30 Aralık 2008 Salı

2009 ' a doğru....



Her yıl duyduğumuz bir başlangıç umutlarımız vardır,ümit ve heyecanın dolu olduğu güzellikler...


Hayal bile olsa;


Dünyamıza,

Savaşlardan, acılardan, felaketlerden uzak,

huzur, sevinç, neşe, barış, sevgi, dostluk, mutluluk ve fazlasıyla da umut diliyorum.


.........................................................................................................................................



Bu resimde bir yeni yıl mesajı varmış...Bana zor geldi,ilgilenemedim...

İsteyen bakabilir.www.ataloggs.com/yeniyil/

İlginç olduğu için ilgimi çekti.Umarım yanlış birşey çıkmaz.Bulan olursa bana bildirebilir mi?


29 Aralık 2008 Pazartesi

İçim sızlıyor....







Deprem gibi...

Doğal afet gibi...


Hangi yürek?

Hangi zihniyet?


Elimden gelen,sadece acılarını paylaşmak....


Kanlı ve dehşet dolu resimlere bakamadığım gibi yayınlayamadım da...



25 Aralık 2008 Perşembe

Engeller ve çılgın ihtiyarlar....





Tam bir karmaşa içindeyim...


Çok uzun zamandır,bilgisayarlarla çatışma yaşıyorum...


Şeker bayramından beri evdeki bilgisayar,mehter takımı gibi bir ileri iki geri gide gide en sonunda kurban bayramında tamamen durdu...Yaptıracak zamanı kendime ayıramıyorum,çocukların da okulları müsade etmiyor.Anlayacağınız bilgisayarı tamir ettirecek zamanı bulamıyoruz...

İş yerimdeki bilgisayar,olabildiğince yavaş ve sadece maillerimi okuyacak kadar açılabiliyor.Cevap bile yazamıyorum.MSN tamamen kapalı...Çok aktif bir muhasebe işlemleri olmadığı için müdahele etmiyorlar...Umarım yeni bir bağış yapılır da yeni bir bilgisayar gelirse herşey normale döner...Dernek olduğu için bu ihtimal yüksek....


Kızkardeşimle aynı sokakta oturmamıza rağmen,geç geldiğimiz için,bırakın internet için gitmeyi,haftada bir selamlaşabilirsek ne mutlu bize...


Yani,


Bilgisayarda,gezinip blogları okumak zorlaştı,bilgisayarın yavaşlığı nedeniyle,günde ancak beş altı tane ziyaret gerçekleştirebiliyorum.Bu yüzden uğrayamadığım dostlardan özür diliyorum...Zorunlu ara vermek zorunda kaldım çünkü... En kısa zamanda evdeki bilgisayar için zaman ayırmalıyım ki sizlere kavuşabileyim...

O kadar çok fotoğraf ve konu birikti ki,zaman aşımından dolayı belki de hiç yayınlanamayacaklar... Hep internetten resimler konulara eşlik ediyorlar...

Ama yine ,ancak internetten bulabileceğim bir resmin haberini yazacağım...

ÇILGIN İHTİYARLAR!


Dün akşam bu iki sevimli dostun yaptığı eylemi izlerken gözlerim doldu inanın...

TEMA Vakfı Onursal Başkanı 87 yaşındaki Hayrettin Karaca ile 94 yaşındaki Sümerolog Dr. Muazzez İlmiye Çığ, Meclis önünde vatan toprağının satılmaması için sessiz bir eylemle seslerini duyurdular...

Topraklarımızın yabancılara satılmasını protesto ederken bile sarfettikleri sözler,nezaket yüklü ikazlardı.İkisiyle de gurur duydum,nihayet bir ses çıktı diye...Yanlarında yer almayı çok isterdim.Ankara'da bugün de tekrar orada olacaklar.Meclisin önünde,umarım çok katılım olur...

