30 Kasım 2008 Pazar
Ah,bu bitkinlik!
27 Kasım 2008 Perşembe
Yemek savaşı !
-"Anne ne yiyeceğim?"
-"Nasıl yani? Kahvaltıda ne yenirse onu oğlum."
-"Yaaa...Anne her sabah aynı şeyleri mi yiyeceğim?"
-"............................"
-"Anne?"
-"Düşünüyorum oğlum,seni hangi saraydan kaçırmıştım diye...götürüp yine aynı yere koyayım."
-"AN-NE!"
-"NEEE?"
-"Ben ciddiyim.Ne yiyeceğim?"
-"Üzgünüm asilzadem,size sunabileceğim çeşitler zaten masada.Özür dilerim elimden ancak bu kadarı geliyor.Paşa babanıza söyleyin size tez zamanda sarayın mutfağını açtırsın!"
Kahkaha sesleri(gülmediği zaman ben efekt yapıyorum)
-"Anne! Var ya,çok gıcıksın!"
İstisnasız her sabah ,uyandığında telefonu açar ve "günaydın" dedikten sonra,bu soruyla sohbete başlar benim sırığım...
Okulu saat 13.00 te başladığı için sabah kahvaltısını yapar.Öğlen okula gitmeden de yemek yer...
Ama beyefendinin damak tadı,çorbaya uymaz,sulu yemeğe uymaz,salataya uymaz.Patates salatası yemez,yemez,yemez....
Öğlene doğru yine telefon;
-"Anne,ben ne yiyeceğim?"
-"Oğlum ,zahmet edip tencerelerin kapaklarını kaldırır mısın? Bak bakalım sürpriz var mı,yok mu?"
-"Anne,ben ıspanak yiyemem."
-"Niye oğlum,özürlü müsün?"
-"Yine başladın anne!"
-"A benim salak oğlum,açtığın telefon masrafıyla bir öğlen yemeği yenilir...Olan yemeği ye ve okula git!"
-"Ama yemek yok!"
-"O zaman aç git!" deyip telefonu kapatıyorum.
İnanılmaz bir şey ya!
Evde en az iki çeşit yemek oluyor ve beyefendi(kral soyu ya!) evde yemek yok diyor.24 saat patates kızartması yese doymayacak.
Okulda yemek yemesini istemediğim için,kendisini doyurup gitme alışkanlığı edinsin istiyorum,olmadı ekmek arası yapıp okulda yesin istiyorum.
Neymiş efendim! Bütün çocuklar okuldan yiyorlarmış ve o evden götürürse ayıp olurmuş! Racon kesiyorlar anlayacağınız.Sonradan öğreniyorum ki,okul dışarıdan yiyeceği yasaklamış.Evden götürülmeyecek yani.Para harcanacak,maksat o!
Peki,bir lise öğrencisinin okuldan yemek alması kaç paradır? En az 5 YTL!
Ben bir akşam yemeğini o fiyata çıkarıyorum neredeyse.Okul para kazanacak diye ben taban patlatacağım .5 saat okulda kalıyor diye para harcanması mı gerekli?
Yanlış mı düşünüyorum söyler misiniz? Okul bütün gün olsa anlarım,ama yarım gün ve tok gidip,akşam yemeği için acıkması gerekmez mi? Yanına meyve yada kuruyemiş alır,aralarda onu yer... Herkes bu kadar zengin mi? Bizler orta halli insanlarız,çocuğum başka çocukların yanında mahçup olmasın diye,parayı sokağa mı atmalıyım?Üstelik "kriz"sinyalleri cankurtaran gibi bağırırken,bu masraf,müsriflik geliyor bana...
Evet,genç olduklarını biliyorum.Ve oğlumu da anlıyorum.
Birincisi,fast-food yiyeceklere karşıyım.(zaten bu yüzden sulu yemekten uzaklaştı)
İkincisi,gençlerin birbirlerini gaza getirip,ailelerini taciz etmelerine karşıyım.
