31 Mart 2009 Salı
Ah,bu çocuklar !!!!
Önceleri hiç sevemediğim,ama dinlerken bile beni güldürebilen bu gençleri ,belki de çocuklarım seyrederken,farketmeden alışkanlık yaratan "çok güzel hareketlar bunlar" programını izlemekten hoşnutum artık...
Özellikle "Tabutçu" hayranıdır benim çocuklarım.
Çakıl'ım kardeşine ve kuzenine bir sürpriz yaparak tiyatroya bilet almış .
Eve geldiklerinde ağızları kulaklarındaydı ve her ikisi de,cümleleri birbirinin ağzından kaparak,hararetli şekilde başımı şişirerek bütün oyunları anlatmaya başladılar.
Ben de tenis maçını seyreder gibi,bir ona bir buna bakarken başım döndü adeta...Onlar o olayın çoşkusunu yaşadıkları için,aynı neşeyle anlatıyorlar,ama bana birşey ifade etmiyor ki...Ben seyretmeliyim ki anlayayım...
Nihayet bir hafta sonra,onların gittiği bölüm yayınlandı da gülebildim....
Eserin sempatikliği çok hoşumuza gider...Sırığım fırsatı kaçırmamış,birlikte fotoğraf çekilmiş...
Ama ben Büşra'nın,kocasından dayak yemiş,kadını canlandırdığı bölümlere çok gülüyorum...
Bir de Hepsi grubu ile yapılan bu dansı ve 2. bölümü kaçırmamalısınız...Muhteşem!Yılbaşı programında yayınlanmıştı...
Hele EROS'u mutlaka seyredin...
.....................................................................................................................
22 Mart 1994
O günü unutmam mümkün değil...
Çakılım,9 yaşındayken,bale kursunun sonunda,resitali için o akşam kızkardeşimle birlikte onu seyretmeye gitmiştik.Ara ara baktığımda,kardeşimin sancılarının başladığını anlamıştım.Belli ki uzun aralıklarla geliyordu.Bir ara gözgöze geldiğimizde bakışlarıyla' evet' dediğini hatırlıyorum ve bir tarafta kızımın gösterisi,diğer tarafta doğum zamanı gelmiş kardeşim!
Gösterinin sonuna kadar dayandı. Çektirdiğimiz resimde,kafasında meyve sepeti olan rokaçaça kızım,iki tarafında hamile kadın!Biri annesi,diğeri teyzesi...
Hastanede kendisini kontrol altında tutmaya çalışan kızkardeşim,benim yüzümün aldığı şekilden hemen anladı;
-"Sancım başladı deme Tülay abla!"
-"Maalesef başladı!"
Ortalık bir karıştı ki anlatamam.Tam televizyonluk!
Kızkardeşimin doğumunda bulunacak hemşire de,yaşça bizden küçük olan TEYZEMİZ!
Biz ailecek hastaneyi karıştırmaya başlamıştık birkere...
İki sancılı kardeş ve ne yapacağını şaşırmış kocaları ile başetmeye çalışan hemşire teyze!
Ayarlasak böyle bir sahne yaratamayız...
7 saat sancı çektikten sonra ilk doğumu ben yaptım.Üç saat sonra da kardeşim...
İşte 15 yıl once bize sürpriz yapan o iki bebek...
İki koca bebek!
Sırığım ve kuzeni..
Arkadaşları ve öğretmenleri bir sürpriz yapıp onlara bir doğum günü partisi hazırlamışlar.
İkisi de aynı huylara sahip,aynı aşamaları gösteriyorlar.Çok ilginç...
Hep aynı zamanda aynı duyguları yaşadılar.
Fotoğraf çekme isteği,
Gitar çalma isteği,
Diş fırçalamama isteği(!)
Veeee
Asabi,isyan durumları...
