30 Kasım 2008 Pazar

Ah,bu bitkinlik!


Yürümeyi seviyorum.

Herşeyden önce bir sisteme bağlı olmadan,kendi ritmimde yürümeyi daha çok seviyorum.Hele yalnız isem değmeyin keyfime...Tek ayak sayı ile yürüyünce (örneğin her sağ adımda)zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum bile.

Belli saatlerde bir sisteme bağlı olmak,bir grupla spor yapmayı sevemedim hiçbir zaman(bir de alışverişte yalnız olmayı seviyorum)...İş dönüşü ,belli bir mesafeden itibaren eve yürümek,zihnimi açıyor...

Şimdilerde çok kısa yürüyorum,havalar ısınsın,kesin her gün,iş dönüşü 3 saatlik bir yürüyüş zamanı ayıracağım kendime.(Gerçi yağmurlar pek fırsat vermiyor ama..)

Geçen gün,çakılımla yürüyorduk;

-"Anne otobüse binelim mi? "diye sordu.

Bana kalsa yürürdüm,ama hem karanlık oluşu,hem de yorgunluk olunca reddedemedim.

-"Dünyayı yürüyerek dolaşır mısın anne?Mesela,kim yürüyerek dünya turu yapmak ister diye sorsalar ,ne dersin?"diye birden soruverdi kızım.Anlıyor ki ben hep yürüyeyim istiyorum.

-"Bir sponsor bulunsun,hemen."dedim

-"İnanılmazsın anne!" diyor kızım.


Düşünsenize,önceleri şişman ve badi badi yürüyen bir kadın,sonlara doğru tay gibi koşuyor....

:-))


Yürümenin sağlık açısından önemi BURADA


Ama önce eve bitkin gitmemeyi öğrenmem lazım.İşteki yorgunluk ve havadaki kasvet,merdivenleri neredeyse sürünerek çıkmama sebep oluyor,ve koltuğa adeta yığılıyorum....

Ama bu kez de evdeki mesai başlıyor.Yemek,bulaşık,çamaşır....









27 Kasım 2008 Perşembe

Yemek savaşı !



-"Anne ne yiyeceğim?"

-"Nasıl yani? Kahvaltıda ne yenirse onu oğlum."

-"Yaaa...Anne her sabah aynı şeyleri mi yiyeceğim?"

-"............................"

-"Anne?"

-"Düşünüyorum oğlum,seni hangi saraydan kaçırmıştım diye...götürüp yine aynı yere koyayım."

-"AN-NE!"

-"NEEE?"

-"Ben ciddiyim.Ne yiyeceğim?"

-"Üzgünüm asilzadem,size sunabileceğim çeşitler zaten masada.Özür dilerim elimden ancak bu kadarı geliyor.Paşa babanıza söyleyin size tez zamanda sarayın mutfağını açtırsın!"

Kahkaha sesleri(gülmediği zaman ben efekt yapıyorum)

-"Anne! Var ya,çok gıcıksın!"

İstisnasız her sabah ,uyandığında telefonu açar ve "günaydın" dedikten sonra,bu soruyla sohbete başlar benim sırığım...

Okulu saat 13.00 te başladığı için sabah kahvaltısını yapar.Öğlen okula gitmeden de yemek yer...

Ama beyefendinin damak tadı,çorbaya uymaz,sulu yemeğe uymaz,salataya uymaz.Patates salatası yemez,yemez,yemez....

Öğlene doğru yine telefon;

-"Anne,ben ne yiyeceğim?"

-"Oğlum ,zahmet edip tencerelerin kapaklarını kaldırır mısın? Bak bakalım sürpriz var mı,yok mu?"

-"Anne,ben ıspanak yiyemem."

-"Niye oğlum,özürlü müsün?"

-"Yine başladın anne!"

-"A benim salak oğlum,açtığın telefon masrafıyla bir öğlen yemeği yenilir...Olan yemeği ye ve okula git!"

-"Ama yemek yok!"

-"O zaman aç git!" deyip telefonu kapatıyorum.

İnanılmaz bir şey ya!

Evde en az iki çeşit yemek oluyor ve beyefendi(kral soyu ya!) evde yemek yok diyor.24 saat patates kızartması yese doymayacak.

Okulda yemek yemesini istemediğim için,kendisini doyurup gitme alışkanlığı edinsin istiyorum,olmadı ekmek arası yapıp okulda yesin istiyorum.

Neymiş efendim! Bütün çocuklar okuldan yiyorlarmış ve o evden götürürse ayıp olurmuş! Racon kesiyorlar anlayacağınız.Sonradan öğreniyorum ki,okul dışarıdan yiyeceği yasaklamış.Evden götürülmeyecek yani.Para harcanacak,maksat o!

Peki,bir lise öğrencisinin okuldan yemek alması kaç paradır? En az 5 YTL!

Ben bir akşam yemeğini o fiyata çıkarıyorum neredeyse.Okul para kazanacak diye ben taban patlatacağım .5 saat okulda kalıyor diye para harcanması mı gerekli?

Yanlış mı düşünüyorum söyler misiniz? Okul bütün gün olsa anlarım,ama yarım gün ve tok gidip,akşam yemeği için acıkması gerekmez mi? Yanına meyve yada kuruyemiş alır,aralarda onu yer... Herkes bu kadar zengin mi? Bizler orta halli insanlarız,çocuğum başka çocukların yanında mahçup olmasın diye,parayı sokağa mı atmalıyım?Üstelik "kriz"sinyalleri cankurtaran gibi bağırırken,bu masraf,müsriflik geliyor bana...

Evet,genç olduklarını biliyorum.Ve oğlumu da anlıyorum.

Birincisi,fast-food yiyeceklere karşıyım.(zaten bu yüzden sulu yemekten uzaklaştı)

İkincisi,gençlerin birbirlerini gaza getirip,ailelerini taciz etmelerine karşıyım.

Çocuklarım ,çok anlayışlılar.Asla dolu dolu para harcayalım istekleri olmadı.Ama gençliğe adım attığı şu dönemde,arkadaşlarının gazına gelmesine müsade edersem,önünü alamayacağım bir olayın başlamasına müsade etmiş olurum.Neredeyse her akşam "aile toplantılarımız "olmaya başladı.Ve arkadaşlar elekten geçmeye başladı.Kendi kafasına göre bir arkadaşı oldu ve derslerine daha çok çalışmaya başladı.Sınıfta "en iyi"olma yolunda ilerlemeler görüyorum...Mahalle arkadaşları gibi bir ortama gireceğini zannetti,ama farklı bir ortama girince biraz asabileşti.Allahtan oturup konuşmaya bayılıyor da,tartışabiliyoruz ve netice alabiliyoruz...

Sağlıklı beslenmesi konusunda,ısrarlı oluşumu izah ediyorum ama,sanırım biraz daha savaşımız olacak.Ne yaparsam yapayım,o gün patates kızartması yemezse,kendisini aç hissediyor...

Taze ekmek istemesi,ikinci güne kalan pilavı yememesi ve hep taze yemek istiyor oluşu beni deli ediyor...

YOK,yok! Kesin bunu hastanede karıştırdılar!

