8 Ağustos 2011 Pazartesi

Keşke,o günü yargılayıp,sorgulamasam.....

Biri size şöyle bir hikaye anlatsa,ne düşünürsünüz?

Şu an bir film seyrediyor gibiyim,ve geriye sarıp bu filmi yeniden çekmek gibi bir imkanım olsaydı...
Keşke olsaydı!
Kendi aleyhimde suçlamalarda bulunmak dahi beni rahatlatmıyor.kendi kendime hesap sormam da ...Keşke,bu duygular,yaşanmışı yaşanmamış yapsa....
Gözyaşı döküyorum,hem de her an neredeyse...Bu vicdan filan değil,düpedüz ihmalkarlık,dikkatsizlik....Çığlık atıyorum inanın ,ve beynimin uyuşup,ciğerime kadar uzayan bir sızı verdiğini hissediyorum...Ve zamana karşı sustuğum anları yaşıyorum.

Anlatmaya nereden başlayacağımı bilemiyorum....En iyisi en başından....

Makineyi açtım,yıkanmış beyaz çamaşırlar,sıcak suyun temizliği ile mis gibi yumuşatıcı kokuyor.Havluları dışarı,iç çamaşırlarını içeriye astıktan sonra,her zaman yaptığım gibi kazanı çevirip,içinde bir şey kalmış mı diye kontrol ettikten sonra koyu renk bir adet çarşafı alıp geldim ve deterjanı ekledikten sonra çalıştırıp,içeriye gittim.

Oğlumun odasını açtım,"kırpık" burada mı diye sordum.

Kardeşim getirdiğinde karnı kendi bedeninden büyük ,avucumun içinde kaybolan minik bir kedi yavrusuydu bahsettiğim.Çamaşır makinesini çalıştırıp salona geçtikten sonra, onun sesini uzaktan duydum.Ortadan kaybolan bir kedi değildir "kırpık"ve çağırınca hemen ayağının dibinde bitiveren bir ufaklıktır o...Kesin bir yerde kapalı kaldı,ya da diğer kedileri beslemek için dışarı çıktığımda kaçtı dedim.

Çorap çekmecelerini açıp baktım,ayakkabı dolabına ,Bulaşık makinesi açıktı,belki atlamıştır diye oraya baktım,musluğun altındaki dolaba girmiştir dedim ama yoktu...Kesin dışarıdadır dedim ve dışarı baktım.
O sırada ağaçlardan kopardığım dalları gördüm ve onları çöpe attım.Erik ağacının koparılması gereken dalları dikkatimi çekti ve onunla uğraşmaya çalışırken,bir yandan da kediyi düşünüyorum.
VE BİRDEN ,şimşek çaktı ve oğluma seslenerek koşmaya başladım"MAKİNEYİ DURDUR"diye.Ayağım ağrıdığı için normalde hızlı yürüyemeyen ben,uzun adımlarla koşarak mutfağa geldim ve düğmeye basıp kapadım,oğlum"ne oldu" dedi."Kedi makineye girmiş olabilir mi?"diye sordum."yok artık;anne! Salonda koltuğun oralarda uyuyordur"dedi...Belki bu rahatlıkla kapağın açılması gereken bir dakikayı bekledim,ama bir yandan da içeriye bakıyorum,ufak bir çarşaf olduğu için fazla yer kaplamaz ve kedi içerideyse görünür diye.Tabii bunları yaşarken,makinede olmadığını düşünüyorum ,fakat telaştan adeta yerimde duramıyorum,bir an evvel kapak açılsın diye.Ve açıldı,hızla sulu çarşafı dışarı attım,ve onu gördüm!Nasıl çığlık attığımı bilemiyorum,yavrum oradaydı!(Bunları yazarken de ağlıyorum ve çok ara vererek yazıyorum.)Hemen aldım ,ama bir önceki çamaşırdaki ısıyı düşürmediğim için,su çok sıcaktı.Çeşmedeki soğuk suyun altına tuttum vücudunu,ve ağzından su boşaltmaya çalıştım.hemen bir havlu ile kurulayıp bir yandan da suni teneffüs yapıyordum.Hava girince,gözler istem dışı açıldı.Oğlum yaşıyor sandı.Aslında ben de böyle umut ettim.Ama gözyaşlarım ve çığlıklarım boşunaydı.


Ne zaman oraya girdi bilmiyorum,ama oyun için girdiği belliydi.İlk sesini duyduğumda,önce oraya baksaydım,şimdi yaşıyor olacaktı.Bu kadar kısa sürede oraya nasıl atladı ve ufak bir çarşafı koyarken hissetmeliydim.Orada olduğunu görseydim kapağı kırarak açardım makineyi....

Sonrasında,üzüntünün verdiği tepkiyi çok aşırı yaşamış olacağım ki,oğlum bana sarılmaktan,kendi üzüntüsünü yaşayamadı.Hınçla kendime vurdum,vurdum,vurdum....
Tam 5 saat gömmedim onu,belki hareket eder diye...

Beni,ölümünden çok,ölüm biçimi sarsıyor.Yavrum,10 dakika içinde ölüme yakalandı,ama ben onu yakalayamadım.
Nasıl anlamadım,NASIL?
Tir tir titreyerek,korkusunu hissettim,nefessiz kalışını,boğulmasını....
Kendimi affetmeyeceğim....


Bir aydır bendeydi ve çok tatlı bir hale gelmişti.Hayatım boyunca kedi sevmekten çok keyif aldım,ve bu duyguyu hep yaşayacağıma da eminim.Ama gerçek anlamda keyif aldığım ve çok severek bağlandığım sayılı kedi vardır.Bu ufaklık beni kendine bu duygularla bağladı.