Galiba kızkardeşimin hamileliği sırasında ikiz olsun diye çok dua etmemizden ve ardından benim hamileliğimi öğrendikten sonra,"istermisin sen ikiz ben ikiz doğuralım" sözünden kaynaklanan bir isteğin sonucu,böyle bir sonuçla karşı karşıya kaldık sanırım...
İyi ki doğdunuz ikizlerimiz....
Bunlar da beşi bir yerde kuzenler...
Ablamın,benim ve kızkardeşimin çocuklarından oluşan bir yumak!
Seçim mi,geçim mi?
Konuların hiç bitmediği olayları paylaşabilecek zamanı ayırmak da önemli ...
Önce,sondan başlayayım;Seçim den.....
Son zamanlarımdaki yorgunluğumun sebebini bahara yüklesem de,aslında çoğunluğu geçim adına yapılan, seçim kargaşasıyla geçti... Hani,belki belediye el değişirirse,belki iş olanaklarımız artar diye...Ne gezer! Yine aç kalmanın eşiğinde,eşinip duracağız mücadeleyle...
Saatlerin ileri alınmsının tam zamanıydı!
:-))
Oy verdiğim sandıkta,müşahit(gözetmen) olarak ,
Muhtaç olduğun kudret, elindeki oy pusulasında! diyerek çalışmaya başladım...
Değişik partiye gönül vermiş bir grup olarak,inanılmaz bir kaynaşma ve işbirliği içinde hareket ettiğimizi farkettim.
İlk olarak,tüm seçmenlerinin kullanacağı,zarf ve oy kağıtlarının mühürlenmesi gerekiyordu.Tam 310 adet! Saat 7.20....8'de oy vermeye başlanacak ve bir tane bile hazır değil!
Ve sadece bir mühür var...3 renk zarf(310 x 3)+4 adet tercih kağıdı(310x4)=2170 adet mühür!
Hemen yanımdaki bayan arkadaşla işbirliği yaparak birlikte mühürlemeye başladık.O ,sayfa yaparak açmaya,ben de stampa ve sayfa ritmiyle hareket etmeye başladık.8'e 5 kala bitirdiğimizde,çalışanlar"tamam"dediler,"kadro muhteşem"."sanırız ilk bizim oda teslim edecek "....
Sonrasında kalabalık grup girmeye başladı ,ama o kadar yavaş ilerlemeye başladı ki,saat 5'de 310 kişinin bitmesi mümkün değil...Hemen kurul başkanları(odada iki grup vardı),birer masa daha yaptılar...İkişer masa olunca daha hızlı ilerlemeye başladı.Görevli iki genç arkadaşımız da muhteşem bir hızla ve organize ile ,sıranın çabuk ilerlemesini sağladılar...Muhtarların kağıtlarını sürekli düzelterek,adilane bir seçim olmasını sağladılar odamızda...
Sonradan birşey farkettik.Aynı mahalleden,yaşlı olanlar ve özürlü olanlar karşı masadan oy kullanıyorlardı,orta yaş ve genç olanlar ise bizim masadan... Çok ilginç geldi hepimize...İçeriye giren seçmeni tahmin ederek ,kendi aramızda oyun oynamaya bile başladık.Yaş grubunu tahmin ederek,"size","bize" oyununu başlattık...Ama bunu şifreli hareketlerle oynadık ki,yanlış anlaşılmasın diye...Gerçekten çok ilginçti,sanki özellikle yapılmış gibiydi...
Bir de "bu saate kadar kaç kişi oy kullandı "oyununu başlattık.Her yarım saatte bir sayıp,kaç kişi kaldı diye karşılıklı iki masa arasında tatlı,diyaloglar gelişti...
