Tam 1 saat sürüyordu işe gidişim...
İki vasıtayla gidiş,iki vasıtayla geliş.
10 dakika evden durağa kadar olan mesafe...
Bir de indikten sonra 10-15 dakikalık yürüme sonucunda işe varıyordum...Neredeyse günde 3 saatim yollarda geçiyordu....Yağmur yağdığı gün tam perişanlık anlayacağınız...
Sonra tesadüfen öğrendim ki,durağın önünden servis kalkıyormuş...Hem de iş yerimin kapısında bırakıyor.Binanın altında temizlik şirketi olduğu için,işçilerin çoğu orada iniyor.Dernek başkanına söyler söylemez,hemen ayarladı...
Mesai saatlerim;sabah 10.00,akşam 16.00.
Ama servis saatleri;sabah 7.45,akşam18.00
Hiç önemli değil,nasılsa erken kalkıyorum,daha hızlı davranıp ,yollarda geçen zamanı rahat yolculuk yaparak geçiriyorum.Akşam da,dışarıda üşüyerek yollarda değil de, sıcak yerde,servisin gelmesini bekliyorum.Balkondan bakıyorum,servis gelince iniyorum...Eve yorgun gitmediğim için,öfleyip,püflemiyorum.Hemen ortalığı toplayıp,yemeğe girişiyorum...
Ama saat 21.00 den sonra beni ayakta tutana aşkolsun...Anında nakavt!Gözlerimi açamıyorum...
İçeride televizyon bağırıyormuş,bilgisayarın tuş sesleriymiş,kedilerin "bizi içeri alıınn" diyen miyavlama sesleriymiş,hiç duymuyorum bile....Çocukların yatma saatlerini bile duymuyorum...Ki, ışık çok rahatsız eder beni...
(yaşlılık,yaşlılık!)
Servise binenlerin çoğu,temizlik işcileri...Kimi evlerde çalışıyor,kimi temizlik şirketinde...
Ara ara onların konuşmalarını sizlere aktaracağım.Çok ilginç,ve çoğu gülünesi şeyler...
Benim bulunduğum binada olan firmanın elemanlarının tamamı erkek.Caddeleri süpürenlerden tutun,sitenin çöp arabalarının elemanlarını tamamı neredeyse aynı firmada...Sabah gelirken,çoğu sabun kokuyor,ve hepsinin ellerinde büyük poşetler oluyor.Sanırım iş kıyafetlerini eve götürüp,temizini getiriyorlar.Akşamları da sanırım terledikleri için ve yıkanamadıkları için sürdükleri kokudan,birgün bayılabilirim.Koku sıkınca ter kokuları gidiyor sanıyorlar herhalde...
Aslında hepsinin ellerini yüzünü yıkayıp geldikleri belli...Ama kokuyu sürmekle ne anlıyorlar bilmem...Abartmıyorum,kolanyadan tutun,gülsuyu,hacı yağı ve ucuz(ağır çiçek kokuları olur ya,onlardan) parfüm kokuları...
Bir de şimdiye kadar servise ilk binen bayan benim sanırım,Benden on dakika sonra binenler çok fazla ama,o arada erkek şakalarını duymak zorunda kalıyorum....Kendimi belli etmek için öksürüyorum ya da dönüp bakıyorum ki beni görsünler diye.Ama beni daha önce farkedenler,birbirlerini dürtüyorlar,ve el işaretiyle beni gösteriyorlar...Yani o 10 dakikalık keyiflerine limon sıktım ben ...Streslerini ancak böyle atıyorlardı sanırım ama ,üzgünüm,yapılacak bir şey yok...
Ama yol boyunca gördüğüm yeşillikleri size anlatmam lazım...Beykoz bir cennet,yeşilin her tonunu görüyorum sabah akşam...Ormanlık bölgeden geçiyoruz ,ve inanamazsınız,dallardan sarkan meyveleri tanımaya çalışıyorum.Armutlar bile,zamanı geçmesine rağmen,yaprakları dökülmüş ağaçlardan sarkıyor...Kestane ve mantar toplayan kadınlar toplu halde,dolu poşetlerle dönüyorlar...Ot toplayanlar(madımak gibi),ormanın tüm bereketinden yararlanıyorlar...
Hele yağmurdan sonraki,yeşilin temiz görüntüsünün seyrine doyum olmuyor....Her yer sarmaşıklarla dolu,salkım salkım heryerden fışkırıyor adeta....Site içindeki,kırmızı ve iki renkli sarmaşıklardan kopardım.Evde suya koydum,köklenirse bahçeme ekeceğim.
Acar kent,çok büyük bir yer,sokaklar birbirini aynı olduğu için,adeta bir labirent gibi...Allahtan,caddeler ve sokaklar numaralandırılmış ta,kaybolma riski yok olmuş.Koca bir şehir burası...Evlerin hepsi aynı model ,beş katlı ve havuzlu...Hepsi çok güzel ve güzel bir lüks...Ama içlerinde yalnız yaşamlar görüyorum baktığımda...Bir tanesini söyliyeyim.Anne aşağıda televizyon seyrediyor,çocuğu en üst katta,camlı bölmede bakıcısıyla oynuyor!
Arabası olmayan yok(zaten böyle bir yerde araba mutlaka olmalı,yoksa acil durumlarda vasıta bulmak zor olur).Yaya gidenler,mutlaka sitede bir çalışandır.Çok güzel bir lüks buradaki yaşam,ve özenilecek modernlikte.Ama çok yalnız bir hayat,neredeyse ölü bir kent.
Yani "şekil" ve" öz" .
Ekonomik kaygıların olmadığı bir yer.Aslında lüks müdür bilmem ama bir sadelik kokusu var.
Gerçi daha yeni görüyorum buraları,belki de bilmediğim bir güzellikte komşuluk ta vardır...Ve dilerim vardır,yoksa böyle bir güzellik ancak öyle tatlanır...
Ya!inanmazsınız,yerdeki taşların arasından bile yeşillik fışkırıyor.Arabaların vızır vızır geçmesine rağmen,sanki inadına şekil şekil yeşillik....
Yani anlayacağınız ,yeni bir konu buldum buralarda...Sık sık sizinle paylaşacağım bunları...
Macera başlıyor....
3 yorum:
üç yıl beykoz konaklarında çalışınca
oraları çok iyi öğrendim
ve maceraların ne yollda biter nede oralarda orda hep sakin ama çokk derin birşey sezeriz belki para kokusu belki para korkusu bekli hayat tan kopuşu
ve oralarda kendini iyi hissetiren birde kötü hissettiren şeyler çok gözüne batar onlarıda yazzz lütfeen
:)
memleketim insanları insan manzaraları...
Sabah ve akşam psikolajilerini tahlil etme imkanım olduğu için sanırım bunları hayata geçirebileceğim sevgili adsızım...
.........................
Ama ne,yalnızlar kraliçesi...İnanılmaz insanlar bu hizmet alanındakiler...
Yorum Gönder