28 Ekim 2009 Çarşamba

27 Ekim 2009 Salı

Eskileri değerlendirmiştim bir zamanlar...Etkinliği duyunca katılayım dedim....

Ben,evdeki tüm eski eşyaları atmayı seven bir insanım.
Ama ,yanlış anlaşılmasın,eskiye ait,tarihi dokusu olan ,antika kokan herşeyi de ayrı bir ilgiyle severim.
Şunu kullanırım,bunu buraya koyarım gibi alışkanlıklarım yoktur.6 ayda bir evi tümden indirip,kullanmadığımız giysileri,ayakkabı ,terlik gibi gereksiz yer kaplayan ,üstelik birkaç kez giyilip kenara atılmış her şeyi , ihtiyacı olan insanlara vermesi için kızkardeşime(öğretmen olduğu için) verip okula gönderiyorum.Bazen bize eski gelen şeyler,birçokları için yeni olabiliyor.
Hele ,kablo ve çivi gibi evi ne olsa tüm atıllarla dolduran insanları hiç anlamıyorum.Babamın,30 yıl öncesinden sakladığı kabloları gördüm de,gözlerime inanamadım.Çamaşır ipi diye dahi kullanamayacağımız türden.Üstelik eli bol bir adamdır .Tedbirli diyelim o zaman.İstediği an elinin altında olsun ister her zaman.Ama aradığı zaman da,"nereye koymuştum onu" diyerek aramaya başlar.Halbuki,yenisini alıp gelse daha az zaman harcayıp,sağlam mal alıp gelecek....Hani bu işlerle uğraşan biri olsa anlarım.Asker adam,ne anlar ustalıktan...

Neyse,konuyu dağıtıp uzaklaştım asıl anlatmak istediğim mevzudan...

Bloglardan ,Eylül bahçesi bir etkinliğe evsahipliği yapıyor...
Eskileri değerlendirme etkinliği...
Ben de geçmiş senelerde yaptığım avizeyle katılmak istedim.Bu avizenin öyküsü şu:


İstediğim gibi bir avizeye rastlayamadım.Rastladıysam da fiyatlarından dolayı yanına yaklaşamadım bile...
Banyodaki duşakabin eskidiği için attım.Onun yerine banyo perdesi daha cazip geldi.Demirleriyle birlikte perdeyi alıp geldim.Ama demirin kısa parçası fazla geldi ve hemen kapının önüne koydum.Salona geçip oturdum ve tavana bakarak nasıl bir şey alabilirim diye düşünürken,birden yukarıdaki gibi bir şekil belirdi gözümün önünde.Hemen çıkıp,o demir parçasını aldım,kapıcıyı çağırdım ve kendisi demirci olduğu için,eşit aralıklarla üç yerinden deldirdim .Soluğu elektrikçide aldım.Hani kafesli seyyar lambalar var ya,işte onlardan üç tane alıp elktrikçiye bunları yerleştirmesini rica ettim.Adam şaşkın,ama ne yapsın,müşteri velinimet!
Bir yandan yapıyor,bir yandan da benim açıklama yapmamı bekliyor.
-"Salona avize yapıyorum",deyince,adamın yüz şeklini siz tahmin edin artık.
Anlattım;
-"Boncuklarla kaplayacağım tüm zemini"dedim.
Bittikten sonra görmek istediğini söyledi.
Hemen eve gidip tüm boncuklarımı masaya döktüm.Ayırdım ve onları tellere geçirdim.


8 numara şişle örmeye başladım.Kare bir parça örüp,huni şeklini verdim ve birinci lambaya diktim.Farklı renklerde iki parça daha ördüm ve diğer iki lambaya diktim.


Kapıcı,benim çılgınlıklarımı bildiği için yadırgamadan tavana astı avizemi.

Elektiriği bir açtık ki,inanılmaz güzel bir iş yaptığımı anladım.


Renk renk ışık doldu salonum...
Hemen ertesi günü gidip bir kafesli lamba daha aldım ve diğer boşluğa da yandaki ışıklandırmayı yaptım.

Biraz loş bir ışık olmasına rağmen ,çok mistik bir hava verdi salonuma...Hele aşağıdaki masama öyle uyum sağladı ki,birbirini tamamladılar.


