MUTLU BAYRAMLAR!
29 Eylül 2008 Pazartesi
Ramazan Bayramı....
MUTLU BAYRAMLAR!
27 Eylül 2008 Cumartesi
Çok güldüm çook...
Bayram öncesi biraz gülümsemeye ne dersiniz?
---Ben seni hiç sevmedim ki okulda bana ısmarladığın tostu sevdim ketçapı sevdim kolamın son fırtını sevdim Ben seni hiç sevmedim ki kantinciyi sevdim Eceviti bile senden çok sevdim
---Bayley's kadar tatlı,Tequila kadar çarpıcı, kanyak kadar sıcak, şampanya kadar özel, kokteyl kadar karmaşıksın...seni seviyorum
---Gayem Zatıalinizi Taciz Etmek Değil, Efkarı Umumiyede Muhabbet Kurmaktır.Cevabı Musbetiniz Kalbi Hazalimi Tamiri Temin Edeceginden Desti Muhabbetinize Talibim
---o eski sevdalar bitti demeyin aşk çöllerde kaldı deyip geçmeyin halimi görmeden kararvermeyin yirminci asrın mecnunuyum ben
---Aşk, onu ne kadar sevdigini anlatabilse, onu her gördüğünde karşısında hiçbirşey hissetmeyen salağı oynamayacak belki...
---Aşk bir tiyatroya benzer, en zor rolü bana verdiler! Önce sev, sonra unut dediler...
---Hayat yolunda çıplak ayak yürüme hayal kırıkları ayağına batabilir.
--EĞER FARKEDERSEN BU YAZIYI FARKETMEN YA DA FARKETMEMEN HİÇ FARKETMEZ SEN EN İYİSİ BU YAZIYI FARKETME TATLIM
---Yaşam bir satranç oyunu ise , oyundan sonta Şah'ta Piyon'da hep aynı kutuya konuyor ise , nedir bu büyüklük sevdası ? ...
---GÜLÜN DİKENLİ OLDUĞUNDAN ŞİKAYET EDECEĞİNE;DİKENLER İÇİNDE BİR GÜL YARATILDIĞINI GÖRÜP,DÜŞÜNÜP,ŞÜKRETMELİYİZ..
---iki gönül bir olunca samanlıgı polis basar:))
---Kadın dediğin İSTANBUL gibi olmalı Fethi zor Fatihi bir tane olmalı eheh
---Karamsar olmak zor değil, zor olan çılgın bir fırtınadan sonra gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir
---Yalnız açığa çıkan ışığı görebiliyorsan, yalnız söylenen sözü duyabiliyorsan, Ne görebiliyorsun Ne de duyabiliyorsun...
---ÜÇ HARFİ YAN YANA GETİRMİŞLER GENÇLERİN BAŞINA DERT ETMİŞLER (AŞK)
---Allahım beni öyle bir sonbahar ayazı öldür ki , sevdiğim mezarıma koyacak tek bir gül bile bulamasın...
---SENİBENİM KADAR SEVENLER SANA BENİM KADAR HASRET KALSIN!!!
---Bana dünümü geri getirin, ben size yarınlarımı vereyim
---Soytarılık etmeden güldürebilmek seni ekmek çalmadan doyurabilmek ve haksızlık etmeden doğan güneşi içime süzebilmek gibi mülteci isteklerim oldu arasıra bilmiyorsun...
---özünde soyluluk yoksa insanın taç da giyse soysuzdur !!!
---YA TUTACAK KADAR YAKIN OL YADA UNUTCAK KADAR UZAK.
---7 ayrı iklimden, 7 ayrı çiçek getirseler7 ayrı arı, 7 ayrı çiçeğe konsa7 ayrı bal yapsa, senin kadar tatlı olamaz.
---KENDİ BAHÇESİNDE DAL OLAMAYAN BİRİ, GİRMİŞ BAHÇEME AGAÇLIK TAŞLIYOR.
---Dudakların gibi sıcaktı. kahveyi bıraktım. Dumanında hayalin vardı. sigarayı bıraktım....
Rüyalarımda sen vardın , uyumayı bıraktım
---DiR'ler ve DIR'lar ile biten bütün sözler yalandır.
---İstediğinizi söyleyin emniyettesiniz" dediler, söyledik, EMNİYET'teyiz...
---Eskiden ekmek aslanın ağzındaydı. Şimdi aslanda aç.
---Çok endişelendim. Bügün zam yapılmadı. Acaba hükümetin başına birşeymi geldi
---Bütün umutlarım suya düştü.Ama boğulmadılar.Çünkü onlara yüzme öğretmiştim.
---Dost kara günde KARANLIĞA KARIŞIR.
---Türkçeyi katlettiler.CÜMLEmizin başı sağolsun.
26 Eylül 2008 Cuma
Diploma krizi!-Hava muhalefeti!-Banka görevlisi! Ve mutlu son!
Bir işi en son güne bırakmayı sevmiyorum.Kuyruklarda geçen o sıkıcı zamanda yaşanan arbedeyi de sevmiyorum....
Bayramdan önce bu iş bitsin istedim...
Üniversite imtihanına girmek için yaptığım başvuruda,diplomamın aslını bulamadığım için,yıllar önce çektiğim fotokopisini kullanmıştım.
