15 Nisan 2009 Çarşamba

DARBECİ TÜRKAN SAYLAN ASILMALI !


DARBECİ TÜRKAN SAYLAN ASILMALI
Türkan Saylan darbecinin kralıdır!

Saylan’ın darbeciliği yıllar öncesine dayanıyor.

Hastalığına aldırmayın, gözünün yaşına bakmayın. Kaldırılmış olan idam cezasını, sırf onun için yeniden getirin...


ASIN BU DARBECİ KADINI!
MUSTAFA MUTLU


Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan’ın evinde “Ergenekon araması”nın yapıldığını öğrenince şaşırmadım.
Tam “Neden şaşırmadığıma şaşırmış bir şekilde” televizyonları izlerken, sağolsun Mehmet Altan imdadıma yetişti.
CNN Türk’e gelişmeleri değerlendirirken, “Darbeciler elbette yargılanmalıdır” dedi.
Tabii ya, olay bu:
DARBECİ
bunların hepsi!
Hele Prof. Dr. Türkan Saylan’ın darbeciliği yıllar öncesine dayanıyor.
Yaptığı darbeler, saymakla bitecek gibi değil üstelik:


-İlk darbesini lepra hastalığına karşı yaptı bu çılgın kadın! Toplum tarafından dışlanan, doktorların bile ellerini sıkmaktan korktuğu cüzzam hastalarını bağrına bastı. Tıptaki bütün gelişmeleri ülkemize getirerek, binlerce cüzzamlıya hayat verdi. 25 yıl boyunca ülkenin gezilmedik bir karış toprağını bırakmadı ve gittiği her yerde cüzzamlı aradı. Sonunda cüzzama karşı inanılmaz birDARBE YAPTI!

-Cinsel yolla bulaşan Behçet hastalığını da unutmadı. Onlarca poliklinik kurdu; Behçet’e DARBE YAPTI!

Bu hastalıklarla mücadele etmek için dolaştığı Anadolu’da bir büyük hastalık daha keşfetti: Aileler kız çocuklarını okutmuyorlardı.

Hemen kendisi gibi “darbeci” birkaç arkadaşıyla birlikte bir dernek kurdu ve “Anadolu’da Bir Kızım Var, Öğretmen Olacak” kampanyası başlattı...
- Kızlarını okutmak istemeyen babalara DARBE YAPTI!
-“Kardelenler Kampanyası”nı başlattı, tutuculuğa DARBE YAPTI!
-“Bilgi Toplumu Kızları”yla, cahilliğe DARBE YAPTI!
-“Her Kızımız Bir Yıldız” diyerek, kaderciliğe DARBE YAPTI!
-“Geleceği Taşıyan Kızlar” la, geçmişe DARBE YAPTI!
-“Bir Işık da Siz Yakın”la, karanlığa DARBE YAPTI!
-“Geleceğin Doktorları”na destek verdi, tüm hastalıklara DARBE YAPTI!
-Yardımseverlerden topladığı paralarla onlarca okul, yurt yaptırdı; Milli Eğitim Bakanlığı’na DARBE YAPTI!
-Yetişkinler için okuma yazma, meslek edindirme kursları düzenleyerek, işsizliğe DARBE YAPTI!
-Anadolu’daki okulları müzik aletleriyle donattı, sessizliğe DARBE YAPTI!
-Bugüne kadar 70 bine yakın çocuğa burs vererek, yoksulluğa DARBE YAPTI!
-Yakalandığı “amansız hastalığa” aldırmadı, doktor arkadaşlarının birkaç ay ömür biçmelerine inat yaşama sarıldı; kansere DARBE YAPTI!
-O hasta haliyle ülkede olup bitenlere sessiz kalmadı; Atatürk devrimlerine ihanet edenlere DARBE YAPTI!
-Hastalıktan konuşamayacak haldeyken bile meydan meydan dolaşıp tehlikeye dikkat çekti; “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” partiye DARBE YAPTI!
-Tüm bunları yaparken çağdaşlıktan, çok seslilikten, demokrasiden ödün vermedi. Gittiği her yerde, “Ne şeriat, ne darbe” diye haykırdı; DARBECİLERE DARBE YAPTI!

