30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI
GÜNÜN ANLAMI VE ÖNEMİ Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son veriliyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu. Türk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette mümkün değildi. 19 Mayıs 1919'da Atatürk'ün Samsun'a çıkmasıyla, lideriyle kucaklaşan Anadolu, Atatürk'ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Amasya Genelgesi'nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelen Atatürk, 23 Nisan 1920'de TBMM'yi kurdu. Böy-lece hem memleketin yönetimi halkın iradesine verilmiş oluyordu. Hem de Kurtuluş Savaşı'nın merkezi Ankara oluyordu. TBMM meclisi yaptığı görüşmelerde yurdun durumunu ve kurtuluş çarelerini aradı. "Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü"nden hareketle, düşmanla mücadele kararı alındı. Oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi. İlk başarı, Doğu'da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar'a büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden saldırıya geçti. Saldırı üzerine Mustafa Kemal, or-dularına: "Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." emrini verdi. Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârlıkla bu karara uydu. 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle, Türk milleti 1699 Karlofça Antlaşmasından beri ilk defa toprak kazanmaya başlıyordu. Sakarya Savaşı, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş olarak da tarihe geçti. Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa Kemal'e "gazi" unvanı ve "Mareşal" rütbesi verildi. Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı'ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı. 1922 yılı Ağustosuna kadar, hazırlıklar tamamlandı. Güneydeki Türk birlikle-ri, büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydmld". İstanbul'daki cephane depolarından silah ve cephane kaçırıldı. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı. Yeni silâhlar satın alındı. Ordumuza taarruz eğitimi yaptırıldı. Bu hazırlıklardan sonra, Gazi Mustafa Kemal'in başkomutan-lığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922'de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos'ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis'te vardı. Bu savaş, Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı. Büyük Tarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir'e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu. Hain düşmanın, haksızca ve alçakça işgaline "dur" diyen ve kanımızın son damlasını akıtmadan yurdumuzu bırakmayacağımızı dünyaya ispatlayan bu büyük zaferi her yıl, 30 Ağustos günü, bayram yaparak kutluyoruz. |
29 Ağustos 2014 Cuma
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI
24 Ağustos 2014 Pazar
safra kesem....
Ağrılar,iki göğsümün arasında ,sağ kaburgamın bittiği yerde başladığında kalpten şüphelendim.Çünkü sırtımın sol üst tarafında korkunç ağrılar dayanılmaz oluyordu.Her ay iki ya da üç kez ataklar halinde gelmeye başlamıştı.Şiddetli ateş ya da üşüme nöbetleri geçirmeye ve saatler süren ağrılar arasında geğirmelerle ızdıraplar çekiyordum.ellerim ve ayaklarım şişmeye başladı,zaten aşırı kilom nedeniyle hareket edemiyordum,bir de bu olay tuz,biber oldu.Acillere götürülmem geçici durulmalarla kesiliyordu.
İki kez dahiliyeye gidip muayene olduğumda,yaşın getirdiği tüm hastalıklara adım atmış bulunuyordum....Keşke bir açılış töreni yapsaymışım....
Bir hafta sürekli kaşınmaya başlayan ellerimdeki rahatsızlıklar,ayaklarıma ve boynuma sıçrayınca korktum!
Ertesi sabah elimin kaşıntısıyla uyandığımda,gözlerime inanamadım!
Sanki gece ellerime kına yakılmıştı,kızıl renkte ve kocaman ellere sahiptim artık....
"Tamam "dedim."kilolu olmam yetmedi,devleşiyorum artık!"
Ayaklarım da kaşıntıyla birlikte şişmeye başlayınca,evrimleştiğimi düşündüm inanın..
"HAH" dedim. "ŞİREK" oluyorum....
Oğluma sesleneyim dedim,konuşamadım.Dilim şişmişti ve şişmeye devam ediyordu.Göz kapaklarım ağırlaşmaya başlayınca,elmacık kemiğime kadar şişmeler başlamıştı.Dudaklar geri kalır mı? Vurun kahpeye! durumları....
Paniğimi düşünebiliyor musunuz?
"Karaciğer elden gitti" dedim
Birden gözümün önüne"vinçle evden çıkarılışım" şeklinde bir görüntü geldi.ÜRKÜNÇ!
