızan bal renginde, sakız kıvamında akan sıvı vardır.O yaşta onu gözyaşı olarak düşünmüşüm.....Kayısı ağaçlarının tepesinde ,akasya ağaçlarının gölgesinde geçti çocukluğum..Bu nedenle her ağacın şekillerinde bir incelik ve anlam olduğunu düşünürüm.
Herkesin bir ağacı mutlaka olmalı...

20 Ocak 2008 Pazar

TUTU's Zümrüt-ü Anka...


Minik bir sırrı varmış,
Kulağınıza fısıldamak istermiş...
TUTU's

Bir öğretmen--2---


Ülkü...!!
6 Aralık 2007 tarihli yazımda,bir öğretmen başlıklı yazımda bahsettiğim bir kızımız vardı,hatırladınız mı?
İsmi Ülkü !!
Ablasının evine gitmişti...
Orada eniştesinin kızkardeşiyle tartışıyor ve abla taraf tutmak zorunda kalıyor ve kardeşinin evden gitmesini istiyor...Ülkü evden ayrılıp arkadaşında kalıyor...
.................................................................
yeni yılın ilk günü ablamdaydım.O gün Ülkü ile tanışma fırsatım oldu.Ufacık,tefecik,sevimli,simsiyah saçlı,güleç bir insanla karşılaşınca,bu yaşta bu kadar darbeyi nasıl karşılayabildiğine çok şaşırdım.Ablama bir sarılışı vardı ki ,hayatın hiç te adil olmadığını düşündüm ,annesine ve babasına söylenmesi gereken çok ağır laflar olduğunu düşündüm.(içimden saydım,olabildiğince hem de)Bu benim penceremden bakışım.Buna rağmen çok güçlü bir yapıya sahip olduğunu düşünüyorum Ülkü'nün....
Ablam Yeni hikayeyi dinleyince canı sıkılıyor,annesiyle buluşturuyor.Bir sevgi yumağı haline geliyor annesiyle.Sonrasında bir düşünce alıyor.Çünkü anne de yanına alamıyor....Kocası istemediğinden...Ülkü"ayrıl gel beraber kalalım anne" diye yalvarıyor adeta..Ama mecburiyetler denilerek geri çevriliyor bu istek...
Ablam ,o an karar veriyor!
Ülkü'yü evlat edinecek!
Anne razı geliyor...Ülkü sevinç içinde....
Ama önce bu süre zarfında ablamın yanında kalabilmesi için annesinin,noterden tasdikli bir yazı vermesi gerekiyor..O zamandan beri ablamla beraber yaşıyor...
Yeni bir yeğenim daha oldu yani!
Bu sabah bir telefon çaldı..
.Açtım...
Ülkü!
-"Tülay teyze grip olduummm..İlgi istiyorummm,ilgiiii"
Bir naz,bir niyaz....
Aman da aman!
Yeğen oldu ya..Hemen havaya girdi...
-"Aman da kızımı kuşlar mı gagalamışşşşş"
Teyzeyiz ya!
-"Gelde bakayım sanaaa.O Sevda annen bakmıyor mu sanaaaa..."
-"Bakıyoorrr"
....................
-"Haaaaa...anladım...sen gezmek istiyorsunnnn"
-"Eveeettttt"
-"Hadi gelin" dedim.
Yeni annesine sordu...
-"Hemen geliyoruzzzz" diye seviçli bir sesle onayladı...
Geldiklerinde oldukça bitkin gözüküyordu.Sarıldık...Sanki uzun zamandır içimizdeymiş gibi etkilendim yaa!Resmen bir kuş....Çok şeker...
Biraz konuştuktan sonra yatırdım,bir limonata içirdim ve uyudu...
Ateşi çıkmaya başlayınca,ablam dayanamadı ve en yakın polikliniğe götürdü...Sonuç:Bademcik ameliyatı olması gerekiyor!
O esnada,baba ayrı anne bir olan ağabeyi ablamı arıyor ve kardeşinin eşyalarını getirmek istediğini söylüyor..Bizim eve çağırdık..
İki kardeş birbirlerine sarılarak oturdular hep...Her biri ayrı yerlere savrulmuş hayatlar....Hemen resimlerini çektim...Bakar mısınız?Ne diyeceğimi bilemiyorum...
Uzun uzun konuşuldu..Ablam abisiyle ciddi konuşmalar yaptı...
Hepsini biraraya getirmek lazım..Ama nasıl?
Uzun bir süre gerekecek..Ablam yarım kalan okulu için yardımcı olup ,bitirmesi için ders çalıştıracak Ülkü'yü...
Önce bu ameliyat işini halletmesi gerekecek...Abisiyle soyadı tutmadığı için,sosyal güvencesinden yararlanma olanağı yok...Annenin de güvencesi yok...
Bir çare düşünülecek....Sağlık ihmale gelmez....
Ülkü ablamın çantası gibi adeta...İkisinin cilveleşmelerini görmelisiniz....
Kızkardeşim Funda,çok güzel bir tanımlama yapmış,hepimizi gülümseten bir cümle;
-"Abla Atatürk'te ülkü isminde bir çocuğu evlat edinmişti,gel senin adına Mustafa Sevda diyelim"
Çok güldüm,ama çok hoşuma gitti..
Hepimiz yanındayız ablacığım!
Mustafa Sevda ve Ülkü!