Ama ne yazık ki,kalıp babaya,huy bana benzemiş!

Bakalım kim galip gelecek? O mu,ben mi?

Göreceğiz......

..................................................................................................

Erdil bey'in,yorumunda belirttiği yazısını okudum.Tam bir bilgi bombardımanı...

Sırığıma okutacağım.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=38084

26 Kasım 2008 Çarşamba

Anneden mektup...----Fotoğrafın dili(10.çalışma)

İki kelebeğime......

Sizlerle, sevmenin ne demek olduğunu anladım...

Ama...

Takvim yapraklarının çevrim hızına yetişemedim....

Beni affedin,
sizi yalnız bıraktım....

Ama uzakta değilim...Sevgim sizinle...

Yaşamaya değer bir hayat sunun kendinize,birbirinizi unutmadan...

Uzun bir yoldasınız....Yolunuz açık olsun....

..................... .........................................................

Bu fotoğrafı ilk gördüğümde,birden böyle hissettim...
Sanki ben ölmüşüm ve çocuklarımı hissettiğim an görüntülenmiş gibi etkiledi beni...
Ve ,bu kelimeler sıralandı...
Muhteşem bir seçim,
Teşekkür ediyorum..

Öykü atölyesinin Fotoğrafın dili(10. çalışma) çalışması için yazdım.

Bilmece





BU GÜNLERİ DE GÖRDÜK YA!

25 Kasım 2008 Salı

Biraz bakım yapalım....




Çiller ve Cilt Lekeleri Nasıl Geçer ?

Çilli ve lekeli cildi olanlar için çeşitli bakım kürleri derledik.bu kürlerden kendinize uygun olanı seçip uygulayabilirsiniz…
-Bir demet maydanozun kök kısmındaki kalın saplarını biraz suyun içinde kaynatın. İçine bir adet limonun suyunu sıkıp hergün sabah ve akşam yüzünüzü bu suya batırdığınız pamuk ile silin. Ayrıca Sonbaharda iseniz maydanozun köklerini, ilkbaharda iseniz maydanozun yapraklarını robottan iyice geçirerek cildinize göz altlarına gelmeyecek şekilde maske şeklinde sürüp 20 dakika bekletip durulayın ve nemlendirici krem ile cildinizi nemlendirin.


-Bir adet limon suyuna, bir adet yumurta sarısı, bir yemek kaşığı toz şekeri koyup karıştırın. Karışımın içine yarım bardak su ilave edip karıştırmaya devam edin. Hazırlanan karışımı yüzünüze sürüp yirmi dakika bekleyip cildinizi ılık su ile durulayın.


-Bir adet domatesi dilimleyerek temizlenmiş cildinizin çilli bögesine yerleştirip yarım saat bekleyin ve cildinizi süte batırdığınız pamuk yardımı ile silin. Daha sonra biraz cildi besleyen bir bakım kremi sürün.


-Leke tedavisi için çilek, orman çileği ve frenk üzümü kullanılabilir. Meyvelerden maske hazırlayıp yüzünüze uygulayın, 20-30 dakika bekletin ve ılık suyla yıkayın.


-Bir yemek kaşığı kıyılmış maydanozu bir tatlı kaşığı bal ve çeyrek limon suyu ile karıştırıp cildinize sürün ve yarım saat bekleyin. Daha sonra cildinizi ılık su ile durulayın.


-Bir adet büyük hıyarı ince ince kıyıp bir su bardağı votkanın içine koyun ve karanlık bir yerde yaklaşık on gün kadar bekletin. On gün sonra içine bir çorba kaşığı herhangi bir nemlendirici krem koyup iyice karıştırın ve çillerin üzerine sürüp yaklaşık bir saat kadar cildinizde bekletin. Daha sonra cildinizi ılık su ile durulayın.


-Bir adet havucun suyuna çeyrek limonun suyunu ekleyip sabah ve akşam cildinizi bu suya batırdığınız pamuk yardımı ile silin.


..............................................................................................................................




Bacaklardaki lekelere çözüm :Lekeleri zaman içinde azaltacak tarif ; Bir kahve fincanı yulaf ununu, bir limon suyunu, limon suyu kadar eşit miktarda hint yağını, badem yağını ve bir çorba kaşığı ıslatılmış kili karıştır.
Limon suyu bacaktaki lekeleri kir gibi çıkarır ….
Koyu olursa bir çorba kaşığı su da ilave et. Bacağına sür ve 5 dakika sonra ovarak çıkar. Bu lekeler bacaktan kir gibi çıkacaktır.
Haftada bir gün 30 dakikanı bu işleme ayır.
Suna DUMANKAYA


............................................................................................................................................................

Siyah noktalara çözüm- yoğurt ve mısır unu

Siyah noktalar için arındırıcı maske tarifi:Siyah noktaları arındırmak ve gözenekleri temizlemek için yoğurt ve mısır unu maskesi tavsiye ediyoruz.bunun için 1 kaşık süzme yoğurda 1 tatlı kaşığı mısır unu ekleyin ve bunu yüzünüze sürün hafif kuruyunca peeling şeklinde soyun ve ılık su ile temizleyin.ardından maden suyu ile tonik uygulayın.


......................................................................................................................................


Doğal peeling yöntemleri

Doğal peeling için:Peeling yaparak yüzünüzdeki ölü tabakayı atıp, daha taze ve güzel cilde sahip olabilirsiniz.haftada 1-2 kez peeling yapmanızı tavsiye ederim.birkaç doğal peelingyöntemi önereceğim şimdi.
1-yoğurdun içine mısır unu ve limon suyu koyun.bunu yüzünüze iyice sürün ve 10dk bekleyippeeling şeklinde soyun.sonra yüzünüzü ılık suyla yıkayın.yağsız nemlendirici sürün.eğer kuru ise cildiniz yağlı tercih edin.
2-bal,yumurta sarısı ve 1-2 damla limon suyunu karıştırıp yüzünüze ince bir tabaka halinde sürün.kuruyunca tekrar bir tabaka daha sürün ve o da kuruyunca ılık su ile nazikçepeeling yaparak arındırın.nemlendirici sürün.


...................................................................................................................................


KAŞLARI ALIRKEN... Kaş alırken birçok kişinin canı acır... Bunu önlemek için kaşı almadan önce bu kısmı mentollü mendille silin... Hiç acı duymazsınız...


ŞEKİLSİZ SAÇLAR... Çok acele bir yere gitmeniz gerekiyor ve saçlarınız şekilsiz... Saçınızdan küçük tutamlar alın. Bunların üzerlerine saç spreyi sıkarak bigudi ile bu tutamları sarın. On dakika sonra bigudileri çıkarın ve saçınızı tarayın...


LİMON KÜRÜ... Limonlu banyo, teni ince ve yumuşak yaptığı gibi, kan dolaşımını canlandırıp sinirleri sakinleştirir. 6 limonun suyunu sıkarak birkaç saat soğuk su içinde bekletin. Sonra banyo suyunuza dökün, yirmi dakika dinlenip yıkanın...


İRİ GÖZENEKLER... Cildiniz iri gözenekli ve pürüzlüyse, kurutulmuş adaçayı ile yapacağınız buhar banyosu yüzünüze çok iyi gelir... Bu banyo gözenekleri küçültüp, pürüzleri yok edeceği gibi iltihaplanmayı da önler...