***İşte bu yüzden gönül rahatlığıyla haykırıyorum ki; darbecinin kralıdır Türkan Saylan!
Onun evini aratan, derneğinin hesaplarına el koyduran, 70 bine yakın öğrencisinin burslarını ödenemez hale getirenler de...
Onları ayakta alkışlayan Mehmet Altan gibi “demokrasi kahramanları” da haklı!
Hastalığına aldırmayın, gözünün yaşına bakmayın. Kaldırılmış olan idam cezasını, sırf onun için yeniden getirin...
Yoksa bugüne kadar devirdiği karanlıkların, savaştığı hastalıkların hatırı kalır...
Haydi; “Ergenekon Tatili”ne çıkan Sayın Başbakan... Dön Ankara’ya, topla Meclis’i de bitiriverin şu işi!
ASIN BU DARBECİ KADINI!
*****
SIRA!
Dünkü gözaltıları ve aramaları izlerken, aklıma dünyaca ünlü Alman şair ve tiyatro yazarı Bertolt Brecht geldi...
Bir şiirinde aynen şunları yazmıştı:
“Naziler önce komünistleri tutukladılar; komünist değilim diye ses çıkarmadım.
Sonra Yahudiler’i tutukladılar, Yahudi değilim dedim, sesimi çıkarmadım.
Sosyal demokratları tutukladılar, savunmak bana mı kaldı dedim, sesimi çıkarmadım.
Sıra bana geldiğinde etrafta tutuklanmama ses çıkaracak kimse kalmamıştı!”
***Umarım sıra size gelmez!


İdolüm olan Türkan Saylan,hastalığı ile zaten beni üzüntüye boğmuştu...Bir de bu olayı duyunca kahroldum...İnternetten bulduğum bu yazı duygularımı anlatıyor zaten,başka söze gerek yok!

16 yorum:

öykü dedi ki...

sevgılı tütü

yazını uzuntuyle okudum aynı uzuntulerı yasıyorum..
Ataturk ıcın bı mım baslattım

http://beyazkedi-silbastanbaslamakgerekbazen.blogspot.com/2009/04/mustafa-kemal-ataturk.html


katılımını beklıyoırum
sevgılerımle

Kubilay Kızıldenizli dedi ki...

Sevgili Tütü,
Ellerine sağlık.
Karalı olacağız artık, korkmak ürkmek, sinmek, kuyruğumuzu bacaklarımızın arasına sıkıştırmak yok.
Yazının kurgusu, içeriği ve ifade biçimine bayıldım.
Unutmayın arkadaşlar "Vatan Sevgisi Hobi Değildir"...
Gerektiğine omuzlarımız üzerinde taşıdığımız başımızı ve gögüz kafesimizde taşıdığımı yüreğimizi feda etmesini bileceğiz vatanın yoluna.
Allah hepimizi Türkiye' ye kurban etsin.

Belgin dedi ki...

Tütüm, ellerine saglik, aynen Brechtin siirindeki haldeyiz, artik sesimizi yükseltmenin zamani geldi de, geciyor bile.

Sevgilerimle

sufi dedi ki...

Sevgili tütüm;
Bizim de duygularımızın tercümanı oldu bu yazı.Söz bulamadım söyleyecek...................

tutsak dedi ki...

Yüeeğine sağlık sevgili Tütü
daha güzel ifade edilemezdi sanırım
Sevgilerimle

bio dedi ki...

ne geri zekali yaratiklarsiniz siz?
BU kadar mi korsunuz ulkede olanlara karsi. At gozlukleriyle bile bundan daha fazlasini gorur anlardiniz.
Bu ulkede kanunsuz isler yapip, bulanik sularda gemilerini yuzdurenler yuzunden hala 3. dunya ulkesiyiz.
Ve bunun gibi insanlardir bu ulkenin gelismesinde en buyuk engel olan.
Yaptiklari gostermelik uc-bes "organizasyon" ile yaptiklari asil isleri kamufule ediyorlar, sonra da sizin gibi akli yarim, kendini "ilerici" entel zanneden guruh da arkasindan gidiyor.

azicik kaldirin kafanizi da okuyun be zir cahiller.

baykal bugün ergenekon konusunda eski çizgisinde bir açýklama yapmýþ. kýsaca ergenekon siyasidir, muhalefeti sindirmek için yapýlýyor demiþ. baykal'ýn, balbay'ýn günlüklerini okumadýðýný düþünüyorum.
eðer okusaydý, çizgisinde ciddi sapmalar yapmasý kaçýnýlmazdý çünkü.

