Acarkentliler Türk Sanat Müziği Korosu2009
Bahar Konser Programı
Sunucu:Ayşe Egesoy
Yöneten:Hakkı Hergüner
Veeeee....
AYŞE TUNALI



Ücretsiz...
Acarkentliler Türk Sanat Müziği Korosu



Kedilerimizin ismi,Gazoz,Ayran...Köpeğe de Kafi adını koyduk.Hayvanlar çoğaldıkça,içecek isimleri de çoğalmaya başladı(!)...

.


ulan Kandilli Kız Lisesi Kültür ve Eğitim Vakfı'nın (KANKEV) kurucusu ve başkanlığını yapan Saylan, İstanbul Tabip Odası ve Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfının da üyeliğini yaptı.
çalışmaları nedeniyle “Fahri Doktora” unvanına da layık görülmüştü, fakat hastalığı nedeniyle ödül törenine katılamamıştı…
Çok üzgünüm!
ANNE,
-'Yarasın' diye muhallebinin içine ciğer katarak, çocuğuna yediren manyaklık derecesinde yaratıcıdır.
-Yemek uzmanı, düzen insanıdır.Yavrularını yol tarafından değil, kaldırım tarafından yürütendir. -Dizi dizi incidir, lakin gerektiğinde, laf sokma dalında da birincidir..!
-'Oğlum aradım yoktun. Ben de mesaj atayım dedim sana. Gelince ara beni emi aslan evladım.Kara börülcem benim, öptüm annen' şeklinde mesajlar atabilen, teknolojiyi ısrarla reddeden, kabullenemeyen, kafasına göre yorumlayan bilişim düşmanıdır...
-Olmadık yerlerde 'iyi ki doğurmuşum ulen seni' diyen, benim hatırıma benimle Freddy Mercury dinleyen bir sabır ağacıdır.
-Oğlunun damat - kızının gelin olduğunu görünce, çocuğu mezun olunca, çocuğu gol atınca,çocuğu hasta olunca, çocuğu askere gidince, çocuğu harçlıklarından 5 dolar biriktirdi diye,dolar yükselince, velhasıl buna benzer bir sürü şeye anında ağlayabilen, bu mesajı okurken bile duygulanıp - gözleri dolabilen, ağlamaya meyilli bir yapısı olan duygu pınarıdır.