Çocuklarım ,çok anlayışlılar.Asla dolu dolu para harcayalım istekleri olmadı.Ama gençliğe adım attığı şu dönemde,arkadaşlarının gazına gelmesine müsade edersem,önünü alamayacağım bir olayın başlamasına müsade etmiş olurum.Neredeyse her akşam "aile toplantılarımız "olmaya başladı.Ve arkadaşlar elekten geçmeye başladı.Kendi kafasına göre bir arkadaşı oldu ve derslerine daha çok çalışmaya başladı.Sınıfta "en iyi"olma yolunda ilerlemeler görüyorum...Mahalle arkadaşları gibi bir ortama gireceğini zannetti,ama farklı bir ortama girince biraz asabileşti.Allahtan oturup konuşmaya bayılıyor da,tartışabiliyoruz ve netice alabiliyoruz...
Sağlıklı beslenmesi konusunda,ısrarlı oluşumu izah ediyorum ama,sanırım biraz daha savaşımız olacak.Ne yaparsam yapayım,o gün patates kızartması yemezse,kendisini aç hissediyor...
Taze ekmek istemesi,ikinci güne kalan pilavı yememesi ve hep taze yemek istiyor oluşu beni deli ediyor...
YOK,yok! Kesin bunu hastanede karıştırdılar!
Ama ne yazık ki,kalıp babaya,huy bana benzemiş!
Bakalım kim galip gelecek? O mu,ben mi?
Göreceğiz......
..................................................................................................
Erdil bey'in,yorumunda belirttiği yazısını okudum.Tam bir bilgi bombardımanı...
Sırığıma okutacağım.
26 Kasım 2008 Çarşamba
Anneden mektup...----Fotoğrafın dili(10.çalışma)
Sizlerle, sevmenin ne demek olduğunu anladım...
Ama...
Takvim yapraklarının çevrim hızına yetişemedim....
Beni affedin,
sizi yalnız bıraktım....
Ama uzakta değilim...Sevgim sizinle...
Yaşamaya değer bir hayat sunun kendinize,birbirinizi unutmadan...
Uzun bir yoldasınız....Yolunuz açık olsun....
..................... .........................................................
Bu fotoğrafı ilk gördüğümde,birden böyle hissettim...
Sanki ben ölmüşüm ve çocuklarımı hissettiğim an görüntülenmiş gibi etkiledi beni...
Ve ,bu kelimeler sıralandı...
Muhteşem bir seçim,
Teşekkür ediyorum..
Öykü atölyesinin Fotoğrafın dili(10. çalışma) çalışması için yazdım.
25 Kasım 2008 Salı
Biraz bakım yapalım....
Çiller ve Cilt Lekeleri Nasıl Geçer ?
Çilli ve lekeli cildi olanlar için çeşitli bakım kürleri derledik.bu kürlerden kendinize uygun olanı seçip uygulayabilirsiniz…
-Bir demet maydanozun kök kısmındaki kalın saplarını biraz suyun içinde kaynatın. İçine bir adet limonun suyunu sıkıp hergün sabah ve akşam yüzünüzü bu suya batırdığınız pamuk ile silin. Ayrıca Sonbaharda iseniz maydanozun köklerini, ilkbaharda iseniz maydanozun yapraklarını robottan iyice geçirerek cildinize göz altlarına gelmeyecek şekilde maske şeklinde sürüp 20 dakika bekletip durulayın ve nemlendirici krem ile cildinizi nemlendirin.
-Bir adet limon suyuna, bir adet yumurta sarısı, bir yemek kaşığı toz şekeri koyup karıştırın. Karışımın içine yarım bardak su ilave edip karıştırmaya devam edin. Hazırlanan karışımı yüzünüze sürüp yirmi dakika bekleyip cildinizi ılık su ile durulayın.
-Bir adet domatesi dilimleyerek temizlenmiş cildinizin çilli bögesine yerleştirip yarım saat bekleyin ve cildinizi süte batırdığınız pamuk yardımı ile silin. Daha sonra biraz cildi besleyen bir bakım kremi sürün.
