29 Eylül 2009 Salı

Aldığınız en ilginç hediye neydi hatırlıyor musunuz?Benim hediyem çok ilginç de....

Aslında bu yaz çok dinlendirici geçti.
Bakmayın bir önceki yazımda anlattığım gibi olmadı elbette....Hatta çok zevk alarak ilgilendim bahçemle.Hatta sümüklü böcekleri toplarken bile,onlardan özür dileyerek poşete koyuyordum,canlarını yakmamak için ...
Bahçemin keyfini doyasıya yaşadım bu sene.Sadece bir ara her sabah kapıda ve bahçenin muhtelif yerlerinde fare ölülerine rastlamaya başladım.Geçen sene giriş kapısının önünde her sabah bir fare ölüsüyle karşılaşırdım.Apartman yaşamından sonra bahçeli eve geçen biri için tiksindirici ve olağanüstü ürkütücü gelen bir durum.Hele her sabah kapıyı açıyorsunuz ve "SÜRPRİİİZZ!".Bir fare ölüsü? süpürgeyle bile alamıyorum.Allahım! Ne yapacağım derken bu fareleri kimin kapıma koyduğunu gördüm!


Bu yanda sereserpe yatmış olan Gazoz bey!

Öğrendim ki,kediler sahiplerine hediye getirirmiş.Kendisini beslediği için onlara minnetlerini sunarlarmış..

YAAA!

Hanginiz bu güne kadar böyle hediye aldınız söyleyin bakalım.Üstelik,sanki yoluma gül yaprakları döküyormuş hissi veren bahçede dolaştığım yol üzerinde,abartmıyorum,günde en az iki fare ölüsü ile karşılaşmanın ne büyük haz verdiğini anlatamam size...Bir de Gazoz bey,aşkını ilan edercesine ayaklarıma sürünerek beni o tarafa doğru götürüyor,sanki paket içinde tek taş yüzük hediye ediyormuşçasına...

Ne büyük bir AŞK Allahım...

Ne kadar şanslıyım değil mi?

Kedilerle saklambaç oynayan,onlar tarafından fare hediyesi alan,sümüklü böceklerden özür dileyen bir insan hakkında ne düşünürsünüz?(bence düşüneleriniz saklı kalsın. :-)) )

Sevgili prensesim AYRAN,doğurduğu 4 yavrusunun üstüne titriyor adeta.Fotoğrafta da 1,5 aylıklardı.Şu an 3 aylıklar ve neredeyse anneleriyle aynı boydalar ve hala annelerini emiyorlar.Her bir kocaman ve şişmanlar.Ben ayrı besliyorum,anne ayrı...Anne bir lokma bir şey yiyor hemen gidip onları emziriyor.Kuş kadar kaldı yavrum..Hayatı onları yalamakla ve başka kedilerden koruyacağım diye kaplan kaplan dolaşmakla geçiyor.Kapıya "DİKKAT KEDİ VAR"diye yazacağım neredeyse...
Her birine bir yuva bulup anneyi kurtarmam lazım.
XXXXXXXXXX
Arka bahçeyi atölye haline getirdim adeta.
Bir dolap çıkardım dışarıya ve içini boncuklarımla düzenledim.Yaptıklarımı çamaşır ipine astım.Sonra bir çok ev hanımına öğretmeye başladım.
Çünkü bir iki yerden iş alma durumum olacak ve bunları öğretmezsem ve aniden gelen bir işle ortada kalırım.
İkitelli tarafında bir terlik firmasıyla anlaştım ve oldukça yüklü bir siparişi ekimde başlayacak şekilde söz aldım.Ancak sel baskınında zarara uğrayan firma masrafın altından kalkamayacağı için bir yıl sonraya erteledi.
Hani çok şanslıyım demiştim ya(!)
Ama önemli olan o sel baskınından can kaybı olmadan kurtulmalarıydı benim için önemli olan.
O olay,bir Metropolde yaşanabilecek en büyük şok oldu herkes için...Zira sadece cepleri yakmadı,yürekler de yandı...Allah yardımcıları olsun...

Daha sonra bir mayo firmasından,yanda gördüğünüz patik siparişi geldi.Şaşırmayın,gecelik ve iç çamaşırı yapan bu firma yurt dışında çok satılan bu tarz patikleri yok satıyormuş.Gecelik ve pijamalarla birlikte satılacakmış.
Hani çok şanslıyım demiştim ya,işte o şans bu işi de red etmeme sebep oldu.5 şişle yapılan bu işi burada kimse yapmak istemedi.Sade yaşlılar yapıyor ve onlar de günde sadece bir çift yapabiliyor.10 günde 1000 çift yaptıracak bir yer bulamadığım için o da iptal oldu.Ama mayo süslemelerim için start bekliyorum bu firmadan.
Ama ben inatçıyım.Yakında bir iş alacağım.Kızkardeşim ve arkadaşının desteği ile hem tığ işine hem örgü işine ve kendi işim olan takı ve aksesuar işine balıklama dalıyorum...Son yaptığım işlerden bir kaç tanesinin fotoğrafını çekmeye çalıştım ama başarılı olamadım.Dışarıda güneş altında çekince bu kadar olabildi ancak...















27 Eylül 2009 Pazar

Biri buna dur demeli!


Bir varmıııış bir yokmuuuuş...


Sonradan görme,hiç bahçe görmemiş bir kadının,bulduğu bir karış toprağı,nasıl eşeleyip de,ne ekeceğini şaşırmış halini anlatarak başlıyoruz bu öyküye...