BOYUN KIRIŞIKLIĞI... Kırışıklıkları önlemek için bir limon dilimi ile boynunuzu iyice ovun... Boyunda 15 dakika kaldıktan sonra bol ılık suyla yıkayın. Boynunuza krem sürmeden önce sıcak suya batırılmış havluyu sararak 15-20 dakika bırakın.


GÜÇSÜZ SAÇLAR... Saçlarınızın güçlenmesi için bir kâsede yumurtayı iyice çırpın. Birinci şampuandan sonra başınıza dökün. Ovalayarak saç diplerinize iyice yedirin, tekrar yıkayıp durulayın. Saçlarınız güçlü ve pırıl pırıl olur...


EL BAKIMI... Evde hazırlayacağınız bir losyonla en çabuk yıpranan organlarınız tazelenecektir... Küçük bir şişe gliserin, yarım fincan süt, 6-7 damla kolonya ve yarım limon suyunu karıştırarak bir şişeye kapatın... İki gün bekledikten sonra karışımı ellerinize sürün...


.............................................................................................................................


HASTALIKLAR VE BİTKİLER•

24 Kasım 2008 Pazartesi

Öğretmenler Günü


TÜM ÖĞRETMENLERİMİZİN GÜNÜ KUTLU OLSUN!
Teyzem ve üç kızı,ablam ve kızkardeşimden sonra,benim Çakıl'ım,canım kızım da öğretim görevlisi olabilmek için ilk adım olan öğretmenliğe başlamış oldu.Bu nedenle benim için daha farklı bir anlamı var bu günün....
Canım ailemin,tüm öğretmenlerini kocaman kucaklıyorum....
Bütün öğretmenlerimizin,öğretmenler gününü kutluyorum....
İyi ki varsınız....

23 Kasım 2008 Pazar

Radyolu günlerim....

Radyo dinlediğimiz günleri özledim birden...
Asi dizisini seyretmeyi uzun süre önce (konusu sıktığı için)bıraktım,ama geçen akşam tesadüf ettim ve baba rolündeki Çetin Tekindor'u seyrederken,70'li yıllarda "radyo tiyatrosu" dinlerken bizleri nasıl büyüsü altına aldığını hatırladım birden...
O saate kadar işleri bitirip beklerdik,evde herkes yemeğini yemiş olurdu ve herkes köşesine çekilmiş,kendine özel işleriyle meşguliyetine başlamış olurdu.Babam gazetesini alır koltuğuna oturur,annem delinmiş çoraplar,düğmeler ve sökükleri dikmek için kendi koltuğunda,bizler de ders çalışıyor görüntüsünde heyecanla başlasa da dinlesek heyecanıyla beklemeye başlardık...

Aynı resimdeki gibi bir radyomuz vardı.Annem hala saklıyor onu.Yakınlarda ona el koymak istiyorum...Kokusu bile başkaydı o radyonun...

Efekt,"Korkmaz Çakar" diye başlayınca suspus olurduk.
O buğulu sesleriyle,canlandırdıkları karakterleri gözümüzde canlandırırdık.Belki de herbir karakterin yerine koyardık kendimizi,ya da olmak isterdik...Hayal gücümüzü yönlendirirdi,dinlediğimiz her hikaye...
Ve en önemlisi,düzgün Türkçe konuşulurdu...Olumsuz hiçbir etkisi bile yoktu....
"Arap bacı"lı konuşmalar neredeyse tek lehçeli programdı...Şu an ismini hatırlayamadığım....giller ailesinin bir ferdiydi....(hatırlayanlar yazsın.Akşamdan beri kafam patladı ama hatırlayamadım).Kenter kardeşlerin seslendirdiği Aristokrtat bir ailenin maceralarıydı...
Gençler ,belki anlayamazlar.Radyolar şu an içeriğini çok değiştirdi çünkü.Belki sadece TRT radyoları anımsatabilir o zamanları.
Bizim jenerasyonun gülümsediğini görür gibiyim.Çünkü aynı tadı onların da aldığını düşünüyorum...Müthiş güzel zamanlardı...Geç saatlere alındığında,üç kardeş yattığımız odada,ışıkları söndürüp,yorganlarımızın altında karanlıkta dinlerdik.Gizli gizli ağladığımız çok olurdu.Kahkahalarla güldüğümüzde,yan odadan annemin "susun,sessiz olun"ikazlarıyla kıkır kıkır güldüğümüz zamanları özledim ve sessizce ağladım inanır mısınız?

Çok özel günlermiş.....


O zamanlar,seslendirme sanatçısı olmayı kafama koymuştum.Anneme söylediğimde,şöyle bir baktığını hatırlıyorum.Nedense bir daha düşünmedim bile o bakıştan sonra!

Ama hep saygı duymuşumdur o seslere...
Eskiden televizyonda film seyrettikten sonra,seslendirenlerin adları yazardı en sonda.Şimdi verilmiyor.Ben çok merak ederdim.Ve tüm seslendirme sanatçılarının isimlerini ezberlerdim.

Ben tekrar alt yazıyla verilmesini isterim.Çok güzel sesler var.Tesadüfen tutturduğum tahminlerim oluyor artık...Ama işin mutfağındaki isimleri bilmek hakkımız diye düşünüyorum...


Tomris Oğuzalp


O zamanlar onun gibi sesim olmasını isterdim...


Çetin Tekindor




Radyo tiyatrosunun vazgeçilmez seslerinden biriydi benim için.

21 Kasım 2008 Cuma

Bana arkadaşını söyle!

Ne yazık ki,bunların içinden ikisi benim !

Cık,Cık Cık!

Ben böyle yetiştirmedim bunları!

Hani,oğlumun, yanlarında çok mutlu olduğu arkadaşları için, şimdiki yerimize taşındığımızdan bahsetmiştim ya....

Gördüğünüz üzere,taşındıktan sonra olanlar....


Sadece üçü burada,gerisini siz düşünün artık.....

Kızımı da kaybettim,onların arasında...

Sonuç ortada!

Yazık!

:-))

20 Kasım 2008 Perşembe

TÜRKİYE ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME VAKFI’NDAN YILSONU KERMESİ (HATIRLATMA)




Değerli Çağdaş Dostu,


Türkiye Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı olarak geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da yılsonu kermesimizi gerçekleştireceğiz.

Kitap, birinci el temiz, seri sonu, az defolu giysi ve aksesuar, ev eşyası, zücaciye, kozmetik ve temizlik malzemeleri, kırtasiye, gıda ve benzerleri ürünleri uygun fiyatlarla satacağımız kermesimiz 27 Kasım Perşembe günü 10.00 – 17.30 saatlerinde PERPA Ticaret Merkezi 8.kat Tören Alanı’nda. (Okmeydanı)

Kendinize ve yakın dostlarınıza ucuz, kaliteli bayram ve yeni yıl armağanı satın alırken eğitim projelerimize de katkıda bulunmuş olacaksınız.