Daha gripten başımı yeni kaldırmışım.Başağrım son sürat devam ediyor ama bu işin bitmesi gerekiyor....
Kalkıp diplomamı aramaya başladım....
Yok!
32 yıl önce alınan diploma! Bütün evraklar,Ayrı ayrı düzgünce üstüne yazılarak saklanmış,fotokopileri bile itinayla saklanmış diplomamı bulamıyorum....Mutlaka mezun olduğum okula gidip yenisini çıkarmam lazım...Çıldırdım...!
Bu üçüncü diploma krizimiz!
1-Önce Ceviz sırığımın,daha bir ay önce aldığımız ilköğretim diploması kayboldu.Liseye yazılacak,diploma yok!...Halbuki,bu tip evrakları,hep bir yere koyarız ki,lazım olduğunda zorluk çekmeyelim diye..Bu bir alışkanlık....Ama yok...Yeni taşındığımız evimizi altüst ettik...Okula telefon açıyorum yenisini alabilir miyiz diye,zorluk çıkarıyorlar,"eskiden olsa verirdik,ama şimdi biraz zor gibi "diyerek,kendilerinin bile bilemediği bir prosedürün içine girdik,okulla beraber....Hadii koşturduk oraya,buraya...Hallettik...Hem zaman hem para kaybı....Hemen yetişsin diyerek sürekli taksiyle halloldu.....Şimdi okulunda okuyor sırığım...
Diplomayı buldum!
İki gün önce,koltuk minderinin altından çıktı....Halbuki hiç böyle alışkanlıklarımız yoktur !
Hemen aklıma geldi!LAZ'ım ya, anca!(Trabzon kökenliyim de!).Hani 12'den sonra çalışmaz derler ya! :-))....Diplomayı aldığımda,ceviz sırığım,eve gelene kadar onu buruşturup,altıgen haline getirmişti...Ben de düzelsin diye oraya koymuştum...Süpürürken minderleri kaldırdığımda,elektriklenme yapıtığı için,görememişim...Sildiğimde gördüm...
Bu birincisiydi....
İkincisi Çakıltaşımın.
2-Kıbrıs'tan ayrılırken,diplomayı hemen vermediler,birkaç ay sonra alacaksınız dediler.İyi,tamam,ama hemen çalışmaya başladığı için gidemedi...Bu sene formasyon için başvuruda bulununca,diploma istediler...Hemen okulu aradık,ya kendisi gidecek,ya da noterden çıkaracağı vekaletle biri alabilecekti...Hemen bir arkadaşına vekalet verdi...Ama bu kez poliste takıldı diploma...Aynı gün iki kez kıbrıs'a geldiği kayıtlıymış...Hadiii bir de bununla uğraş...Birkaç yıl önce yağan bir kar vardı hatırlarsanız...Çakılım,İstanbul'a gelecek diye karşılamaya gitmiştim(tam 7 saatta ulaştığım havaalanında,tam 24 saat beklemiştim)..Tipi yüzünden uçak geri dönmüştü,pasaportuna tekrar giriş yapılıp,ertesi günü yine çıkış işlenmişti...Bu ispatlanıyor şu anda...Sonra onunla da bitmeyecek,yeminli tercümana çeviri yaptırılacak ve noterden onaylatılacak.Yine bitmediii...Daha sonra Ankara'ya gidilip,bu diplomanın Türkiye'de geçerli olabilmesi için YÖK'te denklik yapılması gerekiyor ki buradaki üniversiteye,formasyon için başvuruda bulunabilsin...Bu da ikincisiydi...
Üçüncüsü de benim diploma krizim...
3-Üsküdar,Burhan Felek Lisesi...
Kızkardeşim;
-"Abla ben seni götürürüm "dedi.
İyi de önce,kaybolan nüfus cüzdanımı yeniden çıkarmam lazım...Bu zaten en güzeliydi!
Olaya bakar mısınız...Bütün evraklar eksik...Bu ihtiyar okul peşinde!
Neyse...
Sakinleşmeye çalışarak,ama biraz umutsuzlukla yola çıktık..Muhtar,kaymakamlık derken nüfus cüzdanımı çıkarttım...Kimlik olunca daha bir güvenle ilerlemeye başladık...
Okula gittik,bela bir müdür yardımcısının,ukala cevaplarıyla ,etrafa danışarak yetkiliyi bulduk...
Kadın yenisini veremem dedi!
-"Niye" dedik...
Gazeteye zayi ilanı vermemiz lazımmış!
Aman ne güzel!
Perşembe ve öğleden sonra!Cuma günü ilanın çıkması mümkün değil!
Bayram giriyor ve 13 Ekim son bavuru tarihi....Evrakları tamamlamam mümkün değil!
6 Ekim'de işe başlıyorum çünkü kısmetse...
Bu iş yattı dedim...
Kızkardeşim hemen eşine telefon açtı,internetten ilan verilebilir mi ,yarın için diye sordu...Yapılıyormuş..Hızır bunlar,hızır.Karı koca hallettiler hemen...Yarını bekleyeceğiz artık dedik...Okulun kapısından çıkarken,görevli kulağımıza eğildi ve,
-"Abla"dedi."Çok iyi baldo pirincim var.Bakar mısınız ?"diye sordu...