Bir ara,densiz birinin sarfettiği provake sözleri oldukça gerginlik yarattı.Yanımda oturan "Derya" isminde çok şeker bir kızım vardı,O birden celallendi...Adam"CHP liler,Allah nedir bilmezler,bir de oy kullanırlar,Allahsızlar" diye başlayan sözleriyle ortaya bir ateş atıp gitti...Birden fırladı.Zor tuttum."Sakın!" dedim"Gaza gelme,amaçlarına ulaşırlar.Sakin ol.O dedi diye öyle mi olacaksın? Bırak,güvenlik halleder". Diğer arkadaşlar da beni destekleyince durakladı...Neyseki kimlik kontrolü ondaydı da,iş yaparak sakinleşti biraz...
Eşi ve kayınpederi de kendisi gibi partiden görevlilerdi.Sanırım onlar ilgilendiler ki,ortalık sakinleşti..."Siz onun neler söylediğini duymadınız da,onun için sakinsiniz "diyerek,rahatsızlığını dile getirdi... Aslında,hiç birimiz,odamızın gerginliğine müsade etmedik.Halbuki,hepimiz de kendi partimizin önde olmasını istiyorduk...
Özellikle,sandıklar açıldıktan sonra,yapılan işbirliği daha güzeldi.Önce bir masa, bir sandığı açıp okuyor.O tutanakları tutarken,diğer masa okuyordu.Bizim masada 1 başkan,iki genç ve 4 bayan vardık.Karşı masada toplam 4 bey vardı...Biz işimizi çok çabuk bitirip onlara da yardım ettik.Hele o zarfları tek tek açmak oldukça zaman alıyordu.İçinden üç adet uzun kağıtları düzeltmek inanılmaz dikkat istiyordu...
Çok çabuk bitirdik.Okulda sayım işlemini ilk bitiren bizim sınıf oldu...
Hatta resim bile çektirdik.Elime geçince sizlerle paylaşacağım...
258 kişi oy kullandı..
Bizim masanın sonuçları şöyleydi..Özellikle iki partiyi yazıyorum.En çok oy alan iki parti...
İl genel meclisi
CHP--101
AKP--89
Büyük şehir belediye başkanlığı
CHP--102
AKP--108
İlçe belediye başkanlığı
CHP--97
AKP--87
Belediye meclis üyeleri
CHP--98
AKP--91
Ben Kılıçdaroğlu'nun kaybettiğine gerçekten çok üzüldüm...
Ama geleceğin seçimlerine daha ılımlı ve umutlu bakmaya başladım...
En azından,CHP nin yeni lideri belli oldu diye düşünüyorum...Yanılmıyorum değil mi?
Öyle ya da böyle bir seçim daha bitti..
Herşeyin hayırlısı diyerek yaşamımıza devam edeceğiz mecburen...
İyi dileklerimle....
....................................................................................................................................
Genel belediye başkan sayısı,aşağıda belirtiliyor...
AKP(492)
CHP(183)
MHP(139)
DTP(58)
DP(40)
SP(23)
BĞMZ(16)
DSP(12)
ANAP(4)
BBP(4)
ÖDP(1)
EMEP(1)
İstanbul ilçelerindeki sonuçlar burada...
26 Mart 2009 Perşembe
Azim....
23 Mart 2009 Pazartesi
Hitap kirliliği !!!!!!!!
Bir iki öneriyle,ağızlara bal çalıp,geri kalan zamanda,biribirlerine sürülmedik kara,ortaya çıkarmadıkları özel hayat kalmadı neredeyse....
Baykal, “Oy artırdılar, oy artışını taşıyamadılar... hak etmesini bilmek ve taşımak gerekir”;
Kadir Topbaş, Kemal Kılıçdaroğlu için "boş teneke" yorumunda bulundu.
Sezer, “Ağlanacak halimize güler olduk. Eğer işsizlik mevsim gereği ise AKP’nin mevsimi bitti, yalancı bahar bitti onlar için. Bitti de gidiyorlar da zorla onları ayakta tutan o kavgacı sorun üreten tavrıyla Baykal var, o da gidiyor hiç şüpheniz olmasın. Baykal Tayyip el ele haydi size güle güle diye konuştu.