19 Ocak 2008 Cumartesi

Semazen...!!!!





Yok yok!


Ben ,Mevlana'nın felsefesinden,tasavvufundan ya da mevlevilik üzerine konuşmayacağım.Beyitlerinden alıntı yapmayacağım...


Zaten O'nu tanımlamak haddim değil.Hayata bakışı,o kadar özlüdür ki,bana çok kudretli gelir..


.............................


Ortaokula gittiğim dönem....


Burdur'dayız.Her hafta sonu askeri gazinoya gitmek bizim için artık sıradan birşey gibiydi.Sanki gün yapar gibi,aileler toplanırdık.Tabii etkinliklerde yapılırdı.Mesela yoğurt yeme yarışı,en uzun pistte kalan dans yarışması,çuval yarışması gibi....


O hafta sonu mevlana haftası olduğu için gösteri düzenlendi.Asker çocukları olarak bizlere verildi bu görevler. kıyafetler dikildi ve sema gösterileri için provalar başladı.Ablam ve ben(zorla seçtirmiştim kendimi) provalara katıldık.Görevli,dönerken yapılacak tekniği anlattı.Herkes yavaş yavaş dönmeye başladı.Yeni başlandığı için,takılıp düştük,birbirimize çarptık...

4.gün,artık hepimiz ufak ufak dönmeye başlamıştık.Ablam adeta profesyonel gibi güzel dönmeye başlamıştı.Ben.....Berbat durumdayım...Midem bulanıyordu dönerken,başımı söylemiyeyim bile..Ama çıkmak için çok geçti,ve seçilmek için adeta çırpınmıştım...Yiğitliğe de laf kondurmuyorum....O gün babam hangi aşamadayız diye provaya geldi...O sırada ben dönüyorum,ve dönerken başka yöne bakmamak gerekiyor.Babamı gördüğüm andan sonrasını hatırlamıyorum..................................

Sadece bir yerlere çarptığımı hatırlıyorum,babamı yakınlarımda görüyorum..Gittikçe yaklaşıyor,ama canım da acıyor......Allahım durdur beni diye yalvarıyorum! Nihayet biri tuttu beni,ama başım o kadar dönüyor ki kendime gelemiyorum...Babamın sesi meraklı ve üzüntülü olmalıydı,ama kahkahasına engel olamadığı bir sesle iyi olup olmadığımı soruyor....Ama ben toparlayıp cevap bile veremiyorum ki...Dünya durmadan dönüyor....Sadece kahkaha seslerini duyuyorum..Kimisi ayıp olmasın diye ağzını kapamış,kimisi arkasını dönmüş,kimisi artık koyvermiş......Neyse ,yaklaşık yarım saat sonra kendime geldim.....

Anlattıkları şu;

Ben babamı görür görmez dikkatim dağılıyor,ve dengemi kaybediyorum ve hızımı kesemediğim için,şuursuzca masaların arasına dalıyorum.Çarptığım nesneler de sandalyeler...Babam hızla atlayarak, geçtiğim yerlerdeki sandalyeleri yolumdan çekmeye çalışmış...