Hızla kalkıp yürümek istedim,inanın abartmıyorum,sanki ayağımda palet takılıymışım gibi paytak paytak yürüyerek buzdolabina gittim.ne kadar buz varsa kovaya boşalttım,içine bol tuz,sirke,limon ve karbonat atarak su ekledim.Şiş ellerle yavaş hareketlerle ancak....
Ayaklarımı ve ellerimi içine daldırdım,kaşıntının şiddetini anlatamam,adeta çivili bir şeyler olsada kaşısam isteğini bastırarak bu karışımı hazırladım.tamamen bilinçsiz şekilde içgüdüsel bir hareketle hazırladım bu karışımı.
kaşıntı geçmeye başladı,hafif mentol duygusuyla vücudumda hafifleme hissettim.Ellerim ve ayaklarımdaki kızıl renk açılmaya başladı.Dilim ve dudaklarıma çare düşünmeye çalıştım,bu halde doktora derdimi de anlatamazdım.
Bir bardağa aynı karışımdan hazırladım ve 10 dakika gargara yaptım...Yavaş yavaş ,şişliklerin indiğini gördüm. Soğuğa yakın bir suyla duş aldıktan sonra,kendimi kaşıntıdan kurtarmak için,vücudumu limon ile ovalayıp tuzu avuç avuç vücuduma sürmeye başladım,kendimi adeta salamura yaptım.yarım saat böyle durduktan sonra,ılık suyla duş yaptım.(çok sonradan,bir arkadaşım,bildiğiniz buz gibi suyla yıkanıca bir şeyimin kalmayacağını söyledi.)
Rahatlamıştım...
Hemen hazırlanıp hastaneye gitmek için ayakkabılarımı giymek istedim,şişlik ne kadar ins ede ayakkabıya sığacak kadar inmemişti,terliğime de sığmadı.Erkek terliklerinden birine sığdı çok şükür.
Taksi bulamadım,metroyla gitmeye karar verdim.
Tuhaf bir görüntü sergiliyordum,erkek terlikli bir kadın,dudaklarına botoks yaptırmış,çene şişmiş(silikon o silikon(!),elleri şiş bir ucube gibiydim.Neyse ki gözlerimin şişliğini gözlükle kapatmıştım.
Kreasyona bakar mısınız,yeni bir trend! Erkek terliği,salaş giyim ,botoklu dudaklar ve lüks gözlük! Kendimi karanlığa giren metronun camında görünce gülme krizine girdim.Kendi kendine kıkırdayan acayip bir kadın!
Vücudum kabarmaya başladı mı!kaşıntı da....Allahım ,öleceğim!
Kollarım para büyüklüğünde kabararak kızarmaya başladı...Bacaklarıma bakamıyordum,ama kaşıntının şiddeti,kabartılar olduğunu söylüyordu....
PANİK!
Ama acayip bir sakinlik sergiliyorum.
Neyse ki,hastane,varacağım istasyonun yanında...
Doktorla üçüncü görüşmemiz,eski dost gibi karşıladı...
ÜRTİKER!
"Neye üzüldün bu kadar" dedi....ani stres,üzüntü ve şok sebep olurmuş ürtikere...
"durun listemi çıkarayım" diye espri yapınca gülüştük....
Ricam üzerine ,adeta çekap yapıldı.muayene sırasında safra kesesinden şüphelendi.Ultrasonda bir avuç taş olduğu belirlendi....Ataklarım bundanmış...
AMELİYAT!
Ürtiker için cildiyeye gönderdi.Doktor,iğne,hap ve losyon verdi.bazen bir ay,bazen 6 ay sürebileceğini ama bazı bünyelerin hemen cevap verdiğini söyleyerek gönderdi beni....
Korkuyla eve döndüm.İlaçları uyguladıktan sonra beklemeye başladım.Kaşıntıyı anlatamam,bir noktasından kaşımaya başlasam,kesin yaralarla sonuçlanacak...kızartılı kabarıklar el büyüklüğünde olmuştu.Korkudan kaşıyamıyorum,yine buz terapisi yaptım kendime,sonra yorgunluktan uyuyakalmışım.
Uyandığımda,sanki kamera şakası yapılmışçasına,her şey yok olmuş ve tüm şişlikler inmişti....kızartılar yok olmuştu...yine aynı kilodaydım,ama çok zayıflamışım gibi geldi.
Düşünün ne kadar şişmişim.....