-Leke tedavisi için çilek, orman çileği ve frenk üzümü kullanılabilir. Meyvelerden maske hazırlayıp yüzünüze uygulayın, 20-30 dakika bekletin ve ılık suyla yıkayın.
-Bir yemek kaşığı kıyılmış maydanozu bir tatlı kaşığı bal ve çeyrek limon suyu ile karıştırıp cildinize sürün ve yarım saat bekleyin. Daha sonra cildinizi ılık su ile durulayın.
-Bir adet büyük hıyarı ince ince kıyıp bir su bardağı votkanın içine koyun ve karanlık bir yerde yaklaşık on gün kadar bekletin. On gün sonra içine bir çorba kaşığı herhangi bir nemlendirici krem koyup iyice karıştırın ve çillerin üzerine sürüp yaklaşık bir saat kadar cildinizde bekletin. Daha sonra cildinizi ılık su ile durulayın.
-Bir adet havucun suyuna çeyrek limonun suyunu ekleyip sabah ve akşam cildinizi bu suya batırdığınız pamuk yardımı ile silin.
Bacaklardaki lekelere çözüm :Lekeleri zaman içinde azaltacak tarif ; Bir kahve fincanı yulaf ununu, bir limon suyunu, limon suyu kadar eşit miktarda hint yağını, badem yağını ve bir çorba kaşığı ıslatılmış kili karıştır.
Limon suyu bacaktaki lekeleri kir gibi çıkarır ….
Koyu olursa bir çorba kaşığı su da ilave et. Bacağına sür ve 5 dakika sonra ovarak çıkar. Bu lekeler bacaktan kir gibi çıkacaktır.
Haftada bir gün 30 dakikanı bu işleme ayır.
Suna DUMANKAYA
Siyah noktalar için arındırıcı maske tarifi:Siyah noktaları arındırmak ve gözenekleri temizlemek için yoğurt ve mısır unu maskesi tavsiye ediyoruz.bunun için 1 kaşık süzme yoğurda 1 tatlı kaşığı mısır unu ekleyin ve bunu yüzünüze sürün hafif kuruyunca peeling şeklinde soyun ve ılık su ile temizleyin.ardından maden suyu ile tonik uygulayın.
Doğal peeling için:Peeling yaparak yüzünüzdeki ölü tabakayı atıp, daha taze ve güzel cilde sahip olabilirsiniz.haftada 1-2 kez peeling yapmanızı tavsiye ederim.birkaç doğal peelingyöntemi önereceğim şimdi.
1-yoğurdun içine mısır unu ve limon suyu koyun.bunu yüzünüze iyice sürün ve 10dk bekleyippeeling şeklinde soyun.sonra yüzünüzü ılık suyla yıkayın.yağsız nemlendirici sürün.eğer kuru ise cildiniz yağlı tercih edin.
2-bal,yumurta sarısı ve 1-2 damla limon suyunu karıştırıp yüzünüze ince bir tabaka halinde sürün.kuruyunca tekrar bir tabaka daha sürün ve o da kuruyunca ılık su ile nazikçepeeling yaparak arındırın.nemlendirici sürün.
24 Kasım 2008 Pazartesi
Öğretmenler Günü
23 Kasım 2008 Pazar
Radyolu günlerim....
Asi dizisini seyretmeyi uzun süre önce (konusu sıktığı için)bıraktım,ama geçen akşam tesadüf ettim ve baba rolündeki Çetin Tekindor'u seyrederken,70'li yıllarda "radyo tiyatrosu" dinlerken bizleri nasıl büyüsü altına aldığını hatırladım birden...
O saate kadar işleri bitirip beklerdik,evde herkes yemeğini yemiş olurdu ve herkes köşesine çekilmiş,kendine özel işleriyle meşguliyetine başlamış olurdu.Babam gazetesini alır koltuğuna oturur,annem delinmiş çoraplar,düğmeler ve sökükleri dikmek için kendi koltuğunda,bizler de ders çalışıyor görüntüsünde heyecanla başlasa da dinlesek heyecanıyla beklemeye başlardık...