Bu masanın öyküsü de çok hoştur.
Sıradan şeyleri sevmem ben.Çok farklı dizaynı olan eşya aradım uzun süre.Salonumdaki tüm eşyaları değiştirme kararı aldığımda,evin boyası ve sistre yaptırmanın karşılığında ustaya verdim koltuk ve masa takımımı.İstediğim gibi bir şey bulma uğruna tam 6 ay boş kaldı salonum.Oğluma yaradı,sürekli top oynadı.Biz de apartmandaki arkadaşlarla aerobik yaptık bu süre içinde...
Birgün TV'de bir belgeselde,eski kapıları tanıtıyorlardı.Bir çoğu atılmış kapıların bulunduğu bir eskiciyi gösterirken,yere yatırdıkları kapının üstüne gazete serip yemek yiyenleri görünce,hemen fırladım.Mucit Macit gibi hemen araştırma yaptım.Bu tip kapılar Topkapıda bulunurmuş.
Çağlayan yokuşunu bilenler,orada sarı bir binanın vitrininde tahta masaları görmüşlerdir.Hemen sahibiyle görüşmeye gittim.Ve bu tahtaları eski bir kapının çerçevesi olarak yapıp yapamayacağını sordum.Olumlu cevap alıp çıkarken onun atölyesinde uzun eski kapıları gördüm.Tam istediğim gibi olmasa da,bana zaman kazandıracaktı.İşte o kapıyı masa olarak kullanıyorum.Sandalye yerine de kanepe yaptırdım.Kapı oymalı olduğu için üstüne cam yaptırdım ve içine de değerli taş boncuklarımdan serpiştirdim.Ve yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz takıma sahip oldum.
Lambalarla öyle güzel bir uyum sağladı ki anlatamam.Yani bana göre çok güzel oldu,içime sinerek kullanıyorum.

Eminim ki,torunlarıma kalacak bir antika eşyaya sahip oldum.
Ve bununla ,bu etkinliğe katılmak istedim.

26 Ekim 2009 Pazartesi

Cumhuriyet'e doğru...





(Fotoğrafların üstüne tıklarsanız yazıları daha net okuyabilirsiniz.)

22 Ekim 2009 Perşembe

Adalet nerede? Ya da adalet nedir?



Dün,kızkardeşim ve arkadaşı yün almak için yüncüye gitmişlerdi.Şen şakrak halde örgü örme hayalleriyle ve coşkusuyla fırladılar evden.

O sırada bir arkadaşı örnek sormak için uğradı ve onları beklemeye başladı.

İkisi geldiler ve giderken gülümseyen yüzleri asılmış ve kaşlar birbirine girmiş vaziyette girdiler içeriye.

Ne olduğunu anlamaya çalışıyorum,ve bir yandan da gelen kadına karşı alınmış bir tavır zannedip,sevimlilikler yaparak havayı yumuşatmak için elimden geleni yapıyorum.

Ama mümkün değil!

Dayanamadım,çünkü kardeşimi çok nadir böyle görürüm.Panik atak rahatsızlığı olduğu için atak geçiriyor sandım.

-"İyi misin?"

Gelişigüzel,

-"İyiyim."dedi.

Birden aklıma gelen;

-"Kaza mı yaptın?"dedim.

-"Hayır."

-"O halde neyiniz var?"dedim"birşey olmuş,suratınız berbat" deyince ,kardeşim döküldü.

-"Kavgaya şahit olduk"dedi.

Veee ben anladım ki,kardeşimde bu işin içine girmişti....

Pınar hemen atıldı;

-"Ya,Tülay abla,bu var ya bu.15 kişinin arasına dalıyordu.Ben dükkana girdim,O da arabada bekliyordu.Birden sesler ve kargaşayı gördüm ve Funda arabayı kavganın içine sürüyordu ve sürekli kornaya basıyordu..."

Funda kapıyor lafı...