İki kez dahiliyeye gidip muayene olduğumda,yaşın getirdiği tüm hastalıklara adım atmış bulunuyordum....Keşke bir açılış töreni yapsaymışım....
Bir hafta sürekli kaşınmaya başlayan ellerimdeki rahatsızlıklar,ayaklarıma ve boynuma sıçrayınca korktum!
Ertesi sabah elimin kaşıntısıyla uyandığımda,gözlerime inanamadım!
Sanki gece ellerime kına yakılmıştı,kızıl renkte ve kocaman ellere sahiptim artık....
"Tamam "dedim."kilolu olmam yetmedi,devleşiyorum artık!"
Ayaklarım da kaşıntıyla birlikte şişmeye başlayınca,evrimleştiğimi düşündüm inanın..
"HAH" dedim. "ŞİREK" oluyorum....
Oğluma sesleneyim dedim,konuşamadım.Dilim şişmişti ve şişmeye devam ediyordu.Göz kapaklarım ağırlaşmaya başlayınca,elmacık kemiğime kadar şişmeler başlamıştı.Dudaklar geri kalır mı? Vurun kahpeye! durumları....
Paniğimi düşünebiliyor musunuz?
"Karaciğer elden gitti" dedim
Birden gözümün önüne"vinçle evden çıkarılışım" şeklinde bir görüntü geldi.ÜRKÜNÇ!
Hızla kalkıp yürümek istedim,inanın abartmıyorum,sanki ayağımda palet takılıymışım gibi paytak paytak yürüyerek buzdolabina gittim.ne kadar buz varsa kovaya boşalttım,içine bol tuz,sirke,limon ve karbonat atarak su ekledim.Şiş ellerle yavaş hareketlerle ancak....
Ayaklarımı ve ellerimi içine daldırdım,kaşıntının şiddetini anlatamam,adeta çivili bir şeyler olsada kaşısam isteğini bastırarak bu karışımı hazırladım.tamamen bilinçsiz şekilde içgüdüsel bir hareketle hazırladım bu karışımı.
kaşıntı geçmeye başladı,hafif mentol duygusuyla vücudumda hafifleme hissettim.Ellerim ve ayaklarımdaki kızıl renk açılmaya başladı.Dilim ve dudaklarıma çare düşünmeye çalıştım,bu halde doktora derdimi de anlatamazdım.
Bir bardağa aynı karışımdan hazırladım ve 10 dakika gargara yaptım...Yavaş yavaş ,şişliklerin indiğini gördüm. Soğuğa yakın bir suyla duş aldıktan sonra,kendimi kaşıntıdan kurtarmak için,vücudumu limon ile ovalayıp tuzu avuç avuç vücuduma sürmeye başladım,kendimi adeta salamura yaptım.yarım saat böyle durduktan sonra,ılık suyla duş yaptım.(çok sonradan,bir arkadaşım,bildiğiniz buz gibi suyla yıkanıca bir şeyimin kalmayacağını söyledi.)
Rahatlamıştım...
Hemen hazırlanıp hastaneye gitmek için ayakkabılarımı giymek istedim,şişlik ne kadar ins ede ayakkabıya sığacak kadar inmemişti,terliğime de sığmadı.Erkek terliklerinden birine sığdı çok şükür.
Taksi bulamadım,metroyla gitmeye karar verdim.
Tuhaf bir görüntü sergiliyordum,erkek terlikli bir kadın,dudaklarına botoks yaptırmış,çene şişmiş(silikon o silikon(!),elleri şiş bir ucube gibiydim.Neyse ki gözlerimin şişliğini gözlükle kapatmıştım.
Kreasyona bakar mısınız,yeni bir trend! Erkek terliği,salaş giyim ,botoklu dudaklar ve lüks gözlük! Kendimi karanlığa giren metronun camında görünce gülme krizine girdim.Kendi kendine kıkırdayan acayip bir kadın!
Vücudum kabarmaya başladı mı!kaşıntı da....Allahım ,öleceğim!
Kollarım para büyüklüğünde kabararak kızarmaya başladı...Bacaklarıma bakamıyordum,ama kaşıntının şiddeti,kabartılar olduğunu söylüyordu....
PANİK!
Ama acayip bir sakinlik sergiliyorum.
Neyse ki,hastane,varacağım istasyonun yanında...
Doktorla üçüncü görüşmemiz,eski dost gibi karşıladı...