Erdoğan: Yaşın 70 ama, siyasi etik bilmiyorsun.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.
Erdoğan: Cibilliyetsiz bunlar! Dürüst değilsin. Biz sizin cemaziyelevvelinizi de biliriz
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli.
RED KİT VE AT BİNMEK
Yorum hepimizin....
Bedava laptop için yarışma....Neyse ki bu yarışma da okuma alışkanlığı ve dikkat ölçülüyor...Boşa kürek çekilmiyor yani...Beyin kirliliği yaşanmıyor.
İŞTE TÜRKİYE'NİN GERÇEĞİ!
Eniyisi bu resimlerle biraz gülümseyelim....
.......................................................................................
Daldan dala konduğumu farketmişsinizdir.....
Seçim öncesi stres deyin siz(!)....
18 Mart 2009 Çarşamba
Greenpeace
Listeden çıkmak isterseniz buraya tıklamanız yeterli.
12 Mart 2009 Perşembe
Atatürk'ün bilinmeyen yönleri...
1."ATA" LAFINI SEVMEZDİ"Atatürk" hitabını ilk kez donemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştı.Kendisine "Ata" diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.
2.EN SEVDİĞİ YEMEK Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatıboyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi ama cani istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.
3.EN BÜYÜK HAYALİ DÜNYA TURUNA ÇIKMAKTI Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.
4.BAŞUCU KİTABI "ÇALIKUŞU"YDU Binlerce kitabi vardı. Ama bunların arasında bir tanesini hayatıboyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat NuriGüntekin'in ünlü "Çalıkuşu" romanını hep yanında taşır, her gün rastgele bir yerinden acar, birkaç sayfa okurdu.
5.KABUL SALONUNDAKI AT YAVRUSU Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. "Fox" adını verdiği köpeği,Gazi`nin yatağının ayak ucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Çankaya Köşkü kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti.
6.TAM BİR SALON ADAMI En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu.KlasikBati müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.
7.GÖMLEKLERİNİN TÜMÜ BEYAZDI Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel olarak dikilirken sonra yerli mali kullanma kampanyasına öncülük edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.
8. Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi. Lacivert takım giymeyi sevmezdi.
9.ÖLÇÜLERİ Boyu 1.74 idi. Hayatının son dönemlerine kadar 76 olan kilosu hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi.
10.RUMELİ ŞİVESİ Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.
11.HAZİN BİR HİKAYE Hayatında bir dönem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren FikriyeHanim`in mezarının nerede olduğu bilinmiyor.
12.CUMHURBAŞKANLIĞINDAN SIKILIYORDU.Hayatinin çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor, çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.
13.PAPA`NIN TEMSİLCİSİNE ELBİSE Kıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle sokağa çıkmaları yasaklanınca, Monsenyör Roncalli`ye kendi terzisi Kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı.
14.KENDİSİ TIRAŞ OLMAZDI Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi.Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanin üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.
15.DÜZEN TAKINTISI VARDI Evinde, çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.
16.HOŞGÖRÜLÜ LİDER Köylünün birinin gazete kağıdına sardığı tutunu içmeye çalışırken eliyanmış, "Alın bunu kendi içsin" diyerek Atatürk`e küfretmişti.Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra "Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin" dedi.
17.SİGARA PAZARLIĞI Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr.Fissinger günde kaç paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk "sekiz" demişti. Doktor bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti: "Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım".
18."BU NASIL HALKÇILIK?"Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün milletvekillerinden bilet parası almamasına sasırmış nedenini sormuştu.Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey sinirlenmiş, "Ne de güzel halkçılık ama" demişti.
19."LAİKLİK ADAM OLMAKTIR!"İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne manaya geldiğini anlamadığını söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti: "Adam olmak demektir hocam, adam olmak!"
20.KURBANLARI BAĞIŞLARDI Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz böyle durumlarda sırtını döner yada kesilmelerini engellerdi.