Lütfen görüntüyü gözünüzün önüne getirin!

Rezalet!

Sonunda babam beni tutmuş...Ama hala başım döndüğü için,gözlerim şaşı bir görüntü almış..Tabii olayın vehameti beni üzdü!Onlar gülmekten yerlere yatıyor...Ben utançtan ağlamaya başlayınca ,babam herkesi susturdu ama gözlerindeki yaşı, kendini tutmaya çalışarak sildi...

Resmen rezil olmuştum! Oyundan çıktım(zaten atılırdım bu durumda).Düşünsenize,gösteri akşamı masalara çarptığımı......Ama gururumu kurtararak istifa ettim..O akşam gösteri başarıyla sonuçlandı.Neyse ki ablam aile şerefimizi kurtardı ! Ama babam yan gözle bana bakarak,ufak bir gülme krizi daha geçirdi.................

O günden sonra,ne zaman bir sema gösterisi görsem,gülümserim,ve sema yapan insanlara hayranlıkla bakarım.....Denge sağlamak çok önemli....Çok basit bir sistem..Ama ruhani bir bağlantı kurmazsanız o esnada,sonuç benim yaşadığım olay gibi olur...

Ne zaman bu olaydan bahsetsek,gülmekten ölüyoruz neredeyse....

Semazen Tülay!

17 Ocak 2008 Perşembe

Sürprizzzzz.....

TUTU's için,internetten ilk siparişimi aldım.....
Nino , boncuk bebeklerimden iki tane istedi..Anahtarlık olarak kullanacakmış....
Teşekkür ederim Nino....

Heidi......

Dün televizyon kanallarını gezerken,birden heidi'yi gördüm....
Yavrum, kuzumm!Annemm sen nerelerdeydin!

Her iki çocuğumu büyütürken,oturup onlarla beraber izlediğim tek çizgi filmdir...Neredeyse üçüncü çocuğum gibiydi.....
Ve dün oturdum tekrar izledim.Onun kadar doğal yaşamın içinde olan başka bir çizgi karakteri hatırlamıyorum.

Yazarı Johanna Spyri ,böyle bir karakteri yaratırken,eminim 7'den 70'e herkesin aşık olabileceğini düşünmemişti.Her iki çocuğumda tekrar tekrar seyretmeye bayılırdı O'nu...Videodan kasetlere çekip,gün boyu ,ara ara seyrettirirdim.
Hele Fırat Heidi,Peter ve Clara ile arkadaş olmuştu adeta..

Hiç unutmuyorum,
Geçtiğimiz yıllarda tatilde gittiğimiz Altınolukta, dağ köylerinden birinde,sanırım Alman köyü idi , gezerken,evler ve manzara aynı çizgi filmdeki gibiydi.Hayran hayran etrafı seyrediyoruz.Koyunların çıngırak sesini duyunca,aklıma muzurluk geldi,birden şaka yapmak istedim.Sürünün başındaki çocuk Peter'in yaşlarında.....
-"Bak Fırat Peter burada!"dedim....
........
Demez olaydım....3 yaşındaki çocuğa böyle şaka yaparsan sonuçlarına da katlanmak zorundasın!
........
-"Peter,Peter!"diye bağırarak peşinden koşmaya başlamaz mı?
-"Oğlum dur" diyorum.Duymuyor bile beni...
Kendini kaptırmış,bağırarak koşuyor!
Çocuk,kim bağırıyor diye dönüp bakınca,Fırat onun Peter olduğuna iyice inandı:)
Bu sefer başladı Heidi'yi sormaya..
-"Peterrr..Heidi neredeeee?"
Haydaaaaa!
Çoban çocuk şaşkın bakıyor..Peter'i nerden tanısın...
-"Oğlum ben şaka yaptım sana" diyorum...
Mümkün değil...İnandıramıyorum şaka yaptığıma...
Nasıl ağlamaya başladı anlatamam,susturamıyoruz...
Ağlayarak Heidi'nin geleceğini umut etti, ama nafile...
Doğruyu kabul ettirene kadar neler çektik anlatamam....