Aynı resimdeki gibi bir radyomuz vardı.Annem hala saklıyor onu.Yakınlarda ona el koymak istiyorum...Kokusu bile başkaydı o radyonun...
Efekt,"Korkmaz Çakar" diye başlayınca suspus olurduk.
O buğulu sesleriyle,canlandırdıkları karakterleri gözümüzde canlandırırdık.Belki de herbir karakterin yerine koyardık kendimizi,ya da olmak isterdik...Hayal gücümüzü yönlendirirdi,dinlediğimiz her hikaye...
Ve en önemlisi,düzgün Türkçe konuşulurdu...Olumsuz hiçbir etkisi bile yoktu....
"Arap bacı"lı konuşmalar neredeyse tek lehçeli programdı...Şu an ismini hatırlayamadığım....giller ailesinin bir ferdiydi....(hatırlayanlar yazsın.Akşamdan beri kafam patladı ama hatırlayamadım).Kenter kardeşlerin seslendirdiği Aristokrtat bir ailenin maceralarıydı...
Gençler ,belki anlayamazlar.Radyolar şu an içeriğini çok değiştirdi çünkü.Belki sadece TRT radyoları anımsatabilir o zamanları.
Bizim jenerasyonun gülümsediğini görür gibiyim.Çünkü aynı tadı onların da aldığını düşünüyorum...Müthiş güzel zamanlardı...Geç saatlere alındığında,üç kardeş yattığımız odada,ışıkları söndürüp,yorganlarımızın altında karanlıkta dinlerdik.Gizli gizli ağladığımız çok olurdu.Kahkahalarla güldüğümüzde,yan odadan annemin "susun,sessiz olun"ikazlarıyla kıkır kıkır güldüğümüz zamanları özledim ve sessizce ağladım inanır mısınız?
Çok özel günlermiş.....
O zamanlar,seslendirme sanatçısı olmayı kafama koymuştum.Anneme söylediğimde,şöyle bir baktığını hatırlıyorum.Nedense bir daha düşünmedim bile o bakıştan sonra!
Ama hep saygı duymuşumdur o seslere...
Eskiden televizyonda film seyrettikten sonra,seslendirenlerin adları yazardı en sonda.Şimdi verilmiyor.Ben çok merak ederdim.Ve tüm seslendirme sanatçılarının isimlerini ezberlerdim.
Ben tekrar alt yazıyla verilmesini isterim.Çok güzel sesler var.Tesadüfen tutturduğum tahminlerim oluyor artık...Ama işin mutfağındaki isimleri bilmek hakkımız diye düşünüyorum...
Tomris Oğuzalp
O zamanlar onun gibi sesim olmasını isterdim...
Çetin Tekindor
Radyo tiyatrosunun vazgeçilmez seslerinden biriydi benim için.
21 Kasım 2008 Cuma
Bana arkadaşını söyle!
Cık,Cık Cık!
Ben böyle yetiştirmedim bunları!
Hani,oğlumun, yanlarında çok mutlu olduğu arkadaşları için, şimdiki yerimize taşındığımızdan bahsetmiştim ya....
Gördüğünüz üzere,taşındıktan sonra olanlar....
Sadece üçü burada,gerisini siz düşünün artık.....
Kızımı da kaybettim,onların arasında...
Sonuç ortada!
Yazık!
:-))
20 Kasım 2008 Perşembe
TÜRKİYE ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME VAKFI’NDAN YILSONU KERMESİ (HATIRLATMA)
Değerli Çağdaş Dostu,
Anlayamadıklarım....Şaşkınlıkla güldüklerim...
Benim boncuklardan yaptığım yaratıklara benziyor.....
19 Kasım 2008 Çarşamba
18 Kasım 2008 Salı
Madde bağımlılığı.....
