4 Şubat 2009 Çarşamba

Doludizgin hayatlar için...



ÇİÇEĞİN SUYA AŞKI
Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar. İlk önceleri güzel bir arkadaşlık olarak devam eder birliktelikleri, tabii zaman lâzımdır birbirlerini tanımak için. Gel zaman, git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki, mutluluktan içi içine sığmaz artık ve anlar ki, su'ya aşık olmuştur. İlk kez aşık olan çiçek, etrafa kokular saçar, "sırf senin hatırın için ey su" diye...

Öyle zaman gelir ki, artık su da içinde çiçeğe karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştır.

Zanneder ki, çiçeğe aşıktır ama su da ilk defa aşık oluyordur. Günler ve aylar birbirini kovalar ve çiçek acaba "su beni seviyor mu?" diye düşünmeye başlar. Çünkü su, pek ilgilenmez çiçekle... Halbuki çiçek, alışkın değildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz.

Çiçek, suya "seni seviyorum" der. Su, "ben de seni seviyorum" der. Aradan zaman geçer ve çiçek yine der. Su, yine "ben de" der. Çiçek, sabırlıdır. Bekler, bekler, bekler... Artık öyle bir duruma gelir ki, çiçek koku saçamaz etrafa ve son kez suya "seni seviyorum." der. Su da ona "söyledim ya ben de seni seviyorum." der ve gün gelir çiçek yataklara düşer. Hastalanmıştır çiçek artık. Rengi solmuş, çehresi sararmıştır çiçeğin. Yataklardadır artık çiçek. Su da başında bekler çiçeğin, yardımcı olmak için sevdiğine... Bellidir ki artık çiçek ölecektir ve son kez zorlukla başını döndürerek çiçek, suya der ki; "seni ben, gerçekten seviyorum." çok hüzünlenir su bu durum karşısında ve son çare olarak bir doktor çağırır nedir sorun diye... Doktor gelir ve muayene eder çiçeği.

Sonra şöyle der doktor:

- "hastanın durumu ümitsiz artık elimizden birşey gelmez." Su, merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalık nedir diye ve sorar doktora. Doktor, şöyle bir bakar suya ve der ki: "çiçeğin bir hastalığı yok dostum... bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için" der.

ve anlamıştır artık su, sevgiliye sadece "seni seviyorum" demek yetmemektedir.
İnternetten....
.............................................................................................................................


ÇOK GEÇ DİYE BİR ZAMAN YOKTUR...

Okulun ilk günü ilk derste profesörümüz önce kendini tanıttı sonra "Bu yıl yepyeni bir öğrencimiz var. Çok ilginç biri bakalım bulabilecek misiniz? dedi... Ayağa kalkıp etrafa bakmaya başlamıştım ki yumuşak bir el omzuma dokundu.. Döndüm.. Yüzü iyice kırışmış bir yaşlı hanımefendi bana gülümseyerek bakıyordu...

-"Ben Rose" dedi... "Benim adım Rose yakışıklı... 87 yaşındayım. Madem tanıştık seni kucaklayabilir miyim?." Güldüm..

-"Tabii" dedim.. "Hadi sarıl bana.." Öyle sımsıkı sarıldı ki...

-"Bu kadar genç ve masum yaşta üniversiteye niye geldin?" diye şaka yaptım... Minik bir kahkaha ile yanıtladı:
-"Buraya zengin bir koca bulmaya geldim. Evlenip birkaç çocuk doğuracağım. Sonra emekli olup dünya turuna çıkacağım.." Dersten sonra kantine gidip birer sütlü çikolata içtik. Hemen arkadaş olmuştuk. Ertesi gün ve ertesi üç ay sınıftan hep birlikte çıktık ve hep kantinde lafladık.. Öyle akıllı ve öyle deneyimliydi ki onu dinlemekle derslerden daha çok şey öğrendiğimi hissediyordum. Sömestr boyunca Rose kampusun ilahesi oldu. Nereye gitse etrafı çevriliyor çok çabuk arkadaş ediniyordu. İyi giyinmeyi seviyor diğer öğrencilerin ilgisini çekmeye bayılıyordu. Rose hayatını yaşıyordu.. Hepimizden daha canlı daha dolu yaşıyordu.. Sömestre sonunda Futbol Balosu'na davet ettik Rose'u konuşma yapması için... Orada bize verdiği dersi unutmama imkan yok... Konuşmasını önceden hazırlamış ve bir yığın karta kocaman kocaman yazmıştı. Elinde bu deste ile kürsüye yürürken kartları elinden düşürdü. Konuşma darmadağın olmuştu. Şaşkın biraz da utanmış mikrofona doğru eğildi...