27 Kasım Perşembe günü 10:00 – 17:30 saatleri arasında PERPA Ticaret Merkezi / Okmeydanı – Şişli’deki kermesimize hepinizi bekliyoruz.Saygılarımızla,


TÜRKİYE ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME VAKFIYÖNETİM KURULU


Teşekkürler Leyla

.............................................................................................
Sevgili Bengü.....
Derneğimize keman çalışmalarıyla eşlik eden,çok faal bir öğretmen...
Evet, kendisi ders veriyor.
Çok aktif....
Çalışmaları BURADA.
Ders almak isteyen olursa,özellikle çocuklarınız için, kendisine ulaşabilirsiniz.

Anlayamadıklarım....Şaşkınlıkla güldüklerim...

İnternette gezinirken,tesadüf rastladığım resimleri görünce çok şaşırdım..


Kim böyle bir eşe sahip olmak ister ki?












Bu ruhsal bir bozukluk olmalı....







Şaka gibi.....







Allah korusun!






Ya buna ne demeli!

Sırf kediye benzemek için kaç ameliyat geçirmiş biliyor musunuz?



Bu bayan da güzel olmak amacıyla estetik sonucu bu hale gelmiş.
Haberi BURADA
Aşamalı ameliyat resimleri de BURADA







Bunda bir gariplik var ama....








Kavga ettiğinizi düşünsenize!

Yandınız!










Benim boncuklardan yaptığım yaratıklara benziyor.....








???????????????????????


Sevgili öykü bu yazıya bir yorum bırakmış.Ziyaret ettiğimde yazılarını okuyarak geri gittiğimde buna benzer bir haberi yazmış.
İnanılmaz.BURADA

18 Kasım 2008 Salı

Madde bağımlılığı.....


Sırığıma hamileyken başladı.


Önceleri önemsemedim,nasılsa geçer dedim.Doğum sonrasında atlatırım dediğim halde daha fazla ihtiyaç hissetmeye başladım.Aynı etkiyi hissetmeye çalıştıkça doz artmaya başladı.


Kaç kez azaltmama ve bırakmaya çalıştığımda yoksunluğunu çok fazla hissetmeye başlıyordum.Çünkü artık denetleme aşamasını çoktan geçmiştim.


Çünkü bırakmaya çalıştığım zaman ne kadar çoğalırsa çoğalsın,etrafımın aldığı yasaklar önlemi daha çok aramama sebep oluyordu.


Vücudumda bıraktığı izler artık gözle görünecek şekilde belli oluyordu.Bu da ailemi ve çocuklarımı önlem almaya yöneltmişti.


Artık kimse görmeden almalıydım.Geceleri herkes uyuduktan sonra,tuvalete kalkma bahaneleriyle uyanmaya başlayıp almaya başladım.Gecede dört beş kez uyandığım oluyordu.Ta ki farkına varılana kadar.


Çünkü vücudumdaki değişiklik nedeniyle,sosyal yaşamdan kopmaya ve gittikçe problemlerimi unutmak adına kendimi eve kapatmam dikkatleri üstüme çekiyordu.


Üstelik artık aşırı dozun üstünde bir bağımlılık haline gelmiştim.Üstelik en çok dikkat ettiğim,fiziksel görünümüm deformasyona uğramasına rağmen bırakamamıştım.


Hala devam ediyor.


Ama artık kararlıyım,bırakmak için.Yardım almam gerekse bile kesinlikle bırakıyorum.


İtiraf ediyorum!


Ben bir "ÇOKOKREM "bağımlısıyım!





Siz ne sanmıştınız?


Şişmanlığımın tek sebebini okurken aklınızdan neler geçtiğini öğrenebilir miyim?


:-))



17 Kasım 2008 Pazartesi

Sağlık!


-Telefona SOL kulağınla cevap ver!


-Günde İKİ kere kahve içme!


-SOĞUK su ile hap alma!-Akşam 8'ten sonra YEMEK yeme!


-Tükettiğin YAĞLI gıdaların miktarını azalt!


-Sabahları daha çok akşamları daha az SU iç!


-Cep telefonu BATARYAları ile mesafeni uzak tut!


-UZUN süre kulaklık takma!


-Gece 10 sabah 6 en ideal uyuma saatleridir!


-Uyku öncesi İLAÇ aldıktan sonra hemen uzanma!


-Şarjın SON çizgiye inmiş kadar az olduğunda telefona cevap verme! Radyasyon 1000 kat fazladır.

16 Kasım 2008 Pazar

O zamanlar düşünülüp çekilmiş bir belgesel....


Akşam haberlerde seyrettiğim zaman,hayran kalmıştım.Bu belgesel ilk kez yayınlanıyor.

Atamızın kendi sesiyle sohbeti....

Sabah bunu nasıl bloğumda yayınlayabilirim diye düşünürken sevgili Bendeniz'in yayınlamış olduğunu gördüm.

Hemen aşırdım.

Buyrun:




............................................................


Atatürk'ün çiftlik resimlerini izlemek için google'de gezerken bu yazıya rastladım.



Atatürk’ün doğayı, ağacı sevmesinin en belirgin örneklerinden birisi de kuşkusuz Atatürk Orman Çiftliği’dir.

Atatürk, 1925 yılında kendi aylığından ödeyerek çiftliğin bugünkü yerini satın almıştır.

O yıllarda bu topraklar, ortasından demiryolu geçen bataklık ve boş bir araziydi. O toprağa karşı zafer kazanabileceğini de kanıtlayarak çiftliği burada kurdu. Bugün, Ankaralılar için çiftlik bir dinlenme yeri haline gelmiş, Atatürk’ün önderliğinde dikilen ağaçlar büyümüş, gölgesinde insanlar dinlenir olmuştur.Ankara’yı Türkiye Cumhuriyetinin başkenti yapan ve bir bozkır kasabasında modern bir şehir kuran Atatürk, bu yönüyle de, günümüzdeki, şehircilik, çevre ve tabiat güzelliği kavramlarına, 1920’li yılların şartları içinde ışık tutan bir dehadır. Bu kavramların bilinmediği ve konuşulmadığı o yıllarda, şehircilik uzmanlarını getirterek, Cumhuriyetin başkenti Ankara’yı düzene sokan, ağaç diktiren, bulvarlar açtıran, Çiftliği kuran, sefaret bahçelerinde yeşilliğe imkan veren Atatürk, diğer yönleriyle olduğu gibi, bu yönüyle de her zaman örnek alınması gereken eşsiz büyük bir önderdir.


TBMM'ye “Atatürk Orman Çiftliği Mülkiyetindeki Bir Kısım Arazinin Devredilmesine İzin Verilmesi Hakkında Kanun Tasarısı” verildiğini duydum ve çok üzüldüm...

Hem de ÇOK!!!


Kaynak;

13 Kasım 2008 Perşembe

Musiki derneğinde neler oluyor?

Üyelerimiz pek faaller.Hepsini yavaş yavaş tanıyorum.Ve bir çoğu inanılmaz yeteneklere sahipler.

Örneğin ;

Ester Banbaneste,resim sergisi açmış.Davetiye verdiğinde,hemen sizlerle paylaşmak istedim.Belki ilgilenenler olur.Ziyaret etmek istersiniz diye.