En başta eylemlerinden bahsetmeden önce Hayrettin bey'in şakası,anlam yüklü bir şakaydı...

"Ben ,bana uygun bir hanım,Muazzez de kendine bir koca bulmak için toplandık burada" deyince Muazzez hanım dayanamayıp açıkladı eylem sebeplerini...

Ben utandım,ama gerçekten utanması gerekenler ne yapıyor acaba?

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&Date=24.12.2008&ArticleID=914147

23 Aralık 2008 Salı

Değer bilmek...


Derler ki,
Özel bir insana rastlamak bir an,
özel biri olduğunu anlama belki bir saat,
o özel birini sevmekse belki bir gün sürebilir,
Ama o insan ömür boyu unutulmaz...
Bazen kötü görünen ilişkilerin,aslında çok güzel bir birliktelik olduğunu anlayamayız...
Dostlarınıza zaman ayırın....

20 Aralık 2008 Cumartesi

Dişlerim elden gidiyor....


Benim güzel dişlerim!

Biraz daha dursaydınız keşke...Son zamanlarda beni terketmek için adeta yarış halindesiniz neredeyse...


Halbuki size ne kadar da iyi bakıyorum...


Ya da bakamıyor muyum?

Günde en az iki kez fırçalamak, yetmiyor size demek ki...



Diş macununa limon ve karbonat karıştırıp haftada bir kez peeling gibi derin temizlemem bile işe yaramıyor artık...Hele başlattığınız ağrı kampanyanıza ne demeli...Kulaklarım dahil,beynime giden her yolu İstanbul sokaklarına benzetmeye çalıştığınızın farkındayım...Sokak taşlarını sökerken çıkardıkları sese benziyor yarattığınız ağrı...


İnleyen nağmeler dökülüyor son zamanlarda dudaklarımdan...


Efendim? Yaşlanıyor muyum?Hadi canım, o kadar oldum mu?Durun yahu,henüz 49 yaşındayım,acele etmeyin...

En iyisi doktor yolları sanırım... Yaşlılık mı öğrenelim bakalım....


Hemen araştırmacı gazeteci yanım,diş hakkındaki eksiklerim neymiş öğrenmek istedi...


Diş Apsesi Nedir?

Nasıl Ortaya Çıkar ?

Belirtiler Nelerdir ?

Nasıl Teşhis Edilir ?

Nasıl Tedavi Edilmelidir ?

Etkileri Ne Kadar Sürer ?

Kendime Nasıl Dikkat Etmeliyim?

Ağız Kokusu (Halitosis)

Nasıl Oluşur?

Kötü Ağız Kokum Olduğunu Nasıl Bilebilirim ?

Nasıl Teşhis Edilir ?

Ağız Kokusunu Nasıl Önleyebilirim ?

Doktorunuzu Nasıl Seçmelisiniz ?

Diş Hekimini Nasıl Bulabilirim ?

Nelere Dikkat Etmeliyim ?

Gingivitis (Diş Eti İltihaplanması)

Nasıl Oluşur?

Semptomları Nelerdir ?

Nasıl Teşhis Edilir ?

Nasıl Tedavi Edilir ?

Etkileri Ne Kadar Sürer ?

Kendime Nasıl Dikkat Etmeliyim ?

Nasıl Korunabilirim?

Diş Bakımı

Dişlerimi Nasıl Fırçalamalıyım ?

Diş İpini Nasıl Kullanmalıyım ?

Hangi Dental Ürünleri Satın Almalıyım ?

Gıdaların Neden Olduğu Çürüğü Önleme

Periodontal Hastalık Nedir?

Nasıl Oluşur?

Semptomları Nelerdir?

Teşhis ve Tedavi

Etkileri Ne Kadar Sürer?

Kendime Nasıl Dikkat Etmeliyim ?

Periodontal Hastalığı Nasıl Önlerim ?

Kök Kanal Tedavisi

Ne Zaman Uygulanır ?