Kardeşimle ikimiz birbirimize baktık! Ne alaka diye...Ama ,"olabilir"deyip,arabayı geri alıyoruz...
Herşey birbirine karıştı anlayacağınız...Adam;
-"Bire birbuçuk su çeker" diyor,biz"ne bilelim" diyoruz..Adam"ben 20 sene aşçılık yaptım ,sorun" diyor,biz güveniyoruz,ve 10'ar kilo alıyoruz...Benim kışlık derdime,kardeşimi de ortak edip,yığma yapıyoruz eve...
Alaska'ya taşındım ya!
Tam arabaya bineceğiz,okul görevlisi nefes nefese yanımıza geldi...
-"Siz diplomanın bir fotokopisini bana verin,arşivden bakıp bulayım ve hazır edeyim,yarın gazete küpürünü getirince vakit kaybetmeyin "dedi..
Pek hoş oldu...
Oradan ayrıldığımda,biraz olsun ümitlendim,olacak inşallah diye...
daha sonra iskeleden kızımı alıp,kapitol'de biraz dolaştıktan sonra eve döndük..
HAVA MUHALEFETİ !
Ertesi günü!Yani Cuma! Yani bugün!
Sabah kalktım,camdan baktım ki,hava berbat.....
Haydi hayırlısı diyerek,yola çıktım...Rüzgar,iterek adeta"eve dön"der gibiydi....Geri geri esiyor...
İlanı Star gazetesinde gördüm...Hemen fotoğrafçıya girip,fotoğraflarımı çoğalttım.Ve okula gittim..
Görevli yoktu!
Suratsız müdür yardımcısına sormak zorunda kaldım,acaba bir evrak bırakıldı mı diye...
Cevap!
-"Ben onun amiriyim! O bana evrak bırakamaz hanımefendi!
Afalladım resmen! bu ne ego!
-"Sizi oruç tutmuş anlaşılan beyefendi"dedim."İki gündür geliyorum,bir kovmadığınız kaldı...Ne kadar terbiyesiz ve kabasınız"dedim ve gürültüyle kapısını çarparak kapadım...
Kapıyı açmadı bir daha...
Deli deliyi görünce,sopasını saklarmış! O misal...
Neyse görevliyi 1,5 saat sonra buldum...Diplomamı alıp çıktım...
Yağmur ve fırtına daha da hızlanmıştı...Yapraklar,kırbaç gibi yüzüme çarpmaya başladı...Darbe üzerine darbe!
Çakılımı aradım,"internet başvurusunu yapıp çıktı alırmısın "dedim,yoksa bankaya para yatıramam diye...Sağolsun hemen halletti yavrum...Çocuğun olsun,çamurdan olsun be!İşte bu!Halloldu işimin çoğu...İskeleye geldim,inanamadım!Havada dal parçacıkları uçuyor...Deniz inanılmaz!Nasıl geçeceğim?Çakıla telefon açtım,"kızım gelemeyeceğim galiba,hava berbat,ya dallardan sakat kalacağım,ya da denize düşeceğim "dedim...Kızım şaşkın,"burası sakin"diyor ama ben denizi görünce,tırsttım resmen....Vapur seferleri iptal zaten,motorlar çalışıyor..Tam geri dönüyordum ki,karar verip karşıya geçtim...Beşiktaş'ta da yerler dal ve ağç gövdesi doluydu,ve artık belediye işe el koymuş,dalları kestiriyordu...Kimseye birşey olmasın diye...Hiç böyle bir hava görmemiştim...Çiçekçiye uğrayıp,kızıma çiçek aldım,pasta aldım,ilk defa iş yerini ziyaret edeceğim ya!
BANKA GÖREVLİSİ !
Zaten vakıflar bankasına da yakın,önce parayı yatırırım,sonra giderim dedim...Bankadan sıra aldım,önümde tam 50 kişi var,hayırlısı deyip bekledim...Çoğu gençlerden oluşuyor,belli ki hepsi okul harcı için oradalar...Tam sıkılmaya başladım ki,banka görevlisi;
-"Muhtarlıktan gelenler buraya" diye bağırdı...
Hepsinin kimliklerini aldı fotokopilerini çekti ve ellerine verdi,zaman kaybetmesinler diye...
Sonra;
-" kredi kartı ödemeleri için kimler bekliyor"diye bağırdı,
7-8 kişi vardı,"buyrun,dışarıda,bankamatikten yatırmanıza yardımcı olayım"dedi..
Hemen onların işini de halletti...Gelenlere ne işlem yapılacağını sordu...
Kredi çekmek için gelenlere,evrak verdi,doldurmalarına yardım etti,kimisine,mutlaka eşinizin gelmesi lazım gibi önceden yapılması gereken uyarıları yapıp,telefon görüşmelerini sağladı.
Sonra,memurlardan,biri"Kamber bey"diye seslendi.Yanına koştu.Konuştular,ona da yardımcı oldu....Yaşlılara yer buldu oturttu...Arı gibi! mutlulukla işini yapan biri,sabırla yardımcı oluyor...Kimsede,üfleme ve püfleme sesleri gelmiyor,çalışanlar ve müşteriler onun sayesinde,vakit kaybetmeden işlerini hallediyorlar...