Sergi,

8 -28 Kasım tarihleri arasında,Akyol sanat evinde yapılacaktır.

Adres:

Teşvikiye cad.cami sok.Kılıç han no:6 Büro:6/3 Teşvikiye

Tel:0212 227 40 88



mail adresi:

esteben22@gmail.com

......................................................

Diğer bir üyemiz de "Yemekteyiz " yarışmasına katılmıştı.

Sevim Uludağ

Çok sevimli ve olgun bir insan...Kazanamadı ama yaptığı yemekler oldukça ilgi çekiciydi...

Yarışma pek fazla değilse de,tanıdık birini seyretmek hoşuma gitti.Yemek bence bir sanattır,özellikle sunum.Masadaki sunumu ve gelenlerle ilgilenmesi çok güzeldi.
Bir de"en azından uğraştığı için evsahibine teşekkür etmeli" şeklindeki sözleri çok önemliydi.
Sürekli kral sofrasında oturmuş izlenimi yaratan,eleştiriyi ön plana çıkarınca uzman görüntüsü yaratan çatlak yarışmacıların dikkate alması gereken sözler bunlar...Formatın cılkını çıkaranlar özellikle...

Bu da programın,Ti'ye alınmış şekli.

http://dizikusagi.blogspot.com/2008/11/yemekteyiz-yarmas-izle.html

.................................
Dernek yeni bir oluşum başlatarak,gelir elde ederek,mümkün olduğunca çok çocuğun okumasına destek olmaya karar verdi.Konserlerin dışında yapılması gerekenler düşünüldü.
Bunun için ilk olarak;
Gazete ve dergi toplayıp ,satarak başlıyor bu girişime.5 kişi 160 kilo toplayarak az da olsa başlangıç yaptı.Şu an derneğin 50 gibi üyesi var,bu da oldukça geniş bir ağı oluşturacaktır.

eren kağıt (tel:0216 469 85 51-2 hat) firmasına kilosu 100 kuruştan satılacak.

Hep beraber ,hiç bir kağıt parçasını çöpe atmıyoruz artık.
Zaten ben süt kutularını ayrı,karton ve gazeteleri ayrı,ped şişeleri ve olursa kola kutularını, ayrı poşetlere koyup çöpe atıyordum ki geri dönüşüm için uğraşmasınlar diye.Şimdi belli bir amaç olunca,buraya gelecek.

İkinci adım olarak,
Bir gece düzenlediler.Ayşe Tunalı dahil,bir çok önemli ismin katılacağı söylendi.
Sazlı sözlü,eğlenceli bir gece olacak.
Katılmak isterseniz;
Acarkent Günaydın Restaurantta 22 kasım gecesi için yer ayırtmanız gerekiyor.
Biletler kişi başı 75 YTL

0216 485 41 61

..............................

Derneğin, lösemi vakfına yardımlarından sonra böyle güzel adım atmaları beni çok memnun ediyor.Bir çocuk dahi okutulsa muhteşem olur.

Derneğe gelir için,
Önerileri olanların fikirlerini Yönetim kuruluna sunmak isterim.

Leyla'nın son maili


ÇOK ÖNEMLİ!


SABİT ÜCRET İADESİ GERÇEKLEŞTİ ...


Web sitesinde ilgili açıklama mevcuttur.


>Telekom (Sabit Ücretlerin İadesi)


EMEKLİ BİR İŞÇİNİN İSTANBUL BEYKOZ'DA AÇTIĞI DAVA TELEKOM'UN ALEYHİNESONUÇLANDI.

BULUNDUĞUNUZ İLİN TÜKETİCİ KORUMA DERNEĞİNE SON TELEFON FATURANIZLAMÜRACAAT ETMENİZ YETERLİ.TELEKOMDAN SON 10 YILLIK SABİT ÜCRET TUTARI OLAN '820.00 YTL' SİZEİADE OLACAK, AYRICA BUNDAN SONRA FATURALARINIZA SABİT ÜCRETYANSIMAYACAK.İŞLEM YAPMAZSANIZ, SABİT ÜCRETİ ÖDEMEYE DEVAMEDECEKSİNİZ.LÜTFEN BU İLETİYİ TÜM TÜKETİCİLERE YOLLAYIN...

12 Kasım 2008 Çarşamba

Oyunun kuralları....