21.YABANCI DİLE MERAKI Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızca'yı sonraki yıllarda geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi.
22.FASULYESİNE POKER Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardı. Oyun sonunda kazandıklarını iade ederdi.
23.KAN GÖRMEYE DAYANAMAZDI Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.
24.KULAKLARI DUYAN TEK KİŞİ Fransız tarihçisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının duyuyor olmasına şaşırmış anılarında bunu esprili bir dille anlatmıştı: "T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar".
25.BİR RİCASI BAŞ TACIDIR Bir gün halk arasında dolaşırken çarşaflı bir kadına rastlamış, "Hafız Hanim benim hatırım için başındaki örtüyü acarmısın?" diye sormuştu. Kadın baş örtüsünü açarak, Atatürk`ün önünde eğildi ve ellerini öptü.
26. Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner, yüzmeye gider ve bilardo oynardı.
27.EN BAŞARILI DERS Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif bilimlere ilgisi hayatı boyunca sürdü.
28.YAGCILARA GECIT YOK Yağcılara çok kızardı Bir aksam sofrasında kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdülhak Hamit`e müdahale etti.
29.SON YILBASI GECESI 1937`yi 1938`e bağlayan son yılbaşı gecesini Dışişleri Bakanı TevfikRüştü Aras ile baş başa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana hediye etmişti.
30.KÖŞKTEKİ GÜVERCİNLİK Kuşları çok severdi. Çankaya Köşkü`nde özel bir bakıcının ilgilendiği güvercinliği vardı.
alıntı...
11 Mart 2009 Çarşamba
Muhteşem üçlü....
Şimdi hepsi okullarını bitirip,meslek sahibi oldular.Biz taşındığımızdan beri,karşılıklı özlem içindeyiz komşularımla...Biz hem oturduğumuz yeri sevdik,hem de apartmanımızı özledik.Oradaki komşuluk ve arkadaşlığı unutmam mümkün değil,hele ki çocuklarım için orası bambaşka anılarla dolu...
Sizi gidi çılgınlar sizi...
Allah ayırmasın sizi,üçü bir arada nescafelerim....
10 Mart 2009 Salı
Ek-iş'ten sürpriz....
9 Mart 2009 Pazartesi
Tik Tak...Tik Tak...(Fotoğrafın dili-13. çalışma)
6 Mart 2009 Cuma
Nasıl bir griptir bu?
-"Kızım rengin bembeyaz,yolda üşütüyorsun galiba,ya da iş yerinde...Grip oluyorsun galiba,önlemini al."diye.
-"Yok anne,iyiyim,bir şeyim yok,merak etme."diye de cevabı gelmişti.
Anneler çocuklarındaki değişimi farketmez mi?
Her akşam,termofora sıcak su koyup sırtına koymaya başlamıştım,çünkü ufak ufak gıcık gibi gelen öksürükleri başlamıştı...Tarhana yapıyorum,ama geç kalmamak için erken çıkmaya başlayınca,içemiyordu...
Geçen cuma,evden çıkarken oldukça kötüydü...
-"İstersen telefon aç gelemeyeceğini söyle kızım,hiç iyi görünmüyorsun..."
-"Açılırım annem,yürümek iyi gelir,uykum açılır,deyip gitti...
Aklım ondaydı,uyku zannettiği şey bana hiç öyle gelmiyordu.İşin kötü yanı,Cumartesi ve Pazar günleri de çalışıyor.Yani dinlenecek zamanı yok...
Üç saat sonra bir telefon!
-"Anne,eve geliyorum.Başım dönüyor ve her tarafım ağrıyor...."
İş yeri Avrupa yakasında olduğu için gelişi uzun sürdü...Titreyerek içeri girdi ve kendini zor yatağa attı.Abartısız söylüyorum,bir yorgan iki battaniye,termofor onu ısıtamadı...Yeğenim Ezgi,onu duraktan alıp geldiğinden beri,ısıtacak şekilde sırtına masaj yapmaya başladı.Çay içecek kadar bile yorganı aralayamadı....