Çok ıslak olmama ve gittikçe daralan zamanıma rağmen,bu görüntüler beni dinlendirdi...
Bakar mısınız?
Bir banka görevlisi!
Banka müdürü gibi,ilgilenerek,tüm insanların huzurunu sağladı...Bir pusula gibi,yön verdi...Sıramın geldiğini bile anlamadım...
Ben eminim ki,yakında terfi eder ve orada iyi bir yere gelir...
Bravo Kamber bey!
Vakıflar Bankası Beşiktaş Şubesi güvenlik görevlisi...Yolunuz düşerse bir bakın lütfen...
AÇIKÖĞRETİM ŞUBESİ
Kızımı ziyaret ettim,Görev arkadaşlarıyla tanıştım ve iyi biryerde çalıştığı için huzur duydum...Evrakları hazırladık kızımla,sıraya koyduk ve ben notere doğru yola çıktım.5 dakikada diplomamı onaylattım ve başvuru merkezine gittim....
Hemen halloldu ve paso ve öğrenci kimliğimi 5 ocakta alacağımı söylediklerinde,bittiğine inanamıyordum....
8 dersin kitaplarını da verdiler ve oradan ayrıldım...
Artık iş,ders çalışmaya kaldı....
Başınızı şişirdim değil mi?
24 Eylül 2008 Çarşamba
Bloglara ne oluyor?
23 Eylül 2008 Salı
Gribim!
NEZLE
Üst solunum yolunun; burun, boğaz ve soluk borusunun viral bir enfeksiyonudur. Akut olarak meydana gelir. Kuluçka devri 1-4 gündür. Hastalık genellikle burun tıkanıklığı, hapşırık, boğaz ağrısı ile başlar ve devam eder. Diğer belirtileri ses kısıklığı, öksürük, halsizlik, kas ve eklem ağrısıdır. Ateş genellikle 38°C nin altındadır. Bu belirtiler 7-10 gün sürebilir.
GRİP
Grip de yine üst solunum yolunun viral bir enfeksiyonudur. Influenza çok yaygın olarak görülen bir hastalıktır. Kuluçka süresi genel olarak 2-3 gündür. Klasik belirtiler baş ağrısı, yorgunluk, boğaz ağrısı, burun akıntısı, hapşırık ve kuru öksürüktür. Mide bulantısı ve kusma özellikle çocuklarda meydana gelebilir. Ateş çoğu kez 38°C nin üzerindedir. Belirtiler genellikle 2-3 günden sonra hafifler.
Nezle ve Grip Farkı
Belirtiler Nezle Grip
Ateş Nadir 38-39° C
Baş ağrısı Nadir Sürekli
Genel vücut ağrısı Az Genellikle
Yorgunluk Hafif 2-3 hafta
Tıkalı burun Genellikle Bazen
Hapşırma Genellikle Bazen
Boğaz ağrısı Genellikle Bazen
Öksürük Nadir Genellikle
Soğuk iki ayrı şekilde üst solunum yolları enfeksiyonunun oluşumunda rol oynar:
Bu yollardan ilki soğuk havanın hastalıklara karşı direnci azaltması
İkincisi ise burun içindeki gibi üst solunum yollarını kaplayan dokularda refleks olarak kasılmaya yol açması. Üst solunum yollarını kaplayan dokulardaki kasılma, sinüs boşluklarının burun içinde açılan deliklerin daralmasını sağlar.
Kışla birlikte soluduğumuz havadaki ideal nem miktarı yüzde 45’lerden yüzde 15’lere kadar düşer. Bu, burun içinde bulunan dokulardaki suyun kurumasına ve hastalığa neden olan etmenlerin daha kolay üremelerine yol açar. Nem miktarının artması da burun içindeki dokularda buharlaşmaya engel olarak, dokularda şişmeye ve burun tıkanıklığına neden olur. Bütün bunlar nezle ve sinüzit gelişimini kolaylaştıran faktörlerdir."
Hava sıcaklığındaki hafif değişikliklerin nemli havalarda daha fazla hissedilir. Solunum yolları buna bağlı olarak soğuğa karşı daha fazla reaksiyon gösterir. "Burun tıkanıklığına yol açan deviasyon (burun bölmesini oluşturan kemiğin eğriliği), burun etlerinin büyümesi, özellikle çocuklarda geniz eti bulunması nezle ve sinüzit gelişimini artırır. Ayrıca, alerjik sinüzite bağlı polipler ve geçirilmiş ameliyatlara bağlı burun içindeki yapışıklıklar, hastalık gelişimini kolaylaştıran diğer faktörlerdir."
TEDAVİ
Antibiyotikler viral enfeksiyonlarda etkili değildir. Kullanılmasının bir yararı yoktur. Antibiyotiklere ancak bakterial komplikasyonlar (sinüzit, orta kulak iltihabı v.s) geliştiği zaman ihtiyaç vardır. Ağrı kesiciler, ateş düşürücüler ve antihistaminikler şikayetlerin azalmasında yardımcı olur. (rutin olarak aspirin kullanılması tavsiye edilmez)
Doktorunuza danışmadan kesinlikle kontrolsüz antibiyotik kullanmayınız.