Kendime çok kızdım!
Çocuğumun duygularıyla oynadım resmen.En azından şakayı anlayacak yaşta olmalıydı..Zeynep gibi..
Ama kızım ne dese beğenirsiniz..
-"Anne valla ben de inandım biliyor musun?Keşke gerçek olsa dedim"
Bakar mısınız........
O günü unutmamız mümkün değil....
Çocuklarımın böyle anneleri olunca yapacak birşeyleri yok!
Buna benzer çok örnek yaşadılar..Sürprizler hazırdırlar bu yüzden,asla şaşırmazlar...

Neyse..
Ben tekrarlarını her gün izlemeye devam edeceğim......
Ah! Heidi ah!

14 Ocak 2008 Pazartesi

TUTU's pek yakında...


Hepsi tek...
Hepsi sevgi ile hazırlanmış...
Hepsi kendine ait olanı arıyor...

Pek yakında...
TUTU's...



12 Ocak 2008 Cumartesi

Evlilik -Kelime oyunları-3



Yeni konumuz,


Öykücü'nün önerdiği :EVLİLİK konusu


Ben yaşadığım olaylar üzerine,kendi düşüncelerimi yazıyorum.Hem de geçmişteki düşüncelerimi.........



Şimdi okuyacağınız yazıyı,boşanmadan önce günlüğüme yazdığım yazılarımdan alıntı yaparak yayınlıyorum.Hiç bir ekleme yapmıyorum, ama yarısını yayınlıyorum.Çünkü diğer yarısında. beni bile yoran detaylar var...


Günlük,25.12.1998


.......................Ben yüreği ve kafası dolu olan bir insanım.Ama önce aklım,sonra yüreğim..Duygularımı hiç dert etmedim kendime.onlar öyle güzel yön buluyorlar ki..Çok yoğun yaşasam da dışarıya aşırı taşmayan bir yönüm.Dolu dolu yaşayıp,bunu hissettirmek çok daha önemli.


Duygularım sevgili yoğunluğu yaşamadılar.Burada kafam iyice karıştı.Belki de en büyük hatam burada oldu.Kafam"mantık" dedi,yüreğim"hadi öyle olsun"dedi.Fakat sonra çatışmaya girince,duygusuz bir ilişki yaşamak zorunda kaldım.


Hayatta taşıyamayacağım şeylerden biri de özgürlüğümün elimden alınması.Bu elimden alınmaya çalışılırsa koparım,ve koptum.Asla geri dönmem!


Her ne kadar,geçmişe dönüp,üzüntü duymamak için kendimi tutup,gelecekte çok daha farklı mutluluklar tadacağımı düşünmeye çalışsam da ,bunları,çocukların tahsilleri,evlilikleri,mutlulukları,torunlar diye sıralasamda,"Ah!keşke"diyerek geçmişimi yönlendirebilirdim düşüncesinden kurtulamıyorum.


Yaşadığım her acının,beni olgunlaştırdığını sanmıyorum,sadece tecrübe sahibi yapıyor.Bu da bereaberliğimizi daha sarsıyor.Zira güven bende sıfırlanıyor!Tekrar kazanılması olanaksız.Hiçbir şekilde evliliğimizin düzeleceğine inanmıyorum.Hoşgörü benim zararıma işledi,kaldı ki yeni ufuklara umut,asla olmayacak bir dua......


Evlilik düzensiz gidince,duygularda ucuzluk başlıyor.Düzen bozulunca evreler başlıyor ve arayışlar çoğalıyor.Kadın için daha zor günler başlıyor.Eskiden özgür bir yaşam düşünürdüm,şimdilerde hayallerimi süslüyor.Bir umut gibi görüp,bu yılbaşı Noel babanın bana bunu bir armağan olarak sunmasını hayal ediyorum.


Yaşamım,yenilenip coşacağına,eskiyor.Çünkü benim varlığım,hazmedilmeyip,yük olarak görüldüğü müddetçe eskiyor.Yıllara teslim olup,hakaretlerin altında eziliyor,hakikaten eskiyor!Yaşlanma doğal süreç,eskime ise insanlar tarafından harcanmaya çalışılan özgürlüktür.....


