26 Mart 2009 Perşembe

Azim....



Bill Porter'in (1932) doğumu sırasında doktorlar pens kullanırken kazayla Bill'in beyninin bir kısmına hasar vermişlerdi.Bu hasar sonucunda da Bill'de beyin felci oluştu. Konuşma yeteneğini ve kollarıyla, bacaklarının kontrolünü etkileyen sinir sistemi bozukluğuydu bu.

Bill büyüdükçe insanlar onun zihin engelli olduğunu düşündüler.Devlet ve uzmanlar çalışamayacağı yönünde rapor bildirdiler.

Kurumlar sadece Bill'in ne yapamayacağını görüyorlardı.Yalnız bir kişi hariç o da annesiydi. Ona sürekli "Yapabilirsin! Çalışabilir ve bağımsız olabilirsin!" diyordu. Bill annesinin yüreğinden çıkan bu sımsıcak sözlere güvenerek hiç olmayacak bir işe, satış elemanlığına yöneldi.

Kendi durumunu özür saymayarak ilk önce Fuller Brush şirketine başvurdu.Fakat şirket satacağı malların numune kutusunu taşıyamayacağını söyleyerek onu geri çevirdi.Daha sonra Watkins şirketine'de başvurup aynı cevabı alan Bill bu sefer işi yapabileceğini söyleyip ısrar etti.Watkins şirketi Oregon'daki Portland bölgesinde çalışması şartıyla onu işe almayı kabul etti.Bu bölge kimsenin çalışmak istemediği tek yerdi.Bill buna aldırmadan verilen işi kabul etti.

27 yaşında ilk müşteri ziline basmadan önce cesaretini toplayana kadar 4 kere zile basmayı denemişti.Kapıyı açan Bill'in pazarladığı mallarla ilgilenmemişti ve diğerleride ilgilenmiyordu.

Ancak Bill'in hayatı onu güçlü olarak hayatta kalma yolları geliştirmeye zorluyordu.

Eğer müşteriler ilgilenmezlerse onların almak isteyebileceği bir ürün bulana kadar defalarca kapılarına gidiyordu.Bill ilk zil çalışından bu yana tam 38 yıldır pazarlama işine devam ediyor.

Satış bölgesine giderken her gün ayakkabılarını bağlatmak için bir ayakkabı boyacısında duruyordu, çünkü elleri bunu kendi başına yapabilecek kadar kıvrık değildi.Sonrasında bir otelde duraklıyor ve otelin kapıcısı gömleğinin düğmelerini ilikleyip kravatını bağlıyordu.Bu yardımlardan sonra satış için gereken en iyi görünümü aldığına inanıyor ve işine devam ediyordu.

Hava şartları nasıl olursa olsun her gün işe yaramayan sağ kolu arkada, ağır numune kutusunu çekiştiriyor ve bölgesindeki her kapının zilini çalıyordu.

Siparişlerini aldığı zaman kalemi tutmakda zorlandığı için sipariş formunu müşteriye doldurtuyordu.Günde 14 saat kapı kapı dolaşan Bill, eve migrenler ve zonklayan baş ağrılarıyla dönüyordu.Bir kaç haftada bir dağıtımları yapması için kiraladığı kadına direktifleri daktilo ile yazıyor sadece bir parmağını kullanabildiği için de bu basit iş bile 10 saatini alıyordu. Gece olupda dinlenmeye sıra geldiğinde saatini 04.45'e kuruyordu.

Yıllar geçtikçe Bill'e açılan kapılar arttı.24 yıl ve çalınan binlerce kapıdan sonra amacına ulaştı.Watkins şirketinin batı yakasında en üst düzey satış elemanı olarak tanındı.Artık en iyi satış elemanı olmuştu.Watkins şirketinde ev ürünleri satan 60 bin kişiye rağmen hala kapı kapı dolaşıp satış yapan Bill'in işini daha sonradan indirimli eşya satan dükkanlar zorlaştırsa bile o asla pes etmedi.

Değişen müşteri davranışlarına rağmen Bill kesinlikle şikayet etmeden çalışmasına devam etti. Basitçe yapabileceğinin en iyisini yapmaya devam etti.1996 yazında şirket milli geleneğini gerçekleştirdi.