ergenekon bazýlarý tarafýndan baþtan beri sulandýrýlmak isteniyor. tuncay güney'li günlerde bu iþi sulandýrmak için yeterince malzeme vardý ortada; sanki güney, ergenekon'un tek dayanaðý gibi anlatýlýyordu ve adamýn hal ve hareketleri de iþi sulandýrmak isteyenlere fazlasý ile malzeme veriyordu ama günlüklerle ve özellikle ikinci iddianame ile gördük ki, güney bu iþin hiçbir tarafýnda yok; dayanaklar ve iddialar saðlam. bu sebeple iþi sulandýrmak için ergenekoncularýn elinde sadece "iktidar muhalefeti susturmak istiyor" tarzý eðilimler kalmýþ durumda. "caným tamam bir darbe hazýrlýðý var, ergenekon da var ama iktidar da muhalefeti susturmak için bunu kullanýyor" demek de bu iþin sulandýrýlmasýnýn yeni þekli haline geldi. ergenekon ve darbe karþýtlarýnýn bu oyuna gelmemesi lazým.

1. ve 2. iddianamede anlaþýldý ki, aslýnda ergenekon davasý ile darbeciler yargýlanýyor. iddianamelerin merkezindeki konular: darbe, darbe için terör örgütü kurmak, yönetimi zorla ele geçirmek, darbe planlarý yapmak, darbeye zemin hazýrlamak, darbe için örgütlenmek, darbe sonrasý oluþum için planlar yapmak...liste bu þekilde uzayýp gidiyor.

iki önemli isim(özden örnek, mustafa balbay) tarafýndan yazýlmýþ günlüklerden (darbe günlükleri, balbay günlükleri) anlýyoruz ki darbe, önemli birilerinin gündemindeymiþ hep ve bu konuda ciddi çalýþmalar yapýlmýþ.

sabih kanadoðlu'nun þu açýklamasýna dikkatinizi çekmek isterim:"darbe yapmak suçtur ama darbe planý yapmak suç deðildir".

darbeye zemin hazýrlamak için önce muhalif gazetenin bombalanmasý, bu yeterince ses getirmeyince danýþtay saldýrýsýnýn islamcý kimliði maskesi ile yapýlmýþ olma ihtimali bizleri rahatsýz etmeli. bu saldýrýnýn þekli ve vermeye çalýþtýðý mesaj, sýrtýmýzý çevirip, görmezden gelinecek kadar basit bir konu deðil çünkü.

tüm bunlarý gördüðü halde, yeterki iktidar gitsin de, darbeyle gitsincilere söyleyecek çok fazla þey var ama þimdilik sadece persepolis'i izlemelerini salýk veriyorum ama filmdeki ideolojilerin, devrim isimlerinin adlarýný ters çevirerek.

tüm bunlarý görmeyip, ergenekon fasa fisodur diyenlere söylenecek pek biþey yok. onlar en ufacýk fýrsatta sulandýrma çalýþmalarýna kaldýklarý yerden devam edebilirler.

Operasyonun tarihini gözden geçirdiðimizde;

Ýlk baþlarda "daha iddianamesi bile hazýrlanmamýþ" diye vaveyla koparýlýrdý. Kol gibi iddianameler sýralanýnca, bu argüman kaput oldu tabi.

Ardýndan "dinleme yapýlmasýnýn hukukiliði" üzerine fýrtýna koparýldý. Oysa dinlemeler yargý kararý ile yapýlmýþtý ve dinlemelerden öyle þeyler çýktý ki, aradaki ývýr zývýrý baz alýp lagaluga üretenler, iddianamelerin ardýndan yutkunmak zorunda kaldý. En basitinden ele alalým, iddianameye henüz yansýmamýþ olmasýna raðmen, Karadayý'nýn "darbe heveslerini" savunacak adam var mý ? Yok. Ama neyi "zýrvaladý" bir kýsým insan, "dinleme hukuki mi deðil mi" filan feþman. O iþin "teknik" boyutudur ama bu iþin felsefi yani en önemli boyutu ne olacak ? Darbecilik ve bu yolla tehditler ne olacak ?