Yaşamımla gurur duyuyorum.Zorlanmadan doğal yaşadığım için hiç avunmadım.Kendimle övündüğüm yönlerimi, insanlar keşfettiğinde, iyi ilişkiler kendiliğinden gelişiyor.Dostlarımla güven alışverişinde bulunmak kadar güzel birşey olamaz.Geleceğe hoş duygularla bakıyorum.İnanıyorum ki,şimdiki pürüzlere,ileride çocuklarımla beraber çözüm bulacağım.


Eşim ,elini vicdanına koyup,beynini dinlemeye yöneltse,yaptığı haksızlıkları,ve baskıları,dahası yaşattığı yoklukları,emeksiz beklentilerini farkedip,iyiye yönelir.Ama,maalesef, bana acı veren gerçekler,ona göre benim tedavi olmam gereken bir hastalık..


Ama gel gör ki,yaşam;birlikte birbirimize zarar da versek,acı da çeksek ve çektirsek te acımasızca devam edebiliyor.


Eşimden ayrılmayı çok istiyorum.Çünkü hiçbir konuda anlaşamıyoruz.Heyecanlarımız ve zevklerimiz o kadar ayrı ki,ayrılmamıza sebep gösterilecek kadar zıt duygular.Ayrılığı çok istememe rağmen ,zincirle bağlıymışım gibi kıpırdayamıyorum.Öylesine büyük haksızlıklarla karşılaştım ki,ömür boyu unutabileceğimi sanmıyorum.Ve bu kötü etkinin,geçebileceğini de sanmıyorum.Benim zincirlerim,çocuklarım!Ama benim bu duygularımın,bana karşı kullanılmasını hazmedemiyorum.Her ağır kavganın faturası ağır ödeniyor.Her kavganın ardından,hastalık sonrasındaki nekahat devresi geçirir gibi oluyorum.Hastalık gelip geçiyor,ancak izleri ve anıları belleğimden silinmiyor..


Evliliğimiz,sağlam temeller üzerine kurulmadığı için,çok daha ciddi durumlara yol açıyor.Umursamazlıkla gelen başıboşluk,değişken huylar,med cezir esintileri.Benim mutsuzluklarım,onu rahatsız edeceğine,zevk veriyor.


Sabrım tükendi mi bilmiyorum.Bıkkınlıkla gelen yaşamı,sabırla yenmeye ve hoşgörü eklemeye çalıştım.


AMA OLMUYOR BE !!!


Ben de taş değilim ya! Her ne kadar uyum sağlamaya çalıştıysam da,hayat görüşlerimiz o kadar farklı ki!Aynı paralelde düşündüğüm zamanlar bile,terazi kefeleri hiç aynı hizada durmuyor...


16 yıl, çok büyük bir bedel gibi geliyor bana.Bu bir kader diyorum,ama herşey de kadercilikle çözülmüyor maalesef..Hırs,enerji ve zekaya baskı uygulanmasına müsaade edrsen,buna başka şey derler! Her zaman,ilişkilerde kararlı bir tutum sergilemeli,dikkatli ve tedbiri elden bırakmamalı diyorum.Aksi takdirde,hem eşler hem de çocuklar için tamiri zor hayatlar oluşur...


Boşandıktan sonra olanları da,eğer boşanma konusunu işlersek,o zaman anlatırım.Günlüğümde bunun için de yazı bulunmaktadır....

10 Ocak 2008 Perşembe

Komşularım......