Nasıl Yapılır?

Tedavi Sonrası Ne Yapmalıyım ?

Faydaları Nelerdir?

Riskleri Nelerdir?

Kendime Nasıl Dikkat Etmeliyim ?

Diş Çürümesi

Nasıl Ortaya Çıkar ?

Semptomları Nelerdir?

Nasıl Teşhis Edilir ?

Tedavi

Kendime Nasıl Dikkat Etmeliyim ?

Diş Çürümesini Nasıl Önleyebilirim ?

Diş Ağrısı Nedir ve Nasıl Ortaya Çıkar?

Semptomları Nelerdir?

Nasıl Teşhis Edilir ?

Nasıl Tedavi Edilir ?

Diş Ağrısını Nasıl Önleyebilirim ?

19 Aralık 2008 Cuma

Yaratıcılığın sınırı yok!

Bunların ne olduğu hakkında bilginiz varmı?
Hangi maddeden yapılmıştır sizce?


Poşetlerden yapılmış!
Evet,evet bildiğimiz naylon poşetlerden yapılmış bütün bu ürünler... Son resimdeki çanta hariç....O da çok enteresan!
Ayakkabı ve alttaki resimde yer alan ürünlerin yapımı BURADA anlatılıyor.




Bu çanta kola kutularının açma kapaklarından yapılmış.........

18 Aralık 2008 Perşembe

Tesadüf Fotoğraflar..---Kelime oyunları--Öykü atölyesi

Hayatımızdaki tesadüfler,hep şaşırtıcı olmuştur...Bazen hoş sürprizlerle,bazende gözyaşıyla bitmiştir...Hepimizin anılarında mutlaka tesadüflerin hikayesi olmuştur.Ama bazı kareler vardır ki,resmedilsin isteriz.
Bu fotoğraflar,sanki poz verilmiş gibi çekilmiş tesadüflerin fotoğrafları...
Bu kez böyle bir farklılık olsun istedim.Fotoğraflar konuşsun...



Bu bizim şarkımız!
Gençliğimizde hep böyle dansederdik....


Ne konuşuyor acaba?



İnşallah cebinde iyi para vardır!







Oh,iyi ki bu pota var,canım hiç sıkılmıyor!




Çabuk ol! Üşüdüm!

Ceeeee!

Ha ha ha!
Korktun değil mi?






Bak bakalım,Güneşin tadı nasılmış?




Şöyle bir iteyim, bakalım yıkılacak mı?




Anne ya!
Hani biz oynayacaktık!








Annen nerede senin?
Gel bereber arayalım....








Böyle çalışma mı olur yahu?









Biraz oturabilir miyim? Yoruldum da...















Topumu bırak!









İçin çocuklar!
Şu balığı da tuttum mu tamamdır...









Allah Allah,karşıma geçmiş neye gülüyorlar bu çocuklar?Ne güzel gazete okuyorum burada...










Sihir yapıyoruz!








Bu sigara çok duman yapıyor!











İmdaaat! Tutsana beni!









Oh! Ne rahatmış...













Biraz da belimi çiğner misin?






Bu sayfayı Öykü Atölyesinin kelime oyunlarının "Tesadüf" kelimesi için hazırladım

17 Aralık 2008 Çarşamba

Suskunluk!