Gereksiz antibiyotik kullanımı hem vücudunuza, hem de cebinize zarar verir
Soğuk algınlığınızın iyileşmesini beklerken alınması gereken önlemler ;
Ilık ve rahat ortamda bulunun, ağır fizik aktivitelerinden uzak durun. Dinleniniz.
Ateş ve diğer belirtilerin ağır seyrettiği durumda yatak istirahati yapın.
Mukusu yumuşatmak, drenajı sağlamak ve kaybolan sıvıyı tekrar kazanmak için günde en az 8 bardak sıvı alın.
Nemlendiriciler ve su buharı kullanılarak çevrenin nemini arttırın, çevrenin nemini arttırmak göğüs tıkanıklığının kaybolmasına yardım eder.
Sigara içmek boğaz tahrişi ve öksürüğü arttırır. Kesinlikle sigara içmeyin.
Boğaz ağrılarını azaltmak için ılık, tuzlu su ile gargara yapın.
Hastalığın şiddetini ve uzamasını önlemek için Vitamin C kullanın.
KORUNMA
İdeal çevre şartları, çok fazla değişiklik göstermeyen hava sıcaklığı ve temiz hava hastalıklara karşı olan direnci artırıyor.
Hastalık elle temasla da bulaşabilir. Bu nedenle hasta kişi bulaşmayı önlemek için sık sık ellerini yıkamalıdır. Ayrıca hasta kişi ile sağlıklı kişi mümkün olduğu kadar tokalaşmamalıdır.
Hasta sık sık kağıt mendil kullanmalı, hastanın havlu ve bardağı müşterek kullanılmamalıdır.
Genellikle üst solunum enfeksiyonlarının hep solunum yoluyla bulaştığı düşünülür ama el yıkamak da bu tür enfeksiyonlardan korunmakta çok önemli, unutmamak lazım.”
· SOĞUK ALGINLIĞINI tamamen önlemek zordur ancak riskinizi azaltmak için şunları yapın;
Hasta olan insanlarla teması her turlu önleyin
ELLERİNİZİ SIK SIK YIKAYIN; ÖZELLİKLE DE HASTA OLANLARA DOKUNDUKTAN SONRA; HASTA OLANLARIN DOKUNDUKLARI ŞEYLERE SIZ DE DOKUNDUKTAN SONRA YİNE YIKAYIN
ELLERİNİZİ, PARMAKLARINIZI BURUN VE GÖZLERİNİZDEN, AĞZINIZDAN UZAK TUTUN
HASTALIĞINIZI BAŞKALARINA BULAŞTIRMAMAK İÇİN:
· Öksürürken aksırırken, hapşırırken ağzınızı ve burnunuzu atılan kağıt mendille kapatın
· Öksürdükten hapşırdıktan sonra ellerinizi su ve sabunla yıkayın.
· Burun akıntısının çok yoğun olduğu dönemde hasta toplu yerlerden uzak kalmalıdır.
· Grip olma riskini azaltmanın bir yolu da grip aşısıdır.
GRİP AŞISININ ÖNERİLDİĞİ DURUMLAR
Kronik kalp ve akciğer hastalığı olan yetişkinler ve çocuklara (astımlı çocuklar da dahil)
Kronik metabolik hastalıklar (diyabet gibi) böbrek hastalığı , bağışıklık sisteminde yetersizlik, kan hastalıkları nedeniyle bir önceki yıl düzenli tedavi gören veya hastanede yatanlara,
Uzun süreli asprin tedavisi gören çocuklar ve gençlere (6 ay-18 yaş arası)
65 yaş ve üzerindekilere
Toplu halde yaşayanlara
Risk grubundaki kişiler: doktor, hemşire, hastabakıcı, kreş ve huzur evi çalışanları.
GRİP AŞISININ UYGULANMADIĞI DURUMLAR
Grip aşısı, yumurta veya grip aşısının birleşenlerine karşı allerjisi olanlara uygulanmamalıdır.(Grip aşısı: tavuk embriyolarında üretilen inaktif virüslerden oluşur.)
Ateşli bir hastalık geçirmekte olanlar, belirtiler yok olana kadar aşılanmamalıdır
21 Eylül 2008 Pazar
Bekliyorum----Kelime oyunları-----
20 Eylül 2008 Cumartesi
Ben sadece yeşil bir bahçe istemiştim!
Animasyon filminin içinde gibi hissettim bunları görünce...
ülke bayraklarından bahçe yapılmış!
19 Eylül 2008 Cuma
El emeğine saygı!
Çılgın siteler!
http://www.crookedbrains.net/2007/08/world-leaders-youth-pictures-george-w.html
..............................................................................
Çılgın mimariler için tıklayın..
http://www.architecturelist.com/
Dubai mimarileri için tıklayın
http://www.darkroastedblend.com/2007/05/burj-dubai-now-highest-building-in.html
.........................................................................
Yonca yollar görmek istiyorsanız tıklayın.
http://www.darkroastedblend.com/2006/11/incomprehensible-intersections.html
.......................................................................................
Çılgın gemi mimarileri için tıklayın.
http://www.darkroastedblend.com/2006/12/biggest-ships-in-world-part-1.html
..........................................................................