-"Ne kadar beceriksizim değil mi? Özür dilerim... Buraya gelmeden önce heyecanım yatışsın diye bir duble viski attırdım. Sonucu görüyorsunuz.. Şimdi bu kartları toplasam bile onları yeniden sıraya koymam mümkün değil... Onun için en iyisi ben size aklımda kalanları söyleyeyim olur mu?"

Biz kahkahalarla gülerken o bardaktan bir yudum su aldı ve konuşmasına başladı: -"Yaşlandığımız için eğlenmekten oynamaktan yaşamaktan vazgeçmeyiz.. Eğlenmek oynamak ve yaşamaktan vazgeçtiğimiz için yaşlanırız. Genç kalmanın mutlu olmanın ve başarıya ulaşmanın sadece dört sırrı vardır: Her gün gülmek ve yaşama katacak mizah bulmak... Bir rüyanız olmalı mutlaka... Rüyalarınızı kaybettiniz mi ölürsünüz. Etrafımızda dolaşan pek çok kişi aslında ölü ve bundan kendilerinin bile haberi yok... Yaşlanmakla büyümek arasında çok büyük bir fark vardır.. Eğer 19 yaşındaysanız ve bir yıl hiç bir şey yapmadan hiç bir şey üretmeden bir yıl sırtüstü yatarsanız sadece bir yaş yaşlanır 20 olursunuz.. Ben 87 yaşındayım ve ben de bir yıl hiç bir şey yapmadan hiç bir şey üretmeden sırtüstü yatarsam 88 yaşımda olurum. Herkes bir yılda bir yaş yaşlanır. Bunun için özel bir yetenek ya da bilgiye ihtiyaç yoktur. Oysa bir yaş daha büyümek için mutlak bir şeyler yapmak üretmek kendini geliştirecek fırsatları bulmak ve kullanmak gerekir. Asla pişman olmayın... Biz yaşlılar genelde yaptıklarımızdan değil yapmadıklarımızdan pişman oluruz çünkü.. Ölümden korkan insanlar pişman olanlardır... Pişman olmaktan korktukları için hiçbir şey yapmayanlardır..."

Ders yılı sonunda Rose yıllarca önce başlayıp yaşam mücadelesi içinde ara vermek zorunda kaldığı üniversiteyi derece ile bitirdi... Mezuniyet töreninden bir hafta sonra uykusunda huzur içinde öldü. Cenaze törenine iki binden fazla üniversite öğrencisi katıldı. "Yapabileceğimiz her şeyi yapmak için asla geç olmayacağını" hepimize hem de nasıl öğreten bu muhteşem kadının anısına layık bir törendi bu... Rose'un öğretisi aslında dünyanın bütün üniversitelerinde zorunlu ders olmalıydı: "Çok geç diye bir zaman yoktur!.."
internetten...

4 yorum:

Belgin dedi ki...

Sevgili Tütü, haklisin ne cicekleri susuz birakalim, ne de Hayallerimizi, Rüyalarimizi erteleyelim. Paylasimin icin cok Tesekkürler.
Sevgiler

etki alanı dedi ki...

Hiçbir şeyi ertelememeliyiz aslında Sevgili Belgin...Bazen zaman nasıl geçiyor anlayamıyoruz,iş işten geçmeden duygularımızı ön plana geçirmemiz lazım...

Adsız dedi ki...

Prettу nісe рost.
Ι ϳust ѕtumbleԁ upon your blog and wanted to ѕay
thаt Ӏ have truly еnjoyeԁ broωsing youг blog postѕ.
After all I'll be subscribing to your rss feed and I hope you write again soon!

Also visit my web-site: visit - 1kviews

Adsız dedi ki...

Wow, wonderful blog layοut! How lοng havе yοu been blogging
foг? you mаԁe blogging lοoκ
easy. The overall lοok of уour web sіtе is magnificent, as well as thе content!


Feel frеe to vіѕіt my ωeblog .
.. go to this page - 1kviews