17 Kasım 2008 Pazartesi
Sağlık!
16 Kasım 2008 Pazar
O zamanlar düşünülüp çekilmiş bir belgesel....
TBMM'ye “Atatürk Orman Çiftliği Mülkiyetindeki Bir Kısım Arazinin Devredilmesine İzin Verilmesi Hakkında Kanun Tasarısı” verildiğini duydum ve çok üzüldüm...
Hem de ÇOK!!!
Kaynak;
13 Kasım 2008 Perşembe
Musiki derneğinde neler oluyor?
Örneğin ;
Ester Banbaneste,resim sergisi açmış.Davetiye verdiğinde,hemen sizlerle paylaşmak istedim.Belki ilgilenenler olur.Ziyaret etmek istersiniz diye.
Sergi,
8 -28 Kasım tarihleri arasında,Akyol sanat evinde yapılacaktır.
Adres:
Teşvikiye cad.cami sok.Kılıç han no:6 Büro:6/3 Teşvikiye
Tel:0212 227 40 88
mail adresi:
esteben22@gmail.com
......................................................
Diğer bir üyemiz de "Yemekteyiz " yarışmasına katılmıştı.
Sevim Uludağ
Çok sevimli ve olgun bir insan...Kazanamadı ama yaptığı yemekler oldukça ilgi çekiciydi...
Yarışma pek fazla değilse de,tanıdık birini seyretmek hoşuma gitti.Yemek bence bir sanattır,özellikle sunum.Masadaki sunumu ve gelenlerle ilgilenmesi çok güzeldi.
Bir de"en azından uğraştığı için evsahibine teşekkür etmeli" şeklindeki sözleri çok önemliydi.
Sürekli kral sofrasında oturmuş izlenimi yaratan,eleştiriyi ön plana çıkarınca uzman görüntüsü yaratan çatlak yarışmacıların dikkate alması gereken sözler bunlar...Formatın cılkını çıkaranlar özellikle...
Bu da programın,Ti'ye alınmış şekli.
http://dizikusagi.blogspot.com/2008/11/yemekteyiz-yarmas-izle.html
.................................
Dernek yeni bir oluşum başlatarak,gelir elde ederek,mümkün olduğunca çok çocuğun okumasına destek olmaya karar verdi.Konserlerin dışında yapılması gerekenler düşünüldü.
Bunun için ilk olarak;
Gazete ve dergi toplayıp ,satarak başlıyor bu girişime.5 kişi 160 kilo toplayarak az da olsa başlangıç yaptı.Şu an derneğin 50 gibi üyesi var,bu da oldukça geniş bir ağı oluşturacaktır.
eren kağıt (tel:0216 469 85 51-2 hat) firmasına kilosu 100 kuruştan satılacak.
Hep beraber ,hiç bir kağıt parçasını çöpe atmıyoruz artık.
Zaten ben süt kutularını ayrı,karton ve gazeteleri ayrı,ped şişeleri ve olursa kola kutularını, ayrı poşetlere koyup çöpe atıyordum ki geri dönüşüm için uğraşmasınlar diye.Şimdi belli bir amaç olunca,buraya gelecek.
İkinci adım olarak,
Bir gece düzenlediler.Ayşe Tunalı dahil,bir çok önemli ismin katılacağı söylendi.
Sazlı sözlü,eğlenceli bir gece olacak.
Katılmak isterseniz;
Acarkent Günaydın Restaurantta 22 kasım gecesi için yer ayırtmanız gerekiyor.
Biletler kişi başı 75 YTL
0216 485 41 61
..............................
Derneğin, lösemi vakfına yardımlarından sonra böyle güzel adım atmaları beni çok memnun ediyor.Bir çocuk dahi okutulsa muhteşem olur.
Derneğe gelir için,
Önerileri olanların fikirlerini Yönetim kuruluna sunmak isterim.
Leyla'nın son maili
12 Kasım 2008 Çarşamba
Oyunun kuralları....