ÜRTİKER!
"Neye üzüldün bu kadar" dedi....ani stres,üzüntü ve şok sebep olurmuş ürtikere...
"durun listemi çıkarayım" diye espri yapınca gülüştük....
Ricam üzerine ,adeta çekap yapıldı.muayene sırasında safra kesesinden şüphelendi.Ultrasonda bir avuç taş olduğu belirlendi....Ataklarım bundanmış...
AMELİYAT!
Ürtiker için cildiyeye gönderdi.Doktor,iğne,hap ve losyon verdi.bazen bir ay,bazen 6 ay sürebileceğini ama bazı bünyelerin hemen cevap verdiğini söyleyerek gönderdi beni....
Korkuyla eve döndüm.İlaçları uyguladıktan sonra beklemeye başladım.Kaşıntıyı anlatamam,bir noktasından kaşımaya başlasam,kesin yaralarla sonuçlanacak...kızartılı kabarıklar el büyüklüğünde olmuştu.Korkudan kaşıyamıyorum,yine buz terapisi yaptım kendime,sonra yorgunluktan uyuyakalmışım.
Uyandığımda,sanki kamera şakası yapılmışçasına,her şey yok olmuş ve tüm şişlikler inmişti....kızartılar yok olmuştu...yine aynı kilodaydım,ama çok zayıflamışım gibi geldi.
Düşünün ne kadar şişmişim.....
Safra Kesesi taşı
Safra taşı safra kesesinde oluşan küçük taşlardır. Çok fazla acı verir. Ve safra kesenizde iltihap yapabilirler. Klasik tedavisi safra kesesi bir ameliyatla alınır.
Safra taşı nedir?
Safra keseniz karaciğerinizin altında bulunan küçük bir kesedir. Vücudunuzda besinleri parçalamasına yardım eden safra mide özsularını depolar. Fakat bazen bu mide öz suları oldukça yoğun olur ve safra taşları oluşur. Safra taşları kum tanesi kadar küçük ya da bir golf topu kadar büyük olabilir. Büyük bir safra taşınız ya da küçük olanlarından yüzlerce olabilir. Safrataşı olan ve bunu bilmeyen bir çok insan vardır. Çoğu kişide harhangi bir problem olmaz. Fakat bazen safra kesesinden bağırsaklara mide öz suyunu taşıyan tüpler tıkanabilir. Bunun olması karnınızda kötü bir ağrı meydana getirir. Yaşınız 40’ın üzerindeyse safra taşı olma ihtimaliniz artar. Kadınlarda erkeklerden daha fazla olur. Safra taşı olma riskini artıran diğer nedenler çok kilolu olmak, hamile olmak ,çok fazla hızlı kilo kaybetmek(örneğin şok diyetler) ve çok yağlı yiyecek tüketmektir.
Belirtileri nelerdir?
Çoğu kişi safra taşlarının belirtisini hissetmez. Fakat safra yolları tıkanmışsa sürekli olarak kötü kramplı ağrıları olur. Genellikle bu ağrıyı karnınızın üst sağ tarafında hissedersiniz. Doktorlar buna safra kesesi ağrısı ya da biliyer kolik demektedir. Safra taşı ağrısının ilk atağı korkunç olabilir, çünkü çok fazla ağrı verir. Genellikle
ağrı kesiciler, bu çeşit ağrıları kesmez. Dolaşmak ya da gaz çıkarmak da işe yaramaz. Mide bulantısı ve kusma hissedebilirsiniz.
Ağrı akşamları ya da geceleri sıklaşır. Ve genellikle yemek yedikten hemen sonra başlar. On beş dakika sonra durabilir. Fakat normalde dört veya altı saat sonra geçer.
Zamanla safrataşı geçebilir. Bağırsağınıza doğru gider ve dışkınızla çıkar. Fakat bazen safrataşı geçmez. Yolları tıkamaya devam eder. Bu olursa, safrataşı safra kesesinde sıkışır ve çıkamaz. Sonra safra keseniz rahatsız olur ve şişer. Buna iltihaplanmış safra kesesi denir. Doktorlar buna kolesistit der. Bu olduğu zaman ağrınız geçmez.