Sonrasýnda "saygýn insanlar" geyiði çevirilmeye baþlandý. Allahýný seven söylesin. Sabih Kanadoðlu gibi bir isim, bu ülkenin kaçta kaçý için "saygýn" addedilir yahu ? Ya da mesela Vural Savaþ ya da mesela Tuncay Özkan ya da bir sürü isim. Ýlhan Selçuk mesela. Darbecinin önde gideni ve "bu defa kaybeden tarafta olmak istemiyorum" diyecek kadar hýrslanmýþ bir isim. Ama en komiði Balbay meselesidir. Saygýn gazeteci kem küm diye onca vaveyla kopartýldý, imza törenleri filan düzenlendi ama akabinde öyle bir günlük ortaya çýkýverdi ki, baþ destekçisi "sakallý dönek" bile hemen "yollarýmýz ayrýlýyor Mýstýk" deyiverdi.

Þimdilerde de "muhalifler susturuluyor" tatavasý yürütülüyor. Kim bu muhalif denen kesimler ? Tuncay Özkan gibi, Veli Küçük gibi isimler mi ? Yoksa mesela Ýlhan Selçuk gibi, kapatma davasýnda savcýlara ve hakimlere gözdaðý verenler mi ? Yoksa mesela "cemse'de yerinizi hazýrlarýz" diyen bazý emekli askerler mi ? Ya da mesela iþkenceciliði sebebiyle görevinden el çektirilen polis müdürleri mi ? Ya da mesela insanlarý asit kuyularýna atanlar mý ? Ya da mesela askeri çevrelere muhbirlik yapan akademisyen köþe yazarlarý mý ? Ya da mesela evlerinde cephane çýkanlar mý ? Yoksa hükümeti "onurunla çek git yoksa %95 alsan bile devirileceksin" diye tehdit eden kubilaylay rektörler mi ?

Kimmiþ bu muhalifler yahu ? Ben de o kadar muhalif yazý yazdým, yazdýðým bazý þeyler kapama iddianamesine bile girdi, burada bile zilyon tane "muhalefet eden" var ama onlara birþey olduðu yok. Kimse süreci sulandýrmaya kalkmasýn. Hoþ artýk cin þiþeden çýkmýþ, sulandýran sadece "kimin nesi" olduðunu ortaya koyuyor, baþka birþeye yaramýyor bu çaba.
Yahu bombalar, telefon görüþmeleri, cephaneler, gömülü cesetler, krokiler, yapýlmýþ ve yapýlmamýþ suikastler ve daha bir sürü þey ortadayken, ne Tuncay Güney'i, ne bilmemnesi. Dumaný tüten silahlar ortadayken, kim takar Tuncay Güney gibi eski bir ajaný ? Medyada kim iþi Tuncay Güney'e baðlama peþindeyse, anlayýn ki, bu ekiple bir baðý vardýr ya da baðý olanla baðý vardýr ki, sulanýyor. Yoksa iddianamelerde baþka þeyler anlatýlýyor, Tuncay Güney'in zýrvalarý deðil.

Kubilay Kızıldenizli dedi ki...

Değerli Bio,
Öncelikle karşıt fikirli arkadaşlarınıza saygı lütfen... "Ne demek geri zekalı yaratıklar" tanımlaması...
Çok ayıp, çok..

bio dedi ki...

umarim gunun birinde geriye donup baktiginizda ne kadar kor ve akilsizmisiz dersiniz ve o zaman neden bu kadar sert yazdigimi anlarsiniz.
Ama bunu "yapmayacaksiniz" ve gercekleri de bugunku gibi, sirf farkli ideolojide oldugunuz icin gormezden geleceksiniz.
Iste bunun icin bu laflarin hepsine mustehaksiniz.
Nerden buldum bu blogu nasil geldim buraya tam bilmiyorum. Ama bildigim zamanima buraya yazarak yazik ediyorum.
Umarim mustehakinizi bulursunuz.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Sevgili Tütü,
O gün tv'haberlerini bir taraftan izlerken, elimdeki gazeteleri bir taraftan okurken, Vatan gazetesindeki Mustafa Mutlu'nun bu yazısını okurken ağladım.
Dediğin gibi fazka söze hiç gerek yok.
Benim de idolümdür.
Hayatında sadece uzayan saçlarını kestirmek için kuaföre giden bu koca yürek, peşinde yetiştirdiği onlarca koca yürekleri yoketmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Sevgilerimle...

bio dedi ki...

Türkan Saylan'a ağır ithamlar
ÇYDD ve ÇEV dökümanlarında, burs verilen ya da burs başvurusunda bulunan çocukların yakınlarına ait fişleme bilgilerinin bulunduğu ortaya çıktı.