-"İnanmazsın Tülay abla,tam 15-20 kişi gencecik bir çocuğa saldırmış.Kimi tekme,kimi yumruk,kimi de sopayla çocuğu adeta linç ediyorlardı.Arabadan çıkamadım kalabalık yüzünden.Ama dikkatlerini çekmek için kornayla üstlerine doğru sürdüm.Etrafın dikkatini çekince,kalabalık çocuğu bir dükkana sokmaya çalışıyordu.Eğer o dükkana girseydi,çocuk ölmüştü.Etraftakiler kalabalığı dağıtmaya başlayınca ben fırladım.Pınar zor tuttu beni .'Deli misin sen?Biri bıçak çekse ne yapacaksın?Hemen polisi arayalım,zaten hemen karakolun bir alt sokağı'dese de ben elinden kurtulup çocuğun önüne geçmeyi planlıyordum.Yavrum ya,kanlar içinde yerde sürüklüyordu kendini.Kesin travma geçiriyordu.Sağ kalsa da bu kavgadan çok iz kalacak" derken acıyla yüzünü buruşturdu.

-"Keşke bende gelseydim.Ben de atlardım,belki yardımım olurdu."deyince,Pınar'ın gözleri dehşetle açıldı.

-"Deli misiniz siz ya?Girilir mi o kavganın içine?

-"Dava neymiş,niye dövmüşler çocuğu,öğrenebildiniz mi?"

-"Bir kıza aşk mesajı göndermiş,kızın yakınları da çocuğu yakaladıkları gibi bu hale getirmişler."

Nasıl korktum anlatamam.Çocuk 16-17 yaşlarındaymış.

Benim sırığım da 15 yaşında.Masumca bir arkadaşlık yapıp,bir kız arkadaşına aşk mesajı gönderdiğini hayal ettim ve dehşete kapıldım.

Olamaz mı? Gençler flört edemeyecekler mi?

Gerçi,olayın boyutunu bilmiyorum.Ama ne olursa olsun,onca kişi,bir kişiye bu şekilde yüklenmesini kabul edemiyorum..Birebir bir kavga olsa anlarım.Koskoca insanların,daha belki de ilk kez yaşadığı bir arkadaşlık yüzünden bir gence karşı bu kadar şiddetle yüklenmelerini anlamıyorum.

Gerçekten çok üzüldüm.Bir yandan,iyi ki orada değildim diyorum,bir yandan da keşke orada olup ona yardım edebilseydim diye düşünüyorum.

Kötü bir olay.

Çocuklarımızı uyarmalıyız.

Oğlumla bir aile toplantısı yapmalıyız....

....................................................

Bu sabah işe giderken,kardeşimin okuluna uğrayıp,nasıl olduğunu sordum.

-"Ben iyiyim de,oğlumla eşim pekiyi değiller.Akşam anlattım,çıldırdılar.Ya birşey olsaydı diye korktular.

Sabah evden çıkarken ikisi de tembihlediler ki,böyle bir olaya sakın atlamayayım diye..."dedi.

Arkasından da;

-"Herkesin karısı,kocasını tembihler,bizde de koca karısına 'dikkat et 'diyor"diyerek,bu olayı da mümkün olduğunca gülümseyerek kapatmamıza sebep oldu.

Çocuktan haber almam gerek....

Fotoğraf,internetten....

9 Ekim 2009 Cuma

Kıskananlar çatlasın(!) !

Bu hafta sonu buradayım....
Demeyi ne çok isterdim,bilemezsiniz.....
İnternette bu fotoğrafları görünce ,dayanamadım....Sizlerle paylaşmak istedim.

Eeeeeeeee,hayal bu....Kendimi dinlendireceğim bu hafta sonu,bunlara bakarak...AAAhhhh! AH !



Bora Bora adasıymış burası....Aklımın bir köşesine yazdım....Çok param olursa(aç tavuk,kendini dolu ambarda sanırmış. :-)) ) gideceğim yerlerin liste başına konuldu bile....



Yok böyle bir şey...Bakıyorum ve doyamıyorum bu manzaralara....
Ne düşünüyorsunuz?

Burçlara göre anneler...

Koç burcu anne (21 Mart-20 Nisan) O masalcı bir annedir, çocuklar için bir oyun arkadaşı. Her akşam masallar anlatacak, masalların sihirli dünyasını çocukları için oluşturmaya çalışacaktır. Belki disiplin sağlamak için ısrar edecektir, bazen sinirli olacaktır ama öfkelerini çabuk unutacaktır. Çabuk öfkelendiğinde kırıcı olabilir. Yine de bunu unutup çocukları öpücüklere boğarak masallar anlatacaktır.