Ancak iki saat sonra biraz rahatladı,yani ısınmaya başladı...Bu kez midesi bulanmaya başladı ve kusmaya başladı....Ben zehirlendiğini bile düşünmeye başladım...
-"Hastaneye gidelim" diyorum.Ama yerinden kalkacak gibi değil...
-"Annem,ben sadece biraz uyumak istiyorum.Ağrımayan tek bir noktam dahi yok.Bir ağrı kesici verirsen belki uyurum."
Sürekli kustuğu için veremiyorum ki bir ağrı kesici...
İnleye inleye ,üç dört saat kadar ateşler içinde uyudu...Sirkeli bezle alnını sildim...Çok ateşlendiklerinde,enselerine buz koyarım çocuklarımın...Dudağımla öperek ölçtüğümde henüz 38 derece olduğunu anladım ve sadece buzlu suyla ıslatılmış bezle,alnını ve ensesini sildim...
Ertesi günü gözlerini zor açtı...Hemen iş yerine telefon açtım ve iki gün gelemeyeceğini söyledim.Kovulursa da kovulsun diye düşündüm.Ama iyi dileklerini bildirdiklerinde rahatlamadım desem yalan olur...
Ve ,ancak üç gün sonra doktora gidebildi.Zor yürüyordu...Antibiyotik tedavisine başlamış doktor...Novaljinle karışık bir iğne vurup eve göndermiş...
Akşam saat 22.00 gibi birden hareketlendi...Ama aslında çok halsiz...
-"Ayaklarımda tuhaf bir hareketlenme var anne..."dedi ve ayaklarını sallamaya başladı.
Aklıma ilk gelen,iğneyi yanlış vurdukları oldu...Uyuştuğunu düşündüm!
-"Hayır anne,uyuşma değil,tuhaf bir şey....Enerji yüklendi sanki ayaklarıma".
Anlamıyorum ki!
Düştü düşecek! İnanılmaz halsiz,ama kalktı ve yürümeye başladı...
İkimizde şaşkınız!
Hisseden o!
Anlamayan ikimiz!
Gövdesi düşdü düşecek,ayaklar yarış atı gibi!
Sürekli Volta atmaya başladı evde...Özel doktor olsa açıp soracağım nedenini,ama poliklinik doktorlarından biri...Ara ki bulasın...
İki saat geçti,hala yürüyor...Ama sinir içinde...Üst beden halsiz çünkü...Ama "ayaklarımı yormam lazım "diyor...Hızlı hızlı yürüyor...
Hemen antibiyotiğin propektüsüne baktım...Yan etkileri var mı diye...
Aynen yazıyorum...
SANOCEF 750 mg
Yan etkiler; Basit cilt döküntülerinden serum hastalığı benzeri reaksiyonlara kadar çeşitli allerjik reaksiyonlara rastlanabilir. Bu tip reaksiyonlara daha çok çocuklarda rastlanabilir. Belirti ve bulgular tedavinin başlangıcından birkaç gün sonra belirir ve tedavinin kesilmesi ile ortadan kalkar. Antihistaminik ilaçlar ve glukokortikoidlerin belirti ve bulguların iyileşmesini hızlandırabileceği belirtilmektedir. Nadiren bulantı, kusma gibi gastrointestinal semptomlara rastlanabilir. Daha nadiren hiperaktivite, sinirlilik, bilinç bulanıklığı, sersemlik hissi, baş dönmesi gibi merkezi sinri sistemi; genital prurit ve vajinit; trombositopeni ve reversibl nefrit gibi yan etkiler gözlenebilir.Laboratuvar testlerinden; SGOT, SGPT veya alkali fosfataz değerlerinde hafif yükselme, geçici lenfositoz, lökopeni, hemolitik anemi ile reversibl nötropeniye rastlanabilir.