Döküman listelerinde, ailesinde türbanlı olan öğrencilere burs verilmediği saptandı...

Ergenekon operasyonunun 12. dalgasında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin merkezi ve 26 şubesinde yapılan aramalarda ele geçirilen belgelerin incelemesi devam ediyor. ÇYDD ve Çağdaş Eğitim Vakfı'ndaki (ÇEV) dokümanlarda vatandaşlara ait fişleme bilgilerinin de bulunduğu ortaya çıktı. ÇYDD ve ÇEV'in hemen hemen tüm şubelerinde bulunan bu belgelere göre, burs verilecekler ve burs başvurusu yapılan vatandaşların yakınlarının araştırıldığı ortaya çıktı.

Ailesi türbanlıya burs yok

Doküman listelerinden elde edilen bilgilere göre, ailesinde türbanlı olan öğrencilere burs verilmediği saptandı. Bu fişlemelerin büyük kısmının ise Şener Eruygur'un kurduğu Cumhuriyet Çalışma Grubu tarafından yapıldığı iddia edildi.

PKK'ya yakın dernekler

ÇYDD'deki aramalarda el konulan dokümanların arasında bulunan bir belge de polisin dikkatini çekti. Derneğin bazı şubelerinden bölücü terör örgütü PKK'ya yakın dernek ve kuruluşların yöneticilerinin isim listeleri bulundu. Polisin yaptığı aramalarda ayrıca ÇEV Genel Başkanı Gülseven Yaşar'ın da özel arşivini ele geçirdi. Yapılan teknik takiplerde Yaşar'ın "Gözüm gibi baktığım özel arşivim var" demesi üzerine bu arşivin özellikle arandığı ve incelenmesinin sürdüğü açıklandı.

Konuyla ilgili Bugün Gazetesi Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt'un yazısı:

"Yarın öbür gün bizi de kapıya koyarlar" diyen, hata yapması için birçok insanın avuçlarını ovuşturarak beklediği bir savcı, elinde deliller yoksa bile bile bu kadar tepki çekecek bir adım atar mı?

Sanki yargılanan Kardelen Projesi ya da verilen burslarmış gibi, abartılan tepkileri anlamak mümkün değil.

Demokrat oldukları için kalemlerine büyük saygı duyulan, bazı isimler bile bu aşamada tökezlediler...

Peki Prof. Saylan'ın başında bulunduğu ÇYDD'nin, burs verdiği öğrencileri fişlediği, bile bile ve bazen özellikle PKK yanlısı isimlere burs verdiği; şubelerin bulunduğu bazı illerde darbe çalışmaları için bürokrat ve yöneticileri fişleyip Şener Eruygur'a ilettiği, iktidarı devirmek amaçlı darbe çalışmalarına sivil toplum desteği verdiği ve hatta destek olduğu mitinglere burslu öğrencileri katılmaları için tehdit ettiği gibi çok ciddi iddialar ne olacak?

Soruşturulmasın mı?

ÇYDD sadece eğitim faaliyetlerinde bulunan bir dernek mi?

Merak eden kendi internet sitesindeki duyurulara bir göz atsın...

Cumhuriyet Mitinglerine destek çağrıları, Cumhurbaşkanı seçimlerini etkileme açıklamaları ve hatta son olarak CHP'nin başörtüsü açılımını kınayan bildiriler bile var.

Üstelik hepsinin altında Prof. Saylan'ın imzası var.

Türkiye'de bir darbe girişiminin ilk kez yargılandığı Ergenekon soruşturmasını, insan haklarına saygı ve hukuk kapsamında hareket ettiği halde bu şekilde yaralamak, Türkiye'nin demokratik hukuk devleti olabilmek için daha çok yol alması gerektiğini gösteriyor.

(aktifhaber)

Adsız dedi ki...

bio rumuzlu aklı evvel, bi zahmet keriz feneri pardon deniz feneri konusunda da aydınlatıversin bizi.

Bloguna da baktım sadece aktifhaber'den aldığın yukarıdaki alıntıyı yazmışsın.Başka da bir yazı yok. Kendine ait yazını görelim bakalım.

sefaklor

Adsız dedi ki...

bio rumuzlu aklı evvel, ikinci kez sana zahmet vereceğim ama bir de Hüseyin Üzmez konusunu da ele alıver.

sefaklor

Unknown dedi ki...

ne alaka huseyın uzmez???
serefsiz bir adam. bu konuyla ne alakasi var.
Kucuk beyinlisiniz diyorum sonra da sert yazdim oluyor.