Karnınızın sağ üst tarafında birisi üzerine bastırdığı zaman ağrı hisseder, ateşiniz çıkabilir ve iştahınızı kaybedebilirsiniz. Cildinizde ve gözlerinizde sarı renkli izler, ciltte kaşıntı ve soluk renkli dışkınız olabilir. Safra keseniz iltihaplanmışsa muhtemelen tedavi için hastaneye gitmeniz gerekecek.
Safra kesenizde ağrınız olursa, belirtilere neden olan şeyin safra taşı olduğundan emin olmak için test yaptırmanız gerekir. Ultrason, MR ya da tomografi çektirmeniz ve kan testi yaptırmanız gerekebilir.
Tedavi yöntemleri nedir?
Ağrıya neden olan safra taşları için uygun tedavi bir ameliyatla safra kesenizi almaktır. Safra kesenizi aldırmak ya da ameliyat olmak istemezseniz kullanılan bazı tedaviler mevcuttur. Ya da bir ameliyat olmaya karar vermeden önce başka bir ağrılı ataklar geçirip geçirmeyeceğinizi bekleyip görebilirsiniz.
Safra kesenizi alma ameliyatı
Safra taşı sancısı çeken çoğu insan için ameliyat en iyi tedavi olarak tavsiye edilir.
Safra keseniz olmadan da sağlıklı bir hayatınız olabilir.
Safra kesenizi aldırmanın birkaç yolu var. Vücudunuzun içini görmek için ucunda kamera olan ince bir tüple vücudunuzda açılan birkaç küçük kesikle yapılan laparoskopik ameliyat olabilirsiniz. Ya da karnınızın içini direkt olarak görmek için daha geniş açılan kesikle yapılan açık ameliyat olabilirsiniz.
Laparoskopik cerrahi çoğu insan için daha iyidir. Daha çabuk iyileşme ihtimaliniz var. Ameliyattan sonraki gün taburcu olabilirsiniz. Açık ameliyat olursanız, hastanede beş gün kalmanız gerekebilir. Laparoskopik ameliyat olursanız ameliyat boyunca diğer organlarınızın zarar görme ihtimali daha da azalır. Büyük bir ameliyat kesiği yerine, birkaç küçük kesiğiniz olacak. Fakat herkes laparoskopik ameliyat olamaz. Safra keseniz çok iltihaplıysa, açık ameliyat olmanız gerekebilir.
Bazen cerrah, laparoskopik ameliyata başladığı anda açık ameliyata geçmesi gerekebilir. Bu yapılan dört ameliyatta bir olur çünkü safra keseniz cerrahın beklediğinden daha iltihaplıdır ya da safra taşı küçük bir kesikten dışarı çıkamayacak kadar büyüktür. Safra keseniz alındığı zaman, vücudunuz safra taşı yapmayı bırakır. Bu yüzden daha fazla safra taşı ağrı nöbetleriniz olmamalıdır.10 kişiden 9’unda ameliyattan sonra ağrı yok olur. Fakat 10 kişiden 1’inde hala bazı rahatsızlıklar görülür. Bu ameliyat komplikasyonlara neden olabilir ya da belki safra kesesi taşının neden olduğu belirtiler değildir. Veya sindirim borusunda hala ameliyat esnasında alınmayan taşlar olabilir. Bir çok insan safra kesesini aldırmak için ameliyat olur. Fakat bütün ameliyatlar risklidir. Anesteziye karşı alerjiniz olabilir ya da yaranız enfeksiyon kapabilir. Bazı insanlarda ameliyat esnasında ya da sonrasında kanamaları olur.
Safra kesenizi aldırdıktan sonra vücudunuz hala mide öz suyu yapmaya devam eder. Fakat safra kesenizde depolanması yerine bağırsağınıza doğru gider. Bu sindiriminizi etkilemesine rağmen genellikle ciddi sorunlara neden olmaz. Bazı insanlar önceden olduğundan daha sık tuvalete çıktıklarını görürler. Safra kesesi alınan 20 kişiden yaklaşık 1 kişinin ishal için ilaç alması gerekir.
Diğer tedaviler
Bazı insanlar kalp sorunları gibi sağlık sorunlarından dolayı ameliyat olamazlar. Ve bazı kişiler sadece ameliyat olmak istemezler. Safra taşları için uygun başka tedaviler vardır. Safra taşlarını küçük parçalara böler ve vücudunuzdan dışarı atarlar. Bu tedaviler birkaç küçük safra taşınız ve safra yolları tıkanmamışsa uygun olabilir.
