29 Ocak 2008 Salı
Kova buçlarıııı..!!
Sevgili Kova burçları..!
Sevgili Sofi'nin bir arkadaşı,kova burcu hakkında bir yazı hazırlıyormuş...
Nasıl bir yazı olduğunu bilmiyorum,ama kova burcunda olan blog isimlerini istemiş Sofiden.
Ben de doğum günümü yazınca,böyle bir istekte bulundu... Kendisi de bir kova insanı...
Ben çok merak ediyorum...!
Eğer kova burcundaysanız....
Bir merhaba der misiniz?
Eminim çok güzel ve ilginç bir yazı olacak....
(resim internetten)
28 Ocak 2008 Pazartesi
50'ye bir kala......
27 Ocak 2008 Pazar
Çorapçııı...!!!!!!!!!
26 Ocak 2008 Cumartesi
İki sobe birden-----------Sobe 5-------------
24 Ocak 2008 Perşembe
Çocuk ve çocukluk--------Kelime oyunları-4-
23 Ocak 2008 Çarşamba
Yine başladımmmm.....!
22 Ocak 2008 Salı
AĞAÇLAR.........
20 Ocak 2008 Pazar
Bir öğretmen--2---
19 Ocak 2008 Cumartesi
Semazen...!!!!
Yok yok!
Ben ,Mevlana'nın felsefesinden,tasavvufundan ya da mevlevilik üzerine konuşmayacağım.Beyitlerinden alıntı yapmayacağım...
Zaten O'nu tanımlamak haddim değil.Hayata bakışı,o kadar özlüdür ki,bana çok kudretli gelir..
.............................
Ortaokula gittiğim dönem....
Burdur'dayız.Her hafta sonu askeri gazinoya gitmek bizim için artık sıradan birşey gibiydi.Sanki gün yapar gibi,aileler toplanırdık.Tabii etkinliklerde yapılırdı.Mesela yoğurt yeme yarışı,en uzun pistte kalan dans yarışması,çuval yarışması gibi....
O hafta sonu mevlana haftası olduğu için gösteri düzenlendi.Asker çocukları olarak bizlere verildi bu görevler. kıyafetler dikildi ve sema gösterileri için provalar başladı.Ablam ve ben(zorla seçtirmiştim kendimi) provalara katıldık.Görevli,dönerken yapılacak tekniği anlattı.Herkes yavaş yavaş dönmeye başladı.Yeni başlandığı için,takılıp düştük,birbirimize çarptık...
4.gün,artık hepimiz ufak ufak dönmeye başlamıştık.Ablam adeta profesyonel gibi güzel dönmeye başlamıştı.Ben.....Berbat durumdayım...Midem bulanıyordu dönerken,başımı söylemiyeyim bile..Ama çıkmak için çok geçti,ve seçilmek için adeta çırpınmıştım...Yiğitliğe de laf kondurmuyorum....O gün babam hangi aşamadayız diye provaya geldi...O sırada ben dönüyorum,ve dönerken başka yöne bakmamak gerekiyor.Babamı gördüğüm andan sonrasını hatırlamıyorum..................................
Sadece bir yerlere çarptığımı hatırlıyorum,babamı yakınlarımda görüyorum..Gittikçe yaklaşıyor,ama canım da acıyor......Allahım durdur beni diye yalvarıyorum! Nihayet biri tuttu beni,ama başım o kadar dönüyor ki kendime gelemiyorum...Babamın sesi meraklı ve üzüntülü olmalıydı,ama kahkahasına engel olamadığı bir sesle iyi olup olmadığımı soruyor....Ama ben toparlayıp cevap bile veremiyorum ki...Dünya durmadan dönüyor....Sadece kahkaha seslerini duyuyorum..Kimisi ayıp olmasın diye ağzını kapamış,kimisi arkasını dönmüş,kimisi artık koyvermiş......Neyse ,yaklaşık yarım saat sonra kendime geldim.....
Anlattıkları şu;
Ben babamı görür görmez dikkatim dağılıyor,ve dengemi kaybediyorum ve hızımı kesemediğim için,şuursuzca masaların arasına dalıyorum.Çarptığım nesneler de sandalyeler...Babam hızla atlayarak, geçtiğim yerlerdeki sandalyeleri yolumdan çekmeye çalışmış...
Lütfen görüntüyü gözünüzün önüne getirin!
Rezalet!
Sonunda babam beni tutmuş...Ama hala başım döndüğü için,gözlerim şaşı bir görüntü almış..Tabii olayın vehameti beni üzdü!Onlar gülmekten yerlere yatıyor...Ben utançtan ağlamaya başlayınca ,babam herkesi susturdu ama gözlerindeki yaşı, kendini tutmaya çalışarak sildi...