Çığlık çığlığa susuyoruz!
Ülkem susuyor...
Adeta söz orucunda gibiyiz....
Böyle giderse,gerçekten haykırdığımızda kimse duymayacak bizi....
Sabırsa bu suskunluk,ülkem tek sesliliğe mahkum demektir...
Haddini bilmez bir bencilliğin pençesindeyiz...Bize çizilen yol belli...Dur diyen olmadığı gibi yollar açılıyor...Beni fakirleştirerek,fakire yardım diyerek,iş yolları kapatılıyor...
Bu konuda çıkacak kelimeler kıymetli benim için...
Benim içimde çığlıklar kopuyor,komalardayım...
Düşüncelerime,cebimden girilmeye çalışılıyor gibi geliyor.Paranoya otomatik devreye giriyor neredeyse..
Çıldırıyorum!
Faturaların biri ödenmeden diğeri geliyor...
Faturalar için çalışıyorum..Devletimin kasası benim elkektrik,su ,doğalgaz ve telefon faturalarım sayesinde doldu ve çıkan sesimi duyuramıyorum.
Çünkü yalnızlık aşılanıyor,kimse dilinin ucuna geleni söylemiyor.Kimse kendi düşüncesine sahip çıkmıyor,kim ne düşünüyorsa onu onaylama yoluna gidiyor...
Sivil toplum örgütlerine ne oldu?
Hiçbir hareket ve faaliyet yok...Kime konuşacağız peki?
Sıra hiç kimseye gelmeden anlamayacak galiba durumun vehametini...Bu suskunluk nedendir?
İsyanlar ,adam öldürmekle,hırsızlıkla ya da cami yakmakla protesto şeklinde olamaz,olmamalı.......
Birlikte hareket ederek ,sonuç oluşturacak bir oluşumu,platformu arıyorum...
Depremi maskeleyebilir misin?
Çok şiddetli geliyor çünkü....Yeniden inşa edebilecek miyiz?
Kaliteli bir basın ve kuvvetli politikacılar istiyorum.Kitleleri analiz edip,suskunluk sarmalından çıkabilecek kadar kuvvetli...
Atatürk ne diyor:
“Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur”

16 Aralık 2008 Salı

Anılar....Beni rahat bırakın...


‘İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler. İnsanlar onlara ne yaptığınızı da unutabilirler. Ama insanlar, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar.’

Hiç kiraz ağacına çıkıp,dalından koparıp yerken,bir yandan da küpe yaptığınız kirazların tadının unutulmaz olduğunu bilir misiniz?

Şeftali ağaçlarının reçinelerini tattınız mı hiç?Dut ağacını silkelemenin ne olduğunu bilenleriniz kaç tanedir?

Okula yürüyerek giderken,kaç kez koyun ya da keçi sevdiğimi hatırlayamıyorum bile.Halbuki şehir içinde oturuyorduk.Ama yeşil alanların çok olduğu zamanların insanı olduğum için mutluyum.Koyun,keçi,tavuk ve kediler arasında okuduğum kitapların satırlarını bile hatırlıyorum.Farklı kokarlardı.Mahalledeki çocuklarla,kitap yarışı yaptığımızı ,özellikle Ayşegül kitaplarının kuşe kağıda,pırıl pırıl basılmış basımlarından ve 6-7 yaşlarımdaki anılarımdan söz ediyorum.

Defter ve kitaba ne kadar önem verdiğimizi anımsıyorum da,kıyamazdım bir sayfaya...Şimdi bakıyorum da,koca koca defterler atılıyor,değersizce,pervasızca...

Bebeklerin haricinde ,hazır başka oyuncaklarımız olmazdı.Beştaş,kırktaş,çelik çomak,saklambaç gibi sokakta oynana oyunlarla yaratıcılığımızı ortaya koyardık.Yanaklarımız pancar gibi kızarırdı...AAAAA,bakın pancar dedim de,aklıma geldi.

Erzincan'da şeker fabrikasının yakınlarında otururduk ve pancar atıklarıyla hayvanlarını besleyenlerin bahçesinden çıkmazdık.Kocaman tümsekler olurdu,kuleler gibi.Tepesine çıkıp,aşağıya kaymak çok zevk verirdi.Çığlık çığlığa koşarak kayardık o tümseklerden aşağıya...