Pazara gidip bir yığın fide alıp geliyor bu bilgisiz ve sonradan görme hatun!

Hele bir sor bakalım!

Hangisi domates,hangisi biber diye?Hadi sordun diyelim...Pekiiii,hangisi dolmalık,hangisi çarliston ya da sivri diye niye sormazsın?

Sebzeler ortaya çıkınca,tencere tencere dolma yapmak zorunda kalınca,çocuklar;

-"Yine mi biber dolması?" deyince,ne yaptı dersiniz?

Mahalleye dağıtmaya başladı.

Domateleri o kadar sık dikmiş ki,birbirine sarılmış domatesler,kızaracak ışığı göremeden yeşil yeşil dökülmeye başlamış.Kalanlar ancak bir tabakmış...

Bu sırada ,ağaçtan meyve yiyorum pozlarıyla,her sabah mahalleye hava atarak yediği vişnelerin zamanını geçirip çürütünce,armutların vakti geçip,rüzgarla yere dökülünce,saçları dimdik olarak çıldıran bir tipin mezarlığa dönen bahçesini,makineliyle tarama pozisyonunda bahçeyi sulamasını seyretmeliydiniz....Tabiiii salatalık fidelerini istila eden sümüklü böceklere saldırışını söylemiyorum bile...

Sanki çay toplar gibi kürekle naylon poşete doldurduğu sümüklüleri,uşağı olarak kullandığı zavallı oğlunun eline tutturup,uzak bir bölgeye attırması ise hayvanları koruma derneğini harekete geçirecek cinstendi....Hayvanları kendi bölgelerinden nasıl uzaklaştırırsın diye....Tam 10 kiloya yakın ....

Yuh yani!

Biraz maydanoz,nane,dereotu ve taze soğan toplayınca sevinçten havalara uçtu sevgili bağyan....

Asma yaprağındanda bol bol sarma yapınca,çocukları evi terketmeye kalktı...

-"Bu ne ya!Biber olmasa,yaprak! İçimiz dışımız dolma oldu be!" diyerek,mahallenin diğer ucunda oturan teyzelerine iltica ettiler'İMDAAAT!' diye diye...


Baktı ki,bahçeden hayır yok,yeni doğum yapan kedisine sardı bu kez.... yavruları nasıl temizleyip terbiye edeceğini şaşırdı.O sakin,asla tırmalamayan anneyi bile delirtme başarısını gösterdi ya,artık ne demeli bu kadına bilmem...

Yavrular bile onu görünce annesinin arkasına saklanır oldular,"nerden geldi bu yaaaa"der gibi tavır aldılar.

Ne haliniz varsa görün dedi ve onlarla uğraşmayı bıraktı.

Bu kez oğluna el attı.İlle Basketçi olacaksın diye,hocaların kapısını çalmaya başladı...Yaşı geçiyor diye kabul etmeyenlerle kavga edip,birtanesini sindirdikten sonra onun himayesine bıraktığı oğlunu,bir kaç kez antremana gitmedi diye neredeyse öldürecekken kendine geldi...

Başarısızlıklar ve evde estirdiği terör havasından sonra bir de baktı ki yaz bitmiş....


İşe başlayınca durulur dediler...

Hadi bakalım , GÖRECEĞİZ!


23 Eylül 2009 Çarşamba

Nihayet !!!!!


Umarım kavuştum....
Öyle özlemişim ki,hepinizi ziyaret edip şöyle bir göz gezdirdim yazılarınıza....Herkese daha uzun zaman ayırıp yorumlar bırakacağım büyük bir keyifle....
Şimdiye kadar yazmış olduğunuz yorumlara cevap veremeyişim,onları görememiş olmamdan kaynaklanıyor.Özellikle son iki yazıya gelen yorumları henüz okuyabildim.
Ve ne kadar zorlandığımı anlatamam....
Bilgisayar,adeta bağımlılık yapmış bende.İlk zamanlar,inanılmaz krizdeydim.Masaya oturup bozulan PC başında,bir türlü açılmayan kasayla cebelleşmem zaten bir skeç konusu olabilecek nitelikteydi....Elektrik süpürgesiyle içini temizleyerek başladım ki,hani ,evimiz cadde üzeri ya,işte o nedenle belki toz kaplamıştır diyerek tamirciliğe soyundum...Sonuç alamayınca mecburen tamire verildi emektarımız....Yani mucit macitliğim pek işe yaramadı anlayacağınız...
Evin elektrik tesisatı ,elektronik eşyalarımı yavaş yavaş yok etmeye devam ediyormuş.İlk taşındığımızda buzdolabım stop etmişti,anlamamıştım.Motoru yandığı için yeni buzdolabı almak zorunda kaldım
Saç kurutma makinesi ve ardından da bilgisayar arızalanınca,elk.aksamı gözden geçirildi.
Bilgisayar da tamirden geldi ama sürekli reset atması benimde şalterlerimi attırdı.Bir daha oturmadım bile başına.Küstüm yani...
Çocuklar onunla başa çıkabiliyor,ama ben yapamadığım için hiç oturmadım bir daha....
Şimdi işe tekrar başladım.4 ay gibi bir tatilden sonra tekrar dernekteki işime döndüm.Durum böyle olunca sağlam bir bilgisayarın başına geçmiş oldum....
İş yerini biraz düzenleyip hemen dönüyorum...
:-))