Servis,Paşabahçe'de durup,aslında bu saatteki servise ,kalkıştan binmesi gereken bayanlardan birini aldı.
10 Kasım 2008 Pazartesi
Söylenmiş ve söylenecek sözler....
Daha seyretmeden,anlatılanlardan yola çıkarak yorumda bulunmak pek hoşuma gitmiyor.Elbette seyredeceğim,hem de ilk fırsatta!(o fırsatı bulabilirsem tabiiki)
Ama,şunu anlıyorum ki,Atatürk hakkında daha çok bilgi sahibi olup,ilkelerini ve bize sunduğu rahatlığın arkasındaki zorlukları,an be an okumak ve izlemek lazım.Neye şükredeceğimizi bilmek için,araştırma fırsatı vermiş oldu belki de,Can Dündar bizlere...Farkındalık mıdır bu acaba?
Kim neye dayanarak konuşuyor,bilmek ve gerektiğinde,yediği bir lokma ekmeğin rahatlığının sebebini gözüne sokarak,lokmaları boğazına dizmek isterdim bu lafını bilmez ezber insanlarının.
Hortumcuları,teröristleri ve sübyancı sapıkları bile affeden bir zihniyetin acı çekmesi gerekiyor.Ki geriye dönüp bakabilsinler.Ki geçmişi göremeyen insanların geleceği de karanlık yapabileceğini anlayabilsinler.
Bir ülkenin,yaşadığı onca kaosu yok etmesini ve tüm kuşatmaların içinden çıkmasını bilen bir beyinden söz ediyoruz burada!
Dünya'yı dize getirmiş en değerli bir lider'den!
Böyle birine ihtiyacımız var şu dönemde!
Çok uzun ve dolu bir yazıya hazırladım kendimi.Ama görüyorum ki söylenebilecek her şeyi daha önce söyleyen bloglar olmuş.Anlatırken aradığım tüm sözcükler,konu içerisinde öyle güzel dağılmışlarki,anlatmak istediğim anlamlarla yüklü her biri.Korkusuz,ve hedefe kitlenmiş birer kurşun etkisiyle yazılmış.Onları okumaya davet ediyorum sizleri ...
-Biyo-1----(Can Dündar'a açık mektubumdur)
-Biyo-2----(Selam ,bay Dündar,Yine Ben)
-Asortik Krep---(Yine bir 10 Kasım..Burdayız Ata'm)
-Asortik Krep---(Benim Yalnız! Ve güzel Ata'm)
-Geveze Kalem---(10 Kasım)
-Kültür Mantarı---(İçimizdeki Truva Atı)
-Erdil'in Günlüğü---(yaşanmış öyküler)
-Erdil'in Günlüğü---(yaşanmış öyküler-2)
-Erdil'in Günlüğü---(Milliyet-Benim Öğretmenim)
-Reality---(tüm Yazıları)
Saygıyla Anıyoruz...10 Kasım 2008
AMAÇLARI O'NU UNUTTURMAK, İZLERİNİ SİLMEK !
BUNUN İÇİN YAPTIKLARIYLA, SEVENLERİ BİZLERİ HER GÜN BİR KEZ DAHA ÖLDÜRÜYORLAR.
AMA O'NU ASLA ÖLDÜREMEZLER !
'O ' İÇİMİZDE YAŞIYOR!
ONDAN ALDIĞIMIZ TAM BAĞIMSIZLIK VE LAİKliK BAYRAĞINI EVLATLARIMIZA AKTARIYORUZ !
(1922'de Türk ordularının zaferi neticesi Anadolu'daki emelleri gerçekleşmeyen İngiltere'nin Türk düşmanı olarak bilinen Başbakanı Lıoyd George, Parlamento'da kendisine yöneltilen suçlama ve tenkitleri şöyle cevaplandırmıştır): 'Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk Milleti'ne nasip oldu. Mustafa Kemâl'in dehasına karşı elden ne gelirdi. (D. Lloyd George, İngiltere Başbakanı, 1922)