Arti sunu da bi okuyun.

Ahmet altan 16 nisan yazisi.

Önce en basit kuralları sıralayalım.

Dürüstlük iyidir.

Açıklık iyidir.

Netlik iyidir.

İkiyüzlülüğe tenezzül etmemek iyidir.

Kaypaklığa, kayganlığa kaçmamak iyidir.

Bunlarda anlaşıyor muyuz?

Anlaşıyorsak devam edelim.

Askerî darbelerin her türü alçaklıktır.

Kendi halkına silah doğrultmak ihanettir.

Bunda anlaşıyor muyuz?

İşte burada bir sessizlik oluyor.

Kendine “sol” diyen, kendine “aydın” diyen, kendine “yazar” diyen insanların bir kısmında bir kayganlık ve kaypaklık beliriyor bu noktada.

Sizi bilmem ama bende bir tür iğrenti duygusu yaratan bir kaypaklık bu.

“Ergenekon” meselesi ortaya çıktığından beri ortalık iyice bir kaypaklaştı.

Çünkü Ergenekon dediğiniz şeyin ana damarı darbecilik.

Ergenekon’u savunmak için kıvranıp duran bu “solculara, yazarlara, aydınlara” açıkça, net bir şekilde sormalıyız.

Darbe konusunda ne düşünüyorsunuz?

Bir askerî darbeden yana mısınız?

Değil misiniz?

12 Eylül’ü “lanetleyen”, 12 Eylül’de acı çekmiş çok insanda darbe heveskârlığı görmek insanı şaşırtıyor.

Bunlar ya mazoşistler...

Ya da “12 Eylül’de solcuları astılar, o kötüydü, bu sefer dindarları, Kürtleri, demokratları asacaklar, o iyi” diyen ikiyüzlü, aşağılık, vicdansız bir inanışları var.

Sanırım “darbe” konusunda bir türlü açık konuşamamalarının arkasında, “bunun nasıl aşağılık bir iş olduğunu fark eden” bir düşünceyi hâlâ içlerinden silememiş olmaları yatıyor.

Yakında o “düşünce kırıntısından” da kurtulup maskelerini iyice atarak yüzlerini bize gösterirler.

O güne kadar onlara sormalıyız.

Darbeden yana mısın, değil misin?

Darbeden yanaysan, yap darbeyi.

Cezası neyse çekmeye de razı ol.

Bu sefer darbeyi de, darbecileri de affetmeyecekler çünkü.

Yok, “darbeye karşıyım” diyorsan, o zaman Ergenekon’u niye savunduğunu, dilini kulağından çıkarıp açıkça anlat.

Ergenekon’la darbe arasında bir bağ olmadığına mı inanıyorsun?

Ergenekon sanıklarının, bir darbe hazırlığında olmadıklarına mı inanıyorsun?

Eğer öyle inanıyorsan, bulunan cephanelikleri, Danıştay baskınını, Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bombayla Ergenekon cephaneliğindeki bombaların aynı seri numarasına sahip olmasını, darbeci paşaların hazırladıkları “lahikaları”, fişlemeleri, kayıtlara geçen konuşmaları, yazışmaları, toplantıları, Özden’in ve Balbay’ın günlüklerini, İlhan Selçuk’un “paşaya” söylediklerini, Manisalı’nın General Ersöz’e tavsiyelerini, rektörlerin “hemen harekete geçelim” önerilerini nasıl açıklıyorsun?

Ne bunlar sence?

Oyun mu?

Eğlence mi?

Ergenekon sanıkları arasında bulunan JİTEM’cilerin Güneydoğu’da öldürdükleri insanlar “hayal” mi?

O kuyulardan çıkan kemikler ne?

“Darbeye karşıyım” diyorsan ve Ergenekon’u savunuyorsan bunlara ne diyorsun?

Kıbrıs’ta yapılanlar hakkında, “oğula babasını öldürtecek” beyin yıkamaları hakkında, dağıtılan milyonlarca dolar hakkında ne düşünüyorsun?

Bir sendika başkanının milyonlarca doları darbecilere vermesi sana normal mi geliyor?

Profesörlerle darbecilerin işbirliğini olağan mı karşılıyorsun?