Atatürk sağlığında onunla ilgili gördüğü rüyasını Salih Bozok'a anlatmıştı: "Büyük bir otelin salonunda oturuyormuşuz. Yanımda sende varmışsın. Salonun bir köşesinde bilardo masası varmış. Masanın başında, arkası bize dönük olan bir zat oturuyor. Tam bu sırada odanın kapısı açıldı ve iri yarı 30 kadar adam içeri girdiler. Bunlardan biri eline bilardo masasından bir ıstaka alarak masanın önünde oturan benim teşhis edemediğim zatın omzuna bütün kuvvetiyle indirmeye başladı. Omzuna vurulan zat ayağa kalkarak, kendini müdafaa etmekte ve "Bana niye vuruyorsun" diye hiddetle haykırmaktayken, Salih bana göz ucu ile ne yapmak lazım gibisinden baktın. Ben sana sakın kıpırdama manasına gelen bir işaretle sükunete davet ettim. Bu sırada eli ıstakalı adam, bize doğru yaklaşarak karşımızda tehditkar bir vaziyet aldı. Bu sefer Salih sen yine müdahale etmek istedin. Ben sana sus işareti verdikten sonra, o azılı adama dönerek "Sen kimsin ne istiyorsun" diye sordum. Adam bu suale cevap vereceği yerde, cebinden bir tabanca çıkartarak iki kurşun sıktı. Biri bana, öteki sana. Sonra adam bize "Kalkın dans edelim" emrini verdi. İkimizde kalkıp onun huzurunda dans ettik." Bilindiği gibi Atatürk'ün ölümünden sonra Salih Bozok tabancasıyla intihar etmiş ancak kurtarılmıştır.
ili olarak ilk defa hafif bir koma atlatmıştı. Prof. Afet İnan, olayı şöyle anlatıyor: O geceyi rahatsız geçirdi. İlk komayı o zaman atlatmıştı. Ertesi sabahki açıklamasında : "Demek ölüm böyle olacak" diyerek uzun bir rüya gördüğünü anlattı. Salih'e söyle, ikimiz de kuyuya düştük, fakat o kurtuldu" dedi. Atatürk'ün burada "kuyuya düşme" sembolü ile gördüğü rüya vizyonu, kendisinin de söylediği gibi ölümünün habercisiydi. Salih Bozok'un kuyudan kurtulması ise, Atatürk'ün vefat ettiği gün, buna çok üzülen Salih Bozok'un intihar etmesi sonucu kurtarılmasını simgeliyordu... Bu Atatürk'ün gerçekleşen son rüyasıydı...
HIDIRELLEZ
likte eğlenmenin güzelliğini hissettiriyor,bir bayram havasında kutlanıyor Hıdırellez...
Fotoğraftaki köye bakın...
Hangi kültürel bir faaliyet bekleyebiliriz ki?Ya da nasıl bir mantık bekleyebiliriz ki?Çünkü zaten hayat belirtisi olmayan bir görüntü hakim...Allahtan,elektrik direkleri var da,televizyon seyredebiliyorlar...
Ne bir tarla var,ne bir orman....Bu insanları kötü düşüncelere sürükleyen ne varsa,adeta bir araya toplanmış gibi...Sadece hayvancılık yapan bir köy...Hayvanlar bile şaşkındır bu olay karşısında...Bu insanlar,sadece öldürmeyi görüp ,bu düşünceyi geliştiriyorlar...
Bu katliam için geçerli bir sebep olamaz elbette,nice huzur dolu köylerimiz var bu görüntüde,yokluklar içinde ama kendilerini oyalayan alışkanlıklar edinmiş köylerimiz.
Çocuklar okumalı,özellikle kız çocukları!
Tüm evlatları yetiştiren annelerimiz eğitilmeli...Eğer,kan davasının yanlış olduğu öğretilseydi bu kadınlarımıza,çocuklarını bu kinle büyutmezlerdi,dolayısı ile,bu kadar ağır bedeller ödenmezdi...
21.Yüzyılın en büyük ayıbı ,ne yazık ki bizim ülkemizde yaşandı...
Ve bunun sonu gelmeyecek....
İş makineleri,tam 47 kişinin mezarını kazmak için köye girmiş.Keşke yeni iş imkanları nedeniyle girselerdi...
Köyün ismi "BİLGE" olmuş ne yazar...Çocuklar o mezarların yakınında büyüdükçe,ileride aynısını yapabilecek kinle beslenmeyecek mi?Şu an şaşkınlar ve korku içindeler...Ama zaman geçtikçe intikam duygusu yerleşecek beyinlerine.Çünkü her olayda olduğu gibi,bir müddet sonra biz bunu hatırlamayacağız bile,oysa onlar,o olayı hep yüreklerinde hissedecekler.Çünkü,olayı duymadılar,YAŞADILAR!
Belleklerinden asla silinmeyecek...
Her birinin psikolojik tedavi görmesi gerekecek.Acaba devlet bu olanağı onlara sağlar mı?Hiç sanmıyorum.
Zavallı çocuklar!
Bakın bir tanesi nasıl anlatıyor olayı....
Ve olayın tamamını anlatan görüntüler...
Tamamen korku dolu simalar,ve çaresizliğin çığlıkları....
YAZIK!
Bu konuda,Kültür mantarı'nın müthiş bir saptaması var.Mutlaka okumalısınız.Çok güzel bir yazı,çook.
Aman Allahım,Yine mi?