Evet!
Komşularımı çok seviyorum.
..................
Bugünden geriye dönüp baktığımda,ne kadar şanslı bir insan olduğumu düşünüyorum.Ve hemen aklıma özdeyişler geliyor:
’Komşu komşunun külüne muhtaç kalırmış.’’
‘’Ev alma komşu al’’.
‘’ İnsanın kardeşi cenazesine, komşusu hastalığına yetişirmiş’’.
Çocukluğumdan beri,ilişkilerde komşuluğun hep baş köşeye konulduğu gösterildi bize.Özellikle öğretilmedi.
Evimize gelen Müzeyyen teyzeyle,Ülkü teyzeyle,Asuman'ın annesi Gülperi teyzeyle,meraklı Rahime teyzeyle başlar anılarım.Beynime yerleşen komşuların,her birinin ayrı bir temposu vardır hatıralarımda.Kiminin sevgisi fazlaydı,kiminin merakı,kiminin bitmeyen dedikodusu,kiminin alışveriş tutkusu.Sürekli paranoya yaşayanlar da vardı.İlk kez paylaşımların,akraba dışındakilerle olduğunu gördüm.
Hiç unutmuyorum;
Beş yaşındaydım sanırım.Erzincan'da,bir arkadaşımın annesi bunalım geçiriyor ve çocuklarını kapının önüne koyup kapıyı kilitliyor.Kendini asma kararı almış.Çocukların çığlığıyla herkes dışarı çıktı.Dışarıda yağan karı hatırlıyorum.O zamanlar evler bu kadar bitişik değildi.En az 50 metre aralıklarla ev yapılmış.Herkes çığlık çığlığa,kimse birşey yapamıyor.Annem olayı anladıktan sonra ,kararlı bir vaziyette,terlikle dışarı fırladı.Kapıyı nasıl açıp içeri girdiklerini göremeyecek kadar uzaktım ve korkuyordum.Ya anneme de birşey yaparsa diye...Sonradan duyduklarım;Annem birkaç kişiyi alıp eve giriyor ,son anda kurtarıyor ve tokat atıp kendisine getiriyor.Sonra oturup komşularla konuşuyorlar.Ağlama krizlerinden sonra anlaşılıyor ki kocasıyla problemleri varmış.
Ailesi yanında yoktu.Sadece komşularıyla paylaşabildiği bir olay yaşanmıştı.
.......................................................
O günden beri,komşumun,arkadaşım olabileceğini hissettiğim andan itibaren,onu bir armağan olarak görürüm.
Durma noktasına gelen kırgınlıklarımda dahi,ikinci şahıslarla konuştuğumda,sadece kırgınlık sebebinisöylerim.Asla, arkasından konuşup,itibarını küçültecek konuşmalar yaparak,aleyhinde propaganda yapanlardan olmadım.Çünkü belli bir geçmiş yaşanmıştır.Paylaşımlar olmuştur.Ama bitirdiğim için üzülmem.Çünkü o ana kadar yiyip bitirmişimdir kendimi zaten.Ondan sonra geriye dönüp bakmam.Aldığım ısırık yüzünden zehirlenmişimdir çünkü....
Yukarıda resim karelerinde olan arkadaşlarım,şu anda aynı apartmanda oturduğumuz komşularım.Hatta eksik olanlar var.Taşınanlar var.Yeni gelenler var.
Bu resimleri,7 senedir her sene,ramazan ayının her cuma günü gelenek haline getirdiğimiz, toplanarak oruç açtığımız,yönetim odasında ,bu sene çektim.Ramazanda yayınlayacaktım ,olmadı.Bu güne kısmet oldu.Her hafta dönüşümlü olarak yemek yapımını üstleniriz.Herkes tepsi içinde tabağını ,çatal kaşığını,bardağını,peçetesini getirir,masaya yerleştirilir.Önce çorbayla oruç açılır,sulu yemekle ve pilav ya da makarna yanında garnütür salatayla yenilir.Daha sonra çay demlenir,tatlıyla birlikte sohbet başlar.Çocuklar ,apartmanı ayağa kaldıracak kadar gürültü de yapsalar,unutulmayacak anılar yerleşir,hem bize hem de çocuklarımıza...Özel günleri şölen halinde yaşatırız birbirimize....
Onlar,benim için,ayrı ayrı değeri olan komşularımdır,En zor zamanlarımda,kapımı çalıp,toplu halde geldiklerini hatırlıyorum.Ben,hep omuz veren olmak istemişimdir.Kimsenin omuzuna dayanmamışımdır.Ama onlar,omuz atarak girerler kapımdan...
Yarışmayı hatırlıyorsunuz...Eve döndüğümde, evim düğün evi gibiydi,paylaşımlarının güzelliğini görmeliydiniz.
Her biri farklı yapıda,yürekli,esprili,laf sokan,şaşkın,saf,alıngan,üzgün ama hepsi becerikli ve hamarat yemek mucitleri olan ilişkileri tahrip etmeyen komşularımı çok seviyorum.Böyle bir ilişki ve çocuklarıma bu değerleri yüklememde yardımcı oldukları için herbirine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Devlet,komşuluk primi dağıtacak olursa,bizim 40 haneli apartmanımız rekor kırar.
Bu kadar da iddialıyım......