Niye Ergenekon’u savunuyorsun?

Niye gerçekleri gizlemeye çalışıyorsun?

Söyle bize, bunları niye yapıyorsun?

Darbecilerin gelip dindarları, Kürtleri, demokratları asması çok mu mutlu edecek seni?

Çok mu sevineceksin?

O insanların öldürülmesi için çalışanları desteklemek sana “solculuk” gibi mi gözüküyor?

Böyle bir şeyi desteklemek insanca mı geliyor sana?

Yeryüzünde darbecileri destekleyen kaç aydın gördün?

Faşistlerle kolkola giren kaç sanatçı tanıyorsun yeryüzünde?

Biliyorum var birkaç tane ama onlar da “lanetliler” arasında çoktan yerlerini aldılar.

Onların arasına mı katılmak istiyorsun?

Kendine sanatçı diyen, aydın diyen, yazar diyen, gazeteci diyen daha da önemlisi kendine “insan” diyen biri için “darbeyi desteklemekten” daha büyük bir günah, daha büyük alçaklık, daha büyük bir suç yoktur.

“Ben AKP’ye kızıyorum onun için darbeyi destekliyorum” demek insanı alçaklıktan kurtarmaz.

AKP’ye karşıysan ona oy verme, ona karşı bir partiye gir çalış ama “halk benim seçtiğim partiyi seçmez onun için darbe olsun” dersen küçük bir Kenan Evren olursun.

Oluyorsun da.

Üstelik o, darbeyi yapmıştı, sen sadece “işbirlikçisin”, darbecilerin peşinde “paşam, paşam” diye dolaşan bir arsızlıkla kirlenmişsin.

“Dindarları, Kürtleri, demokratları assınlar”, bunu mu istiyorsun?

Sen buna “solculuk” mu diyorsun, sen buna “sanatçılık” mı diyorsun, sen buna “ilericilik“mi diyorsun?

Bunlar ilericilikse, “rezillik” nedir be oğlum, kaypaklık nedir, alçaklık nedir?

Unknown dedi ki...

adsiz dingili.
Blog isleriyle hic isim olmaz. simdiye kadar da olmadi.
Niye yazmadigim konusunda ise, duygularimi , hislerimi benden cok daha iyi aktaranlar oldugu surece ne haddime yazmak.
Sirf iskembeyi kubradan sizin gibi sallamaktan sa baskalarini okumak cok daha mantikli. Gerci mantikli dusunme sizin uzaktan yakindan alakaniz olmayan birsey ya.
Arti vaktim de musait degil buna. Buraya ayirdigim vakit bile uzuluyorum. Degmeyecek beyinlerdensin cunku.

deniz feneri, huseyin uzmez, kayip tirilyon davasinda erbakan dolandiricisinin affedilmesi gibi bi ton sacmaliklar adam gibi bir hukuk ulkesi ve adam gibi bir demokrasimiz olmadigindan oluyor. Ve sen kalkmis bunlarla simdiki temizlik operasyonunu karsilastiriyorsun. SApla saman degil sapla okuzu karistirmadan beter bir durum.

Once, onyargilarindan kurtul, sonra at gozluklerini cikar, sonra da -zahmet olacak ama- fikir sahibi olmadan iskembeden atmamak icin , su iddianameyi ve o cok sevdiginiz Balbay in ve Generalin gunluklerini oku.
Okusan da o kalin kafandan ya da o onyargilarindan gecer mi bilinmez ya!!

Unknown dedi ki...

Allah gani gani cezalarını versin ne diyeyim,hasta oldum bu yüzden,sevgiler

etki alanı dedi ki...

Benim en sevdiğim konu bu öykücüğüm......Katılmaz mıyım? Seve seve ,uça uça...

.....................

İçimizdan geçenleri yansıtmış yazar...
Ne kadar doğru değil mi Kubilay bey...?Yüreği insan sevgisi dolu bir insan...

.............................

Sesleri duymuyor musun sevgili Belgin?Çağlayan gibi geliyor....

...........................

Sanırım birçok kişiye tercüman olan bir yazı Sufim.Muhteşem...

.......................
Çok teşekkür ederim sevgili tutsak.Yazar zaten hepimizi içine alarak yazmış...

...............................
Bu uslübu beğenmediğim için cevap vermeyeceğim bio yusuf....

...........................
Ben de çok üzgünüm sevgili dün bugün...Ama amaç belli....