Boğa burcu anne (21 Nisan-21 Mayıs)Annelik onun sakin yapısına çok yaraşır. Çocuklar büyüdükçe sertleşen bir anne ile baş başa kalsalar da bu anneler şefkatli ve koruyucudur. Çocuklarını disiplinle yetiştirmek isterler. İtaatsizliğe, tembelliğe ve düşüncesizliğe dayanamazlar. Yıllar onu anne imajından kurtarıp çocuklar için iyi bir arkadaş kılacaktır. Ama genellikle çocukların büyüme ve gelişme dönemlerinde aileleri ile olan olağan problemleri nüksetmeye başlayınca, boşa annenin disiplin yanlısı karar ve tutumları çocukları ile arasında hoş olmayan anılara sebep olabilir. Yine de şakacı ve müşfiktirler, her türlü tehlikeye karşı çocuklarına kalkan olmak isterler, eğer çocuğu hasta ise günlerce başında sabahlayabilecek dayanıklıktadırlar.
İkizler burcu anne (22 Mayıs-21 Haziran)Güleryüzlü, eğlenceli bir anne olacaktır. Çocukları çok sevmesine rağmen onların kendisini kısıtlamasına izin vermeyecektir. Kafasında gerçekleştirmeyi düşlediği binlerce proje nedeniyle çocuklarına ayıracak çok vakit bulamayacaktır ama sevgisini kanıtlaması zor olmayacaktır. Çocuklar da onu örnek alıp bağımsızlıklarına düşkün, hayal gücü kuvvetli olabilirler. Çok hoşgörülü olmasına rağmen ders konusunda başarı bekler.

Yengeç burcu anne (22 Haziran-23 Temmuz)Fedakar bir anne, çocukları için kabuğundan çıkıp güçlü bir dayanak, güvenilir bir sığınak olur. Aile onun için çok önemlidir. Sıcak yuvasının odağı çocuklardır. Onlar için her türlü rahatı sağlar, güvenilir bir sığınak yaratır. Bazen zararlı olabilen bu durum, çocuğun dış dünyaya uyumunu zorlaştırabilir. Annesinin sağladığı rahatı dışarıda bulamayan çocuklar uyumsuzluk problemi yaşayabilirler. Bu çocukların yuvalarından uçmaları uzun zaman alabilir.

Aslan burcu anne (24 Temmuz-23 Ağustos)Çocuklarının üstüne aşırı sevgi ve şefkat duymalarına rağmen çok düşmezler. Çocuklarının hatalarını kolayca göremezler, ama söz konusu olan kendilerine duyulacak saygı olunca sertleşebilirler. Kendi hayatını yaşamaktan vazgeçmezler, iş hayatını ve çocukları ile ilişkilerini dengeli bir biçimde yürütebilirler. Genelde çocuklarını şımartır ama cezalandırmayı da bilir. Onlarla arkadaş olur, oyunlar oynar ama söz dinlemeyi de öğretir.
Başak burcu anne (24 Ağustos-23 Eylül)Çok çabuk çocuk sahibi olmazlar. Annelik duygusunu tatmin etme ihtiyaçları yok gibidir. Ama anne olduklarında, disiplinli ve titiz bir annedir. Çocuğunu asla kirli göremezsiniz. Şakacı ve nazik, tatlı bir havaları vardır, çocuklar onlara güvenir ve sevildiklerini bilirler. Rahat, disiplinli ama sevgisini gösterebilen bir annedir.

Terazi burcu anne (24 Eylül-22 Ekim)Terazi burcu anne için çocukları eşinden sonra gelir. Ama çok sevecen ve şefkatli bir annedir. Gerektiğinde de serttir. Çocuklarını hiçbir zaman ihmal etmez, ama anne olmayı büyük olasılıkla eşi istediği için istemiştir. Çocuklar eşini dinlemezse öfkelenecektir. Çocukların babalarına saygısızlık yapmasına izin vermeyecektir. Çocuklar babaları şımartmadığı sürece derli toplu, terbiyeli olacaklardır.