Resmen rezil olmuştum! Oyundan çıktım(zaten atılırdım bu durumda).Düşünsenize,gösteri akşamı masalara çarptığımı......Ama gururumu kurtararak istifa ettim..O akşam gösteri başarıyla sonuçlandı.Neyse ki ablam aile şerefimizi kurtardı ! Ama babam yan gözle bana bakarak,ufak bir gülme krizi daha geçirdi.................
O günden sonra,ne zaman bir sema gösterisi görsem,gülümserim,ve sema yapan insanlara hayranlıkla bakarım.....Denge sağlamak çok önemli....Çok basit bir sistem..Ama ruhani bir bağlantı kurmazsanız o esnada,sonuç benim yaşadığım olay gibi olur...
Ne zaman bu olaydan bahsetsek,gülmekten ölüyoruz neredeyse....
Semazen Tülay!
17 Ocak 2008 Perşembe
Sürprizzzzz.....
Nino , boncuk bebeklerimden iki tane istedi..Anahtarlık olarak kullanacakmış....
Teşekkür ederim Nino....
Heidi......
Yavrum, kuzumm!Annemm sen nerelerdeydin!
Her iki çocuğumu büyütürken,oturup onlarla beraber izlediğim tek çizgi filmdir...Neredeyse üçüncü çocuğum gibiydi.....
Ve dün oturdum tekrar izledim.Onun kadar doğal yaşamın içinde olan başka bir çizgi karakteri hatırlamıyorum.
Yazarı Johanna Spyri ,böyle bir karakteri yaratırken,eminim 7'den 70'e herkesin aşık olabileceğini düşünmemişti.Her iki çocuğumda tekrar tekrar seyretmeye bayılırdı O'nu...Videodan kasetlere çekip,gün boyu ,ara ara seyrettirirdim.
Hele Fırat Heidi,Peter ve Clara ile arkadaş olmuştu adeta..
Hiç unutmuyorum,
Geçtiğimiz yıllarda tatilde gittiğimiz Altınolukta, dağ köylerinden birinde,sanırım Alman köyü idi , gezerken,evler ve manzara aynı çizgi filmdeki gibiydi.Hayran hayran etrafı seyrediyoruz.Koyunların çıngırak sesini duyunca,aklıma muzurluk geldi,birden şaka yapmak istedim.Sürünün başındaki çocuk Peter'in yaşlarında.....
-"Bak Fırat Peter burada!"dedim....
........
Demez olaydım....3 yaşındaki çocuğa böyle şaka yaparsan sonuçlarına da katlanmak zorundasın!
........
-"Peter,Peter!"diye bağırarak peşinden koşmaya başlamaz mı?
-"Oğlum dur" diyorum.Duymuyor bile beni...
Kendini kaptırmış,bağırarak koşuyor!
Çocuk,kim bağırıyor diye dönüp bakınca,Fırat onun Peter olduğuna iyice inandı:)
Bu sefer başladı Heidi'yi sormaya..
-"Peterrr..Heidi neredeeee?"
Haydaaaaa!
Çoban çocuk şaşkın bakıyor..Peter'i nerden tanısın...
-"Oğlum ben şaka yaptım sana" diyorum...
Mümkün değil...İnandıramıyorum şaka yaptığıma...
Nasıl ağlamaya başladı anlatamam,susturamıyoruz...
Ağlayarak Heidi'nin geleceğini umut etti, ama nafile...
Doğruyu kabul ettirene kadar neler çektik anlatamam....
Kendime çok kızdım!
Çocuğumun duygularıyla oynadım resmen.En azından şakayı anlayacak yaşta olmalıydı..Zeynep gibi..
Ama kızım ne dese beğenirsiniz..
-"Anne valla ben de inandım biliyor musun?Keşke gerçek olsa dedim"
Bakar mısınız........
O günü unutmamız mümkün değil....
Çocuklarımın böyle anneleri olunca yapacak birşeyleri yok!
Buna benzer çok örnek yaşadılar..Sürprizler hazırdırlar bu yüzden,asla şaşırmazlar...
Neyse..
Ben tekrarlarını her gün izlemeye devam edeceğim......
Ah! Heidi ah!
14 Ocak 2008 Pazartesi
12 Ocak 2008 Cumartesi
Evlilik -Kelime oyunları-3
Günlük,25.12.1998
.......................Ben yüreği ve kafası dolu olan bir insanım.Ama önce aklım,sonra yüreğim..Duygularımı hiç dert etmedim kendime.onlar öyle güzel yön buluyorlar ki..Çok yoğun yaşasam da dışarıya aşırı taşmayan bir yönüm.Dolu dolu yaşayıp,bunu hissettirmek çok daha önemli.