Safra taşlarınızı yok etmeye yardımcı olan tabletler alabilirsiniz. Bu tedavi altı ay veya 18 ay sürebilir. Ve yan etkileri olabilir. Kolestrolunüz çıkabilir ve ishal olabilirsiniz. Başka bir tedavi olarak safra kesesi taşlarını küçük parçalara bölen ses dalgası kullanılmasıdır. Parçalar bağırsağınıza gider ve oradan dışkınızla çıkar. Doktorlar bu tedaviye safra kesesi taşlarını şok dalgalarıyla kırma yöntemi demektedirler. Ve ağrısızdır. Safra taşını çözen ilaçlarla birleştirildiğinde en iyi sonucu verebilir.
Bu tedavilerdeki esas problem vücudunuzun bundan sonra yeni safra taşı yapabilmesidir.
72 yaş....
- Öldürüldüğü tarih ve yer: 24 Ocak 1993, Ankara
23 Ağustos 2014 Cumartesi
face geldi mertlik bozuldu...
Büyük bir ayıp bu yaptığım!
Doğamızın gereğini yaptım,cezam hazırlana!
Doyumsuz insanoğlunun izini takip ettim....
Ahhhh,"şu daha iyiler " merakı yok muuu?
Face ,resmen sömüre sömüre oynadı duygularımla.flörtüne cevap vermek zorunda kaldım,çünkü merak duygumu kavradı benim...
Bloğum ,kendisine tekmeyi attığımı sandı.....(biraz öyle oldu gibi...)
Facebook'un kavramı daha çok güzellik ve ani hatırlatmalı bilgiler üzerine kuruluyken,bloğun kalıcı kaynaklığını ve ebediliğini ,geçici bir hafıza kaybı nedeniyle unutmama sebep oldu.
Güven barındırmayan ilişki gibi face,ama merak uyandıran,yazdığın,paylaştığın her bilginin ertesi günü kaybolduğunu görmek,bir balonun elinden kaçması gibi olmasına rağmen,taze bilgilerle güncelleşmemi sağladı.
Ama bloğuma,hatırladığım kadar güçlü olduğunu görerek ,unuttuğum için suçluluk duyduğum duygularla geri döndüm.son yazdığım yazıyla karşılaşınca utandım,saygıya bakar mısınız,silinmemiş hiç bir şey...
Face,hızlı ve ilginç gerçekten....çok şeyi aniden öğrenip,görerek ve paylaşarak mutlu oluyoruz...yüreğime kazınan acıları,günlük her olayı adım adım takip ettim.nasıl bir noktaya geldim bilmiyorum...cahil kaldığım her konuda eğitti beni face,şaşkınlıktan ağzımın açık kalmasına sebep olan videolara ulaştırdı beni...hiç bir şeyin saklanamayacağı,sosyal bir ağ,yardıma koşmalar,ve uyarılar....
Face,gazete...
blog,albüm...
Gelen gideni arattı,ya da bıktım.Bilemedim gitti...
ikisine de devam...ikisi de kıymetli....
DENGE!
19 Ağustos 2014 Salı
Ben anneanne olurken.....
Gel bakalım TORUN!
neler hissetmeliyim....?
Derken 4 ay bitti bile,aceleci şey seni....
Annene hamileyken neler hissediyorsam,aynını senin için hissetmeye başladım...YABANCISIN!
Ama ,canımın canısın....
Annen,ilk göz ağrımdı,sen de annenin ilk göz ağrısı olacaksın....
Dünyaya gelir gelmez sahiplendim anneni,güneş bir başka doğmaya ve küçücük dünyamı,kanımdan canımdan biriyle paylaşacaktım.Hemen koruma duvarı yaptım.
Annen de sana yapsın o duvarı,babanla ikisi o görevi yapacaklar zaten.
bizim seninle çok işimiz olacak.Görevlerin olacak senin...
sen de beni bir çok şeyden koruyacaksın.
Neler mi?
Öncelikle hastalıklardan;Asla hasta olmama izin vermeyeceksin...
Sevginle,beni genç ve dinç tutacaksın...
Dertlerimi tuz buz edip toz edeceksin...
Etrafıma sevgi mayalayacaksın...
Ki,kem gözlerden koruyabileyim seni,e mi?
Sen ,sevgi intikamlarını biriktir,dünyaya geldiğinde,hesabını sorarsın nasılsa....