Akrep burcu anne (23 Ekim-22 Kasım)Çocuklarını sevmelerine rağmen sevgisini gösteremeyebilirler. Çocuklarının yüksek hedefleri olmasını ve başarılı olmak için çabalamalarını ister. Çocuklarını zor durumlara karşı hazırlar ve mücadele etmeyi öğretir. Çocuklarının yeteneklerinin körelmesine izin vermez. Ama çocuklarının kusurlarını görmeyecektir. Onların mutlu olmasını engelleyen kim olursa olsun eşi bile olsa hakkından gelecektir.

Yay burcu anne (23 Kasım-22 Aralık)O çocuklar için iyi bir arkadaş olacaktır. İlk önceleri biraz korksa da sonra öğrendiği bu işi çok iyi yapacaktır. Kendisi gibi dürüst olmalarına önem verecektir. Neşeli olmalarını sağlayacaktır. Çocuklar çok güzel giydirilecektir ama bunun onun için pek önemi olmayacaktır. Rahat bir insan olması eğitirken kendine bazı sınırlamalar getirmesine neden olmalı, mesela disiplin kuralını uygulamayı öğrenmeli. Bazen patavatsız sözleri çocukları kırabilir ama o bunu çok tatlı bir cazibeyle atlatır. Neşeli ve uyumlu olmaları dolayısıyla çok cana yakın bir ev sahibesidir, konukları sever. Konumu ne olursa olsun herkesle muhabbeti vardır.

Oğlak burcu anne (23 Aralık-20 Ocak)Terbiyeli, görgülü, itaatkar çocuklar yetiştirmek isteyecektir. Çocuklarına tutumlu olmayı, kaliteye saygı duymayı öğretecektir. Şımartmaktan yana değildir. Çocuklarıyla ilgilenecek, onları dinlemek isteyecektir ama öpücükler dağıtmayacaktır muhtemelen. Çocuklar özgürlükleri için mücadele ettiğinde aralarında gerginlikler olabilir. Çocuklarını kaybetme ile karşı karşıya kalırsa inadından vazgeçip çocuklarını tercih edecektir.

Kova burcu anne (21 Ocak-19 Şubat)İlk önceleri annelik onları şaşırtır. Kendini o küçük insana adamak zor gelebilir. Kendini ona adasa bile biraz mesafeli davranır. Çocukların üstüne aşırı düşmezler. Çocukların yaptığı herşeyi doğal karşılar, pek cezalandırmaz. Sevgi gösterileri yapan bir anne olmayacaktır ama her davranışta kusur da aramayacaktır. Arkadaşça konuşacak, davranışlarıyla örnek olacaktır. Ev ödevlerine yardım eden eğlenceli bir annedir.

Balık burcu anne (20 Şubat-20 Mart)Balık annesi çocuklarına çok düşkündür, kendisinin küçüklüğünde mahrum kaldığı herşeye onların sahip olmasını ister. Aşırı hoşgörülü olması onlar üzerinde disiplin kurmasını zorlaştıracaktır belki de çocuklar disiplinsiz kalacaklardır. Kendisine çok yumuşak davranmasının zararları gösterilmeye ya da anlatılmaya çalışıldığında bu öğütleri dikkate alacak ve çabalayacaktır

7 Ekim 2009 Çarşamba

Kertenkele öldürmek sevapmış (!)....


http://www.agnostik.org/video/43-kertenkele-oldurmek-100-sevap.html

Bir dinleyin....
Sanırım lüks evinin bahçesini kertenkeleler sarmış beyefendinin...Canı yanmış olacak ki,öldürme eylemini bu şekilde kamufle ediyor...Ne de olsa bu gibi insanlar,ne söyleseler doğru olduklarına inanırlar....
Hem de ,bir vuruşta öldüren 100,iki vuruşta öldüren 50 sevap kazanırmış...
Akıl hastaneleri bu tip insanlarla dolu,sanırım bu gözden kaçmış....Sevap hastalığı da cabası...
Bizim kediler epey sevaba giriyorlar demek ki! Ellerinden kurtardıklarımla,benim yerim cehennem olmalı... Üstelik,isim bile takmıştım kaç "kerti "kaç diye seslenerek.Yazıklar olsun bana.Cayır cayır yanacağım Cehennemde... ;-))
GEL!
VATANDAŞ GEL!
SEVAP KAZANMAK İSTERSEN BİZİM BAHÇEYE GEL!
ZEBİL GİBİ KERTENKELE DOLU BAHÇEM!
BİR KERTENKELE YAKALAYANA İKİ SÜMÜKLÜ BÖCEK DE BENDEN!
PROMOSYON!
BELKİ İKİYE KATLANIR SEVAPLARINIZ!


