Aslında bu yaz çok dinlendirici geçti.
Bakmayın bir önceki yazımda anlattığım gibi olmadı elbette....Hatta çok zevk alarak ilgilendim bahçemle.Hatta sümüklü böcekleri toplarken bile,onlardan özür dileyerek poşete koyuyordum,canlarını yakmamak için ...
Bahçemin keyfini doyasıya yaşadım bu sene.Sadece bir ara her sabah kapıda ve bahçenin muhtelif yerlerinde fare ölülerine rastlamaya başladım.Geçen sene giriş kapısının önünde her sabah bir fare ölüsüyle karşılaşırdım.Apartman yaşamından sonra bahçeli eve geçen biri için tiksindirici ve olağanüstü ürkütücü gelen bir durum.Hele her sabah kapıyı açıyorsunuz ve "SÜRPRİİİZZ!".Bir fare ölüsü? süpürgeyle bile alamıyorum.Allahım! Ne yapacağım derken bu fareleri kimin kapıma koyduğunu gördüm!
Öğrendim ki,kediler sahiplerine hediye getirirmiş.Kendisini beslediği için onlara minnetlerini sunarlarmış..
YAAA!
Hanginiz bu güne kadar böyle hediye aldınız söyleyin bakalım.Üstelik,sanki yoluma gül yaprakları döküyormuş hissi veren bahçede dolaştığım yol üzerinde,abartmıyorum,günde en az iki fare ölüsü ile karşılaşmanın ne büyük haz verdiğini anlatamam size...Bir de Gazoz bey,aşkını ilan edercesine ayaklarıma sürünerek beni o tarafa doğru götürüyor,sanki paket içinde tek taş yüzük hediye ediyormuşçasına...
Ne büyük bir AŞK Allahım...
Ne kadar şanslıyım değil mi?
Kedilerle saklambaç oynayan,onlar tarafından fare hediyesi alan,sümüklü böceklerden özür dileyen bir insan hakkında ne düşünürsünüz?(bence düşüneleriniz saklı kalsın. :-)) )
Sevgili prensesim AYRAN,doğurduğu 4 yavrusunun üstüne titriyor adeta.Fotoğrafta da 1,5 aylıklardı.Şu an 3 aylıklar ve neredeyse anneleriyle aynı boydalar ve hala annelerini emiyorlar.Her bir kocaman ve şişmanlar.Ben ayrı besliyorum,anne ayrı...Anne bir lokma bir şey yiyor hemen gidip onları emziriyor.Kuş kadar kaldı yavrum..Hayatı onları yalamakla ve başka kedilerden koruyacağım diye kaplan kaplan dolaşmakla geçiyor.Kapıya "DİKKAT KEDİ VAR"diye yazacağım neredeyse...
Her birine bir yuva bulup anneyi kurtarmam lazım.
XXXXXXXXXX
Arka bahçeyi atölye haline getirdim adeta.
Bir dolap çıkardım dışarıya ve içini boncuklarımla düzenledim.Yaptıklarımı çamaşır ipine astım.Sonra bir çok ev hanımına öğretmeye başladım.
Çünkü bir iki yerden iş alma durumum olacak ve bunları öğretmezsem ve aniden gelen bir işle ortada kalırım.
İkitelli tarafında bir terlik firmasıyla anlaştım ve oldukça yüklü bir siparişi ekimde başlayacak şekilde söz aldım.Ancak sel baskınında zarara uğrayan firma masrafın altından kalkamayacağı için bir yıl sonraya erteledi.
Hani çok şanslıyım demiştim ya(!)
Ama önemli olan o sel baskınından can kaybı olmadan kurtulmalarıydı benim için önemli olan.
O olay,bir Metropolde yaşanabilecek en büyük şok oldu herkes için...Zira sadece cepleri yakmadı,yürekler de yandı...Allah yardımcıları olsun...
Daha sonra bir mayo firmasından,yanda gördüğünüz patik siparişi geldi.Şaşırmayın,gecelik ve iç çamaşırı yapan bu firma yurt dışında çok satılan bu tarz patikleri yok satıyormuş.Gecelik ve pijamalarla birlikte satılacakmış.
Hani çok şanslıyım demiştim ya,işte o şans bu işi de red etmeme sebep oldu.5 şişle yapılan bu işi burada kimse yapmak istemedi.Sade yaşlılar yapıyor ve onlar de günde sadece bir çift yapabiliyor.10 günde 1000 çift yaptıracak bir yer bulamadığım için o da iptal oldu.Ama mayo süslemelerim için start bekliyorum bu firmadan.
Ama ben inatçıyım.Yakında bir iş alacağım.Kızkardeşim ve arkadaşının desteği ile hem tığ işine hem örgü işine ve kendi işim olan takı ve aksesuar işine balıklama dalıyorum...Son yaptığım işlerden bir kaç tanesinin fotoğrafını çekmeye çalıştım ama başarılı olamadım.Dışarıda güneş altında çekince bu kadar olabildi ancak...