İlginç resimler için tıklayın...
http://www.darkroastedblend.com/2008/06/unexpected-creativity-found-in-unusual.html http://www.crookedbrains.net/2008/04/finger-art.html
.......................................................................
Ve dahası için tıklayın...
Farklı dünyalara....
Hilarious Signage, Part 11
Giant Radio Telescope Collapses
Floods vs. Traffic
The Biggest Guns in Human
History
Abandoned Russian CastlesCold War Echo: Gas MasksShocking Ads from the Urban JungleOdd-looking Marine AnimalsArchitectural Genius of Antoni GaudiRussian Vintage Advertising PostersCool Computer Case Mods, Part 2Fog Storm Over BadlandsDismantling the Largest Gantry CraneThey Bite! - Ugly Bug FacesThree Tips for Hacking RealityWeirdest Mass HysteriaFloods!Interview with Nancy KressLargest Human-Made Art on EarthThe Exploding LakeWeird Inventions by Guys, Part 8Cool Creativity in Unusual PlacesWeirdest Accidents, Part 4Geoducks Are StrangeExtreme Sand SculptingAmazing Submarine ConceptsWeird Use of LaptopsThe World's Highest WaterfallMoments in Sports, Part 7Extravagant Designs by Luigi ColaniDrunk Builders & Mad ArchitectsWorld's Weirdest Gadgets
16 Eylül 2008 Salı
Hayalleri mi? O da ne?
15 Eylül 2008 Pazartesi
Vah davulcum vah!
14 Eylül 2008 Pazar
Şu sıralar Ağustos böceğiyim......
Geç bile kaldım!
Domates almam lazım,en az 20 kilo,kavanozlar almam gerekiyor...
Kabak ve patlıcanlar.....
En az 20 adet maydanoz ve dere otu şart...Ayıklanıp yıkanacak ve kurulanacak ,ufak poşetlere konulup buzluğa atılacak....
Bahçemdeki naneler toplanıp kurutulacak....
Bir yerden ev tarhanası bulmam lazım....
Kışa az kaldı....
Elimi çabuk tutmam lazım...
Başka neler yapılıyordu,lütfen yapanlar hatırlatsın....
Karınca,işini bitirmiş bile neredeyse!!!!
Keyfe keder taşıyor....
13 Eylül 2008 Cumartesi
Etkilendiğim iki yazı........
Thursday, February 14, 2008, 10:45 AMdün akşam, uykusuzluk hali yüzünden, vakti oyalanarak geçirirken, bir blog sitesinde tesadüfen rastladığımız bilmecemsi zeka sorularına göz atıyorduk.hani olur da, şans eseri soruyu çözmeyi becerebilsem bile, çözmeye çalışan diğer kişilerin cevaplarına da bakıyorum. farklı bir yöntem, farklı bir düşünme açısı ortaya koyan var mı, diye.yöntem diyemesem bile, epey farklı düşünme biçimleri oluyor, silindirle ezilmişçesine dümdüzlendirilmiş mantıklarla dolu, soruya cevap bulmak bir yana, anlamaktan, anlamaya çalışmaktan bile özenle uzak durulmuş olan...ve düşünüyorum, en azından bunlar, memleketimin, cahil diye isimlendirilebilecek kesiminden ayrı olarak görülen insanlarıysa... okumuş, yazmış, teknolojiiyle donatılıp internetlendirilmiş kişileriyse... varın gerisini düşünün...cahilin mazereti var, adı üstünde; bilirsin, üsteleyip de zorlamazsın hem onun hem kendinin sınırlarını.aynı şeyleri, türban tartışmalarında da hissediyorum.hemen herkes konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor...ama ciddiye alınır, üzerinde tartışılır, düşünülür söz bulmak, oldukça zor, bu konuşulanlar içinde..........
Devamı için konu başlığına tıklayın..
.........................................
12.9.08
Kenan Evren ressam değildir!
Yazmayacaktım, kendim için, ruh sağlığım için anmayacaktım 12 Eylül 1980'i.Ece Temelkuran öyle bir yazı yazmış ki... Neyse ben yazıyı anlatmayayım siz buyrun okuyun..."Benim bir kere arkadaşımı öldürdüler, artık bir daha iflah olmam gibi geliyor. Gittiğimde yerde yatıyordu, kanı kaldırım taşlarına sızıyordu. Ben onu gördüm ya, ben artık başkasıyım. Hrant gitti, hep taze kalacak bir kan karanfil açıldı göğüs kafesimde. ‘Böyle bir şeymiş meğer’ dedim, ‘Arkadaşını öldürürlerse böyle oluyormuşsun’. ‘Meğer’ demiştim, ’12 Mart’ta, 12 Eylül’de arkadaşlarını kaybedenler böyle hissetmiş.’Demek Türkiye’de milyonlarca insanın aslında göğüs kafesi ağır ve ağrılı yarılmış, çatır çatır açılmış kemikleri acıyla, ciğerlerinin arasından bir kan karanfil sızmış. Meğer arkadaşı öldürülünce insanın acısı hiç geçmezmiş. Öyleyse bunca insan, bunca sevgili, anne, baba, kardeş, oğul, arkadaş, dost... Eğer hepsinin göğüs kafesi böyle sızılı aralıksa, nasıl yaşıyor bu ülke? Anlamadım ben. En çok Hrant’tan sonra anlamadım bunu.Oku! Arkadaşının adıyla.