6 Ekim 2009 Salı

Biraz internette dolaştım....


BAŞARI
> 4 yaşında başarı ....pantolonuna işememektir.

> 12 yaşında başarı .........arkadaş bulabilmektir.

> 16 yaşında başarı ............ ..araba kullanabilmektir.

> 20 yaşında başarı ............ ....seks yapabilmektir.

> 35 yaşında başarı ............ .......para kazanabilmektir.

> 50 yaşında başarı ............ .......para kazanabilmektir.

> 60 yaşında başarı ............ ....seks yapabilmektir.

> 70 yaşında başarı ............ ..araba kullanabilmektir.

> 75 yaşında başarı .........arkadaş bulabilmektir.

> 80 yaşında başarı ....pantolonuna işememektir.

> Biz buna CAN EĞRİSİ diyoruz!!...


Prof.Dr.Albert Follanberg

Demek ki ben,daha para kazanabilme yaşındayım....
:-))
.............................................................................................................
Bu tür öyküler benim hoşuma gider.Hayattan alıntılar gibi...Belki siz de hoşlanırsınız diye paylaşmak istedim.
Giysiler
Bir gün güzellik ve çirkinlik bir deniz kıyısında karşılaştılar. Ve dediler, '' Hadi, denize girelim'' Ve giysilerini çıkartıp sularda yüzdüler..
Hayat diye birşey var
Nedir, ne oluyor, unuttunuz mu yoksa yaşadığınızı, günler, kızgın küller gibi bütün duygularınızı kavurup öldürerek mi geçiyor üzerinizden, arzuyla dudağınızı ısırdığınız olmuyor mu hiç, bir müzik sesiyle şöyle bir koltuğunuzda doğrulduğunuz, aniden bir yaz yağmuru gibi boşanıveren sebepsiz sevinçlere inanmıyor musunuz...
Zaman geçmeden
Zamanin birinde bir kasabada yasayan dünyalar güzeli bir kiz varmis. Bu kiz öyle güzelmis ki çok uzak sehirlerden ve ülkelerden cok zengin ,çok yakisikli,asil pek çok delikanli onu görmeye gelirmis...
Mutlulugun tanımı
Büyük bir kedi, kuyruguyla oynayan küçük bir kediye sormus: "Neden kuyrugunu kovaliyorsun?" ...
Son mektup
Sevgili Amanda,Bu sana yazdigim son mektup. iliskimiz hakkinda dogru karari verdigimizi dusunuyorum...

Mümkün olsaydı...(Fotoğrafın dili-17.çalışma)

Mümkün olsaydı,bütün o riskleri göze almazdık.
Bu risklerle,üzüntü ve acıları duymazdık.Hepsi üst üste binen ve her biri belkide bizi derinlere iten düşünce ve duygulara katlanmaz ve hissetmeden yaşardık.Sevmezdik,hissetmezdik ve hiçbirşeyi öğrenemezdik.
Ama insan olmanın en güzel yanı,burun buruna yaşamak,üstüste binen,büyüklü küçüklü,sıkıntı,dert,neşe,kavga gibi yaşamsal kavramları dozunda yaşayamamak.Çünkü hayat çözülmeyi bekleyen bir bulmaca gibi...
Ama çözüm bulabilmek elimizdeyse eğer,en uçtaki olayı çözümleyerek başlamalı.Üç ayrı sıkıntının aşamaları neyse,ona göre sıralayıp,akılcı davranmak gerek....
En alttaki taşı çekersek,üsttekinin ağırlığı altında kalabiliriz,ya da başkalarının canını yakabiliriz.
Bunlar korkuların tuzağıdır.
Hangi riski almamız gerektiğini düşüneceğimize,kaybolan hayallerimizin yerine,gerçekçi yaşamlar inşa edelim.Bazı riskleri göze alarak...


Bu yazıyı, Öykü atölyesinin,Fotoğrafın dili adlı çalışma için karaladım...