Servis,Paşabahçe'de durup,aslında bu saatteki servise ,kalkıştan binmesi gereken bayanlardan birini aldı.
-"Hayırdır"dedim.
-"Fırına geldim de"dedi.
-"Eşim buradaki fırının ekmeğini yiyebiliyor" dedi.
-"Niye ,özel ekmek yapan bir fırın mı?Eşin hasta mı?"
-"Hayır,abla."dediğinde,muzip bir ifade belirdi yüzünde.
-"Bu ekmeği çok seviyor da ondan.Şimdi ilerdeki fırında da aynısını yapıyorlar.Bir önceki servisle gelip,ekmeği alıp bu servisle gitmek için erken çıktım."dedi.
-"Başka ekmeği yemiyor,çok seviyor"deyince,aklıma gelen soruyu soramadım."Niye sen alıyorsun da o almıyor ?"diye.Nihayetinde servisler özel oto değil.Ve "bu fedakarlığı niye sen yapıyorsun?"diye.Ama sustum.Şikayet bile etse,bana ne!
Her zaman nasıl alacak,diye tasa yaptım birden.Ama servis saatlerine göre ayarlayıp,bir öncekiyle gelip alıyor,diğerine yetişiyor.Cin gibi maşallah!
Halbuki,bir gün önce,gripten başını kaldıramıyorken,söyleniyordu."Herşey bana bakıyor.Hasta olmaya bile hakkım yok" diye ,burnunu çekerek.
Haftada sadece bir gün izni varmış.Perşembe günü.Kesin bütün gün yatıyordur diye düşünüyorsunuz doğal olarak değil mi?Bu sabah,aynı mahallede oturan bir arkadaşıyla randevulaşıyordu serviste.
Hayır,hayır!
Gezmeye ya da sinemaya değil.
Evde börek açmak için!
Üç tepsi su böreğini çok iyi yaptığı için diğer hanımla konuşuyorlardı.
-"Kaç kilo un alayım?"
-"Üç kilo al.yağın vardı senin."diyerek ,alınması gereken malzemeleri kararlaştırıyorlardı.Dip frize koyup,ara ara çıkarıp yemek için stok yapıyor bu boş gününde....
Birbirlerine nasıl destek oluyorlar anlatamam."Sen bekle ben yaparım "muhabbetini çok duyar oldum serviste....
Evin her yükü üstlerinde.
Sabah kalkıp,eve odun taşıdıklarından,akşam yemeği için planlar yapıp,malzemeleri düşünmeleri,çamaşırı ve kurutma çabalarını dinlerken,her birinin ne kadar güçlü kadınlar olduklarını düşündüm.
............
Sonra kendi kendime ,sabah kalktıktan sonra,yatana kadar yaptıklarımı düşünmeye başlıyorum;
Sabah 05.30'da uyanıyorum.Niye diye sormayın,çünkü bilmiyorum.Sanırım vücudumu bu saate ayarladım ben.
-Yatağımı topluyorum.
-Kapının dışından (kalktığımı duyuyorlar) bağıran iki kedimi ve yeni eklenen yavru köpeği susturmak için yemeklerini hazırlıyorum.Bahçeye çıkıp yemeklerini veriyorum.
-Sütü ısıtıp,oğluma bir bardak içiriyorum.
-Bulaşık makinesini ve çamaşır makinesini çalıştırıyorum.(çamaşır biz gelene kadar kurusun diye)
-Telefonları şarja koyuyorum.
-Giysilerimi hazırlıyorum.
-Kahvaltı masasını kuruyorum.
-Çocuklar kalkmadan yerleri siliyorum.
-Bahçe betonunu yıkıyorum(sağolsun köpek ortalığı mahvediyor)
-Kapı girişlerini böcek ilacıyla(konsantre Bazodin)ilaçlıyorum ki,soğuktan kaçan böcekler içeri girmesin diye...(şimdiye kadar olmadı ama,soğuklar beni korkuttuğu gibi onlarıda korkutabilir)
-Evden en erken ben çıktığım için ,kahvaltımı yapıyorum.
-Çamaşırı asıyorum.
-Akşam yemeği için,buzluktan çıkması gerekenleri çıkarıyorum,ya da bakliyatsa suya koyuyorum ki geldiğimde yemek çabuk olsun diye.
-Bu sırada televizyon açık ve haber kanallarında,hava durumunu kaçırmamaya çalışıyorum ki çocuklara ne giymeleri gerektiğini söyliyeyim.(şemsiye gibi)
-Ufak bir ütü operasyonu oluyor.
-Bulaşık makinesi bitince kapatıyorum.
-Saat artık 07.15 olunca giyiniyorum.Ve evden çıkıyorum.
Akşam;
-Servisten inince,fırından ekmek alıyorum,markete gidip,eksikleri tamamlayıp,eve doğru yol alıyorum.90 basamaklı sokak merdivenini dilim dışarıda çıktıktan sonra,eskort (kediler)eşliğinde bahçeye giriyorum.İtiş kakışla onlar dışarıda kalırken,kendimi eve atıyorum.
-Her akşam diyorum ki"gider gitmez uzanacağım".Hala uygulayamadım.Üstümü değiştirip,lavabo işleri hallolunca,mutfağa giriyorum.Yemek yapmak 45 dakikamı alıyor.
-Bulaşık makinesi boşaltılıyor.
-Masayı hazırlayıp,ceviz sırığımla yiyoruz.Çakıl geç geldiği için beklemiyoruz.
-Okul ve iş sohbetlerimizden sonra,mutfak toplanıyor.
-Elektrik süpürgesiyle süpürdükten sonra,OTURUYORUM!
Eğer ceviz sırığı,aile toplantısı istemezse,program seyrediyorum.Ya da öyle sanıyorum.Çünkü uzandığım yerden çocuklarımın sesiyle uyanıyorum.
-"Anne,çok horluyorsun!"
-"Şişmanlıktandır" diyorum her seferinde mahmur mahmur...Nedense?
Kendimi dışarıdan bir gözle izleyince bunları gördüm...
Siz de dener misiniz? Bakalım neler çıkacak...

10 Kasım 2008 Pazartesi

Söylenmiş ve söylenecek sözler....


Bu film iyi ki çevrilmiş!

Daha seyretmeden,anlatılanlardan yola çıkarak yorumda bulunmak pek hoşuma gitmiyor.Elbette seyredeceğim,hem de ilk fırsatta!(o fırsatı bulabilirsem tabiiki)

Ama,şunu anlıyorum ki,Atatürk hakkında daha çok bilgi sahibi olup,ilkelerini ve bize sunduğu rahatlığın arkasındaki zorlukları,an be an okumak ve izlemek lazım.Neye şükredeceğimizi bilmek için,araştırma fırsatı vermiş oldu belki de,Can Dündar bizlere...Farkındalık mıdır bu acaba?

Kim neye dayanarak konuşuyor,bilmek ve gerektiğinde,yediği bir lokma ekmeğin rahatlığının sebebini gözüne sokarak,lokmaları boğazına dizmek isterdim bu lafını bilmez ezber insanlarının.

Hortumcuları,teröristleri ve sübyancı sapıkları bile affeden bir zihniyetin acı çekmesi gerekiyor.Ki geriye dönüp bakabilsinler.Ki geçmişi göremeyen insanların geleceği de karanlık yapabileceğini anlayabilsinler.
Bir ülkenin,yaşadığı onca kaosu yok etmesini ve tüm kuşatmaların içinden çıkmasını bilen bir beyinden söz ediyoruz burada!

Dünya'yı dize getirmiş en değerli bir lider'den!

Böyle birine ihtiyacımız var şu dönemde!

Çok uzun ve dolu bir yazıya hazırladım kendimi.Ama görüyorum ki söylenebilecek her şeyi daha önce söyleyen bloglar olmuş.Anlatırken aradığım tüm sözcükler,konu içerisinde öyle güzel dağılmışlarki,anlatmak istediğim anlamlarla yüklü her biri.Korkusuz,ve hedefe kitlenmiş birer kurşun etkisiyle yazılmış.Onları okumaya davet ediyorum sizleri ...

-Biyo-1----(Can Dündar'a açık mektubumdur)
-Biyo-2----(Selam ,bay Dündar,Yine Ben)

-Asortik Krep---(Yine bir 10 Kasım..Burdayız Ata'm)
-Asortik Krep---(Benim Yalnız! Ve güzel Ata'm)

-Geveze Kalem---(10 Kasım)

-Kültür Mantarı---(İçimizdeki Truva Atı)

-Erdil'in Günlüğü---(yaşanmış öyküler)
-Erdil'in Günlüğü---(yaşanmış öyküler-2)
-Erdil'in Günlüğü---(Milliyet-Benim Öğretmenim)

-Reality---(tüm Yazıları)

Saygıyla Anıyoruz...10 Kasım 2008


AMAÇLARI O'NU UNUTTURMAK, İZLERİNİ SİLMEK !

BUNUN İÇİN YAPTIKLARIYLA, SEVENLERİ BİZLERİ HER GÜN BİR KEZ DAHA ÖLDÜRÜYORLAR.

AMA O'NU ASLA ÖLDÜREMEZLER !

'O ' İÇİMİZDE YAŞIYOR!