Nejdet Adalı... Sedat Soyergin... Erdal Eren... Veysel Güney... Ahmet Saner... Kadir Tandoğan... Mustafa Özenç... Ethem Coşkun... Necati Vardar... Seyit Konuk... Ali Aktaş... Ömer Yazgan... Erdoğan Yazgan... Mehmet Kambur... Ramazan Yukarıgöz... İlyas Has... Hıdır Aslan...Bir isim listesi olduğunu görüp atladıysanız şimdi lütfen geri dönün ve bu isimleri tek tek okuyun. Çünkü bu isimleri, hiç değilse birkaçını aklımızda tutmamız gerekiyor. Bu isimler, Kenan Evren liderliğinde yapılan 12 Eylül 1980 darbesi sırasında ciğeri beş para etmez herifler tarafından asılarak katledilen yirmili .................................
Devamı için konu başlığına tıklayın....
12 Eylül 2008 Cuma
Çıt Çıt çıt...-Alışkanlık--Kelime oyunu
sessizlikte çıkan sesler...
Çıt,çıt,çıt.....
Sayısını söylemek mümkün değil.
Aslında gün içerisinde,öyle sık yapıyorum ki,özellikle otobüse bindiğimde,sıkıntıdan mı,ihtiyaçtan mı bilemiyorum ama etrafa verdiğim rahatsızlığı düşünemeyecek kadar alışkanlık haline gelmiş kötü bir huyum var...
Parmak çıtlatmak!
Zararlarını bilmeme rağmen vazgeçemiyorum...
İyice yaşlanınca sallanacaklar yemin ediyorum...Elim kolum tutmayacak...
Yürürken bile,ayaklarımdan çıkan ses(bu kiloya rağmen),çatur çutur...Birinde yatıya kalmaya korkuyorum,eve hırsız girdi sanacaklar...
Düşünsenize! Ben hırsızlık yapmak için bir eve giriyorum...Kafadan yakalanırım...'Dakka bir gol bir ' derler ya,işte aynen öyle olurum...(hani filimlerde olur ya! 'bey,aşağıdan çıtırtılar geliyor'gibi)..Kendi gürültüsüyle yakalanan hırsız.!... :-))
Hele uyumak için yatıyorum ya...Gecenin karanlığında,bazen sayıyorum,45-50 arası çatırtılar arasında uyuyorum....Bazen çocuklar(ki onlar da çıtlatırlar) bağırıyorlar yeter anneee!"diye....Her parmak,ikişer kez çıtlıyor,ayak parmaklarımı da düşünün...Eğer uyku tutmazsa,birkaç kez daha.....Gece müziği...Ya da Fredy'nin kabusu!
Yok yok çekilmez bir durum...Zaten zararlı....
Tıpkı,sigara gibi, çevreye zarar veriyorum...Gürültü kirliliği...
Tedavi şart..
Doktorlar bile diyor ki;
Parmaklarımız niçin çıtlar?
Bazı insanlar her iki elinin parmaklarını birbirine geçirerek ve onları gererek ses çıkartırlar, yani çıtlatırlar. Çoğumuz buradan gelen sesin kemiklerden geldiğini sanırız, hatta rahatsız oluruz ama nedense bunu yapanlar hallerinden memnun görünürler. En çok ve kolaylıkla çıtlattığımız yerler vücudumuzda en çok bulunan sürtünmeli eklem yerleridir. Bu tip eklem yerlerinde, meselâ, parmaklarınızda, iki kemiğin birleştiği yerde bir bağlantı kapsülü vardır. Bu kapsülün içinde, kemiklerin hareketleri sırasında, buraları yağlayan bir sıvı vardır. Bu sıvının içinde erimiş halde oksijen, nitrojen ve karbondioksit gazları bulunur.
Vücudumuzda en kolay çıtlatabileceğimiz eklem yerlerimiz parmaklarımızdır. Parmaklarımız gerilince ve eklem yerlerimiz düzleşince bu kapsül de gerilir. içindeki sıvının basıncı azalır ve gaz kabarcıkları patlamaya baslar. iste kulağımıza gelenler bu seslerdir. Patlayan kabarcıklar neticesinde gazlar bu sıvıyı terk eder, sıvı daha da genlesir ve eklem yerinin hareket kabiliyetini arttırır. şüphesiz ki eklem yerinin gerilmesi, bu kapsülün boyu ile sinirlidir. Eğer parmaklarınızı çıtlattığınız anda röntgenini de çekmiş olsanız, eklem içinde oluşan gaz kabarcıklarını görebilirsiniz. Bu olay eklem yerindeki hacmi yaklaşık yüzde 15-20 arttırır. Ayni parmağınızı arka arkaya çıtlatamazsınız. Bir süre beklemeniz gerekir, çünkü gaz kabarcıklarının sıvı içerisinde tekrar oluşması biraz zaman alır. Tüm bu açıklamalar, deneylerle ispatlanmasına rağmen, yine de bu kadar küçük gazin, bu kadar büyük bir ses çıkartabilmesinin nedeni hâlâ anlaşılmış değildir. Bu sorunun tatmin edici bir cevabi da henüz yoktur. Ayrıca detaylı çalışmalar göstermiştir ki, çıtırdama sırasında iki ayrı ses duyulmaktadır. Birincisinin gaz kabarcıklarının patlaması olduğu biliniyor.ikinci sesin ise kapsülün uzama sınırına vardığında çıktığı sanılıyor. Parmaklarımızı çıtlatmak vücudumuz için zararlı midir?