"siz hiç bir halt bilmiyorsunuz ben sizden daha iyiyim" diyeceksin ,ama içindeeeen...yüksek sesle söylemeye cesaret ister,öyle kalabalık olacak ki etrafın,nefes aldırmayacağız sana....
iki tane ninen olacak,bir tane deden olacak,babaanne,anneanne,bir amca,bir hala,bir dayı.Aaaa,bir de kuzenin var;Defne ablan....
Bitti sanıyorsun herhalde...*_*
Ha ha haaa...
iki tane as teyze anneannen olacak ki,vay haline....kuzen teyzeler, anneanneler,dayılar ,amcalar,halalar,yengeler,enişteler derken uzayıp gidiyor...
Neredeyse;
-"ben içerideyim,buyrun gelin " diyeceksin biliyorum,ama çok iyi kuşanıp gel,anneanne tavsiyesi sana....
Yaşlandıkça,Ay da,Güneş de sen olacaksın bizim için.Her gün yeniden ,yeniden hayat vereceksin bize....
Evlat "ceviz",torun "ceviz içi"ymiş...
"Torun,evlattan daha kıymetlidir "diyorlar....Göreceğiz sayın "CEVİZ içİ"
3 Ağustos 2014 Pazar
Adam gibi biri gelmeli
Meclise,
adam gibi biri gelmeli,adam gibi birilerini getirmeli,sevdiklerimizle ya da sevmediklerimizle de savaşmadan selamlaşmayı öğretmeli....
bu kadar travma yaşamış bir ülke olarak,göstermelik dinden sıyrılıp,gerçek bir inançla bütünleşmeyi öğretmeli...
herkesin kendine göre saptırdığı,düşüncelere dur diyerek,Cumhuriyet ilkeleriyle hareket edilmeyi öğretmeli...
soyumuzu,namusumuzu,dinimizi,kitabımızı,peygamberimizi ve atamızı yok edici yobaz düşünceleri olmayan birileri lazım bizlere...ŞEREFLİ MEBUSLAR....
körler ülkesi olmaktan çıkaracak adam gibi biri gelmeli..birilerinin esareti altına girmemeyi öğretmeli yeniden...
üretmeyi,toprağı işlemeyi,tarım ve hayvancılık üretimini destekleyecek,çay ve zeytin üretimini hızlandıracak,altın,kömür ve bor gibi maden yataklarımızı sağlıklı ve yabancı ülkelerin kısıtlamalarından kurtarıp,kalkınmamızı sağlayacak,yeni üretim politikaları geliştirecek,
laf değil,çözüm eretecek biri,
1950 yıllarında menderes zamanında başlayan,ülkemi yok etme girişimlerinin bu yıllarda desteklenerek had safhaya gelmiş karışıklığı ve vatan hainliğini yok edecek biri gelmeli...
Ülkemi,satmayan,sömürmeyen,milletinin her ferdine hakaret yağdırmayan,dini alet etmeyen,her şeyden önemlisi yalancı olmayan biri gelmeli...
ATATÜRK gibi düşünen biri gelmeli...
Mustafa kemal atatürk 16 mart 1923'te Adana Türk Ocağında yaptığı bir konuşmasında şöyle der : " Bizi yanlış yola sevkeden soysuzlar bilirsiniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir.Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz. .Görürsünüz ki, milleti mahfeden, esir eden, harap eden hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülükten gelmiştir. " Dini siyasete alet edenler için de şu örneği verir : " suçsuz halka beş vakit namazdan başka geceleri de fazla namaz kılmayı vaaz etmek ve öğütlemek, belki ömründe hiç namaz kılmamış olan bir politikacı tarafından vaki olursa bu hareketin hedefi anlaşılmaz olur mu? " 23 ekim 1923 tarihinde bir konuşmasında şöyle der : " Türk milleti daha dindar olmalıdır.Yani bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum.Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle Inanıyorum.Bilince aykırı, ilerlemeye engel hiçbir şey içermiyor. Oysa, Türkiye'ye bağımsızlığını veren bu Asya milletinin içinde daha karışık, yapmaca, batıl inançlarda bir din daha vardır. Ancak bu cahiller, bu acizler, sırası gelince aydınlanacaktır.Onlar ışığa yaklaşmazlarsa kendilerini mahv ve mahkum etmişler demektir.Onları kurtaracağız. "
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)