Annemin kuzinede yaptığı yiyeceklerin kokusu hiç gitmez burnumdan....Pancarları bile onun üstünde kızartırdı...Bir yandan fırınına attığı böreğin kokusu,bir yandan,iki çeşit yemek yaptığı kuzinenin tek başına bir kahraman olduğunu düşünürdüm...Annemin reçel yaptığı günler gözümün önüne geldi.Bir yandan salça yapılır,bir yandan çeşit çeşit reçellerin kokusu....

Dışarıda kaynayan sularda yıkanan çamaşırların kokusundan olacak ki,hala heryer sabun koksun isterim.Bahçede,ağaçtan ağaca asılan iplerdeki çamaşırların özgürce uçtuğunu hep düşlerim....

Bisiklet öyküm pek parlak değildir.Arkadaşımın iki tekerlekli bisikletine binerdim,birgün bisikletin önü çıkıp,sadece arkasıyla düşmeden inmeye çalıştığımda yaşadığım korkuyla pek fazla hevesim olmamıştır o nedenle...Ama üç tekerlekli bir bisikletle ufak bir kasabada yaşamak isterim...Bu da tabiiki Muğla'da hayata geçebilir...

Ben o zamanların çocukluğundan gelmekteyim.Ve o çağın çocuğu olarak,çocuklarımı nasıl yetiştiriyorum acaba?

Hazır ürünlerin içerisinde yok oluyorlar gibi geliyor...

Keşke bir zaman makinesi olsa da,çocuklarımı bir götürebilsem o zamanlara....

Allahtan çocuklarım,doyumsuz çocuklardan biri değil....

Daha ne çok anılar var bu düşüncelerde...

14 Aralık 2008 Pazar

Çok dinlendim çoook!



Tam 9 gün tatil!
Bol bol dinleneceğim diye nasıl da sevinmiştim....Evde olmak ,geç saatlere kadar oturup geç uyanmak ve özellikle bilgisayarın başında oturmak düşüncesi bile beni rahatlatmaya yetmişti...
Pazar günü bilgisayarın aniden durmasıyla ,sırığım ve ben hayal kırıklığına uğradık.Özellikle arkadaşlarıyla konuşamama düşüncesi ,ve oyun oynayamamak oğlumu fena halde üzdü...Tatil gününde kime tamir ettireceğimizi bilemedik.Hala arızalı bir şekilde duruyor...Bu hafta yaptırırız diye düşünüyorum...
Tabii,çareler tükenmez....
Hemen ev temizliğine başlayayım dedim.Çok sürmez nasılsa diye başladığım temizlik,daha dün bitti....
Salonu bitirdiğimde,şekil değişikliğine uğramışlığın şaşkınlığı vardı ...Koltuklar afallamış şekilde bakıyormuş gibi geldi bana...İki büyük koltuğu yanyana koyduğumda anlayamamıştım.Sonrasında baktığımda,gülme krizi tuttu beni.Resmen bekleme salonuna benzettim girişi."Lütfen sizi şöyle alalım.Az sonra doktor sizi çağırır" izlenimi yaratıyor...
Neyse bir hafta daha böyle dursun,sonra değiştiririm nasılsa....Aslında oğlum arkaaşlarıyla oturduğunda çok rahat televizyon seyrettiler(futbol ve film).Hepsi aynı yönden bakıyorlardı...
Sonra bahçeyi temizlemek için çıktığımda,Görüntüsüne bayıldığım yaprak yığınlarının beni bu kadar yoracağını hiç düşünmemiştim.En büyük çöp torbasından iki adet doldu...Kendimi öyle kaptırmışım ki,üç saatin geçtiğini anlamamışım bile...
Ama ben çok keyif aldım.İki kedi ve bir köpeğin tüm engellerine rağmen,başarıyla bitirdim bahçe temizliğimi.Tam yığın haline getiriyorum ki Gazoz ve Ayran içine dalıp dağıtıyorlar.Ben imle saklambaç oynuyorlar akıllarınca.Ben kovalıyorum,ağaca tırmanıyorlar,topluyorum tekrar,küreğe uzandığım anda dağıtmalar,Kafi deseniz,kuyruğu ile dağıtma eylemine katılıyor bir avuç cüssesiyle....öyle mi dedim ve siz istediniz diyerek, onlarla koşturmaya ve saklanıp aniden karşılarına çıkmaya başladım.Komşular gördüyse beni"mahalleye bir deli taşındı" demişlerdir kesin.Hayvanlarla oyun oynayan bir kadın! Ama o kocaman olmuş gözlerindeki keyifleriyle benimle oynadıklarını görmeliydiniz.Çok şekerler.....
Çakıl'ım bayram gezisi için Kıbrıs'a gitti.Sırığım deseniz arkadaşlarıyla sinemaya ve gezmeye gitti hergün neredeyse....
Bendeniz ise,kendimi köle kılığına sokup,evi altüst ettim anlayacağınız....Dolapların içine girince,nereden çıkacağımı bilemedim.Bir de baktım ki,bahçede muhafaza ettiğim boncuklarım (75 kilo)içeride! Poşet poşet açarak yerleştirmeye başladım boşalan dolap raflarına.
Dün banyo duvarlarını silip çıktığımda yorgunluktan bitap vaziyette koltuğa yığıldım.
Şimdi iş yerindeyim ve yorgunluğumu üstünden atmaya çalışıyorum.
Ne O?
Tatildeydim!
Dinlence günlerim(!)...