8 Ocak 2008 Salı

Tarhana Çocukları.....

Oğlum sık sık ateşlenirdi.


Doktorlar,bademciklerinin büyük olduğunu,hafif bir üşütmeyle ateş yapıp,iltihaplanmaya sebep olduğunu,mikroba karşı allerjik bir bünyesi olduğu için,steril bir ortamda olması gerektiğini söylemişlerdi.


8 sene sürekli tetikteydim.Hiçbir doktor alınmasından yana değildi.Tüm dikkatime rağmen havale geçirmesine engel olamadım.4 sene haftanın iki günü neredeyse acildeydik.Ateşi yükselince soluğu banyoda alırdık.Canım yavrum,öyle alışkanlık yapmıştı ki, elimizden alıp"duy ben yapayım"diyerek,kendisi duşun altına girerdi.Yemek yiyemezdi.2 yaşına kadar beni emdiği için serum verilmedi hiç.Hiç unutmuyorum,iki ay sallanan sandalyeden indiremedik,kucakta duramıyordu.Sandalye ona iyi geldi ama bana da gelenler geldi.Yatalak gibi sürekli sandalyeden inmeyen bir çocuk.Antibiyotik,vitamin,ilaç, ilaç, ilaç...... hiç birşey onu ayağa kaldırmıyor...

"Böyle olmayacak" dedim.sinirden sandalyeyi kırıp,parçaladım.Alışkanlık olacak ve farklı boyutlara gidecek bu hastalık diye korktum.

Üst katımda oturan Sevil Hanım(şimdi Altınoluk'ta oturan,benim,annem,kardeşim,arkadaşım,dostum ve en önemlisi can yoldaşım)birgün;

-"Tülay,biraz tarhana yapsana,benim bir yöntemim var,gel onu bir deneyelim" dedi."tamam"dedim.

Tarif şu:

Bildiğimiz kahve cezvesine(iki-üç kişilik),iki tatlı kaşığı ev tarhanası koyup,üstüne ağzına kadar süt dolduruyoruz.Bu işlemi akşam yapıp buzdolabına koyuyoruz.Sabah kısık ateşte sürekli karıştırarak kaynatıyoruz.ocağı kapattıktan sonra(daha önce de hazırlanabilir) bir tabağa,bir çay kaşığı tereyağ,bir yemek kaşığı rendelenmiş kaşar,bir yemek kaşığı rendelenmiş beyaz peynir ve biraz ekmek ufalayıp,çorbayı üzerine döküp karıştırıyoruz.İsteyen nane de koyabilir...

Zorla da olsa çorbayı Fırat'a içirdim.Daha o gün farkı hemen gördüm.kusmadı ve kalkıp mutfağa geldiğinde yaşadığım sevinci düşünün.10 gün sonra benden daha mutlu insan yoktu .O dönem kızım tam gün olan bir okula gidiyordu.Okulda tam beslenemediği için halsizlik oluyordu.Ona da yaptım.Adeta mucize gibiydi.Hem enerjik oldu,hem de başarısı yükseldi.
O gün bu gündür,her sabah bir cezve tarhana içilmeden okula gitmezler.Arada sıkılırlar,bir hafta ara veririz.Bugün, oğlum 13 yaşında,1,77 boyunda 43 numara ayakkabı giyen bıyıklı bir adam görünümünde.Dersleri iyi.Kızım bölüm birincisi.
Hepsini tarhana mı yaptı diye sorarsanız....
Bilmiyorum...
Irsi sebepleri tabikii düşünüyorum,ama tok tuttuğu için,okulda midelerini düşünmek zorunda kalmıyorlar.İçindeki malzemeleri düşünürsek,tarhana antibiyotik değerinde,enerji sağlayan bir mucize diye düşünmemek haksızlık olur bence...Her türlü vitamin deposu...
En önemlisi,çok az doktor yüzü gördüler....
Sevgili anneler ,bir deneyin......

Aahhh! AKYAKA !






















Her hayal başka kapıdır!




En anne gözümle düşününce.....
Biraz daha diyorum!