Anafilaktik reaksiyonlar;anjiyodem,asteni,ödem(yüz,kollar ve bacaklar dahil),dispne,parastezi,senkop veya vazodilasyon gibi tek başına semptomlar halinde görülebilir..
Diğer yazılanlar zaten anlamadığımız latince sözcüklerle dolu...
Hemen ilacı kestik...
Fakat bu iyileştirici bir ilaç değil ,tuhaflaştırıcı bir etki yaratan uyuşturucu gibi...
Tek bir tablet,ilk akşam tam 7 saat yürüttü onu,daha da yürütürdü ama bitap düştü ve enerjiyi hissede hissede uyuyakaldı canım yavrum.Ertesi akşam yine uyutmadı onu,yine tam 4 saat yürüdü...Sırtında battaniye neredeyse koşturan bir ağır hasta...
Ara ara gülmedik değil...
"Anne hipodrumda koştursaydım,üstüme bahis oynayabilirdin.Kesin milyonlar kazanırdın "diye..
Resmen doping hapı gibi!
Çocuklarıma en iyi gelen antibiyotik 'Duocid'...
Doktora söylemeliydiler,çünkü onlar,ilaç firmalarının kabul ettirdiği , hastaneye sunulan ilaçları tüketmek zorunda oldukları için test yapmadan ilaç öneriyorlar...
Hemen eczaneden alıp geldim...
Tam tamına 8 gün evden çıkmadan yatarak dinlendi...Son iki gün ayakları tutmadığı için gidemedi(!)...
Gülelim mi ağlayalım mı bilemedik doğrusu...
İlginç ve çözemediğimiz bir grip geçirdi çakılım ama iyileşti şükürler olsun...
Sürekli,bal ,süt ve tarçın karışımı,tarhana ve yayla çorbalarını içerek ve daha sonrasında açılan iştahı ile sulu sebze yemekleri ve tatlı yiyebildi...
Tam 4 kilo kaybetti...
Her iş yeri bu kadar iyi niyet göstermezdi...Hepsi yeni bir çalışanı için inanılmaz bir anlayış gösterdiler...
Hepsine teşekkürler...
Mine'ciğim,bu ilaç hakkında bir bilgin varsa açıklar mısın?
3 Mart 2009 Salı
Ölümünden sonra...
Demek ki çok ilgilenmemişim...Ya da önemsememişim ...
Birgün televizyon seyrederken,konuklardan birini görünce ,çakılım;
-"Aaaa bak anne Deniz'in babası bu!"
-"Yusuf Hayaloğlu mu?" diye şaşırdığımı hatırlıyorum...Ve çok hoşuma gitmişti o zamanlar...
Ama o kadar...Sadece şair olduğunu biliyordum...Şiirlerini okumuş muydum? Hayır! Sadece kendi ağzından okuduklarını biliyorum,ama hatırlamıyorum bile...
Tanıdığımı düşünüyordum...
Meğer hiç tanımıyormuşum...
5 gündür hastalanıp yataktan çıkamayan kızımın,telefondan,ağlamaklı sesini duyunca çok korktum...
-"Anne,Deniz'in babası ölmüş"..Sesi zor çıkıyordu...
Ne diyeceğimi bilemedim...Önce kendisine birşey olduğunu düşünmüştüm o ses tonundan...
Biliyordum ki canım çakılım,ışınlanıp onların yanında olmak istiyordu...
-Anne ya,ben de bir saat önce,kalan paramı soran bir mesaj göndermiştim Hazan ablaya,çok ayıp oldu.Ama bilmiyordum ki.."diyen sesi çok üzüntülüydü...
-"Kızım bilemezdin ki..Ben de duymamıştım.Üzme kendini,daha sonra gider konuşursun kendileriyle"dedim...
Çakılım,Deniz ve ablasının ortaklaşa açtığı yabancı dil dersanesinde öğretmenlik yapıyordu.Geçen ay ayrılmıştı iş yerinden.