6 Aralık 2008 Cumartesi

Bayramlık resimler.........

İki kuzen ,
İki çılgın......










Konser kuşları





kaldırım serçeleri





Bahçe partisi

Bayram gelmiş neyleyim....


Bu bayramın,sadece bu yanını seviyorum...
Onun ötesinde hiçbir şey ifade etmiyor benim için...
Annemi ziyaretim söz konusu olmasa,dışarı adımımı atmayacağım...
Yine de bayramın ikinci günü çıkacağım .
Boynum ağrımaya başladı bile...
Ah! Bu empati duygum...
Büyükler ve küçükler...
Eller ve gözler...
Öpüldünüz.....

2 Aralık 2008 Salı

İNANILMAZ BİR OLAY !!!!!!!!!


Seyredin lütfen :http://video.milliyet.com.tr/default.asp?id=22886


BEN ŞOKTAYIM!

Akşam haberlerde izlediğimde,inanamadım!
NELER OLUYOR BİZE!
Bu nasıl bir ahlaktır?
Bir hayvanı bile sürüklediklerinde yer yerinden oynuyor,bu genç kızın bir barda çalışıyor olması mı(hakediyor anlamında),fazla tepkiye neden olmadı acaba?
Kelimeler dans ediyor kafamın içinde,hizalanıp cümle haline gelemiyor.Bu nedenle ne yazacağımı bilemiyorum....
ÇOK KÖTÜ OLDUM, ÇOK!