ONDAN ALDIĞIMIZ TAM BAĞIMSIZLIK VE LAİKliK BAYRAĞINI EVLATLARIMIZA AKTARIYORUZ !

















































(1922'de Türk ordularının zaferi neticesi Anadolu'daki emelleri gerçekleşmeyen İngiltere'nin Türk düşmanı olarak bilinen Başbakanı Lıoyd George, Parlamento'da kendisine yöneltilen suçlama ve tenkitleri şöyle cevaplandırmıştır): 'Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk Milleti'ne nasip oldu. Mustafa Kemâl'in dehasına karşı elden ne gelirdi. (D. Lloyd George, İngiltere Başbakanı, 1922)

Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli kökten değişiklik pek seyrek gerçekleşir... Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmışlardır. Ve bundan dolayı Türkiye övünebilir. (Eleftherios Venizelos, Yunanistan Başbakanı, 1933)

Bir insana ölümünden sonra bu derece sevgi ve yas gösterileri yapılması milletler tarihinde az görülen şeylerdendir.' (ATHİNAİKA, Atina, 12 Kasım 1938)
'Atatürk'ün Türkiye'de yaptığını hiçbir tarafta, hiçbir kimse yapmadı: Ne Cavour, ne Cromwel, ne de Washington... Atatürk'ün bulduğunu, hiç kimse bulmadı ve Atatürk'ün yaptığını da hiç kimse yapmadı. İlham ettiği kimselere ve kendi prensiplerine göre yarattığı yeni kuşak, O'nun eserine devam edecektir.' (Tipos Gazetesi)

İngiliz, Fransız ve İtalyanları Anadolu'dan uzaklaştırıp bizi de yenince,, karşımızda sıradan bir adam bulunmadığını ve O'nun gerçek yaratıcı kudretini kavramaktan uzak kalmış olduğumuzu kabul ettik. (1938) (Yorgi PESMAZOĞLU, Yunan Ekonomi Başkanı)

Çok, pek çok devrimciler görüldü. Fakat hiçbiri Atatürk'ün cesaret ettiği ve muvaffak olduğu şeyi yapmadı.' (Messager D'Athenes, Yunanistan Gazetesi, 11 Kasım 1938)

Tarih, silinmez harflerle bu devlet adamın ismini hakedecektir. Atatürk bir halk adamıdır. Kırılmaz azmi, keskin zekâsı ve kudreti kendisini yendiği alın yazısının önüne getirmiş, böylece yeni Türkiye'nin yaratıcısı olmuştur. (Yugoslavya, Politika Gazetesi, 11 Kasım 1938)

Sakarya Savaşı, Sakarya Zaferi, yirmi yaşımın en kuvvetli hatırası olmuştur. O zamanlar, kendi kendime diyordum: Acaba ben de ulusumu böylesine seferber edemezmiyim, onun ruhuna kurtarıcı hamleyi, bu dizgin tanımaz ihtirası aşılayamaz mıyım? (Habib BURGİBA, Tunus Devlet Başkanı, 1965)

Atatürk, tarihin her devresi için, insanlığın bir mucizesidir. (Suriye) Atatürk'ün ölümü yalnız Türk Milleti için değil, onun örneğine çok muhtaç olan bütün Doğu milletleri için en büyük kayıptır. (ELEYYAM Gazetesi, Şam- 1938)

Vatanını muhakkak bir parçalanmaktan kurtararak gemisini güvenilir bir limana götürdükten sonra milletinden bir taht istemedi. O, kelimenin bütün anlamıyla bir insan, eşsiz bir dahi, kahraman bir asker ve siyaset adamı idi. Hayatını milleti'nin mutluluğuna adadı, bu uğurda genç yaşda hayata gözlerini kapadı. (Elifba Gazetesi, Şam- 1938)

O'nun ölümü, dünya için de derinliği ölçülmez bir kayıptır. (Sovyetler)Adı, Türk Milleti'nin millî kurtuluş savaşında ve Türkiye'nin siyasi alanda yeniden örgütlenmesine gayet sıkı bir surette bağlı olan Kemal Atatürk'ün ölümü gerek Türkiye için, gerekse bütün dostları için derinliği ölçülmez bir kayıptır. Türk Milleti'nin en samimi dostları arasında bulunan Sovyetler, zamanımızın bu örneksiz devlet adamının öneminden dolayı derin bir acı içindedirler. (İzvestia Gazetesi, Moskova, 1938)
Atatürk, dünya üzerinde yeni bir devir açmış bir insandır. Ben, O'nun Türk kadınlarına hak vererek ve bir ülkede anayı, yakışır olduğu yüceliğe eriştirerek Batı'ya ders verdiğini nasıl unuturum. (Uluslararası Kadınlar Birliği Delegesi, Prenses Aleksandrina)

Romanya'da Atatürk'ün ölüm haberi geldiği gün, bütün okullarda dersler tatil edildi. (Romanya-Rador Ajansı: Bükreş)
Milletimiz, en büyük Türk'ün karşısında kederli bir saygı ile eğilmektedir. (Romanya)Atatürk, başı dumanlı doruklarda yüce bir dağ tepesidir. Siz O'na yaklaştıkça o yükselir ve aranızdaki mesafe sonsuza değin aynı kalır. Devirlerinde büyük gözüken, zamanla küçülen benzerlerinden farkı budur ve böyle kalacaktır. (Arriba Gazetesi, Portekiz, 1938)


Uzun bir yol aşılmış, yüce bir eser ortaya konmuş, bir çok zaferler elde edilmiştir. Bütün bunlar Atatürk'ün eseridir. (Polanya, Kurjer Warzavski Gazetesi)

O, Türkiye'yi kurmakla bütün dünya uluslarına Müslümanların seslerini duyuracak kudrette olduğunu ispat etti. Kemal Atatürk'ün ölümüyle Müslüman dünyası en büyük kahramanını kaybetmiştir. Atatürk gibi bir önder önlerinde bir ilham kaynağı olarak dikildiği halde Hind Müslümanları bugünkü durumlarına hâlâ razı olacaklar mı? (Muhammet Ali Cinnah-Kaidiâzam, Pakistan Cumhurbaşkanı, 1954)

Bizim aslımız rengi uçmuş bir kıvılcım iken, O'nun bakışı ile cihanı kaplayan ve aydınlatan bir güneş haline geldik. (İkbal, Pakistan Millî Şairi)'Atatürk'ün yaptıkları insanoğlunun kolay kolay yapabileceği şeylerden değildir. O; büsbütün başka bir insandı.' (El-Mısri Gazetesi, Mısır, 11 Kasım 1938)

Türkler, Atatürk'ü olağanüstü bir tutkunlukla seviyorlar. Bursa'ya giderken trende rast geldiğim bir çocuğa İstanbul veya Ankara'dan hangisini sevdiğini sordum. Çocuk Ankara'yı sevdiğini söyledi. Nedenini sorduğumda: 'Ankara'da Atatürk bulunduğu için..' cevabını verdi. (Mısır, El Bela Gazetesi)

Yüzyılımızda, 'olmayacak hiçbir şey yoktur' şeklindeki tarihi gerçeği isbatlayan ilk adam olmuştur. (Eski Ujsag. Macar.)