Sağlığına kavuştuğu için seviniyordum.İki haftalık bir kedi ,anne sütü ve anne şevkati ister.buna bizim sevgimiz yetti,sütü biberondan değil,kabından içti.Karnı sürekli şişmesinin yanında zayıflamaya başlamıştı,sesi çıkmadı.acı çektiğini biliyordum ve veterinere götürdük kardeşimle.İğneler vurdu ve üç günlük antibiyotik tedavisi verdi.Toparladı kendisini ve oğlumla ikimiz gece yatarken yanımıza almak için yarışıyorduk.Sırt üstü yatıp,patileriyle seviyordu bizi...Yüzüme değen burnu ve patileri o kadar yumuşaktı ki,hatırladıkça hıçkırıyorum..

Bu olayı asla unutamayacağımı biliyorum.


Çocuklarım doğduktan sonra,kontrol manyağı oldum ben:

Evdeki poşetleri düğümleyip kaldırırdım,oyun oynarken başına geçirir ve havasız kalıp ölür korkusuyla,klozet kapağını asla açık bırakmazdım,dengesini kaybedip,kafa üstü düşer korkusuyla,ip ve ona benzeyen oyuncakları evde tutmazdım,yanlışlıkla boğazına dolanır diye,Köşeli oyuncakları bile kontrolüm altında oynatırdım.Mutfakta,bıçakları ve tabakları tezgahın en uzak yerine koyardım,uzanıp almaya çalışırken kaza olmasın diye...Ocaktaki yemeği en sondaki göze koyardım,olur ya uzanır diye...
Çamaşır makinesi,hep kontrolümdeydi,asla kapağı açık kalmazdı.İçeri girip, çıkamazsa diye...

Bakar mısınız olaya...Bu kadar dikkatliyken,bu olayı yaşamak dahada çekilmez hale getiriyor ...

Bu olayda tıkandım kaldım,yüreğim ve gözyaşım durmuyor...

Bu kadar asker şehit oluyor,ve trafik kazasında yüzlerce insan ölüyor,bir kedi için bu kadar gözyaşı dökülür mü? diyenleriniz olabilir.
Onların oradaki çaresizliklerinde yaşadıkları korkuyu hep hissederim,askerler benim çocuklarımdır her zaman.Bunu hepimiz hissediyoruz.Aslında onların hayatı satın alınıyor,acı haber geldiğinde çok üzülüyoruz,ama sanki bekliyoruz da.Olmamasını diliyoruz,ama haber duyulunca,sadece izliyoruz.Bu olaydan sonra döktüğüm gözyaşımın bunlarla alakası yok.Ben gözyaşı döküyorum,annelerin,babaların ise, gözlerinden yaş değil,kan dökülüyor...Çaresiz kalıyoruz...

Ben ufacık cana verdiğim değerden bahsediyorum,devletse bir ömür harcanan evlatlarımıza sahip çıkamıyor....Gerçi ben de sahip çıkamadım ya kırpığıma....


Yakınınızda olanın tanıdıklığından olsa gerek,kim olursa olsun,ne olursa olsun sanki daha fazla acı veriyor.Bu yolculuğun geri dönüşünün olmadığını biliyorum,ama acı vermesinin önüne de geçemiyorum.

Kırpığım benim,hem sevincim oldu,hem üzüntüm...

Keşke o günü yargılamasam!

Keşke o günü sorgulamasam!

Keşke bu olay bana "OFFF" dedirtmese!

Olay dün yaşandı,bugün acı veriyor,yarın unutamayacağım....

Ev kazası yaşadım ben,bu tüm ev hayvanı olanlar için bir uyarı olsun lütfen.

Çocuklarımıza da gerekenden daha fazla dikkat edelim,kaşla göz arası,çaydanlıktan dökülen suyla yanan,ocağa ,sobaya dokunup yanan,leğendeki azıcık suyla boğulan gibi bir çok olayı duyuyoruz zaman zaman....

Fotoğrafları bile silik çıkmış,oysa tüm sevimliliği ile poz verdiği pek çok kare vardı...Ama çıkmamış...

5 yorum:

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Okurken bittim Tütü'cüm, sonunda düşündüğüm gibi olmaz inşallah orada değildir diye diye okudum.
Ben okurken duyduğum üzüntüyü senin nasıl yaşadığını tahmin edebiliyorum.
Offf ne yazacağımı inan bilemiyorum, geçmiş olsun bile diyemeyeceğim, ama sen kendini rahatlatman gerek yoksa kendine gelmen zor olur:(

hüznün tadı dedi ki...

Kedicik içinde sizin içinde çok üzgünüm.

sufi dedi ki...

Tütücüm;
Gerçekten üzücü bir durum yaşamışsın.Kırpık kurtuldu o kalıbından.Bektaşi ne demiş?" Allah yok diyeceğim ama hiç benim dediğim olmuyor."Bizim dediğimiz olmuyor canım geçmiş olsun sevgilerimle.

etki alanı dedi ki...

Bloğumda olan bir arıza mı bilmiyorum,ama iki yazı yayınlanmadan
buradaki yorumlara cevap yazamadığımı anladım.Bugünkü yazıyı yayınladıktan sonra bu yorumlara dönüp tekrar denemek istedim ve gördüm ki iki yazı sonra dönüp yorum bırakabiliyorum
hepinizden özür diliyorum ve benimle paylaştığınız duygularınız için teşekkür ederim...

Adsız dedi ki...

Spot on with thіs write-uр, I honestly believe
that this web sіte neеds a lot mοre attention.
I'll probably be returning to read through more, thanks for the info!

My blog; visit this website - 1kviews