Duygularım sevgili yoğunluğu yaşamadılar.Burada kafam iyice karıştı.Belki de en büyük hatam burada oldu.Kafam"mantık" dedi,yüreğim"hadi öyle olsun"dedi.Fakat sonra çatışmaya girince,duygusuz bir ilişki yaşamak zorunda kaldım.
Hayatta taşıyamayacağım şeylerden biri de özgürlüğümün elimden alınması.Bu elimden alınmaya çalışılırsa koparım,ve koptum.Asla geri dönmem!
Her ne kadar,geçmişe dönüp,üzüntü duymamak için kendimi tutup,gelecekte çok daha farklı mutluluklar tadacağımı düşünmeye çalışsam da ,bunları,çocukların tahsilleri,evlilikleri,mutlulukları,torunlar diye sıralasamda,"Ah!keşke"diyerek geçmişimi yönlendirebilirdim düşüncesinden kurtulamıyorum.
Yaşadığım her acının,beni olgunlaştırdığını sanmıyorum,sadece tecrübe sahibi yapıyor.Bu da bereaberliğimizi daha sarsıyor.Zira güven bende sıfırlanıyor!Tekrar kazanılması olanaksız.Hiçbir şekilde evliliğimizin düzeleceğine inanmıyorum.Hoşgörü benim zararıma işledi,kaldı ki yeni ufuklara umut,asla olmayacak bir dua......
Evlilik düzensiz gidince,duygularda ucuzluk başlıyor.Düzen bozulunca evreler başlıyor ve arayışlar çoğalıyor.Kadın için daha zor günler başlıyor.Eskiden özgür bir yaşam düşünürdüm,şimdilerde hayallerimi süslüyor.Bir umut gibi görüp,bu yılbaşı Noel babanın bana bunu bir armağan olarak sunmasını hayal ediyorum.
Yaşamım,yenilenip coşacağına,eskiyor.Çünkü benim varlığım,hazmedilmeyip,yük olarak görüldüğü müddetçe eskiyor.Yıllara teslim olup,hakaretlerin altında eziliyor,hakikaten eskiyor!Yaşlanma doğal süreç,eskime ise insanlar tarafından harcanmaya çalışılan özgürlüktür.....
Yaşamımla gurur duyuyorum.Zorlanmadan doğal yaşadığım için hiç avunmadım.Kendimle övündüğüm yönlerimi, insanlar keşfettiğinde, iyi ilişkiler kendiliğinden gelişiyor.Dostlarımla güven alışverişinde bulunmak kadar güzel birşey olamaz.Geleceğe hoş duygularla bakıyorum.İnanıyorum ki,şimdiki pürüzlere,ileride çocuklarımla beraber çözüm bulacağım.
Eşim ,elini vicdanına koyup,beynini dinlemeye yöneltse,yaptığı haksızlıkları,ve baskıları,dahası yaşattığı yoklukları,emeksiz beklentilerini farkedip,iyiye yönelir.Ama,maalesef, bana acı veren gerçekler,ona göre benim tedavi olmam gereken bir hastalık..
Ama gel gör ki,yaşam;birlikte birbirimize zarar da versek,acı da çeksek ve çektirsek te acımasızca devam edebiliyor.
Eşimden ayrılmayı çok istiyorum.Çünkü hiçbir konuda anlaşamıyoruz.Heyecanlarımız ve zevklerimiz o kadar ayrı ki,ayrılmamıza sebep gösterilecek kadar zıt duygular.Ayrılığı çok istememe rağmen ,zincirle bağlıymışım gibi kıpırdayamıyorum.Öylesine büyük haksızlıklarla karşılaştım ki,ömür boyu unutabileceğimi sanmıyorum.Ve bu kötü etkinin,geçebileceğini de sanmıyorum.Benim zincirlerim,çocuklarım!Ama benim bu duygularımın,bana karşı kullanılmasını hazmedemiyorum.Her ağır kavganın faturası ağır ödeniyor.Her kavganın ardından,hastalık sonrasındaki nekahat devresi geçirir gibi oluyorum.Hastalık gelip geçiyor,ancak izleri ve anıları belleğimden silinmiyor..
Evliliğimiz,sağlam temeller üzerine kurulmadığı için,çok daha ciddi durumlara yol açıyor.Umursamazlıkla gelen başıboşluk,değişken huylar,med cezir esintileri.Benim mutsuzluklarım,onu rahatsız edeceğine,zevk veriyor.
Sabrım tükendi mi bilmiyorum.Bıkkınlıkla gelen yaşamı,sabırla yenmeye ve hoşgörü eklemeye çalıştım.
AMA OLMUYOR BE !!!