Budapeşte, 20 (a,a) - Macar ajansı tebliğ ediyor: Başvekil İmredi, Atatürk'ün cenaze törenini yapılacağı 21 Kasım Pazartesi gününü Macaristan'ın millî yas günü sayarak bütün memlekette resmi binalara siyah bayraklar çekilmesini emretmiştir. Harbiye Nazırı ve Budapeşte Belediye Reisi de, askeri binalar ve belediye binaları için aynı kararı almışlar ve Belediye Reisi ayrıca, halkı da siyah bayrak çekmeye dâvet etmiştir. (Namzetti Ujsang Gazetesi, Budapeşte-1938)

Dünyanın çok nadir yetiştirdiği dahilerdendir. Dünya tarihinin gidişini değiştirmiştir. (An Nahar, Beyrut)

Yüzyıldanberi Küçük Asya'nın çıkardığı en büyük lider. (The Japan Chronicle, Kobe)
'Hayatının sonuna kadar milleti'nin mutlak güveni ile kurduğu devletin başında muzaffer kumandanının kişiliği, eşi görülmemiş bir karakter örneğidir.' (Comte Carlo Sforza, İtalya Eski Dışişleri Bakanı)

Üstün iradesi, tükenmez cesareti ve eşsiz seziş ile hasımlarını dize getirdi. Fazilet ve ciddiyeti, üç yılda memleketine yalnız askeri, aynı zamanda tam ve doyurucu bir siyasi zafer kazandırdı. (F. Perrone Di San Martino, İtalyan Yazarı)

'Atatürk'ün ölümü ile dünya büyük bir liderini kaybetti.' (Gazeta Del Popolo Gazetesi, İtalya, 11 Kasım 1938)

(Lozan Üniversitesi salonunda, Lozan Türk Talebe Cemiyeti'nin hazırladığı törende.) 'Siz Türk gençleri, bugün Büyük Şef'inizi kaybettiğinizden dolayı ne kadar ağlasanız haklısınız. Üniversite, sizin bu büyük yasınıza katılmaktadır. Atatürk'ün bu Büyük Adam'ın hayatını burada az bir vakit içinde bildirmeye imkân yoktur. Bu dâhinin, vatanının tarihinde işgal ettiği parlak sayfaları size hatırlatmak isterim. Türkiye'yi yaratan, tarihimizin bu en Büyük Adam'ın başımı en derin hürmetle eğerek selâmlarım.' (Profesör MORRF)'Atatürk, bir medeniyet kaynağı idi.' (İsviçre)

Modern Türkiye'nin yaratıcısı Kemal Atatürk'ün eserleri, memleketi için yaptıkları İsveç'te çok iyi bilinmektedir. Atatürk'ün liderliği altında Türkiye'nin kalkınmasını, fevkâlâde ileri hamlelerini hayranlıkla takibettik. Atatürk'ün, hukuk alanında olduğu gibi, diğer alanlarda da getirdiği reformlarla Türkiye, içinde bulunduğu çok zor durumdan kurtarılıp kuvvetli ve güvenilir temeller üzerine yerleştirilmiştir. (ERLANDER, İsveç Başbakanı)

'Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz 20. yüzyılda dünya savaşından önce yetişen en büyük devlet adamlarından biri, hiçbir millete nasip olmayan cesur ve büyük bir inkılâpçı olmuştur.' (Ben Gurion, İsrail Başbakanı, 1963)

'Atatürk, askeri dehâ ile devlet adamı filozof dehâsını toplamıştır.' (İspanya)

İslam dünyasının büyük insan yetiştirme gücünü yitirdiğini öne sürenler, Atatürk'ü hatırlamalı ve utanmalıdırlar. (Tahran Gazetesi, İran, 1939)

Atatürk'ün ölümü dolayısı ile Kraliyet Sarayı Şehinşâhi ve hükümet bir ay resmî yas ilân etmiştir. Majeste Şehinşah, gömme töreninin sonuna kadar İran'da askerî ve resmî binalar üzerinde ve yabancı ülkelerdeki İran temsilciliklerinde bayrakların yarıya indirilmesini emir buyurmuşlardır. Bu irade-i Şehinşahî bugün bütün gazetelerde ilân edilmiştir. (Tahran)

Bugün Türkiye, büyük ve yeni bir memlekettir. Ve savaş sonrasının dehşet, sefalet ve bitkinliğinden çıkmış olan bu yeni Türkiye, Atatürk'ün dimağında vücut bulmuştu. O, bu Türkiye'yi kendi elleriyle dünyaya getirdi. (Dela Mail Gazetesi)

Kadınlar başka hiçbir ülkede bu kadar hızla ilerlememişlerdir. Bir ulusun bu derece değişmesi, tarihte, gerçekten eşi olmayan bir olaydır. (İngiliz, Daily Telgraph Gazetesi)

Atatürk, yalnız Türk Milleti'nin değil, özgürlüğü uğruna savaşan bütün milletler önderiydi. O'nun direktifleri altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk. (Bayan Sucheta KRIPALANI, Hint Parlamento Heyeti Başkanı)

Denilebilir ki onsuz, İslâm alemi yolunu bulabilmek için elli yıl daha bekleyecekti. (Fransız, Berthe Georges-Gaulis)

Atatürk öldü. Barış kubbesinin Doğu sütunu yıkıldı. Artık evrende barışı kimse garanti edemez. Nitekim Avrupalı devlet adamları; O'nun 1930'da yaptığı uyarı ve tavsiyeleri dinlememiş ve dünyayı 1939 yılında ikinci büyük savaş felâketinin içine sürüklemişlerdir. (Fransız Gazetesi Sanerwin)


Tarih çok büyükler gördü. İskenderler'i, Napolyon'ları, Washington'ları gördü. Fakat yirminci yüzyılda büyüklük rekorunu Atatürk, bu Türk oğlu Türk kırdı. (L'Illustration, Fransa)

'Atatürk, yirminci yüzyılın en büyük mucizesidir.' (National Tidence Gazetesi, Danimarka, 11 Kasım 1938)

Eğer tarih bir kalbe sahip olsaydı, Mustafa Kemal'i mutlaka kıskanırdı. (Tchang Yang Yee Pan Gazetesi, Çin, 1958)


'Atatürk, bütün Asya kıtasının Ata'sıdır.' (Çin)

'Biz Çinliler, hepimiz bu yasa katılıyoruz. Zira büyük bir milletin, çok sevilen Büyük Ata'sının ölümü, yalnız Türkiye için değil, aynı zamanda bizim kıtamızda ve bütün dünyada büyük bir boşluk bırakmaktadır.' (Çin Basını)

'Hiç bir ülke, Atatürk'ün Türkiye'sinin gördüğü değişiklikleri bu kadar hızlı bir şekilde görmemiştir. Bugünün Türkiye'sinin tarihi Mustafa Kemal'in tarihidir.' (Dness Gazetesi, Bulgaristan, 11 Kasım 1938)


Türkiye'nin uluslararası ünü, prestij ve otoritesi durmaksızın yükselmiştir. Milletine bu kadar az zamanda bu ölçüde hizmet edebilen tek devlet adamı Atatürk'tür. (Libre Belgique Gazetesi)


Bir yenilginin uçurumuna düştüğü halde, ilkin neticesiz sanılan İstiklâl Mücadelesini yapan Türk Milleti, önünde saygıyla eğilmeden bu satırlara son veremez. Zafer neşesiyle kendinden geçmiş bir diplomasinin kararını 'hayır' diyerek yırtmak ve yüzlerine fırlatmak örneğini biz Almanlar, Türklere borçluyuz. (Alman Askeri Dergisi Vissen Und Vehr)


Benim üzüntüm iki türlüdür; önce böyle büyük bir adamın kaybından dolayı bütün dünya gibi üzgünüm. İkinci üzüntüm ise, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkân kalmamış olmasıdır. (Franklin ROOSEVELT, A.B.D. Başkanı)