Gazete başlıklıkları
Hürriyet

Sperm örneği kalmasın diye yıkamışlar
C.K.’yı kaçıranların delil bırakmamak için tedbir olarak banyoya sokup yıkadıkları ve polise haber vermemesi için de tehdit ettikleri anlaşıldı.
DEHŞET ANLARI KARE KARE GÖRÜNTÜLENDİ
AVCILAR’da polis yelekleri giyerek müzikhol basan zorbaların, kaçırdıktan sonra altı saat tecavüz ettikleri konsomatris C.K.’yı, sperm örneği kalmasın diye zorla banyoya soktukları ortaya çıktı. C.K.’ya güvenmeyen üç şehir eşkıyası onunla birlikte banyoya girdi. Zorbalar, delil bırakmamak için C.K.’yı yarım saat yıkadı ve giyinmesine izin verdikten sonra evinin önüne bıraktı. Eşkıya tehdit etmeyi de unutmadı: "Eğer polise haber verirsen geri döner seni öldürürüz." 24 Ağustos’taki olayın ardından yakalanan Yusuf Kılıç ve Cesim Gelturan ile Yıldırım Ağababa tutuklandı. Cesim Gelturan’ın cinayet, gasp ve oto hırsızlığı, Yusuf Kılıç ile Yıldırım Ağababa’nın hırsızlıktan poliste kayıtları bulunduğu tespit edildi.
Gasp Büro Amirliği polisleri, şüphelilerin polis yeleklerini Mercan’da bir dükkándan "Dizi film çekiminde kullanacağız" diye satın aldığını belirledi. Şüpheliler polisin "Yeleklerini alırken zorluk çekmediniz mi?" sorusuna "Orada parayı verdikten sonra general üniforması bile diktirebilirsin" diye cevap verdi. Polis baskında kullanılan bir tabancayı ele geçirdi, diğerini arıyor. Baskına katılan bir kişi ile bir tecavüzcü yakalanmadı. Zorbaların, C.K.’yı, sahip oldukları sözde otelde maaşla çalışması için de teklif götürdüğü ortaya çıktı.
Kendilerini reddettim
C.K. yaşadığı dehşet dolu dakikaları şöyle anlattı: "Daha önce de bara gelmişlerdi. Ahlaksız tekliflerini reddettim. Gece yeniden geldiler. Bu kez üzerlerinde polis yeleği ve job vardı. İçeri girer girmez benim için geldiklerini anladım. Garsona vurdular ve kimlik kontrolü yaptılar. Saçımdan sürükleyerek dışarı çıkarıp arabaya bindirdiler. Yüzümü kazakla kapattılar. Yarım saat gittik. Yanında boş arazi olan bir binaya girdik. Asansörle 5’inci kata çıktık. Yusuf, Cesim ve Yıldırım sırayla bana tecavüz ettiler. Daha sonra beni banyoya sokup yıkadılar. Ev sahibi beni götürüp evimin önüne bıraktı."
Milliyet
Ölüm acısı olduğunu düşündüm

Saldırının mağduru 25 yaşındaki C.A., oturamadığı için ayakta verdiği ifadesinde şunları anlattı:
“Yusuf her gece yanıma gelip benimle beraber olmak istediğini söylüyordu. Her seferinde ‘Ben konsomatrisim, masaya oturur seni dinler, kalkarım. Ben o.. değilim ki seninle yatayım’ diyordum. Bana yüksek paralar söyleyip ahlaksız tekliflerini sürdürüyordu. ‘Tokat atıp saçlarımdan tuttu’Artık ondaki beraber olma duygusu saplantı halini almıştı. O gece, ‘Polis, kimse kıpırdamasın. Herkes yerinde kalsın. Çıkacağız’ dedikten sonra bana bir tokat atıp saçlarımdan tuttu. Kendisine karşı koymak isteyince de yere yatırıp sürüklemeye başladı. Birkaç metre sonra çektiğim acının ölüm acısı olduğunu düşündüm. Neredeyse kafamın derisi yüzülecekti. 50 metre boyunca beni sürükleyip arabaya bindirdi. Yol boyunca da küfürler edip, tokat atıyordu. Alkol ve uyuşturucu madde almışlardı. Götürdükleri evde bir odaya koyup sırayla tecavüz ettiler. Sabah beni banyoya zorla sokup cinsel organıma kadar yıkadılar. Delil ve sperm örneği bırakmak istemiyorlardı. Bizi yakarsan, seni yakarız‘Polise gitme sana iş buluruz. Daha iyi şartlarda yaşarsın’ şeklinde teklifte bulundular. Kabul etmediğimi söyleyince ‘Bizi yakarsan biz de seni yakarız. Buna benzemez’ diye tehdit ettiler. Yerde sürünme sırasında kalçam yandığı için üstüne oturamıyorum.” C.A.’nın 3 ay önce Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tedaviye başladığı öğrenildi. Yusuf Kılıç, mahkemedeki ifadesinde ise bu kez müzikholde daha önce dayak yediği için arkadaşlarıyla tekrar müzikhole gittiğini, C.A.’yı alarak çıktığını anlattı.