O akşam,bütün haberleri gezerek ilgili tüm haberleri izledik kızımla...Üzüntümün yanında şaşkınlıkla izledim haberleri...İsminden başka hiçbir bilgim olmadığını farkedip suçlandım bir ara...
Ahmet Kaya'nın kayınbiraderi olduğunu,sevdiğim birçok şarkının söz yazarı olduğunu hiç bilmediğimi,gerçekten ne kadar önemli bir insan olduğunu anladığımda,bazı şeyleri ne kadar yüzelsel takip ettiğimizi anladım...Örneğin bir ressam olduğunu bilmiyordum...
Çocuklarının kendisine bu kadar çok benzediğini,öldükten sonra anladım...Mavi gözleri annelerinden aldıklarını düşünürdüm...Ağabeylerini hiç görmedim,ama iki kızı tamamiyle babalarının kopyaları...
Değerli birini,ölümünden sonra tanımak benim ayıbım...(ya da magazinsel olmadığı için dikkatimizi çekmedi(!) )
Ne kadar bildik bir türkünün sözlerinin onun olduğunu yeni öğrendim:
Şu dağlarda kar olsaydım olsaydım
Bir asi rüzgâr olsaydım olsaydım
Arar bulur muydun beni beni
Sahipsiz mezar olsaydım olsaydım
Şu yangında har olsaydım olsaydım
Ağlayıp bizâr olsaydım olsaydım
Belki yaslanırdın bana bana
Mahpusta duvar olsaydım olsaydım
Şu bozkırda han olsaydım olsaydım
Yıkık perişan olsaydım olsaydım
Yine sever miydin beni beni
Simsiyah duman olsaydım olsaydım
Şu yarada kan olsaydım olsaydım
Dökülüp ziyan olsaydım olsaydım
Bu dünyada yerim yokmuş yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım olsaydım
Ve kendimi ayıpladım.Bazen yaşayan değerlerin hayatlarını araştırıp okumuyoruz.Kulaktan dolma bilgilerle yetiniyoruz...Son senelerdeki,çevreye olan duyarsızlığım nedeniyle kendimden utandım...Düşünün,kızımın arkadaşının babası oluşu dahi,araştırmam için bir sebepti...
Çünkü ben çocuklarımın arkadaşlarının aileleri ile hep tanışırdım mutlaka...Kimlerle arkadaşlık ediyorlar diye...Belki de tanınmış biri olduğu için güven verdi ve bir şairin çocukları asla yanlış olmaz diye mi düşündüm doğrusu hatırlamıyorum bile...
Hasta olduğunu bile duymamıştık.
Ama çok sigara içtiği için,zamanında çok ciddi rahatsızlıklar geçirdiğini duyuyordum Yusuf Hayaloğlu'nun...
56 yaş ,ölüm için henüz çok erken,ama sigara yüzünden,evlatlarına bu kadar büyük bir acı yaşatmamalıydı!
Ekranda gördüğüm yüzler,acının yüzleriydi...
Ve dilerim ki,onlar da sigara içmeyi bırakırlar...
Pandora,onun kendi sesinden bir arşivle anmış onu...
Ailesine başsağlığı diliyorum.Sabırlar diliyorum...
Kızım çok ağır hasta olmasaydı,törene gidecektik,ama hastaneye gidip tedaviye başladı.Şiddetli bir grip...(bunu da geniş olarak anlatacağım)....Nasıl bir gripse,düşmanımın başına vermesin...
2 Mart 2009 Pazartesi
Mim - İstanbul'dan Ne Gitsin, Ne Gelsin?
..................................................................................
Koskoca ıstanbul Gibisin
Sen aklıma geldikce,Cihangir'den bakıyorum İstanbul'a...
1 Mart 2009 Pazar
Hiç hayallerinizden sıfır aldınız mı?
¿?