Bu sefer Bill kapı çalmak ve insanları birşeyler satın almak için ikna etmek zorunda değildi. Çünkü bu defa ürün Bill'in ta kendisiydi.Şirket Bill'i Çalışma ve Teşebbüs Özel Başkanlar Ödülü'nün birincisi yaparak ona dikkate değer cesareti ve göze çarpan başarısı için para ödülü verdi ki, bu aynı zamanda gelecekte Bill'in sahip olduğu nitelikleri gösteren nadir insanlara verilen onur olacaktı.

Törenin sonunda Bill'in meslektaşları muhteşem bir alkışla ayağa kalktılar.Tezahürat ve gözyaşları 5 dakika sürdü.

Watkins Yönetim Kurulu Başkanı Irwin Jacobs çalışanlarına"Eğer bir insanın amacı olursa ve amacına ulaşmak için kalbi,ruhu ve zihnini ortaya koyarsa karşısına çıkacak fırsatları Bill temsil ediyor" demişti

.O gece Bill'in gözlerinde hiç acı yoktu.Sadece sevinç ve gurur vardı.

Bill'in daha sonradan filme çekilen hayatının fragmanınıda NYtimes'dan izleyebilirsiniz.


...................................................................................................

6 yorum:

Mine dedi ki...

Çok etkileyici bir hayat hikayesi...

Kubilay Kızıldenizli dedi ki...

20 yldır profesyonel satıcıyım.Büyük ekipler yönettim ama bu örnek başka.
Bu insan azminin ve kararlılığının başarısı.
Sağol Tütü paylaştığın için.
Sevgiler

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Neden içim bu denli üzüntüyle doldu?
Acaba her şeyi kolaylıkla elde edenler, kıymetini bilmeyenler. Ve hiç bir şeyden ders almayanlar için mi?
Sevgilerimle...

tutsak dedi ki...

İradenin ve Sevginin gücü harika bir yasşam öyküsü
Teşekkürler
Sevgiler

etki alanı dedi ki...

Filmini de izlemiştim Mine'ciğim...Etkilenmemek mümkün değil...

.....................

Kubilay bey,
Bazen hayattan elimi ayağımı çekesim geliyor.İşte bu anlarda böyle hikayeler gelir gözümün önüne,okuduğum ve hatırımda kalan...O zaman şükrederek ve kızıyorum kendime...
Bunlar çok önemli ve gençlerimize öğretmemiz gereken hikayeler...Çocukken masallarla başlayıp,bu hikayelerle devam etmeliyiz...

...........................

Neden mi Nur hanım?
Çünkü,bu kadar sağlıksız insanın amaçsızca oturması karşısında,bu insanın bu özrü haketmediğini düşünüyorsunuz da ondan...Kahvelerde boş oturanlara yazıklar olsun.Hiçbir şeyden ders almaz onlar...

...........................
İnsanın gücünü,bu kadar güçlüğe karşı direnerek kullanması ne kadar zordur kimbilir sevgili tutsak?
Hepimiz bir şekilde,akıntıya kürek çektik,ama sonunda kendimizi kabul ettirecek sosyal yaşama uygun,fizik ve etkileyici bir davranışa sahiptik.
Bu,bu gerçekten ender rastlanacak bir yaşamın hikayesi.Sabır ve azim.çok haklısınız..Bir de sevgi...

Sagır Kedi dedi ki...

Ne diyeyim işitme engelli bir insan olarak gözlerim yaşararak okudum.Kötü bir niyetim yok ama biraz da kıskandım ama en çok da hayran kaldım gurur duydum.Benim de böyle bir hikayem olsun isterdim.Bir zamanlar benim de umutlarım hayallerim vardı.İşitme kaybım ile bir fark yaratabilmeyi dilemiştim.Bu ülkede ne yazık ki hiç bir şey gerçekleştiremiyorum.Meslegimde de önümü açmıyorlar çünkü engelli çalıştırma yasası olmasa biz bir hiçiz.Onlar bizden faydalanıyorlar çünkü..Keşke diyorum Fransa,İngiltere gibi engellilere deger veren bir ülkede dogsaydım ama suç yalnız ve güzel ülkemde degil suç insanlarda...