1 Aralık 2008 Pazartesi

Hafta sonu...



Her akşam,oğlum ablasını,iş dönüşü,duraktan alır ve beraber gelirler...

Cumartesi akşamı,çakılımı,telefonla aradığımda,daha vapurdan yeni indiğini söylediğinde sesi çok iyi geliyordu...Yarım saat sonra,sırığım, ablasını arayıp,yaklaşıp yaklaşmadığını sorup telefonu kapattığında;

-"Anne,ablamın sesi çok kötü."dedi.

Aramak için telefonu istedim, vermedi.

-"Biraz sonra burada olur.Sorarız."dedi ve çıktı.

Geldiklerinde,kızım hemen odasına yöneldi(her gün öpüşüp selamlaşırız).Hemen ardından koştum.Yüzü allak bullak! Beni düşünsenize!Aklıma ne senaryolar geldi birkaç saniyede bilseniz!

-"Kızım ne odu?" der demez ,bağırarak ağlamaya başladı.

-"Gözümün önünde bir kadın öldü anne!"dedi .Ve sarılıp anlatmaya başladı.Ben rahatlıyayım mı,üzüleyim mi bilemedim...

-"Üsküdar'da motor iskelesinin hemen önünde yol ikiye ayrılıyor ya ,işte tam orada belediye otobüsü bir kadına çarptı,uçtu ve yüzüstü yere düştü.Anında heryer kan oldu anne.Ne yapacağımı şaşırıp'Ambulans çağırın' diye bağırmaya başladım.Baktım ki kimsede hareket yok ,ben aradım.İnsanlar niye bu kadar duyarsız bilmiyorum.Ambulans hemen geldi ama kadın iki kez çırpındı ve hareketsiz kaldı...İlk defa bir insanın ölümünü gördüm anne!"Diye ağlıyor durmadan.Sarılıp birlikte ağladık....

Devam ediyor,

-"Kimbilir kaç çocuğu var?Kim ,nasıl haber verecek onlara?Bizim gibi çocukları vardır,ne yapacaklar şimdi?Anne,lütfen dikkat et! Sen çok dikkatsiz yürüyorsun...Çok kötü çok...

Makineli tüfek gibi ,durmuyor....

-"Ya,bir insan yüzüstü dururken,ayakları nasıl havaya kalkar ki?Anlamıyorum...İki kez çırpındı ve durdu.Çok fenaydı anne..."

Gözler oldu,bir kurbağa....

-"Ölmemiştir kızım,bayılmıştır o.Yarın sorarsın,hangi hastaneye kaldırıldığını öğrenir ziyaretine gidersin" diyorum ki biraz rahatlasın...

-"Sorarım "derken mendille burnunu ve gözlerini siliyor,bir yandan da,insanların duyarsızlığından ve yarattıkları kalabalığın ne kadar bunaltıcı olduğunu söylüyor."Neredeyse çekirdek çitleyip seyredecekler"diye söylenip durdu."Otobüs çok hızlı girdi o tercihli yola,umarım cezasını çeker"..Yaklaşık iki saat sonra gözyaşları durabildi...Bir çay yaptım,kahvaltı gibi yemek yiyince biraz sakinleşti.Ama ömrü boyunca unutmayacağını biliyorum.

Ertesi günü ,dolmuş şoförlerine ve polislere sormuş,ama kimsenin bilgisi yokmuş...Hala araştırıyor,İnternetten bakmış bulamamış...

Kuvvetle ihtimal,kadın öldü...

Hiç görmediği ve tanımadığı biri için bu kadar gözyaşı.....

Canım kızım...