Ben de taş değilim ya! Her ne kadar uyum sağlamaya çalıştıysam da,hayat görüşlerimiz o kadar farklı ki!Aynı paralelde düşündüğüm zamanlar bile,terazi kefeleri hiç aynı hizada durmuyor...
16 yıl, çok büyük bir bedel gibi geliyor bana.Bu bir kader diyorum,ama herşey de kadercilikle çözülmüyor maalesef..Hırs,enerji ve zekaya baskı uygulanmasına müsaade edrsen,buna başka şey derler! Her zaman,ilişkilerde kararlı bir tutum sergilemeli,dikkatli ve tedbiri elden bırakmamalı diyorum.Aksi takdirde,hem eşler hem de çocuklar için tamiri zor hayatlar oluşur...
Boşandıktan sonra olanları da,eğer boşanma konusunu işlersek,o zaman anlatırım.Günlüğümde bunun için de yazı bulunmaktadır....
10 Ocak 2008 Perşembe
Komşularım......
8 Ocak 2008 Salı
Tarhana Çocukları.....
Doktorlar,bademciklerinin büyük olduğunu,hafif bir üşütmeyle ateş yapıp,iltihaplanmaya sebep olduğunu,mikroba karşı allerjik bir bünyesi olduğu için,steril bir ortamda olması gerektiğini söylemişlerdi.
8 sene sürekli tetikteydim.Hiçbir doktor alınmasından yana değildi.Tüm dikkatime rağmen havale geçirmesine engel olamadım.4 sene haftanın iki günü neredeyse acildeydik.Ateşi yükselince soluğu banyoda alırdık.Canım yavrum,öyle alışkanlık yapmıştı ki, elimizden alıp"duy ben yapayım"diyerek,kendisi duşun altına girerdi.Yemek yiyemezdi.2 yaşına kadar beni emdiği için serum verilmedi hiç.Hiç unutmuyorum,iki ay sallanan sandalyeden indiremedik,kucakta duramıyordu.Sandalye ona iyi geldi ama bana da gelenler geldi.Yatalak gibi sürekli sandalyeden inmeyen bir çocuk.Antibiyotik,vitamin,ilaç, ilaç, ilaç...... hiç birşey onu ayağa kaldırmıyor...
"Böyle olmayacak" dedim.sinirden sandalyeyi kırıp,parçaladım.Alışkanlık olacak ve farklı boyutlara gidecek bu hastalık diye korktum.
Üst katımda oturan Sevil Hanım(şimdi Altınoluk'ta oturan,benim,annem,kardeşim,arkadaşım,dostum ve en önemlisi can yoldaşım)birgün;
-"Tülay,biraz tarhana yapsana,benim bir yöntemim var,gel onu bir deneyelim" dedi."tamam"dedim.
Tarif şu:
Bildiğimiz kahve cezvesine(iki-üç kişilik),iki tatlı kaşığı ev tarhanası koyup,üstüne ağzına kadar süt dolduruyoruz.Bu işlemi akşam yapıp buzdolabına koyuyoruz.Sabah kısık ateşte sürekli karıştırarak kaynatıyoruz.ocağı kapattıktan sonra(daha önce de hazırlanabilir) bir tabağa,bir çay kaşığı tereyağ,bir yemek kaşığı rendelenmiş kaşar,bir yemek kaşığı rendelenmiş beyaz peynir ve biraz ekmek ufalayıp,çorbayı üzerine döküp karıştırıyoruz.İsteyen nane de koyabilir...
Zorla da olsa çorbayı Fırat'a içirdim.Daha o gün farkı hemen gördüm.kusmadı ve kalkıp mutfağa geldiğinde yaşadığım sevinci düşünün.10 gün sonra benden daha mutlu insan yoktu .O dönem kızım tam gün olan bir okula gidiyordu.Okulda tam beslenemediği için halsizlik oluyordu.Ona da yaptım.Adeta mucize gibiydi.Hem enerjik oldu,hem de başarısı yükseldi.
O gün bu gündür,her sabah bir cezve tarhana içilmeden okula gitmezler.Arada sıkılırlar,bir hafta ara veririz.Bugün, oğlum 13 yaşında,1,77 boyunda 43 numara ayakkabı giyen bıyıklı bir adam görünümünde.Dersleri iyi.Kızım bölüm birincisi.
Hepsini tarhana mı yaptı diye sorarsanız....
Bilmiyorum...
Irsi sebepleri tabikii düşünüyorum,ama tok tuttuğu için,okulda midelerini düşünmek zorunda kalmıyorlar.İçindeki malzemeleri düşünürsek,tarhana antibiyotik değerinde,enerji sağlayan bir mucize diye düşünmemek haksızlık olur bence...Her türlü vitamin deposu...
En önemlisi,çok az doktor yüzü gördüler....
Sevgili anneler ,bir deneyin......