Sürekli olarak bunu yapanlarda ve bunu alışkanlık haline getirenlerde, eklemler etrafındaki yumuşak doku zarar görmekte, parmaklar şişmekte, dolayısı ile elin kavrama gücü azalmaktadır.
Klavyede yorulan parmaklarımı biraz çıtlatayım da rahatlayayım..:-))
Öykü atölyesinin kelime oyunu için yazılmıştır...
11 Eylül 2008 Perşembe
İnsan,düşünen hayvanmış!
Yaşam? -----Fotoğrafın dili----(8.çalışma)
Doğmak,elimizde değil!
Ölmek de elimizde değil!
Ama yaşamak?
İnsanca yaşamak elimizde olmalı!
Bu fotoğraf ,doğumun,yaşamın ve ölümün,içiçe olduğunu çok iyi anlatmış....
Aynı gün,erken doğum haberi aldığımda ve yine aynı hafta bir yakınımın evlilik haberiyle,tavan yapan duygularımın,aynı hafta eski iş arkadaşlarımdan birinin,akciğer kanseri nedeniyle hayata veda edişinde yaşadığım şoku,tam anlattığı için,içiçe yaşadığım duygularımın resmedilmiş hali olarak gördüm bu fotoğrafı...
Karşılamada ve vedada toplanan kalabalık,yaşamımızın neresinde?
Tarih itibariyle,Amerika'da o binaya,sağlam girenlerin,terör eyleminden,önceki ve sonraki halini de yansıttı bana....
Öykü Atölyesinin,Fotoğrafın dili(8.çalışma)için yazılmıştır...
10 Eylül 2008 Çarşamba
İşte o bahçe!
9 Eylül 2008 Salı
Hocanın böylesi.....
Diyor ki;
Ama daha sonra duydum ki,hocayı Diyanete şikayet etmişler...
Şaşırdım....
8 Eylül 2008 Pazartesi
Muhteşem pazar....
Telefon açar da,"nereden geliniyor"diye soracağını umuyordum...Ter içindeyken sarıldım ...Şaşkın vaziyette,bahçeye aldım onu...Ablam bir taraftan,ben bir taraftan,hemen bitirmeye çalıştık...Canım benim....
"Çok eğleniyorummmm!" . Bu Ayşem....
Adresi tarif ederken,farkında olmadan geçmiş...Adresler,yaya olunca daha rahat bulunuyor...Arabayla geçince,geri dönmek için uygun yerler aranıyor..."Caminin köşesinde Fırat bekliyor"derken ,zaten ulaşmış oldu.Böylece ufak bir macera yaşanmış oldu.....
Ayşem'in bu huyunu çok seviyorum....Sakin!
Ve bu sakinliği,karşı tarafa da yüklüyor....Benim çok çabuk paniklediğim dönemlerde de"Dur,sakin ol.Telaşlanma,hallederiz...Derin bir nefes al!" gibi ,sakinleştici etkisi oluyordu...
Psikologlara duyurulur....Yemeklerden önce,bir kaşık Ayşem.....
Aynur'un Eşi,zaten biliyormuş bizim oturduğumuz yerleri...Zorlanmadılar...
Geç vakit,tüm blogların sessiz okuyucusu,ablamın arkadaşı,Leylamız geldi....Hepsiyle tanışmak için acele etse de,yetişemedi.....Ama birlikte çok keyifli zaman geçirdik....Tek hatamız,leyla ile resim çekilemedik.....
Zaten aşağıdaki resimlerin çoğunu Aynur'dan aşırdım....
Ayşem,çektiği resimleri daha sonra gönderecek bana,o zaman paylaşırım....
Münevver hanım'ın kardeşleri geldiği için gelemedi....
Diğer tüm arkadaşları,daha sonra ,mutlaka bekliyorum...Kış gelmeden,bahçenin tadını çıkaralım..Biraz bakımsız ama olsun,birlikte güzelleşir...
.......................................................................................................
Fotoğrafların dili var,her biri kendi öyküsünü anlatıyor zaten....Ben ne yazabilirim ki!
İnsan biraz çocuk olabilmeli...Korkmadan dokunabilmeli.....
Onu tutan ele rağmen,cesaret için ,ağaçtan anneye bakan Batu!
Bunlar da,Kendilerini hediye kabul ettiğim arkadaşlarımın hediyeleri....
Bu bana geldi....Leyla'nın el emeği ebrularından....
Kaç kez çekmeye kalkıştıysam,sürekli parladığı için net çekemedim.Ben de dışarıda,güneş ışığında çektim.Ama demirlerin gölgesi vurduğu için,dalgalı çıktı...Özür dilerim Leyla.Ebrularını en net bu kadar çekebildim...Gölgeli...
Bu da Zeynep'in çeyizine.......Leyla öyle dedi....